Ölü Evinde Toplananlar
Konuşuyorlar ölen üstüne, ölüm üstüne yavaş yavaş. Birisi bahsedince yalan dünyadan “ilk defa duyuyormuş” gibi dehşetle dinliyor öbürleri.
Siz… “Ölü evinde” toplananlar. Kimbilir kaç ölü evinde daha buluştunuz böyle. Kimbilir ne nutuklar çektiniz,- ne nasihatlar dinlediniz. Yalan dünya üzerine. Burda sövdünüz yalana da başbaşa kalınca atıldınız kucağına. Siz yalan dünyadan daha yalancısınız. Üzüntü ile gerilen bu yüzlerinizin, neşe ile gülmesi için bir kaç gün bile çok gelir size.
Yine söz veriyorsunuz doğruluğa, dürüstlüğe. Kanmamaya yalana. Görüyorsunuz şu şen şakrak vücudun nerelerde bırakıldığını. Bir kavanoz toprak olduğunu. Öteleri nasıl da hissediyorsunuz. Anlıyorsunuz çoğu boş işlerle uğraştığınızı. Bir ölü için birkaç saat surat asmakla, dünyaya surat astığınız o dünya için yaptığınız cilvelerin acısı çıkar mı sanıyorsunuz?
Bileydim ölü evinde verdiğiniz sözü tutacağınızı, bir de ben ölürdüm sizin için. Ama ben sizi biliyorum, siz de beni.
Kaç ölü lazım bize kaç? Söyleyin.
Şükrü Apuhan, Senin İçin Ağlayacağım, sh> 48-49