Öğretmen Peygamber (s.a.v)1
Kıymetli dinleyenler, Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Bugün sizinle konuşmamın başlığı: Muallim Peygamber s.a.v dır.
Bu önemli konu özet ve kısa bir şekilde verilse de tek bir sohbete sığdırılamaz. Bunun için iki veya üç günde bu konu ele alınacaktır.
Cenab-ı Allah’a imandan sonra insana bahşedilen en iyi kişisel kazanç ilimdir. Çünkü bu varlıkta insan için ilmin yeri, bedenin için ruhun konumu gibidir. Ve Rasul-i Ekrem okuma-yazma bilmeyen bir ümmîdir, Allah ona hiçbir insanın ona (bırakın kıyaslamayı) yaklaşamayacağı bir ilim bahşetmiştir. Ona bunu lütfettiğini Cenab-ı Allah şu buyruğu ile ifade etmektedir: “Allah, sanaKitab (Kur’an)ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah’ın sana olan lütfü büyüktür.”[10] [11]
Hz. Peygamber insanlar arasında ilmi açıkça ifade etti ve yaydı. Hz. Peygamber’in sav açıklamalarının güzelliği, konuşmasının fasihliği, kelâmının netliği, üslûbunun tatlılığı, ikazlarının nezaketi, ruhunun aydınlığı, bağışlayıcılı- ğı, son derece dikkatli olması, zekâsının keskinliği, insanlara karşı aşırı merhametiyle o gerçekten de bu dünyada hayır için ilk muallimdi.
Burada, ilk öğretmen olan Rasulullah’ı insanlara iyilik yapmak ve beşere dinini tebliğ etmek üzere Allah’ın, Peygamberi olarak yarattığı yüce nebevi şahsı tanıtacak ve özelliklerini içeren bir grup hadis-i şerifi zikredeceğim.
“Rasulullah sizin yaptığınız gibi çabuk çabuk konuşarak sözlerini arka arkaya sıralamazdı. Onun konuşması açık anlaşılır, onunla birlikte oturan kimse ezberleyebilirdi. Enes r.a şöyle dedi: Rasulullah daha iyi anlaşılsın diye sözünü üç defa tekrar ederdi.[12]
İşte O’nun talebeye karşı nezaketini ve büyük teva- zuunu gösteren iki güzel hadis.
Müslim Sahih’inde Muaviye b. Hakem es Sülemî r.a ’den rivayetle o şöyle demiştir: Rasulullah ’savla birlikte namaz kılarken cemaatten biri aksırdı. Ben de hemen “yerhamu- kellah” dedim. Cemaat bana ters ters bakmaya başlayınca:
-Vaaay evlatsız kalasıcalar bana niçin öyle ters ters bakıyorsunuz, deyince elleriyle uyluklarına vurmaya başladılar. Onların beni susturmalarına karşılık sustum.
Anam babam Rasulullah s.a.v’a feda olsun ne ondan önce ne de ondan sonra kendisinden daha iyi bir öğretici görmedim beni ne azarladı ne sövdü ne de dövdü. Namazı kıldırıp bitirince de şöyle söyledi:
“Bu namazdır. Bunda dünya kelamının yeri yoktur. Çünkü namazda Allah teşbih edilir, tekbir getirilir ve Kur’an okunur, dedi veya buna benzer bir şey söyledi.”[13]
Tirmîzî Şemâil adlı eserinde Enes b. Mâlik r.a’ten rivayet ettiğine göre o şöyle dedi: Bir kadın Hz. Peygamber’e geldi ve ona şöyle dedi: Benim size bir ihtiyacımı arz etmen gerekiyor. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Medine’de istemiş olduğun (ve herkesin görebileceği) herhangi bir yol (kenarın)da otur ben de seninle birlikte oturacağım (o zaman bana durumunu arz edersin).
Ve Allah’ın Elçisi sav, eğer arkadaşlarına açıkça söylemekten haya edebileceği bir şeyleri öğretmek isterse, yumuşak ve nazik bir giriş hazırlardı. Ebu Dâvûd Sünen’in- de Ebu Hüreyre r.a’den rivayetle şöyle demiştir. Rasulullah sav şöyle buyurmuştur: “Ben sizin babanız yerindeyim, sîzlere (gereken her şeyi) öğretiyorum. (Sizden) biriniz helaya vardığında önünü veya arkasını kıbleye çevirmesin, sağ eliyle de taharetlenmesin” yani sağ eliyle istinca yapmasın.
Rasulullah s.a.v ashâbıyla çok değişik şekillerde konuşurdu. Bazen soru sorar bazen cevap verir; bazen soruları sorunun kendisine göre cevap verir bazen bu soruların cevabını ayrıntılı olarak ifade eder bazen vermek istediğini örnekleme yapmakla gerçekleştirirdi. Bazen de soru soran kimsenin sorusuna son derece hikmetli bir şekilde cevap verirdi.
Bazen soru sorana sorduğundan daha fazlasıyla cevap verirdi. Bu konudaki cevaplarından birisi İmam Mâlik Mu- vatta adlı eserinde Ebu Hüreyre r.a’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Benî Müdlec’den bir adam Rasulullah SFın huzuruna gelerek: Yâ Rasulallah, biz denizde sefere çıkıyoruz, yanımıza biraz su alıyoruz. Onunla abdest alsak içmeye kalmıyor. Deniz suyu ile abdest alabilir miyiz?” dedi. Rasulullah sav de: Denizin suyu temiz, ölüsü helâldir.” buyurdu.
Bazen Hz. Peygamber soru soran kişinin sorusunu değiştiriyordu. Kimin sorusunu değiştirdiyse bu bir hikmet sebebiyleydi. Buhârî ve Müslim, Enes r.a’den rivayet ettiklerine göre şöyle dedi: Bir bedevi adam Hz. Peygamber’e sa.v:
“Kıyamet ne zaman kopacak Yâ Rasulallah?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber sav: “Onun için ne hazırladın?” buyurdu. Oda: Allah ve Rasulünün sevgisini dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber sa.v: “Sen sevdiğin kimselerle beraber olacaksın.”[14] Hz. Peygamber s.a.v Onun sadece Allah’ın bildiği kıyamet zamanıyla alakalı sorusunu başka bir soruya çevirmiştir. O soru da onun daha çok ihtiyaç duyduğu ve daha faydalı olanıdır. Oda kıyamet için sa- lih amel hazırlanmasıdır. O arız ona kıyametin zamanında sorduğunda: sen onun için ne hazırladın?” diye sordu. Bu adamda: Allah Rasulü’nün sevgisi dedi. O da: “Sen sevdiğin kimselerle beraber olacaksın” buyurdu.
Hz. Peygamber s.a.v’in ashabına bir şeyler sorup sonra onların adına cevap vermesi onun eğitim üslubundandır. Buhârî ve Müslim, Ebu Hüreyre’den rivayet ettiklerine göre şöyle dedi: Rasulullah sa.v şöyle buyurmuştur: Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashâb: -Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler.
Rasulullah “Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnâd ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul haklan bitmeden sevaplan biterse, hak sahiplerinin günahlan kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir”[15] buyurdular.
Önce onlara sorduğu soruda, sonra sorusunun cevabının ne olduğunu açıklaması, ikinci olarak da: Gerçek iflasın kıyamet günü iflas olduğu konusunda akıllara bir uyandır. O gün insan amelinin karşılığını görecek, her bir mazlum için iyiliklerinden eksilmeler olacak, insanlara karşı işlemiş olduğu suçların karşılığında alınan sevapları yeterli olmazsa işte o zaman kendilerine kötülük yaptığı kimselerin günahlarından alınacak, onun üzerine bırakılacak ve azaba çarptırılacaktır. İşte o kişi müflistir.
Bazen, Hz. Peygamber :sav, konuşmasına Allah’a yemin ile başlar ve söylediklerinin önemi konusunda onu uyanrmış olurdu. Bunun örneklerinden biri de, Hz. Peygamber sav’in, Müslim’in Sahih’inde Ebu Hüreyre r.a ‘den gelen şu rivayetidir: O şöyle dedi: Rasulullah ’SEF şöyle buyurmuştur: “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!”[16]
Buhârî, Ebu Şüreyh el-Kelbî’den rivayet ettiğine göre o şöyle dedi: Rasulullah şöyle buyurmuştur: Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş olmaz” buyurdu.
Sahâbîler:
-Kim iman etmiş olmaz, Yâ Rasulallah, diye sordular.
-Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse,[17] buyurdu.
Sözü doğru ve doğruluğu Allah tarafından ifade edilmiş Hz. Peygamber’in Allah’a olan yemini sadece selamın insanlar arasındaki bağı ve sevgiyi güçlendirmedeki etkisinin önemine ve komşuya zarar vermenin çirkinliğine karşı uyarıda bulunmaktır.
Bazen kendisi bildiği halde ashabına bir şeyler sorardı. Onlara kıvrak zekalarını uyandırmaları, zekalarını harekete geçirmeleri ve ilmi aynı sonuca ulaştıran deliller zinciri şeklinde vermek için soru sorardı. Buhârî, Müslim ve başka muhad- dislerin de Abdullah b. Ömer r.a’den olan şu rivayet bunun örneklerindendir: Rasulullah sav şöyle buyurmuştur:
“Rasulullah Efendimiz sav: “Ağaçların içinden bir nev’i vardır ki yaprağı düşmez. O ağaç, kâmil bir müslümana benzer. Nedir o, söyleyin!
Oradakiler çöldeki ağaçları saymaya daldılar. Bunun hurma ağacı olduğu hatırıma geldi. Gönlüme o ağacın hurma olduğu geldi. Ancak baktım Hz. Ebu Bekir ve Ömer o topluluktalar (konuşmuyorlar) ve ben yaş olarak en küçükleriyim, ben de konuşmayı uygun görmedim. İnsanlar (isabetli) bir cevap veremeyince Rasulullah Efendimiz sav: “O hurma ağacıdır” buyurdular.
Oradan ayrıldığımızda babam Ömer b. el-Hattâb’a: “Babacığım, gönlüme o ağacın hurma olduğu geldi.” dedim.
Peki, niçin söylemedin?” dedi. “Topluluktaki en küçük kişi kendimi gördüm ve yine toplulukta Ebu Bekir ve Ömer de vatdı bundan dolayı utandım.
Bunun üzerine babam bana şöyle dedi: “Sen onu söylemiş olsaydın, bu benim için şundan şundan daha sevimli durdu.”9
Zihni hareket ettirmede ve zekayı keskinleştirmede buna yakın olan, Tirmizî’nin eş-Şema’il’de Enes r.a’ten rivayet ettiği hadistir. “Adamın biri Peygamber Efendimiz’den evine ait eşyaları yüklemek için binek devesi istedi, Rasulullah (latifede bulunarak):
“Seni dişi devenin yavrusuna bindireceğim” buyurdu. Deve isteyen sahâbi:
“Ya Rasulullah! Ben, deve yavrusunu ne yapayım?” deyince de:
“Her deveyi bir dişi deve doğurmaz mı?” buyurdu.
Bu ince ve latif espirisi ile Hz. Peygamber deve iri, kuvvetli ve ağır yükleri taşıyabilen olsa da kendisine deve yavrusu denileceğini ona anlatmış oldu.
O kalplerine gelipte, yerleşir ve o kötü fiili yaparlar korkusuyla şüphenin cevabını ortaya çıkmadan önce ashabına bildirirdi. Buhârî ve Müslim’in Ebu Hüreyre’den olan şu rivayetleri bunun örenğidir: Rasulullah şöyle buyurmuştur: “Sizden herhangi birinize şeytan gelir ve “Şunu böyle kim yarattı? (Şunu) böyle kim yarattı?” en sonunda, “Rabbini kim yarattı?” diye sorar(ak sürekli vesvese verir). İş bu raddeye gelince o kişi derhâl Allah’a iman ettim desin, (şeytandan) Allah’a sığınsın ve (vesvesesine) hemen son versin!”10
Bunlar Rasulullah sav’ın öğretme metodunun basit örnekleridir, Allah’ın izniyle önümüzdeki hafta Salı akşamı randevumuza kadar bunlarla yetineceğim.
es-Selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.
ÖĞRETMEN PEYGAMBER 2[18]
Kıymetli dinleyenler, Allah’ın selamı, rahmet ve bereketi üzerinize olsun..
Bugünkü sohbetimizin konusu: Muallim Rasulullah ” ’ın eğitimdeki metotlarıdır.
Bugünkü konuşman dünkü konuşmamı tamamlayıcı mahiyette olacaktır. İlk öğretmen olan Rasulullah’ı insanlara iyilik yapmak ve beşere dinini tebliğ etmek üzere Allah’ın, Peygamberi olarak yarattığı yüce nebevi şahsı tanıtacak özelliklerini içeren bir grup hadis-i şerifi zikrettim.
Rasulullah ’sav’ın öğretme, din ve ilimi yayma ve bunları ruhlara aşılama metodunu izleyen ikinci bir grup hadis-i şerifleri burada zikredeceğim. Ta ki Allah’ın yardımıyla o gaddar çöl ruhlarını şefkatli ve merhametli ruhlar haline getirip, onu insanlar arasında yaymaya muktedir olana kadar, yumuşak huylu, ilim ve hidayeti yakalayan ve onunla kör kalplen, cahil kulakları ve zihinleri açana kadar. İnsanlar Allah’ın dinine tarihin görmediği bir şekilde akın akın giriyorlar. Bunda garipsenecek bir durum da yoktur. Allah’ın sa- lat ve selamı onun üzerine olsun, ilk öğretmen olan Elçi nin öğretisinden doğru yolda olanlar için, bu, onların ruhlarını anndırır ve onlarda iyiliğin anlamlarını ve dünyaya liderlik etme kapasitesini açar. Bunlar, bizi bu parlak ve şanlı geçmişe bağlayan Hz. Peygamber ’sav’in öğretim yöntemlerinin örnekleridir.
Allah Rasulü ’sav” beyan etmek istediği manaları açıklamaya çok hevesliydi. Bazen de insanların gözleriyle şahit oldukları, dilleriyle tattıklarından duyularının altında ve ulaşabilecekleri bir yerde, misaller vererek bunun için yardım alırdı. Bu yöntemde öğrencinin neyi öğrettiğini veya uyardığını anlaması ve netleştirmesi kolaydır. Ebu Dâvûd ve Nesâî, Hz. Enes’ten (rivayet edildiğine göre) Rasulullah sav (şöyle) buyurmuştur:
(Devamlı) Kur’an okuyan mü’min, kokusu hoş, tadı güzel bir turunçgiller (portakal gibi meyveler) gibidir. (Devamlı) Kur’an okumayan bir mü’min de tadı güzel olup da kokusu olmayan bir hurma gibidir. Kur’an okuyan günahkâr kimse kokusu güzel olup tadı acı olan reyhan gibidir.
Kur’an okumayan günahkâr kimse ise tadı acı olup kokusu olmayan Ebu Cehil karpuzu gibidir. İyi arkadaş, güzel koku satan kimse gibidir. Sana, ondan hiç bir şey isabet etmese bile (en azından) güzel kokusu isabet eder. Kötü arkadaş da bir körükçüye benzer. Onun ise; is ve kokusundan bir şey bulaşmasa da (en azından) sana dumanı isabet eder. Ve bu nübüvvete benzetmede, iyiliğe en güzel teşvik ve kötülüğe karşı en edepli uyarı, muhatapların anlayacakları en yakın yaklaşımdadır.
Hz. Peygamber sav” teşbihten döner, işaretle veya yere çizerek öğretirdi. Buhârî ve Müslim Ebu Mûsâ el-Eş’arî r.a ’den rivayet edildiğine göre, Rasulullah şöyle buyurdu:
“Mü’minin mü’mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir.” Hz. Peygamber bunu açıklamak için, iki elinin parmaklarını birbiri arasına geçirerek kenetledi.2
Buhârî’nin Sahîh’inde, Sehl b. Sa‘d r.a’den rivayet edildiğine göre Rasulullah ’SB: “Ben ve yetimi himâye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız” buyurdu ve işaret parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz aralayarak, gösterdi.[19]
Buhârî’nin Sahih inde, Abdullah b. Mesud r.a’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Reygamber s.a.v yere bir dörtgen çizdi. Dörtgenin ortasına onu bir kenarından keserek dışarı çıkan bir çizgi çekti. Ortadaki bu çizginin iki tarafına da bir takım küçük çizgiler çizdi ve çizgileri göstererek şöyle buyurdu:
“Şu kalın siyah çizgi insandır. Şu çift çizgiler ise onu her yandan kuşatmış olan eceli ölümüdür. Dörtgeni keserek dışarı çıkan siyah çizgi ise insanın arzu ve hevesleridir. Ortadaki küçük çizgiler ise dert ve ızdıraplardır. İnsan bu dertlerin birinden kurtulsa öteki gelip çarpar. Birinden kurtulsa bir diğeri gelip yakalar.[20] Bunlardan hiç biri insanı rahatsız etmezse ecel mutlaka gelip yakalar.” Bunun üzerine Rasul-i Ekrem, önlerine yere çizdiği şeylerle, bir insanın engin emellerinden ani ölümün, hastalılkların, sakat bırakan hastalıkların veya öldüren yaşlılığın nasıl ayırabileceğini onlara açıkladı.
Bazen Hz. Peygamber sav bir şeyi öğretirken yasakladığı bir hususta söz ile işareti birlikte kullanırdı. Bu kişileri sakın- dırmada daha etkili, yasaklama ve harama delaletinde daha kesindir. İmam Ahmed, Ebu Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce Ali b. Ebu Tâlib r.a’in şöyle dediğini rivayet ettiler: “Rasulullah sav sol eline ipeği sağ eline de altını aldı sonra elleriyle onlan kaldırdılar ve şöyle dediler: “Bu ikisi ümetimin erkeklerine haram kadınlarına ise helaldir.”[21]
Bazen söz, işaret ve resimden uygulamalı açıklama metoduna dönerdi. Bu şekilde en iyi eğitim ve en iyi izah yapılır. Buhârî’nin Sahîh’inde, Osman b. Affân S ’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah sav, sahabeden bir topluluğun önünde abdest aldı sonra da şöyle buyurdu:
“Her kim şu abdestim gibi abdest alıp iki rekât namaz kılar ve bu iki rekât içinde hatırına (namaz ile münasebeti olmayan) bir şeyi getirmezse ne kadar geçmiş günahı varsa mağfûr olur.”6 Buhârî, Müslim, Nesâî ve Ebu Dâvûd Sehl b. Sa‘d >”den rivayet edildiğine göre kendi şuna şahit oldu: Rasulullah minbere çıktı, kıbleye döndü ve tekbir aldı (namaza durdu), insanlarda onun arkasında namaza durdular. Bir şeyler(fatiha ve zammı sure) okudu ve ruku- ya gitti. Arkasından insanlar da rukuya gittiler sonra baş- larını kaldırdılar ve minderden geri geri aşağı geldiler, yere secde ettiler sonra bir daha minbere dönüp, okudular, rükuya gittiler, başlarını rükûdan kaldırdılar, bir daha gerisingeriye aşağı indiler yere secde yaptılar. Namazı bitirince insanlara yönelip şöyle buyurdular: Ey insanlar ben bunu, siz bana uyasınız ve namazımı öğrenesiniz diye yaptım.
Hz. Peygamber sav, çoğu zaman ashabına geçmiş halklar hakkında anlattığı hikayeler ve kıssalar yoluyla öğretti. Dinleyicilerinin kalbinde (bu kıssa ve hikayeler) en iyi etkiyi ve en iyi rehberliği yapacak ve dinleyicilerinin tüm faaliyet ve ilgisine etki edecektir. Bunlardan birisi de hayvanlara merhameti teşvik eden, onlara iyilik yapma, ona kötülük yapmama ve eziyet etmeme hakkında ki hadisidir. Buhârî ve Müslim Ebu Hüreyre’nin şöyle dediğini rivayet ettiler: Hz. Peygamber sav‘ şöyle buyurdu: “Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: ‘Bu köpük de benim gibi susamış.’ deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti.”
Rasulullah ’sav’ın yanındakilerden bazdan: “Ey Allah’ın Rasulü! Yani bize hayvanlar (a yaptığımız iyilikler) için de ücret mi var?” dediler. Aleyhissalâtu vesselâm: “Evet! Her ‘yaş ciğer’ (sahibi) için bir ücret vardır.” buyurdu.”[22] Yani ruh sahibi herkese yapılan iyiliktir.
Buhârî ve Müslim Abdullah b. Ömer r.a’dan rivayet ettiler dedi ki: Rasulullah $8? şöyle buyurmuştur: “Bir kadın, eve hapsettiği bir kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşerâtından yemeye de salmamıştı.”[23]
Rasulullah sav, hükümleri mukayese eder ve hükümle alakalı ashabına sebeplerini de verirdi. (Anlam) Yolları kendilerine muğlak ise ve hükümleri onlara kapalı gelirse, onları akıllarına yaklaştırıyordu.
Müslim’in Sahîh’inde Ebu Zer r.a’den rivayet edildiğine göre bazı insanlar: Ey Allah’ın Rasulü zenginler tüm sevapları alıp götürüyorlar, çünkü onlarda bizler gibi namaz kılıyor, oruç tutuyor, ayrıca zenginliklerinden dolayı sadaka da veriyorlar dediler. Rasulüllah “Allah sizlere sadaka verme ve bu yönde sevap kazanma imkânı vermedi mi sanıyorsunuz?
Her sübhanallah demek bir sadakadır,
Her Allahu ekber demek bir sadakadır,
Her elhamdülillah demek bir sadakadır,
Her lâ ilahe illallah demek bir sadakadır, iyiliği emretmek sadaka, kötülükten sakındırmak sadakadır. Hatta her birinizin hanımıyla birlikte yatması sadakadır” buyurdu. Bunun üzerine sahâbîler: “Ey Allah’ın Rasulü hanımımızla şehvetimizi tatmin etmekle bize sevap mı var?” dediler. Peygamber sav.: “Kişi bu istek ve ihtiyacını haram yoldan gidersey- di, günah olmayacak mıydı? Helal yoldan gidermesinde de elbette sevap vardır” buyurdular.[24]
Buhârî, Müslim, Nesâî ve Ibn Mâce rivayet etiklerine göre. Veda haccmda Hz. Peygambes.a.v Has’am kabilesinden bir kadın geldi. ‘Allah’ın hac farizası babama, binek üzerinde durmaya gücü yetmezken yaşlı iken erişti. Ben onun vekili olup, onun yerine hac yapabilir miyim?” diye sordu. Hz. Peygamber s.a.v de kadına: -“Evet” diye cevap verdi. Rasu- lullah da: “Babanın bir borcu olsa öder miydin?” buyurdu. Kadın: “Evet Ya Rasulullah” deyince, Rasulullah da: “Öyleyse babanın yerine hac yap” buyurdu.[25] [26]
Hz. Peygamber s.a.v‘, kadınlara bir şey öğretebileceği özel bir gün ayırmıştı. Onların yanına gider ve onlara, çocuklarını kaybeden ve kendilerine ölüm gelen çocuk sahibi kadınlar ve anneler gibi hayatla alakalı şeyleri öğretirdi. Buhârî, Müslim ve onların dışında başka muhaddislerinde rivayet ettiğine göre, Bir kadın Rasulullah sav’a geldi ve: -Ey Allah’ın Rasulü, senin sözünden hep erkekler istifade ediyor. Biz kadınlara da bir gün ayır, o gün toplanalım, Allah’ın öğrettiklerinden bize de öğret, dedi. Peygamberimiz Peki şu gün şurada toplanınız, dedi.
Kadınlar toplandılar. Peygamber gidip Allah’ın kendisine öğrettiklerinden onlara da öğretti. Sonra onlara:
“Sizden ergenlik çağına ulaşmamış üç çocuğunu kim ahi- rete göndermişse Allah o çocukları anneleri için cehenneme karşı siper yapar”, dedi. Kadınlardan biri: “Bu durum iki Çocuk gönderenler için de geçerli midir?” dedi. Rasulullah ’sav’de: “Evet iki çocuk için de geçerlidir” cevabını verdi.11
Hz. Peygamber sav” insan düşüncelerini ve insan nefsinin hislerini gözetirdi. Bu psikolojik olgulardan biri ona belirirse, onu açık sözlü ifadesiyle çevreler ve bu durumun kendisinde ortaya çıktığı kimselerin insanlık yönünü hesaba katar ve kendisinin masum bir Peygamber olma yönünü görmezden gelirdi. Buhârî ve Müslim Ali b. el-Hüseyn r.a’den rivayet ettiklerine göre şöyle dedi: Mü’minlerin annesi Safiyye bnt. Huyey r.aşöyle demiştir: Rasulullah sav itikâfa girmişti. Bir gece onu ziyaret edip sohbet ettikten sonra evime dönmek üzere kalkmıştım. O da beni uğurlamak için kalkmıştı. Bu sırada Ensardan iki kişi mescidin önünden geçmekteydi. Peygamber 3EF1 görünce daha hızlı yürümeye başladılar. Peygamber ’s.a.v de onlara “Biraz yavaş olun, aceleye gerek yok, yanımdaki kadın anneniz Safiyye bnt. Huyey’dir” dedi. Onlar da
Sübhanallah, sizin hakkınızda ancak hayır ve iyilik düşünürüz, deyince de onlara.
“Şeytan insanoğlunun vücudunda kan gibi dolaşır. Onun sizin kalbinize bir kötülük veya bir şüphe atmasından korktum” buyurdular.[27]
Hz. Peygamber sav, öğretme tarzında hiçbir nezaket ve inceliğin geçemeyeceği bir nezaket ve inceliğe sahipti. Bunun örneklerinden biri de Abdullah b. Ömer hakkında- ki şu buyruklarıdır: Rasulullah sav: “Abdullah ne iyi adamdır, bir de geceleyin namaz kılsa”[28] Abdullah b. Ömer’i geceyi ibadetle geçirmesi için zarif bir ifadeyle ve çok nazik bir üslupla teşvik etti. Bu nasihati Abdullah’a övgüyle sunmuştur ki, içi rahat etsin ve bedeni de dinç olsun.
Bu, Rasulullah’ın dini öğretme ve yayma yönteminin çok kısa bir özetidir ve biz Allah’ın bizi sözü dinleyen ve onun en güzeline uyanlardan kılmasını umarak bu kadarla yetineceğiz.
es-Selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu
Abdulfettah Ebu Gudde – Gönülden Gönüle Sohbetler,syf:178-190
Dipnotlar:
[1] Bu, 9 Zilkade 1385 Sah günü Riyad Üniversitesi’ndeki halka açık konferans salonunda verdiğim bir konferanstır. Aslında, Şam’a ve oradan da şerefli Hicaz a seyahat ettiğim gün olan 24 Zilkade 1376 Cuma akşamı Halep Radyosundan yayınladığım bir sohbettir..
[2] Tirmizî, Kıyamet 1.
[3] Hicr, 15/92.
[7] Taberânî, Mı/cem, h. nu:7949.
[11] Kehf, 18/6.
[12] Buhârî, Şirket, 6
[10] 1381 yılının Ramazan ayının 16’ncı akşamı, Salı akşamı Şam’dan yayınlandı, Allah kendi katında makbul eylesin. Amin.
[11] Nisâ, 4/113.
[12] Buhâri, İlim 30.
[13] Müslim, Mesacid 33.
[14] Buhârî, Edeb, 96.
[15] Müslim, Birr 59.
[16] Müslim, îmân 93-94.
[17] Buhârî, Edeb 29; Müslim, îmân 73.
[18] 1381 yılının 23. Ramazan ayının akşamı olan Salı akşam namazından sonra Şam’dan yayınlanmıştır. Allah onu halisane yapılmış kendi rızası için olanlardan eylesin.
[19] Buhârî, Edeb 24.
[20] Buhârî, Rikâk 4.
[21] İbn Mâce, Libas: 19.
[22] Buhârî,‘Şirb 9.
[23] Buhârî, Bed’u 1-Halk 17; Müslim, Birr 151.
[24] Müslim, Zekat 53.
[25] Buhârî, Hac 1, Müslim, Hac 407.
u Buhârî, İlim 36, Müslim, Birr 152.
[27] Buhârî, İtikâf, 11; Müslim, Selâm, 23.
[28] Buhârî, Teheccüd 2