Osmanlı’da, İslam’ın İnsan ve Devlet Anlayışı Hakimdi…
Osmanlı İmparatorluğu adını verdikleri devletimizin asıl adı, Devlet-i Aliyye (Yüce Devlet) idi. Hiç bir zaman ne hedefleri ne yapısı itibariyle imparatorluk denebilirdi ona. Baştan sona her kuruluşunda islâm insanının devlet anlayışını gerçekleştirmek düşünce, inanç ve heyecanı görülüyordu. Müslümanları bir bayrak, bir devlet kanadı altında toplamıştı.
Batiya karşı, müslümanları doğrudan doğruya, Asya’yı da dolaylı olarak koruyan, tarihî, siyasî, askeri, sosyal bir çin şeddi idi. Yalnız maddî anlamda bir sed değildi, ayni zamanda manevi alanda da Kur’an-ı Kerimde anılan Zülkarneyn Şeddi gibiydi. Yüzyıllarca yukardan Rusların, Batıdan Avrupalıların, Doğudan İranlıların durmak bilmez saldırılarıyla yıkmak istedikleri bu devlet, üç kıtanın kavşak noktasında bütün dünyaya insanlık dersi veren, adaletin, merhametin, faziletin kalesi bir islâm ve bir ortadogu devletiydi. Ne zaman ki düşmanlarımız onu yıktı, o zaman, Ortadoğuya ve bütün islâm ülkelerine zillet yağdı; çirkef, bendi yıkılmış baraj sulan gibi boşandı üstümüze.
Yüce Devleti Avusturya imparatorluğu, Rus Çarlığı gibi günü geçmiş bir devlet sayarak Birinci Cihan Savaşında yıkılışını tabii görenler, basit fakat hain bir propagandanın zihnî kurbanı oluyorlar. Rus Çarlığı yıkıldı ama yerine daha korkunç bir komünizm imparatorluğu kuruldu. Avusturya-Macaristan imparatorluğunun yerini Almanya aldı. Ama Yüce Devletin yerini alan bir devlet kurulmadı. Daha doğrusu kurdurulmadı. İslam devletleri irili ufaklı lokmalar halinde batılıların intihasına terk edildi.
Sezai Karakoç,Sur Yazıları (3)