Ölümü Temenni Etmenin Yasaklanması,Kuran’a Aykırı Mı ?
Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre, Resûlullâh şöyle buyurdu: “Sizden hiç kimse ölümü istemesin! Eğer o sâlih bir kimse ise faziletini artırması umulur. Fâcir biri ise tevbe edip Allâh’ın rızasını ka- | zanması umulur.”(Buhari,Temanna,hd.no.7235)
Enes’den nakledildiğine göre, Resûlullâh şöyle buyurdu: “Sizden biri maruz kaldığı bir zarar sebebiyle ölümü asla temenni etmesin! Mutlaka onu yapmak mecburiyetinde ise bari şöyle desin: Allahım, yaşa mak benim için hayırlı ise beni yaşat; ölmek benim için hayırlı ise canımı al!”(Buhari,Merza,19)
Buna aykırı olduğu düşünülebilecek iki âyet vardır. Allâh şöyle buyurur: “(Yûsuf:) Ey Rabbim! Mülkten bana (nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da âhirette de benim sahibimsitı. Beni Müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasına kat.’’(Yusuf,101)
“Doğum sancısı onu bir hurma ağaana (dayanmaya) sevk etti. ‘Keşke’, dedi, ‘bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!”(Meyem,23)
İki âyette, ölümü istemenin ve ölmek için duâ etmenin caiz olduğu ortaya çıkmaktadır. Hadîslerde ise ölümü temenni etmek yasaklanmıştır. Bu konuda âlimler çeşitli yorumlar yapmıştır. Ölümü temenni etmekle ilgili hadîslerin âyetleri nesh ettiğini düşünenler bile vardır. Oysa delîllerin arası uzlaştırılabiliyorsa, neshe gerek yoktur. Çoğunluğun görüşü ise âyetleri ve hadîsleri kendi içinde anlamak gerektiği yönündedir.
Bir kere, şunu vurgulamak gerekir: Âlimler; sıkıntı, ölüm hâli, hastalık ve dünya meşakkatleri gibi dünyevî zararların bulunması sebebiyle ölümü istemenin ve ölmek için duâ etmenin kerâhati konusunda icmâ etmişlerdir. Çünkü bu durumların gerçekleşmesinde bir rızasızlık vardır. Fakat kişinin dîni konusunda bir zarardan veya fitneden korkması durumunda ölümü istemesi mekrûh olmaz.
Buna göre, Ebû Hureyre hadîsinde Hz. Peygamber, ölümü temenni etmeyi mutlak olarak yasaklamıştır. Enes hadîsinde ise ölümü temenni etme, “zarar” hâliyle sınırlandırılmıştır. Bu durumda, mutlak mukayyede hamledilir. Yani mutlak ifade sınırlandırılır. Enes hadîsindeki “zarar”, dünyevî ve uhrevî zarar ve zorlukları kapsar. Ancak Enes hadîsinin başka tarîklerinde “sizden biri, maruz kaldığı dünyevî zararlardan dolayı ölümü istemesin!”(İbn Ebi Şeybe,Musannef,VI,44-108;İbn Hibban,Sahih,VII,233) ifadesi geçtiğinden, zarardan maksadın dünyevî zararlar olduğu ortaya çıkmaktadır. Hadîste mevzu bahs edilen “zarar” için, seleften birçoğu, “dünyevî zarar” demiştir. Buna göre, kişi “dinde fitneye düşmek” gibi dînî bir zarar mevzu bahs olacak olsa, hadîsteki nehyin dışında kalacağı belirtilmiştir.
Âyetlere gelince Hz. Yûsuf, o anda değil, eceli geldiğinde, ölüm yaklaştığında, son nefesinde Rabb’inden Müslüman olarak canını alması için duâ etmiştir. Bu duâda hiçbir mahsur yoktur. Hadîslerle de bir çelişme yoktur. Herkes Rabb’inden Müslüman olarak canını almasını ister.
Hz. Meryem’e gelince ölümü istemesinde İki yön vardır:
1-Dîni konusunda ona bir kötülük düşünmelerinden, onu ayıplamalarından ve buna bağlı olarak fitne çıkmasından korkmuştur.
2-Kendisinden dolayı bir toplulukta iftira, yalan ve zina nisbeti olmasından korkmuştur.
Bu iki yön sebebiyle bir kimsenin ölümü istemesine engel yoktur. Zira bunlar, dîn konusunda ortaya çıkabilecek fitnelerdir. Dolayısıyla nehiy hadîsleriyle bir ihtilaf söz konusu değildir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, Hz. Yûsuf, Müslüman olarak ölmeyi istemiştir. Hz. Meryem de dîninde bir fitne çıkmasından, bir fitneye düçar olmaktan korktuğu için ölümü temenni etmiştir. Her iki temennide de bir mahzur yoktur. Hadîslerde ise dinde maruz kaldığı bir fitneden dolayı değil, dünyevî veya nefsî bir zarardan dolayı ölümü temenni etmek vardır ki, bu yasaklanmıştır.
Yavuz Köktaş-Kurana Aykırı Görülen Hadisler