Osmanlıdan Kalan Herşeye Düşmanlık Önlenemez Hâl Alıyor
Prof. Dr. Halit Çal; “Türkiye Cumhuriyeti Devri Taşınmaz Eski Eser Tahribatı ve Sebepleri konulu tebliğinde, taşınmaz eski eser tahribatının kültürel nedenlerini şöyle izah etmektedir:
Cumhuriyet idaresinin yeni bir rejimle beraber yeni bir Türk Kültürü de yaratmak istediği herkes tarafından kabul edilen bir husustur.Ziya Gökalp’in Türkçü fikirlerinden de etkilenerek Atatürk zamanındabu kültürün kaynağı önce Orta Asya’da arandı. Yüzyıllardır savaşmaktan yorgun düşmüş Anadolu insanına yeni bir dinamizm kazandırma isteği, geçmişte başarılan büyük işlerin yine bu millet tarafından gerçekleştirilebileceği fikrini canlandırmaya, yönelmekteydi. Güneş Dil Teorisi ve eski Anadolu medeniyetlerini yaratanların Türk olduğu düşüncesi gibi büyük iddialar ortaya atılmıştı. Atatürk’ün bizzat ilgilenerek büyük bir gelişme yapmasını sağladığı kazıların temelinde bu düşünce yatmaktadır. Nitekim devrin yayınlarında da Hititler’in öz be öz Türk oldukları kabul edilmektedir . O devri yaşayan Remzi Oğuz Arık da Türk arkeolojisinin temelinde Türk milliyetçiliği ruhunun yattığını ifade etmektedir.Tabiatıyla sahip çıkılmak istenen bu büyük mirasın içinde, yerine henüz geçtikleri Osmanlının payı yoktu .
Herhangi bir ülkedeki bir rejimin yerini aldığı rejim ile bağlarını koparmak istemesi normaldir.Ancak özellikle taşra idarecilerinde bu kopma çok yanlış anlaşılmış ve iş, imar hevesiyle de birleşerek Osmanlıdan kalan her şeye düşmanlık havasına sokulmuştur. I. Dünya Savaşında bilhassa Çanakkale savaşında Türk aydının büyük kısmı şehit düşmüştür. Cumhuriyet rejimi buyüzden nispeten eğitim seviyesi daha düşük bir kesim ile işe başlamak durumunda kalmıştır. Bunun da etkisiyle Osmanlı düşmanlığı konusunda kraldan çok kralcı kesilen taşradaki bir kısım idareciler çok büyük olduğu ifade edilen bir tahribat kampanyasına giriştiler.
Hükümet ancak Atatürk’ün 1933 yılında bu eserlerin korunması hakkındaki Konya’dan çektiği telgraftan sonra bu işle ilgilenmeye başlamıştır.31.1.1934 tarih ve 6 / 370 sayılı Başvekalet genelgesiyle, imar hevesi yüzünden eski eserlerin yıktırıldığının görüldüğü belirtilerek, bundan sonra Maarif Vekaleti’ne sorulmadan hiç bir eserin yıktırılmaması istenmiştir .3.10.1935 gün ve 6/ 5548 sayılı Başvekalet genelgesiyle, illerde idarecilerin ve belediye başkanlarının vakıf eserleri haraptır diye çabucak yıktıklarının öğrenildiği, bu hareketi yapanların ağır mesuliyet altına girecekleri belirtilmiştir .
Ancak bu tehditkâr genelge bile taşradaki idarecileri durduramamış olmalıdır ki Başvekaletin 10.4.1936 tarihli bir genelgesi ile askerler tarafından kullanılırken eski eser niteliği taşıdıkları için Milli Savunma Bakanlığından alınan fakat bu defa Valili konayı ile Ziraat Bankasına buğday ambarı yapılmak üzere verilen Diyarbakır Hüsreviye ve Behramiye Camilerinin boşaltılması ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün onayı alınmadan vakıf eserlerin ve diğer idarelere ait eserlerin amaçları dışında kullanamamaları son defa istenilir .Son olarak 12.3.1940 tarihli Başbakanlık genelgesiyle İmar Yapı ve Yollar Kanunu’na dayanarak belediyelerin vakıf eserlerin arsalarını parasız istimlak ettikleri, bazı belediyelerce de arsasını istimlâk etmekiçin önce üzerindeki sağlam binayı haraptır diye yıktıklarının görüldüğü, bu gibi emrivakilere meydan verilmemesi bildirilir .idarecilerin anlayışına bir örnek olarak tuğra ve kitabelerin başına gelenler gösterilebilir.
Bir Başbakanlık genelgesiyle, üzerindeki Osmanlı saltanat alameti olan tuğra ve kitabelerin sökülmesinden sonra bu binaların kullanılabileceği belirtilip, eğer bunların sökülmesi binaya zarar verir ise üzerlerinin sıvanması veya herhangi bir şeyle kapatılması istenir, îşgüzar idarecilerimiz bu genelgeyi alınca kitabeyi veya tuğrayı tamamen kazıyarak meseleyi kökten halletmişlerdir. Bizim Safranbolueski hükümet konağında bizzat gördüğümüz uygulamanın pek çok örnekleri olduğu bilinmektedir.
İncelediğim olası tüm makaleler, eserlerdeki kayıtlar, bu millî »rezalet yasasının meydana getirdiği yıkıntıdan şikayette yakınmakta, feryat etmekte, ancak dünyada benzeri bulunmayan bu felaketin planlayıcısının adından ve kim olduğundan sadece bir tebliğde bahsedilmektedir.
Ayrıca üzerinden bunca sene geçmiş olmasına rağmen, eleştiriler hep yakınma düzeyinde kalmış, icraata geçilerek tahrip edilmiş Osmanlı devlet armalarının, tuğraların ve kitâbelerin onarılması gibi bir teşebbüs de benim tespit edebildiğim kadarıyla – Kapalıçarşı Nuruosmaniye kapısı üstündeki Sâmi Efendiye ait tamir kitâbesi ve Bâbıâli’nin tuğralarının TTOK tarafından yeniden yaptırılması dışında- görülmemiştir
Haliyle artık yakınmalar bitirilerek, tahrip edilmiş olan Osmanlı devlet armaları, tuğraları ve kitâbeleri aslına uygun şekilde işlenerek yerlerine konulmalı, örtülmüş olanlar onarılarak gün ışığına çıkartılmalı ve bu ayıp tarihin sayfalarına gömülmelidir.
1057 sayılı kanunla gelen kültür ve tarih tahribatı bir makale hudutları içinde kalabilirdi ve amaç bunca ayrıntılara girilmeden anlatılabilirdi. Ancak o zamanki imkanları ve imkansızlıkları belgeleriyle ortaya koymak, yeni bir devletin ortaya çıkışı sırasındaki gerçeklerden örnekler vermek, nedenleri kıyaslamak açısından gereklidir.
Bu bakımdan bir eleştiri meraklısının ortaya çıkıp söz, “gereksiz şekilde uzatılmış” demesine karşın, neden bunca emeğin sar-fedildiğini insaf ile anlasın isterim!
EK;Tahribatın Boyutları
Cumhuriyet Devrinde eski eser tahribi ve yıkımı konusundan yayınlarda epeyce bahsedilmektedir. Ancak bunlardan sadece dört tanesibazıları belli bir zaman dilimini ele almakla birlikte- konuyu toplu olarak ele almakta ve somut örnekler vermektedir. Biz bu dört yayını ve Osmanlı Devletinin Yavuz Sultan Selim devri sonuna kadar bütün eserlerini toplu olarak ele alan E.H. Ayverdi ve A. Yüksel’in eserlerini taradık, mükerrer olanlarını eledik ve bir eski eser tahribi ve yıkımı listesi oluşturmaya çalıştık.
Şüphesiz tek tek bütün yayınların taranmasıyla daha sağlıklı bir liste oluşturulabilir. Ancak zaman darlığı yüzünden ve tahribatın büyük kısmı taradığımız eserlerde olduğu için bu ay-rıntılı çalışma yapılamamıştır. Bu listenin yanı sıra bir de Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü (EEMGM) Anıtlar Şubesi arşivi tamamen taranmış ve yayınlarda bulunmayan örnekler bir üste halinde hazırlanmıştır. Ayrıca arşivden kötü restorasyon yüzünden zarar gören eserlere ait bilgiler de toplanmıştır.Yayınlardan elde edilen liste şöyledir:
Kaynaklardan Tespit Edilebilen Eski Eser Yıkım ve TahriplerininYdlara Göre Dökümü:
1922 yılında 1 mektep -yıkım-1 2 ,
1923 yılında iki hamam -yıkım-1 31930’da 1 hamam -yıkım-1 4 ,
1932’de 2 hamam -yıkım-1 5 ,
1934’de 1 medrese -yıkım-1 6 ,
1937’de 2 cami, 1 saray tiyatrosu, İ saray ahırı-yıkım-1 7 ,
1938’de 1 cami ihata duvarı -tahrip-1 8 ,
1940’da 2 cami, 1 medrese -yıkım-1 9 ,
1941’de 2 cami -yıkım-, 1 cami -tahribat-20,
1942’de 1 cami -yıkım-2 1 ,
1943’de 1 mescit yıkım-2 2 ,
1944’de 1 cami, 1 hamam-yıkım-2 3 ,
1948’de 1 saray -tahrip-2 4 ,
1949’da 1 mescit -yıkım-2 5 ,
1950’de 2 cami -yıkım-2 6 ,
1953’de 1 cami, 1 külliye -tahrip-2 7 ,
1956’da 5 cami,5 mescit, 3 türbe, 2 kabir, 1 kışla, 1 çarşı, 2 zaviye, 2 sebil, 2 dergâh, Vesaire”, ,
1957’de 5 mescit, 3 cami, 1 cami haziresi, 1 camimeşrutası, 5 çeşme, 2 sebil, 1 su terazisi, 1 karakol, 3 hamam, 2 medrese,1 medrese haziresi, 1 tekke, 2 mezar, 1 kütüphane, 1 mektep. 1 mektephaznesi, 1 Uman, 1 hazire -yıkım-, 1 cami, 1 sebil, 1 kütüphane, 2 han,1 idari yapı -tahrip-29 ,
1958’de 5 cami, 1 türbe, 1 mescit, 1 mektep, 1kışla -yıkım-, 1 cami, 1 sur, 1 sebil, -tahrip-3 0 ,
1959’da 1 cami -tahrip-3 1 ,
1960’da 1 cami -tahrip-3 2 ,
1962’de 1 han -yıkım-3 3 ,
1964’de 1 türbe -tahrip-3 4 ,
1965’de 1 çeşme -tahrip-3 5 ,
1968’de 1 mescit, 1 han -yıkım-3 6 .
Bunlardan başka 4 cami, 1 mescit, 4 hamam, 2 türbe, 1 imaret 1 kütüphane, 1 idari yapı, 4 tekke, 2 medrese, 10 çeşme yıkımının; 1 mescit, 1 tekke, 1 cami, 1 hamam tahribinin tarihi tespit edilememiştir.
Bu döküm sonucunda 123 eserin yıkıldığı, 21 eserin ise tahrip edildiği anlaşılmaktadır. Bunlardan başka Vakıflar Genel Müdürlüğü’nünde ilk yıllarda eski eser niteliği taşıyan çok sayıda vakıf eseri haraptırdiye ya kendisini ya da arsasını şahıslara sattığı bilinmektedir. Aşağıda sadece Edirne için vereceğimiz rakamlar ürkütücüdür ve meselenin büyüklüğünü ortaya koymaktadır
Satılan Cami: 37 Enkazı Satılan Cami: 6 Avlu Duvarının Taşları Satılan Cami colonthree ifade simgesi Minaresi Satılan Cami:1 Pencere Çerçeveleri Satılan Cami: 1 Arsası Satılan Cami
Satılan Mescitler: 15 Enkazı Satılan Mescit: 2
Avlu Duvar Taşları Satılan Mescit:1
Arsası Satılan Mescit:7
Satılan Tekke: 11
Enkazı Satılan Tekke:1
Arsası Satılan Tekke:1
Satılan Türbe:1
Satılan Su Haznesi:1 Yok Edilen Cami:3
Yok Edilen Mescit: 2
Yok Edilen Türbe:4
Yok Edilen Mektep:1
Yok Edilen Mezarlık: 56
Kaynaklar;
Vakıflar Dergisi, 8. Sayı, 328-334. s.; S. Eyice., “İstanbul’un Ortadan Kalkan Bazı Tarihi Eserleri”, Tarih Dergisi, 26. S., 129-164. s.; S. Eyice., “İstanbul’un Ortadan Kalkan Bazı Tarihi Eserleri”, Tarih Dergisi, 27. Sayı, 133-178. s.12- B. Ünsal., a.g.m., 10. s.13- S. Eyice., a.g.m., 163. s. S. Eyice’nin ikisi de Tarih Dergisinde yayınlanan iki makalesinden 26. Sayıdaki a.g.m. I, 27. Sayıdaki makale a.g.m. II olarak kullanılacaktır.14- E.H. Ayverdi., Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, 207 s.15- E.H. Ayverdi., Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, 3. C. 132. s.; A. Yüksel., OsmanlıMimarisinde I I . Bayezid ve Yavuz Selim Devri, 82. s.16- E.H. Ayverdi., Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve I I . Murat Devri, 118. ».17- S. Eyice., a.g.m. I, 133, 135. s.; B. Ünsal., a.g.m., 57. s.18- B. Ünsal., a.g.m., 42. s.19- E.H. Ayverdi.,’Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, 4. C. 887.s., Osmanlı Mimarisinin İlkDevri, 549. s.20- S. Eyice., a.g.m., I, 147. s.; B. Unsal., a.g.m., 26. s.21- S. Eyice., a.g.m., .26. sayı, 133. s.22- B. Ünsal., a.g.m., 24. s.23- E.H. Ayverdi., Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, 4. C. 591. s.24- B. Ünsal., a.g.m.,25- E.H. Ayverdi., Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, 398. s.26- E.H. Ayverdi., Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, 3. C. 341. e.; B. Ünsal., a.g.m. 11. s.27- B. Ünsal., a.g.m., 11, 37. s. 356 HALİT 1 çeşme -yıkım-2 8
21 28- E.H. Ayverdi., Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, 3. C. 321, 410, 481, 500, 515. s.; 4.C. 548, 554, 662, 757, 762. s.; F. Ayanoğlu., a.g.m., 329-334. s.29- E.H. Ayverdi.,.Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, 3. C. 412,474. s.; A. Yüksel., a.g.e.,224, 431. S.: B. ünsal., a.g.m., 10. 13, 17, 18, 27, 30, 31, 37, 40, 50, 51, 52, 54, 55,57,60. s.30- B. Ünsal., a.g.m., 18-49. s.31- F. Ayanoğlu., a.g.m.32- A. Yüksel., a.g.e.; 249. s.33- E.H. Ayverdi., Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, 4. C. 590. s.34- B. Ünsal., a.g.m.35- B. Ünsal., a.g.m.36- B. Ünsal., a.g.m.37- E.H. Ayverdi., Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, 303, 461. s.; Osmanlı Mimarisinde FatihDevri, 3. C. 48. s.; F. Ayanoğlu., a.g.m., 332. s.; B. Ünsal., a.g.m., 12-46. s..38- R.M. Meriç., “Edirne’nin Tarihi Ve Mimari Eserleri Hakkında”, Türk Sanatı TarihiAraştırma Ve İncelemeleri, I. C. 439-536. s.
[5]
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…