Avrupa ortaçağları boyunca Hz. Muhammed’in hayatı hakkında kaleme alınan eserler,muayyen bir yekün tutar.İslam Peygamberine doğrudan atıfta bulunan ilk Hristiyan düşünürü,daha önce işaret ettiğimiz Yuhanna ed-Dimeşki idi. Fakat Hz. Peygamber hakkında Avrupa dillerinde kaleme alınan ilk kapsamlı eserler, Haçlı seferlerinin başladığı ve Kur’ân’ın Latinceye tercüme edildiği 11. ve 12. yüzyıllarda ortaya çıkar. Mainz’li Embricco’nun (ö. 1077) Vîta Mahutnetiy Compiegne’li Walter’ın 1137-1155 tarihleri arasında kaleme aldığı Otia de Machomete ve Nogent’li Guibert’in 12. yüzyılın başında yazdığı Gesta Dei per Francos adlı kitapları ilk akla gelen çalışmalardır. Bekleneceği üzere bu çalışmaların hepsi, tarihî kaynaklardan çok, Bizans kökenli söylenti ve hikâyelere dayanan ve önceden belirlenmiş bir Peygamber imajını doğrulamak için kaleme alınmış eserlerdir. Zaten bu dönemde Avrupa’da Arapça kaynakları okuyup değerlendirebilecek çok az kimse vardır. Bu durumdan şikâyetçi olan Roger Bacon, XI. Louis’in, Mısır Sultanının gönderdiği Arapça mektubu tercüme edip Arapça cevap yazabilecek bir kişi bulamadığından hayretler içinde bahseder.(27) Nitekim Arapça, bir Avrupa üniversitesinde ilk olarak Paris’teki Collège de France’da 1587 gibi geç bir tarihte okutulmaya başlayacaktır.
Bu kitapların sunduğu Hz. Muhammed imajı, Ortaçağlardan günümüze kadar Avrupa’nın İslâm Peygamberi algısını belirlemiştir. Bu literatürde Hz. Peygamber, insanları büyü yoluyla kandıran, kendisi de psikolojik olarak hasta, şehvet düşkünü olduğu için çok kadınla evlenen ve takipçilerini de buna teşvik eden, düşmanlarına karşı merhametsiz, Hristiyanlık’ı ortadan kaldırmak isteyen bir sahte peygamber ve son olarak “Decçal” (anti-Christ) olarak karşımıza çıkar. Bütün bu kitapların ortak amacı bir şeyi ispatlamaktır: Hz. Muhammed gibi biri, Tanrı’nın elçisi olamaz. İslâm ve Hristiyan peygamberleri arasında yapılan mukayeseler Hz. Muhammed’i Hz. İsâ’nın tam zıddı bir şahsiyet olarak ortaya koyar. Hristiyanlık’ın 17. yüzyıldaki en hararetli müdafii olan Pascal (1623-1662), ünlü Les Pensées adlı eserinin “contre Mahomet” başlıklı bölümünde, Hz. Muhammed’in sahte bir peygamber olduğu iddiasını yineler ve “insan ve tarih-üstü İsâ”nın Muhammed gibi “dünyevî” biriyle mukayese edilemeyeceğini ileri sürer.(28)
Peki, Hz. Muhammed’in başarılarını ve İslâm’ın hızla yayılmasını nasıl izah edeceğiz? Pek çok Ortaçağ ve Rönesans düşünürü, bunun için de kendilerince makul bir çözüm bulacaktır: Muhammed, en az dinî sapkınlık ve putperestlik kadar menfur bir şey olan büyüye başvurmuş, takipçilerini büyü yoluyla kandırmıştır. Bu inançla hareket eden Avrupalı yazarlar, Hz. Muhammed’in psikolojik hayatı hakkında yalan-yanlış spekülasyonlarda bulunmuşlar ve bu yönelim, modern dönemlere kadar devam etmiştir. İngiliz Krallığı’nın Hindistan’daki görevlilerinden ve daha sonra Edinburgh Üniversitesi rektörü olan ünlü Oryantalist William Muir (1819-1905), Life of Mahomet adlı son derece tartışmalı ve saldırgan kitabında Hz. Muhammed’e “psikopat” diyecek ve Hindistan Müslümanlarının büyük tepkisini alacaktır. Muir’in bu suçlaması, daha önceki Hz. Muhammed tasvirleriyle Önemli paralellikler arz eder. Bize ulaşan kaynaklarda Hz. Muhammed’in cesedinin domuzlar (bir başka rivayette köpekler) tarafından yendiği ve ölmeden önce ruhunu kurtarmak için gizlice vaftiz olduğu ve Hristiyanlık’ı kabul ettiği şeklindeki efsaneler mide bulandırıcı detaylarla anlatılır.(29)
Bütün bu eserlerin ortak amacı, İslâm’ı reddetmek için önce onun kurucusunu zemmetmek ve peygamber olamayacağını göstermektir. Burada teolojik manada önemli bir noktanın altını çizmek gerekir. Hristiyanlar Hz. Muhammed e saldırırken, bunu kendi teolojik kabullerinden hareketle yapıyorlardı. Zira Hristiyanlık, İsevî” (Christic) bir dindir, yani merkezinde Hz. İsa vardır. Dahası, Hz. İsâ Hristiyanlar için bir peygamber değil, Tanrı’nın oğlu, kelimesi ve tecessüm etmiş halidir. Bu yüzden Hristiyan teolojisinde din ile dinin kurucusu aynı ontolojik öneme sahiptir. Bu bakış açısını İslâm’a yönelten Hristiyanlar, İslâm’ı bir “Muhammedîlik” olarak görmüş ve Hristiyanlık’ta Hz. İsâ’ya verilen rolün, İslâm’da Hz. Muhammed’e verileceği varsayımından hareket etmişlerdir. Oysa bunun ne dinen ne de tarihen doğru olmadığını biliyoruz. Çünkü Hz. Muhammed, bütün kudsiyetine ve önemine rağmen, İslâm tarihinde hiçbir zaman ilahlaştırılmamıştır. Bu nokta bugün bile pek çok Batılı için karanlıkta kalmaya devam ediyor. Öte yandan Hz. Isâ, Islâm’da “ulü’l-azm” peygamberlerden biri kabul edilir. Hristiyanlara yönelik en şiddetli polemiklerde bile Hz. İsâ her zaman bu vasfıyla ele alınır.
Bütün bu saldırı ve polemiklerle beraber, Ortaçağlar hiç beklenmedik gelişmelere de sahne olmuştur. İspanya’nın güneyinde ve Sicilya adasında yeşeren Endülüs İslâm kültürü, Doğu-Batı kategorilerinin mutlaklığını sorgulayan ve iki dünyanın barış içinde yaşayabileceğini gösteren çarpıcı bir örnek olarak tarihe geçmiştir…
İbrahim Kalın,Ben,Öteki ve Ötesi(İnsan yay.),syf;151-153
Dipnotlar:
26.Southern, Western Views of Islam, s. 30.
27.Bkz. James Windrow Sweetman, Islam and Christian Theology, 2, Cilt 1 (London: Lutterworth, 1955), s. 98-99. Marie-Thérèse d’Alvemy aşağıdaki önemli makalesinde aynı probleme dikkat çeker: “La connaissance de Plslam en Occident du IXe au milieu de Xlle siècle” Settimane di studio del Centro italiano di studi sull’alto medioevo 12,L’Occidente el-İslam nell’alto medioevo,Spoleto 2-8 Aprile 1964,col 2 Spolote,Rome 1965;aynı müellif;La connaissance de l’Islam dans I’Occident medieval V,s.577-8
28.Blaise Pascal, Les Pensées de Blaise Pascal ( Paris: Le club français du livre, 1957), s. 200-1. D013 BM R ve r Perennis, 2001), XIV-XX Yüzyıllarda Çatışma ve Karşılıklı Hyaranlık
29.Ortaçağlardan Rönesansa kadar Hz. Muhammed hakkındaki algılama biçimleri için bkz. Bennett, In Search of Muhammad, s. 69-92 ve 93-135; ayrıca Norman Daniel, Islam and the West: The Making of an Image (Oxford: Oneworld, 1993), s. 100-130. Üç Oryantalistin Hz. Muhammed hakkmdaki çalışmalarının eleştirel bir değe lendırmesı için bkz.Jabal Muhammad Buaben, Image of the Prophet Muhammad on, Wi) Margoliouth and Watt (Leicester: The Islamic Foundation,1996)
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…