Bu âyet-i kerime ile yüce Allah’ın: “0 halde kendinizi temize çıkarmayın, Övmeyin” (en-Necm, 53/32) âyeti, kişinin kendi diliyle kendisini temize çıkarmaktan, övmekten uzak durmasını asıl temiz ve temizlenmiş olanın filleri güzel olup, yüce Allah’ın temize çıkardığı kimse olduğunu bildirmesini gerektirmektedir. O halde insanın kendi kendisini temize çıkarıp tezkiye etmesine itibar olunmaz. Asıl muteber olan, yüce Allah’ın o kimseyi tezkiye etmiş olmasıdır.
Müslim’in Sahihi’nde Muhammed b. Amr b. Ata’dan şöyle dediği rivayet edilmektedir: Ben kızıma Berre (iyilikte bulunan) adını verdim. Ebû Sele-me’nin kızı Zeynep bana dediki: Rasulullalı (sav) bu ismi kullanmayı yasaklamıştı. Bana Berre adı verilmişti. Rasulullalı (sav) da şöyle buyurmuştu: “Kendinizi temize çıkarmayın, övmeyin. Allah, aranızdan kimin iyilik ehli olduğunu en iyi bilendir.” Bu sefer ona: Peki bu kıza ne ad verelim? diye sordular. O da: “Ona Zeynep adını veriniz” dîye buyurdu.
Böylelikle Kitap da, Sünnet de, insanın kendi kendisini tezkiye etmesinin yasaklandığına delâlet etmektedir. Şu Mısır diyarında çoğalmış ve yaygınlık kazanmış bulunan ve insanların, tezkiye anlamım veren niteliklerle kendilerini nitelendirmeleri de bu türdendir. Meselâ, Zekiyüddin, Muhyiddin ve buna benzer sıfatlar ve isimler kullanmaları böyledir. Ancak, bu isimleri taşıyanların yaptıkları çirkinlikler çoğalınca, bu niteliklerin asıl anlamlan ile ilgileri kalmadı ve hiçbir şey ifade etmez oldular.
Başkasının Tezkiyesi ve Övmesi:
Başkasının bir diğerini tezkiye edip övmesine gelince, Buharî’de Ebu Bekre’den şöyle bir hadis nakledilmektedir: Peygamber (sav)’ın huzurunda bir adamdan sözedildi. Bir kişi de ondan hayırla sozetti. Bunun üzerine Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Yazık sana, arkadaşının boynunu kestin -bunu defalarca tekrarladı-. Sizden herhangi bir kimse eğer mutlaka (birisini) öve-cekse, o takdirde onun böyle olduğu görüşünde ise, sanırım o şöyle şöyledir desin. Onu hesaba çekecek olan Allah’tır Ve Allah’a rağmende kimseyi tezkiyeye kalkışmasın.”
Böylelikle Hz. Peygamber, kişide bulunmayan niteliklerle başkasını övmeyi ve bunun sonucunda o kişinin kendisini beğenmesine ve büyüklenmesi-ne sebep teşkil etmeyi yasaklamakta ve gerçekten de kendisinin bu konumda olduğunu zannedip, bu halin o kişiyi ameli kaybedip daha da faziletli işlerde bulunmayı terketmeye itecek noktaya getirmesini yasaklamıştır.
Bundan dolayı Peygamber (sav): “Yazık sana, kardeşinin boynunu kestin” diye buyurmuştur. Bir başka hadiste ise, birisini sahip olmadıkları vasıflarla nitelendirmeleri üzerine: “Adamın belini kopardınız” diye buyurmuştur
Hz. Peygamberin: “Övenlerin yüzüne toprak saçınız” hadisini ilim adamları buna göre tevil etmişler ve bununla başkalarını yüzlerine karşı hak olmayan surette ve onlarda bulunmayan niteliklerle övenlerin kastedildiğini belirtmişlerdir. Onlar böylece, bu övgülerini övdükleri kimseden birşey yemeye ve-kendisiyle fitneye düşürdükleri bir araç haline gelirmiş olurlar.
Kişiyi gerçekten sahip bulunduğu güzel fiilleri ve övülmeye değer özellikleri dolayısıyla bu ve benzer işleri yapması İçin, insanları da benzer hususlarda ona uymaları için bir teşvik olmak üzere övmeye gelince, bu şekilde öven kişi (yasaklanan övücü) meddah durumunda değildir. O kişi hakkında söylediği güzel sözleriyle, onu övmek durumunda olmamış olsa dahi bu böyledir. Bu da niyetlere bağlı bir şeydir.
Yüce “Allah ise kimin ifsad edici olduğunu, kimin ıslah edici olduğunu en iyi bilendir” (el-Bakara, 2/220). Peygamber (sav) şiirde, hutbelerde, karşılıklı konuşmalarda yüzüne karşı övülmüş olduğu halde, bu şekilde övenlerin yüzüne toprak saçmış da değildtr, bunu emretmiş de değildir. Ebû Ta-lib’in (Hz. Peygamber hakkında söylediği) bu beyitinde olduğu gibi;
“Yüzü suyu hürmetine bulutun yağmuru istenen beyaz tenlidir o. Yetimleri görüp gözeten, dulların sığınağıdır o.”
Aynı şekilde, el-Abbas’ın ve Hassan’ın şiirlerinde onu övmeleri de bu kabildendir. Yine Kâ’b b. Züheyr de onu övmüştür. Bizzat kendisi de ashabını övmüş ve şöyle buyurmuştun “Sizler tama edilecek şeyler oldu mu sayıca azsınız, fakat başkalarını dehşete düşüren şeyler oldu mu da çoğalırsınız”.
Hz. Peygamberin sahih hadîsteki: “Hıristiyanların Meryemoğîu İsa’yı olmadık şekilde övdükleri gibi siz de beni övüp ta’zim etmeyiniz. Bunun yerine; Allah’ın kulu ve Rasulü deyiniz” hadisine gelince; bunun da anlamı şudur: Hıristiyanların îsa’y1 sahip olmadığı niteliklerle nitelendirdikleri gibi, siz de beni övmek arzusuyla bende bulunmayan niteliklerle nitelendirmeyiniz. Onlar, böyle yaparak Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu diye nîsbet ettiler ve bundan dolayı kâfir oldular ve saptılar. İşte bu, şunu gerektirmektedir: Bir kimse, herhangi bir işi sınırından yukarıya yükseltip, onda olmadık şekilde haddini, ölçüsünü aşacak olursa, o haddi aşan günahkâr bir kimsedir. Çünkü böyle bir şey, herhangi bir kimse hakkında caiz olsaydı, elbetteki, bütün insanlar arasında herkesten çok buna Rasulullah (sav’ın) kendisi layık olurdu.
İmam Kurtubi el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an,cilt:5
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…