Örtünmeye Dair Hükümler
Yüce Allah’ın: “Ey Âdemoğulları size avret yerlerinizi örtecek bir libas…indirdik” buyruğu ile ilgili olarak çoğu ilim adamı şöyle demiştir: Bu âyet-i kerime, avreti örtmenin vücubuna delildir. Çünkü yüce Allah: “Avret yerlerinizi örtecek” diye buyurmaktadır. Kimisi de şöyle demektedir: Bu âyet-i kerimede onların sözünü ettikleri hususa delil teşkil edecek bir taraf yoktur. Aksine bunda sadece bununla Allah’ın bize nimet İhsan etmiş olduğuna delalet vardır, o kadar.
Derim ki: Birinci görüş daha sahihtir. Avretin örtülmesi de bu nimetlerin bir parçasıdır. Böylelikle şanı yüce Allah, Âdemoğlunun zürriyetine avretlerini örtecek şeyleri yaratmış olduğunu beyan etmekte ve tesettürün emr olunduğuna delâlet etmektedir. Başkalarının görmesine karşı avretin örtülmesinin vücubu hususunda ilim adamları arasında görüş ayrılığı yoktur. Ancak, avretin ne olduğu hususunda farklı görüşlere sahiptirler. İbn Ebizi’b der ki: Avret, erkekte, fercin kendisidir. Yani kubül ve dübürdür, başka da yoktur. Bu aynı zamanda Davud’un, Zahirîlerin, İbn Ebi Able’nin ve Taberî’nin de görüşüdür. Çünkü yüce Allah: “Avret yerlerinizi örtecek”; “Avret yerleri kendilerine göründü” (el-A’râf, 7/22) diye buyurmuştur.
Buharî’de de Enes’ten şöyle dediği rivayet edilmektedir: “Rasulullah (sav) Hayber sokağında (bineğini) yürüttü -hadiste şunlar da zikredilmektedir:- Sonra elbisesini baldırından yukarıya doğru çekti. Halta (şu anda ben) Allah’ın Peygamberinin -Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun- baldırının beyazlığını görüyor gibiyim. [1]
Malik der ki: Göbek çukuru avret değildir. Bununla birlikte erkeğin, hanımının huzurunda baldırın açmasını hoş görmüyorum.
Ebu Hanîfe der ki: Dizkapağı avrettir. Bu, Ata’nın da görüşüdür.
Şafiî de der ki: Ne göbek çukuru, ne de dtzkapakları -sahih olan görüşe göre- avret değildir.
Ebu Hâmid et-Tirmizî’mn naklettiğine göre ise, göbek çukuru hususunda Şafiî’nin İki görüşü vardır.
Malİk’in delili Hz. Peygamber’in Cerhed’e: “Baldırını ört. Çünkü baldır avrettir” demiş olmasıdır.” [2] Buharı, bu hadisi muallak olarak zikretmiş ve şöyle demiştir: Enes’in rivayet ettiği hadis, sened itibariyle daha sağlamdır, Cerhed’in rivayet ettiği hadis ise daha ihtiyatlıdır. Tâ ki, kişi (bu ihtiyata riâyet etmek suretiyle) fukâhanın ihtilâfından kurtulmuş olsun. [3]
Cerhed’in bu hadisi de Ebu Hanife’nin dediğinin hilâfına delil teşkil etmektedir. Rivayete göre Ebu Hureyre, el-Hasen b. Ali’nin göbek çukurunu öpmüş ve şöyle demiş: Rasulullah (sav) seni nereden öpüyor idiyse ben de seni aynı yerden öpüyorum. Şayet göbek çukuru avret olsaydı, Ebu Hureyre de orayı öpmezdi, el-Hasen de ona böyle bir İmkân tanımazdı.
Hür kadına gelince; yüz ve eller müstesna her yeri avrettir. İlim ehlinin çoğunluğu da bu görüştedir. Peygamber (sav) da şöyle buyurmuştur; “Her kim bir kadın ile evlenmek isterse, onun yüzüne ve ellerine baksın.” [4]
Çünkü, ihramlı İken de açılması vacib olan azalar da bunlardır. Ebu Bekr b. Abdurrahman el-Haris b. Hişam der ki: Tırnağı da dahil olmak üzere kadının her şeyi avrettir.
Ahmed b. Hanbel’den de buna yakın bir görüş nakledilmiştir.
Ummu’I-Veled (efendisinden çocuğu bulunan cariye) hakkında ise el-Es-rem şöyle demektedir: Ben Onun -yani Ahmed b. Hanbel’in- Ummi Veled’in nasıl namaz kılacağına dair sorulan soruya şu cevabı verdiğini duydum: Başını ve ayaklarını örter. Çünkü, öyle bir cariye satılamaz. Ve hür bir kadının namaz kıldığı gibi o da namaz kılar.
Cariyeye gelince, onun da göğsünün alt tarafı avrettir. O, başını ve bileklerim açabilir.
Erkek hükmünde olduğu söylendiği gibi, başını ve göğsünü açmasının mekruh olduğu da söylenmiştir. Hz. Ömer de cariyeleri başlarını öttükleri için vurur ve: Hür kadınlara benzemeyin, dermiş. Esbağ da der ki: Baldırı açılacak olursa, vakit çıkmamışsa namazını iade etmesi gerekir.
Ebu Bekr b. Abdurra liman el-Haris b. Hişam der ki: Cariyenin tırnağı da dahil olmak üzere her şeyi avrettir.
Ancak bu, fukalıanın görüşlerinin dışına çıkmaktır. Zira fuhaka, hür kadının farz namazı elleri ve yüzü açık olduğu halde kılabileceğini ve bu şekilde bunların yere değeceğini icma ile kabul etmişlerdir. Cariye hakkında hükmün böyle olması öncelikle sözkonusudur. Um Veled’in durumu ise, cariyeye nisbetle daha ağırdır.
Küçük çocuğun ise, avretinin hürmeti yoktur. Küçük kız, göze gelecek ve arzulanacak bir hale geldi mi, avretini örter.
Ebu Bekr b. Abdurrahman’ın deliii yüce Allah’ın şu buyruğudur: “Ey Peygamber, zevcelerine, kızlarına ve mü’mirilerin kadınlarına de ki: Cilbab-larını (dış elbiselerini) üzerlerine giyinsinler…” (el-Ahzab, 33/59)
Bir diğer delili de Um Seleme yoluyla gelen şu hadis-i şeriftir: Ona: Kadın hangi elbiseler ile namaz kılar, diye sorulmuş, O da şu cevabı vermiştir: Kadın dış gömlek ile ayaklarının üst taraflarını dahi örten bürüyücü baş örtüsü içerisinde namaz kılar. [5]Bu hadis, merfu’ olarak da rivayet edilmiştir. Fakat onu Ummi Seleme’den mevkuf olarak rivayet edenler daha çok ve hıfz bakımından daha ileridirler. Bunlar arasında Malik, İbn ishâk ve başkaları da vardır. [6]Ebu Davud der ki: Bu hadisi, Abdurrahman b. Abdullah b. Dinar, Muhammed b. Zeyd’den, o, annesinden, O da Um Seleme’den şöylece merfu’ olarak rivayet etmektedir: Um Seleme Rasulullah (sav)’a sordu… [7]
Ebu Ömer der ki: Burada sözü edilen Abdurrahman, hadis alimlerince zayıf bir ravi olarak kabul edilmiştir. Şu kadar var ki, Buharı onun hadisinin bir bölümünü de rivayet etmiştir. Ancak, bu husustaki icma, gelen bu rivayetten daha güçlüdür
(1)-Buharî, Salat 12; Müslim, Nikâh 84, Cilıâd 120; Müsned, III, 102.
(2)-Tirmizî, Edeb 40; Ebu Dâvûd, Hamıram 1; Müsned, I 478. 479.
(3)-Buhari, Salar 12.
Hadisi bu lafizlarla tespit edemedik. Ancak, evlenmek isteyen kimsenin, talip olduğu hanını:!bııkmnsını öğütleyen rivayetlerin bazıları; ez-Zeylaî, Nasbu’r-Râye, IV, 239 v.d.;İbn lineer. Bulüğu’l-Mer&m, baskı yer ve yılı yok, s.179; Mııhanuned b. tsıniıil es-Snn’ânî, Subulu’s-Sel&m, Mısır 1369/1950, 111, 113 v.d.; Şevkini, Neylü’l-Evtâr, Mısır tarihsiz, Vı. 124 v.d. da görülebilir.
(4)-Muvatta, Salâtu’l-Cemaa 36.
(5)-Bk. İbnAbdi’l-Berr, el-lstiskâr, V, 441.
(6)-EbûDâvûd, Salât 83.
(7)- İmam Kurtubi, el-Câmiu li-Ahkâmil’l-Kur’an, Buruc Yayınları: 7/305-307.