Ölülerin Dirilerin Sesini İşitmesi,Kuran’a Aykırı Mı ?
Abdullah b. Amr anlatıyor: Hz. Peygamber, Ehl-i Kalîb’e (çukur, kuyu ehline) muttali oldu ve “Rabbinizin va’d ettiğini hak olarak buldunuz” buyurdu. Ona “Ölülere mi duâ ediyor, sesleniyorsunuz?” diye sorulunca “siz onlardan daha iyi işitiyor değilsiniz, lâkin onlar cevap veremiyor” şeklinde cevap verdi. Hadîsi, Buhârî ve Müslim nakletmiştir.(Buhari,Meğazi 8;Müslim,Cennet,77) Hz. Peygamber ve Hz. Ömer arasındaki bu diyalog, Ebû Talha tarafından da nakledilmiştir.
Bu hadîsin bâtıl olduğu iddia edilmiştir. Zira işitme, görme ve konuşma ölülerin değil, dirilerin vasfıdır. Bu hadîs, Kur’ân’a da aykırıdır.(Rum 52;Fatır 22;Neml 80) Ayrıca Hz. Âişe bu rivâyeti âyetlere arz ederek tenkîd etmiştir. Rivâyet şöyledir:
İbn Ömer şöyle der: “Resûlullâh (s.a.v.) Bedir kuyularının başmda dikildi ve ölen müşriklere: ‘Rabbinizin size va’d ettiğini gerçek olarak buldunuz mu?’ dedi Sonra, ‘Onlar şu an benim ne dediğimi duyuyorlar’ dedi. Bu durum Âişe (r.anha)’ya anlatılınca, o şöyle dedi: ‘Resûlullâh o sözüyle şunu söylemiştir: ‘Onlar, şu an onlara söylediğim şeyin gerçek olduğunu biliyorlar’. Sonra şu âyeti sonuna kadar okudu: ‘Sen ölülere işittiremezsin’ ”.(Buhari,Cenaiz,87;Meğazi 8-12)
Konuyla alakalı olarak şunları ifade etmek mümkündür:
1-Âyetlerde geçen “işittirmeme”, mecazî olarak Allâh’ın kalplerini mühürlediği kâfirlerle alakalıdır. Artık onlar hakkı işitemezler ve bundan faydalanamazlar. Bunun benzeri “Sen ancak âyetlerimize inananlara işittirebilirsin, onlar Müslüman olanlardır”(Rum 53) âyetinde geçmektedir. Buna göre işittirip işittirmeme, mecazîdir. Bu, Hz. Peygamber’in Bedir şehidlerine seslenişine aykırı değildir.
b-“Kabirdekilere işittiremezsin ” âyetine gelince, İbn Kesîr’in ifadesiyle, ölüler -ki kâfirlerdir- hidâyet ve davetten faydalanamazlar demektir. Kabirdekiler nasıl ki, hidâyetten faydalanamaz, kâfirler de ölü gibidir; onlar da hidâyetten istifade edemezler. “Kabirdekilere işittiremezsin” demek (kalpleri) ölenlere işittiremezsin, demektir.
İbn Receb’e göre bazen işitmek mutlak kullanılır ve bununla sözü idrâk edip anlamak bazen de bununla o sözden faydalanmak ve ona icabet etmek kastedilir. Bu âyetlerle anlatılan, birinci kastın değil de İkincinin olmayacağıdır. Zira bunlar hidâyete ve îmâna çağrıldığında hidâyet ve îmâna icabet etmeyecek olan kâfirlere hitap siyakındadır. Nitekim Allâh “Onların kalpleri var, onunla idrâk etmezler; gözleri var onunla görmezler…” buyurur. Bu âyetler, onların görmediğini ve işitmediğini bildiriyor. Zira bir şey faydası ve semeresi olmadığında bazen yok kabul edilir. “Ölülerin işitmesi” de bu kabildendir.
c-Bu konuda tarihte üç görüş oluştuğu söylenebilir. Şöyle ki:
1-Aslolan ölülerin işitmesidir. Kabirlerdeki ölülerin işittiği sahîh delillerle sabit olmuştur. Şankıtî’nin görüşüdür. Kadı Iyâz, hadîslerde beyan edilen işitmenin umumî olduğunu (Bedir’de öldürülenlere has olmadığını) söylemiştir. Nevevî de, “Kabirlere selâm vermeyi bildiren hadîsler, bunu iktiza etmektedir. Zahir ve muhtar olan kavil de budur” demektedir.(Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi,XI,292)
2-Ölüler, genel olarak işitirler. Ama her halde, her zaman işitmezler. Ehl-i Kalîb ve benzeri hadîslerin gösterdiği gerçek budur. Bu, İbn Teymiyye’nin görüşüdür.
3-Aslolan, ölülerin işitmemesidir. Ehl-i Kalîb ve benzeri hadîsler, bu aslın istisnasıdır. Bu da umumun tahsîsi kabilndendir. Bu örneklerin dışında ölüler işitmezler. Bu görüşü Katâde, Ebu Ya’lâ, Mâzirî, İbn Atiyye, İbnu’l-Cevzî, Kurtubî, Şevkânî, Alûsî, Elbânî tercih etmiştir. Tercihe şayan görüşün bu olduğunu söylemek mümkündür. Ölülerin işitmesinde aslolan, işitmemeleridir. Ancak, nasla sabit olan deliller kuvvetli olduğundan, sadece onlarda geçen hususlar kabul edilmelidir.
Hz. Âişe’den ölülerin işitemeyeceğine dair nakledilen habere gelince; ulemâ, bunun cumhûra muhalefet olduğu kanaatindedir. İbn Teymiyye’ye göre hadîs ulemâsı -Bedir’e şahid olmasalar bile- Enes ve İbn Ömer’den nakledilen hadîslerin sahîh olduğunda ittifak etmiştir. Enes, bunu Ebû Talha’dan rivâyet etmiştir. Ebû Talha da Bedir’e katılmıştır. İbn Hacer de cumhûrun Hz. Âişe’ye muhalefet ettiğini, çünkü İbn Ömer’e muvafakat eden başka hadîslerin olduğunu belirtir. Ebû Talha f rivâyeti, İbn Ömer’i teyid eder.
Süheylî, er-Ravzu’l-unf adlı eserinde şöyle demektedir: “Hz. Âi-şe orada bulunmamıştı. Başkaları ise orada bulundukları için Hz. Peygamber’in lafzını daha iyi bellemişlerdir. Nitekim onlar ona ‘Ey Allâh’ın Resûlü! Kokuşmuş bir cesed topluluğuna mı sesleniyorsun?’ deyince, o (s.a.v.), ‘Siz benim dediklerimi onlardan daha iyi işitemezsiniz’ buyurdu.”
Hz. Âişe’nin âyetle istidlâline de genel olarak iki şekilde cevap verilmiştir:
a-Bu âyet, sadece kâfirlerin îmâna daveti hakkında inmiştir.
b-Bu âyet, onlara duyuranın Hz. Peygamber olduğunu nefyetmiştir. Duyuran, sadece Allâh’tır. Bu demektir ki, Allâh dilerse onlara duyurabilir. Dolayısıyla Allâh Teâlâ’nın “Sen ölülere işittiremezsin” âyeti, Nebî (s.a.v.)’in “Onlar şu anda işitiyorlar” hadîsine zıt değildir. Zîrâ işittirmek, işittirenden sesi kulağa ulaştırmaktır. O zaman, Nebî (s.a.v.)’in sesini onlara ulaştırmakla onlara işittiren Allâh’tır; Hz. Peygamber değildir. Böylece âyet’ le hadîs arasını barıştırmak hâsıl olmuştur.
Çeşitli istidlallerle Hz. Âişe’nin fikrinden döndüğünü iddia edenler de olmuştur.
—————-
Yavuz Köktaş,Kurana Aykırı Görülen Hadisler