Orucun, normal yaşam standartlarını değiştiren bir ibadet olduğu aşikârdır. Kış aylarında 11-12 saat, yaz aylarında ise yaklaşık 18 saate kadar yemek ve içmekten bit de meşru olan cinsel ilişkiden uzak durma anlamındaki orucun insan bedeninde belli fiziksel değişimlere sebep olacağı da açıktır. Bu değişimlerin insan vücudu için yararlı mı zararlı mı olduğu hususu tartışmaya açılmış ve dine mesafeli çevre, bü tartışmayı “orucun insan bedeni için zararlı olduğu” noktasına çekmeye çalışmıştır. Müslümanların bu gibi konulardaki inancı bellidir: İslâm vahye dayalı bir din olması hasebiyle insan için zararlı olacak hiçbir işi emretmez. Yaratılanı en iyi yaratan bileceğine göre, Allah ’nin emrettiği her ne şey varsa o güzeldir; faydalıdır ve olması gerekendir. Buna karşın Allah (c.c)’nin yasakladığı şeyler de mutlak kötüdür, zararlıdır ve yapılmaması gerekenler zümresine dahildir.
Bu gerçeği tespit ettikten sonra, şimdi de konu hakkında yapılmış çalışmalardan istifadeyle orucun insan sağlığı üzerindeki etkilerini özetleyerek soruyu cevaplandırmış olalım. Orucun insan sağlığı açısından faydalarıyla ilgili müstakil ve bilimsel olarak kaleme alınmış olan bir çalışmada özet olarak şunlar ifade edilmektedir:
“Oruçtaki susuzluk, bedendeki bütün sıvıların, su kaybından dolayı daha konsantre, yani daha kesif olmasına yol açar. Oruçta husule gelen hafif su kaybı (dehidratasyon), vücudun kendi suyunu muhafaza mekanizması olup, bitkilerdeki (nebatlardaki) gibi, sıhhatli bir ömre yol açabilir. Orucun fizyolojik tefsirleri arasında, kan şekerinin ve kolesterolün düşmesi ve sistolik kan basıncının düşmesi de sayılabilir. Aslında, Ramazan ayında tutulan oruç, insüline bağımlı olmayan şeker hastalığının, şişmanlığın ve yüksek tansiyonun stabil (sabit, kararlı), zararsız hale gelmesi için ideal bir sağlık tavsiyesi olabilir. 1994 yılında, Fas’ın Kazablanka şehrinde, “Sağlık ve Ramazan” konulu birinci milletlerarası kongrede, orucun tıbbî faydaları konusunda çalışma yapmış olan çok sayıda Müslüman ve gayr-ı Müslim, dünyanın her tarafından gelen araştırmacılar, 50 kadar araştırmayı takdim ettiler.418 Bu çalışmalardan anladığımıza göre; herhangi bir şekilde, orucun herhangi bir hastayı veya genel tıbbî durumu daha kötü yaptığına dair bir neşriyatı tebliğ eden olmadı. Diğer cihetten, şekeri kontrol altına alınamayan şeker hastaları veya koroner arter hastalığı, böbrek taşları gibi ağır hastalıktan muzdarip olan insanlar oruç tutmazlar ve oruç tutmakla zaten mükellef değillerdir.”419
Oruç ve Kanın Biyokimyası
İslâm’ın emrettiği, imsak vaktiyle başlayıp akşam ezanının okunmasına kadar kişinin yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durması şeklindeki orucun kanın biyokimyası ile ilgili etkileri üzerinde yapılan bir araştırma orucun ne denli faydalar sağladığını gözler önüne sermektedir. Şöyle ki, sekiz kişilik uzman ve dört kişilik yardımcı kadroyla yapılan araştırmada 1976 ve 78 yıllarında oruçlarını hiç aksatmaksızın tutan çeşitli meslek ve yaşlardaki 100 kişi seçilip Ramazan ayından önce ve Ramazan ayının son haftası içinde açlık kanı alınmış, alınan kanlarda total protein, albumin, globulin, total lipid, trigliserid, fosfolipid, total kolesterol, alkalen fosfataz, sodyum, potasyum, üre, ürik asit, açlık kan şekeri, kanın yoğunluğu, idrarda ürik asit tayinleri ile serumda protein elektroforezi, lipoprotein elektroforezi ve amino asit kromatografisi yapılmıştır. Netice olarak ne ile karşılaşıldığı şöyle özetlenmiştir:
“Merhum Prof. Dr. Münip Yeğin ve arkadaşları tarafından yapılan araştırmanın önemli olan neticeleri şöylece özetlenebilir:
Normalde %95,86 miligram (mg) olan ortalama açlık kan şekeri oruçta 83,91% mg’a düşmüştür. Bu ise normal hudutlarda olan bir değerdir. Serum albumini, kontrollerde ortalama % 4,38 gr, oruçlularda ise % 4,57 gramdır. Albumin gibi, total protein ve globulin değerleri arasında kontrol grubu ve oruçlular arasında önemli bir fark bulunmamıştır. Bu, serum protein değerleri üzerinde 12-18 saatlik bir açlık ve susuzluğun belli bir değişikliğe yol açmayacağı fikrini doğrulamaktadır.420 Oruçlu iken kandaki homosiste- in seviyesi düşmektedir. Bu ise kalp ve damar hastalıkları ile alakalı risk faktörlerinin azaldığını gösterir.421
Prof. Dr. Münip Yeğin ve arkadaşlarının araştırmalarının neticelerine göre, İslâmî oruçta; kandaki üre değeri, kontrollerde % 42,50 mg iken, oruçlu olanlarda % 42,20 mg’dır. Ürik asit; kontrollerde % 6,63 mg iken, oruçlularda % 6,47 mg olup, birbirine çok yakın değerler çıkmıştır. Oruçluların açlık saatlerine rastlayan devrede, kısmî (parsiyel) idrarlarında itrah olunan yani vücuttan atılan ürik asit miktarı, kontrollerde % 142,43 mg iken, oruçlularda % 92,69’a kadar düşmüştür.”422
Oruç Ve Sindirim Sistemi
Oruç tutan kişide ilk olarak tesir altında kalacak sistemin sindirim sistemi olduğu ifade edilmektedir. Bu noktada en çok tereddüt edilen hastalıklardan birisi de ülserdir. Ülserli hastaların oruç tutup tutmaması gerektiğiyle ilgili yapılan bir araştırmanın sonucu da şöyledir:
“Netice olarak, oruçlu olan ve duodenal ülserli vakalarda, mide pH’sının öğle saatlerinden itibaren daha yüksek seyrettiği görülmüştür. Bu ise midede asitliğin azaldığım ifade eder. Akşama kadar, yani iftar saatine kadar aç kalmaya niyet eden şahısların, ülserli olsalar bile öğle saatlerinde rahatladığı görülmektedir. Bu araştırma göstermektedir ki, oruç tutan duodenal ülserli vakalarda midedeki asit ifrazatı öğle saatlerinde azalmıştır. Bu sebeple oruç tutmanın mide (peptik) ülserinin ortaya çıkmasında önemli rolü olan, midedeki asit ifrazatının artmasına (hiperasidite) yol açacağını söylemek yanlış olur. Ayrıca oruçlu devrede, asit ifrazatının artacağı fikri ile mide ve bağırsaklarda (gastroin- testinal) kanama, delinme (perforasyon), ülser arazlarında artma olduğu şeklindeki düşüncelere de tereddütle bakılması icab eder.”[423]
İlaveten, “Said Kapıcıoğlu ve iki arkadaşının birlikte yaptıkları bir diğer araştırmada da, Gilbert Sendromu (doğuştan olduğu düşünülen bir sarılık cinsi) olan hastalarda kan bilirübin seviyesine bakılmıştır. Bu hastalarda, sadece Ramazan ayının ilk gününün sonunda bilirübinde bir artış olmuş, bir hafta sonraki kontrollerde normal seviyesine indiği, Ramazanın sonuna doğru kısmen değerlerin düştüğü görülmüştür.”[424]
Oruç ve Kalp Sağlığı
“İnsan üzerinde yapılan çalışmalar, aralıklı açlık ile hem sistolik hem de diyastolik kan basıncında düşüşler olduğunu göstermiştir. Kardiyovasküler bir vakadan sonra bile aralıklı oruç tutmak kardiyak koruma sağlayabilir. Gözlemsel çalışmalarda, iskemik kardiyomiyopati öyküsü olan Müslümanlarda Ramazan ayında akut dekompanse kalp I yetmezliği sıklığının yılın diğer dönemlerine kıyasla azaldığı görülmüştür.
insanlarda yapılan çalışmalar aralıklı oruç tutmanın kardiyovasküler fayda sağladığını göstermektedir. Kesin mekanizmalar henüz aydınlatılmamış olsa da, aralıklı orucun obezite, hipertansiyon, dislipidemi ve diyabet gibi çoklu kardiyovasküler risk faktörlerini olumlu yönde etkilediği görülmektedir. Ayrıca aralıklı oruç, kardiyak bir olaydan sonra iyileşmiş sonuçla ilişkilendirilmiştir. Bu sonuçlar, aralıklı orucun kardiyovasküler sonuçları iyileştirme potansiyelini optimize etmek için gelecekteki çalışmaları teşvik etmelidir.425
Aralıklı Orucun Faydaları
Ramazan ayında tutulan düzenli orucun dışında İslam’ın tutulmasını tavsiye ettiği aralıklı orucun faydaları üzerine yapılan bilimsel çalışmalar da orucun insan sağlığı üzerindeki muhtelif olumlu etkilerinden bahsetmektedir. Bu bağlamda, açlık döngülerinin tümörlerin büyümesini geciktirdiği ve çeşitli kanser hücrelerini kemoterapiye duyarlı hale getirdiği, bu tespitler cümlesindendir.426
Keza yine bu araştırmalardan birine göre, aralıklı olarak dört hafta boyunca şafaktan gün batımına kadar oruç tutmak, antikanser serum proteom tepkisini tetikler ve meta- bolik sendromu iyileştirir.
Metabolik sendrom orta derecede obezite, insülin direnci, yüksek kan basıncı ve dislipidemi ile karakterize edilir.
Metabolik sendrom, birçok yaygın kanser (örn. karaciğer, kolorektal, meme, pankreas) için önemli bir risk faktörüdür. Metabolik sendromun bileşenleri için kullanılan farmakolojik tedaviler, metabolik sendromlu bireylerde kanser gelişimini kontrol etmek için yetersiz görünmektedir. Fare örnekleri, günlük aktivite aşamasında gıda tüketimi olmadığında kanserin en yavaş ilerlediğini göstermiştir.
Deneklerin vücut kitle indeksinde, bel çevresinde önemli bir azalma ve kan basıncında antikanser, anti-diyabet ve anti-yaşlanma serum proteom tepkisiyle birlikte ortaya çıkan bir iyileşme görülmüştür. Bu bulgular, şafaktan gün batımına kadar aralıklı oruç tutmanın, ilgili genleri aktif olarak düzenlediğini ve metabolik sendromda yardımcı bir tedavi olabileceğini göstermektedir. Metabolik sendrom kaynaklı kanserlerin önlenmesi ve tedavisinde şafaktan gün batımına kadar aralıklı orucun test edilmesi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.[427]
Aralıklı Oruç Tutmanın Bilişsel Sağlık ve Alzheimer Hastalığı Üzerindeki Etkileri
Aralıklı oruç ile kalori kısıtlaması, insülin duyarlılığının artması ve keton cisimlerinin enerji kaynağı olarak kullanılması gibi çeşitli metabolik değişiklikler üretir. İnsanlarda aralıklı oruç; hipertansiyon, diyabet ve ilgili durumlarda incelenmiştir, ancak bugüne kadar ortaya çıkan demans riskini azaltmak için bir strateji olarak incelenmemiştir. Bu kapsamlı incelemede, Alzheimer demansı için potansiyel bir önleyici müdahale olarak aralıklı orucun uygunluğu araştırılmaktadır.
Kalori kısıtlamasının faydalı etkileri hayvanlarda ve insanlarda belgelenmiştir. Oksidatif stres hasarının azalması ve enflamatuar tepkilerin hafiflemesi aralıklı oruç ile ilişkilidir. Bu değişiklikler damarsal endotelyum ve stres kaynaklı hücresel adaptasyon üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.
Açlıkla ilişkili fizyolojik değişikliklerin, Alzheimer hastalığı başta olmak üzere demanslarla ilişkili patolojik mekanizmalar üzerinde derin etkileri vardır. Adlibitum beslenme ile karşılaştırıldığında, hayvanlarda kalori kısıtlaması, Alzheimer hastalığının temel patolojik belirteci olan f-a- miloid birikiminde bir azalma ile ilişkilendirilmiştir. Ayrıca, vasküler disfonksiyon Alzheimer hastalığı patolojisinde önemli bir rol oynamaktadır ve aralıklı oruç tutmak vasküler sağlığı desteklemektedir.
Bu gözlemler, yıllar boyunca aralıklı oruç tutmanın Alzheimer hastalığındaki patolojik süreci potansiyel olarak tersine çevireceği veya geciktireceği hipotezine yol açmaktadır.428
Son Söz Yerine
Benzerleriyle çoğaltabileceğimiz nice bilimsel araştırma; orucun, -dine karşı alerjili olmayı yaşam biçimi edinmiş zümrenin iddia ettiğinin aksine- insan sağlığı için çokça faydalar içerdiğini gözler önüne sermektedir. Bu durum da asırlar öncesinde bugünkü teknolojik imkânların hiçbirinin var olmadığı bir zamanda “Oruç tutun ki sıhhat bulasınız”429 buyuran Allah Resulü ’in bu hakikati vahyin imbiğinden süzülen bir kanalla öğrenip haber verdiğinin delillerinden biridir. O halde başlıktaki soruya net bir cevap vermiş olalım: Oruç sağlığa zararlı değildir. İslâm, sağlık açısından oruç tutmaya takati olmayan hastalardan, oruç tutması durumunda hastalığının artma ihtimali veya ölme tehlikesi olanlardan zaten bu sorumluluğu kaldırmıştır. Bunun dışında İslâm, orucu emretmekle insan sağlığını tehlikeye atmamakta, bilakis teminat altına almaktadır.
Son olarak şunu da ifade etmiş olalım: Biz burada ateistler tarafindan konu edildiği için orucun sağlığa faydalı olduğu konusunu ele aldık. Fakat bir Müslüman orucu ibadet olduğu için, Allah ife’nin bir emri olduğu için tutar. Yoksa sağlığa faydalı olduğu düşüncesiyle bu şuurdan yoksun şekilde bir tür diyet aktivitesi gibi tutulan orucun, Müslümanın zihin dünyasında bir yeri yoktur.
Ömer Faruk Korkmaz – Sorun Kalmasın 2,syf:339-347
—————————
418.“Sağlık ve Ramazan”, Birinci Milletlerarası Kongre, Kazablanka, 1994.
419.Toda M., Marimoto K.: Effects of Ramadan Fasting on the Health of Muslims. Nippon Eiselgaku Zasshi, 54 (4): 592-596, 2000. [Prof, Dr. Alparslan özyazıcı, Din Ve Bilimin Işığında Oruç ve Sağlık,İ.B, Ankara, 2017, Baskı: II, S. 81,82.]
420.Aydar S., Gündüz M.: Oruçlularda serum proteinlerinin kağıt elektroforezi ile incelenmesi, Ege Ün. Tıp Fak. Mecmuası, 9(3): 431,1970.
421.Larijani B., et al: Effect of Ramadan fasting on serum total homo- cysteine (HCY) level, Iranian J of Endocrinology and Metabolism (IJEM). Abstract Book The Congress on Health and Ramadan, October, 2001, p. 28.
422.özyazıcı, Din Ve Bilimin Işığında Oruç ve Sağlık, 109,110,112.
[423] Kapıcıoğlu S. ve ark: Oruç tutan ve aç bırakılan ülserlilerde mide asit sekresyonunun karşılaştırılması. T Klin Gastroenterohepa- toloji, 3:6-9,1992.
[424] Kapıcıoğlu S. ve ark: Measurment of unconjugated hyperbilirubi- nemia in Gilberts syndrome during compulsary fasting. Marmara Med J, 12(4):171-4, 1999. [özyazıcı, Din Ve Bilimin Işığında Oruç ve Sağlık, s. 119-120,]
425.https://www.ncbi.nih.gov/pmc/articles/PMC7415631/
426.https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3608686/
[427] https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7592042/
428 https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC10413426/
429 Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, (8312); Heysemî, Mecma’uz-Zevâid, III/416, (5070).
0 Yorumlar