‘Okuma eyleminin şüphesiz bir de teknik yönü vardır. Ne yapalım, hangi teknik ve metodu kullanalım ki verimli bir okumayı elde edelim?
Okuma olayında daha çok iki organımız faaliyet halindedir: Gözümüz ve beynimiz. Verimli bir okuma bu iki organın koordineli bir şekilde çok iyi kullanılmasına bağlıdır. Gözümüzün ve beynimizin çok iyi kullanılması demek 1– Süratli okumak, 2- Daha iyi anlamak demektir.(1)
1-Süratli okumak: Gözümüz bir metni takip ederken aralıklı hareketlerle takip eder. Elimizdeki kitabın satırlarını, sabit bir hızla, duraklamaksızın âdeta bir yıldızın kayışı gibi okumalıyız.
Aynen arûz vezniyle yazılmış bir şiiri taktı’üzere okuyuşumuz gibi belli kelime veya kelime gruplarında duraklar yaparak okumaya çalışırız. Okuma zamanımızın yüzde 90’ının bu duraklamalar sırasında, yüzde 10 ‘unun da duraklar arasındaki kaymalarda geçtiği söylenmektedir.(2)
Okuma hızımız yukarıda söylediğimiz durma ve kaymalarla ilgilidir. Başka bir ifadeyle gözümüzün bir satırda yaptığı duraklama sayısı ve müddeti ile ilgilidir: (3) Bazı okuyucular hecelerde bazı okuyucular kelimelerde bazı okuyucular ise kelime gruplarında duraklamalar yaparak okurlar. En verimli okuma, sonuncu okumadır. Çünkü bu okumada zaman kaybı en aza indirilmiş, görme eyleminden âzami derecede yararlanılmış demektir.
Hızlı okumanın gereklerinden biri de geriye dönüşler yapmamaktır. Bazı okuyucular, zihnî yetersizlik, egzersiz yetersizliği ve başka sebepler dolayısıyla sık sık geri dönmek mecburiyeti hissederler. Bu da onların vakitlerini alır. O hâlde hızlı okumayı engelleyen sebeplerin ortadan kalkması gerekir. Bu da bir eğitim meselesidir. Kayıtsızlık, dikkatsizlik, alışkanlık, heceleyerek okuma, geriye dönüş, lüzumsuz meşgaleler, egzersiz yetersizlikleri, anormal duraklamalar ve buna benzer okuma süratini düşüren faktörler iyi bir okuma eğitimi ile giderilebilir. Burada en önemli husus, okuyucuya iyi ve verimli okuma bilincinin kazandırılmasıdır.
2-Daha iyi anlamak: Dale Carnegie, “Kitap okuduğunuz zaman bir tek kelimeyi anlamadan geçmeyiniz.” diyor.(4) Daha iyi anlamak demek, zihnî faaliyetimizden azamî verimin alınması demektir. Bunun da bazı şartları vardır. Bunlardan birkaçını şöyle sıralayabiliriz:
a- Amaç: Her okuyucu neden ve niçin okuduğunu bilmelidir Niçin ve neden okuduğunu bilmeyen, okuduğu kitap veya makaleden bir beklentisi olmayan insan verimli bir okumayı gerçekleştiremez.(5)
b- Okuma zevki: Her alışkanlık, başlangıçta bir engelle karşılaşabilir. Bu engelin azim, sabır ve gayretle aşılması hâlinde yapılan iş angarya olmaktan çıkar, zevk hâline dönüşür. Sigarayı ilk kez içtiğinizde ağzınızın zehir gibi olduğunu göreceksiniz. Fakat bu acılık sizi yıldırmaz da içmeye devam ederseniz bir süre sonra zararlı da olsa bir zevke ulaşacaksınız. Okuma da böyledir. Okumaya ilk başladığımızda sıkılmış olabiliriz. Şayet bu sıkıntı engelini ciddiye almaz, sabır ve gayretle okumaya devam edersek belli bir süre sonunda “Zevkle okuyorum.” diyebiliriz. Zamanla okuma alışkanlığı öyle bir iptilâ haleni gelir ki okumamız yasaklansa bile bırakmaz, gizli okumaya başlarız.
Amerikan tarihinde hiçbir kimseye nasip olmayan görevler yüklenmiş; milletinin tarihini yapan olaylarda ünlü roller oynamış; La Haye Büyükelçisi, Ingiltere Büyükelçisi, Prusya Büyükelçisi, Rusya Büyükelçisi, Harvard Üniversitesi Profesörü, Birleşik Devletler Senatörü, Massachusetts Eyalet Senatörü, İngilizlerle yapılan barış anlaşmasında Amerikan Delegasyon Başkanı, Hariciye Vekili, Temsilciler Meclisi Üyesi ve Amerika Birleşik Devletleri Cumhurbaşkanı olmuş; hatıra defterinde Washingtony Jefferson, Franklin, James Madisony John Mars hail, Andrew Jacksony Andrew Johnsony Dantel Webter ve Lincoln gibi birçok ismin eş, dost ve arkadaş olarak geçtiği ünlü bir ismin bir mektubunu buraya almayı konumuz açısından uygun buluyorum. Daha dokuz yaşındayken babaya yazılan bir mektup… Bu mektup, bir ülkenin kimler tarafından, hangi niteliklere sahip insanlar eliyle kalkınabileceğini ve nerelere gelebileceğini bizlere gösterir sanırım. Küçük Adams diyor ki:
Muhterem Efendim,
Bana mektup yazılmasını çok seviyorum; bu sevgi, bendeki mektup yazmak sevgisinden çok fazladır. Biliyorum, çok güzel yazı yazamıyorum. Kafamın içi sanki maymun iştahlı. Düşüncelerim kuş yumurtaları, oyunlar, küçük ve değersiz şeylerin ardında koşuyor; bu ise beni çok üzüyor. Annem beni kitaplarımın başında tutmak için ne çekiyor bilseniz. İtiraf ederim, bunun için kendi kendimden utanıyorum. Rollin Tarihinin üçüncü cildine henüz başladım, oysaki şimdiye kadar yarılamış olmalıydım. Kararıma sadık kalmayı başaracak olursam, hafta sonunda size daha sevinçli bir havadisler verebilirim. Bana lütfen zamanımı en faydalı şekilde nasıl kullanacağımı gösterecek bir yazı yazsanız. Vaktimin ne kadarını derslerime, ne kadarını oyunlara ayırmam gerektiğini öğrenirsem ve bu emirlerinizi daima yanımda taşırsam, onlara sadık kalmaya çalışırım.
Daha iyi bir insan olmaya çalışacağıma yeniden karar verdiğimi saygılarımla arz ederim.
Oğlunuz John Quincy Adams(6)
Dokuz yaşındaki bu değerli çocuğun şu cümlelerini bir kez daha okuyalım: “Annem beni kitaplarımın başında tutmak için ne çekiyor bilseniz. İtiraf ederim, bunun için kendi kendimden utanıyorum. Rollin Tarihi’nin üçüncü cildine henüz başladım, oysaki şimdiyi kadar yarılamış olmalıydım…”
Dokuz yaşındayken Rollin Tarihi’nin üçüncü cildini okuyan bir çocuk on dokuz, yirmi dokuz, otuz dokuz yaşlarında neleri okur, kestirmek zor değildir.
Bu çocuğun içinde bulunduğu imkânlarla bu hâle gelmesinin tabiî olduğunu söyleyenler çıkabilir. Bunun tersine bir örneğimiz daha var dır ki o da Amerikalı bir zencidir. Çocukluğu fakru zarûret içinde gedmiş, gençliğini sokak serserisi olarak yaşamış, sonunda soygunculuktan mahkum olmuş. Bu mahkûmiyet onun okumasını sağlamış. Kısa zamanda o kadar çok okumuş ki ünü Aurnerika’ya yayılmış, peşinden kitleleri sürüklemiş. Onun bu hızlı yükselişi rakiplerini korkutmuş, hayatına son vermişler. Bu zat, meşhur zenci lider Malcolm X’dır.
Verimli bir okumanın insanları nerelere yükselteceğini Malcolm X’de de görmek mümkündür.(7)
c- Yargılayarak okumak: Okuduğumuz bir kitap veya makaledeki duygu ve düşünceleri gözü kapalı kabul etmek zorunda değiliz. Böyle bir duruma düşmemek için okurken aktif olmalıyız.(8) Bu aktivite, bizim okuduğumuz kitap veya makaleyi değerlendirmemizi, yargılamamızı sağlar. Bu suretle kitabın bütün fikirlerine katıldığımızı, katılmıyorsak hangi fikir ve düşüncelere katılıp katılmadığımızı ortaya koyabiliriz. Kısacası okuduğumuz şeyi ne peşin hükümle okumak ve ne de kitaba mahkum olmalıyız.
d- Dikkatli okumak: Dikkatimizin dağınık veya zayıf olması, algılarımızın zayıf olması demektir. Algılarımızın zayıf olması ise bilgilerimizin zayıf olması anlamına gelir. Bu itibarla okuduğumuz konuya kendimizi vermemiz bütün varlığımızla konu üzerinde yoğunlaşmamız gerekir.(9) Bu da okuyacağımız zaman ve mekânı iyi seçmemizi gerekli kılar. Ayrıca dikkati etkileyen diğer engelleri ortadan kaldırmamızı gerektirir.
e- Sesli veya sessiz okumak: Bazı kimseler sesli okuyunca daha iyi anladığı hâlde bazıları sessiz okumayı tercih ederler. Sesli okumanın bazı faydaları olmakla beraber(10) insanın sessiz okumaya alışmasında da fayda vardır. Okuyucu bu alışkanlığı kazanamadığı takdirde kütüphanelerde, başkalarının rahatsız edilmemesi gereken diğer yerlerde sıkıntıya düşer. Sesli okusa başkaları rahatsız olur, sessiz okusa okuduğunu anlamaz. Böyle bir duruma düşmeden önce okuyucunun eğitilmesi gerekir.
f- Okuyup anlamanın bir başka yolu kolaydan zora doğru okumaktır. Bu da okumada bir program gerektirir. Okumaya ilk defa felsefeden başlayan bir okuyucu okuduğu konuyu anlamakta zorluk çekebilir, bu yüzden bir okuma fobisi oluşabilir. Halbuki okuyup anlayabileceği bir seviyeden başlayıp zora doğru yükselse daha sağlıklı bir okumayı başlatmış olur. Bize göre okuma şöyle bir seyir takip etmelidir: Okumayı söken bir çocuk, işe önce masalla başlamalı; masaldan hikâyeye, hikâyeden edebî ama yalın romanlara geçmeli; sonra tarihî romanlar okumalı; daha sonra psikolojik romanlar okumak; arkasından sosyoloji, mantık ve felsefeye geçmelidir. Bu çizgiyi takip eden bir okuyucu -uzmanlık isteyen konular dışında- okuduğu bir kitap veya makaleyi rahatlıkla anlayıp değerlendirebilir.
g- Özet çıkarmak: Okunan şeyin özetini çıkarmak konuyu kavramayı kolaylaştıracaktır.
h- Fişleyerek okumak: Bu yöntem, okuduğumuz konuyu kavramamıza yardımcı olacağı gibi bilgimizi tekrar tekrar kullanmamıza da yardıma olur.
ı- Soru sormak: Okuduğumuz konu üzerinde kendi kendimize bazı sorular sormak konuyu kavramamızı kolaylaştırır.
i- Konuyu tartışmak: Okunan bir kitap veya makaleyi bir yakınımıza anlatarak onun üzerinde tartışmak hem konuyu kavrayıp hazmetmemize hem de o konuda başkalarının düşüncelerini almamıza yardımcı olur.(11)
j- Değişik konularda okumak da uzun vadede okuyup anlamayı geliştiren tedbirler arasında zikredilmiştir.(12)
k-Konuşma, yazma,dinleme ve düşünme,faaliyetlerinin okuma ve unlamayla ilgisi vardır.
l- Çok okumak: Çok okumak, hem egzersiz olması hem de bilgi birikimi bakımından önem taşımaktadır. Çünkü biz biliyoruz ki ön bilgilerimiz ne kadar zengin ve sağlıklı ise sonradan elde edeceğimiz bilgilerin öğrenilip anlaşılmaları o derecede kolay olur.(13)
İnsanların okumaları önemli olmakla beraber, ne okudukları daha önemlidir, insanlara zihnî bir irtifa kazandırmayan okumalar, ideal okumalar değildir. Günlük magazin haberlerini, resim altlarını, peryodik yayınlardaki dedikodu sütunlarını okumanın insanımıza vereceği pek bir şey yoktur. Duygu ve düşüncelere kuluçkalık yapacak fikir ve sanat yazıları okumak insanların hedefi olmalıdır. Özel bir sohbette bir Amerikalı bilim adamı, Türk toplumunun gazete kültürüyle yaşadığım, kitap kültürüne geçmeden kalkınamayacağım söylemişti. Çok isabetli söylenmiş bu sözü, okuyucunun, üzerinde imâl-i fikr etmesi düşüncesiyle kaydediyorum. Okuma- yazma seferberliğine girmiş olan Türkiye’nin okumada kaliteyi yakalaması en halis dileğimizdir.
Kur’ân’ı anlamak başka bilimleri okumaya kesinlikle engel değildir. Aksine Kur’ân’ı daha iyi anlamak için diğer bilimleri okumak zorunludur.
Prof.Dr.Yaşar Fettahoğlu – Kur’an’da Zihin Eğitimi,Çamlıca Yayınları,syf:384-390
Dipnotlar:
1-Ümit Şimşek, Araştırma Teknikleri, İstanbul 985, s. 63.
2- Şimşek, a.g.e. s. 64.
3- Şimşek, a.g.e. s. 64.
4- Dale Carnegie. Söz Söylemek ve İş Başarmak Sanan cev:Ö.Rıza Doğrul, İstanbul 1988, s. 334
5- Şimşek, a.g.e. s. 67.
6- John F. Kennedy, Fazilet Mücâdelesi, çev: Arif H. Özbilen, İstanbul 1963, s. 49,50.
7 -Hayatını anlatan bir kitap “Malcolm X” adıyla Turkçede yayımlanmıştır.
8- Şimşek, a.g.e. s. 68.
9- Şimşek, a.g.e. s. 69.
10- Seyit Kemal Karaalioğlu, Kompozisyon Sanatı, İstanbul 1974, s. 30.
11- Şimşek, a.g.e. s. 70.
12- Şimşek, a.g.e. s.70.
13- Ömer Mart, Eğitim Psikolojisi, s. 233; Morgan, a.g.e. s, 115.
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…