1926’da büyük temizlik gerçekleştirildikten yaklaşık bir sene sonra, 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 2. kongresi yapıldı. 1923’te resmen kurulan partinin kongresi nizamnamesinde (tüzüğünde) her yıl toplanmasına dair hüküm bulunmasına rağmen, toplanmamıştı. 1927 kongresinin 2. Kongre olarak ilânının sebebi, itibarî olarak Sivas Kogresi’nin ilk kongre sayılması idi!
Bu kongre. CHP ve Cumhuriyet tarihinde, tek parti idaresinin tanımlanması açısından büyük önem taşımaktadır. CHP tüzüğüne göre, kongrenin işlerinden biri de Genel Başkan seçmekti. 1927 yılına kadar, tüzüğe rağmen genel kurul toplanmamış, genel başkan da seçilmemişti. Parti, kurucular heyeti yönetimi ve genel başkanı tarafından yönetiliyordu. Bu kongrede seçim yapılacağına, tüzük hükmü değiştirildi. Tüzük değişikliği ile, partinin değişmez genel başkanının, partinin kurucusu olan Gazi olduğu hükme bağlandı. Böylece parti başkanı tüzük değişikliğiyle tayin edilmiş oldu! Tüzüğün ilk altı maddesinin hiçbir şekilde değiştirilemeyeceği de hükme bağlanmış ve kongre genel başkan seçme yetkisinden ebediyyen vazgeçmişti!
Mustafa Kemal, bu kongre vesilesiyle meşhur nutkunu okudu. Milli Mücadeleden sonra, gerçek veya hayalî düşmanlara, rakiplerine karşı iç mücadeleyi de kazanmış, ipleri tamamen eline almış bir lider konumunda, olup bitenleri kendi zaviyesinden açıklayan uzun bir metinle kürsüdeydi.
Bu Nutuk, Türkiye cumhuriyeti tarihçilerinin en çok dayandıkları, atıfta bulundukları kaynak bir metindir. “Mustafa Kemal, Nutuk’da ve diğer dokümanlarda âdeta kendi tarihini kendisi yazmaktadır. Bu aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin meşruiyet tarihi olmaktadır. Mustafa Kemal’in devletin oluşumunda kendine verdiği merkezî yer, onun yapıp ettikleri kendisi tarafından ideoloji olarak adlandırılsın veya adlandırılmasın, tam bir ideoloji ortaya koymuştur. Halefeleri de bunu böyle, yani doğru anlamışlardır.”
Nutuk esas itibarıyla, 1919-1926 yıllan arasındaki dönemin Mustafa Kemal’in gözüyle, tanımlamalarıyla anlatılması ve bilhassa kendi rolünün ortaya konulması şeklinde temellendirilmiş bir metindir. Mustafa Kemal Millî Mücadele’yi anlatırken, Mücadele’nin diğer önemli aktörlerinin eleştirisini ön plana çıkarır. Millî Mücadele’de beraber yola çıktığı,iş ve kader birliği yaptığı arkadaşlarının çoğu hakkında isim zikrederek «önadlarda bulunur, hatta bazılarını zaman zaman ihanetle itham etmekten kaçınmaz. (Buna rağmen birkaç yıl sonra, bu şahıslardan bazılarını, Ali Fuat Paşa Refet Bele gibi, milletvekili olarak sistemin içinde almıştır).
Nutuk büyük temizlik harekatından (izmik Suikasdi dâvası) bir yıl sonra okunan bir metin olarak, 1926 daki fiillerin haklılığını isbat etmeye ağırlık vermektedir. E.J. Zürcher’e göre, Nutuk’u kaynak olarak kullanan tarihçi ve biyografi yazarlarının hiçbiri Nutuk’un bu niteliğinin farkında olmamışlardır.
Dönemin ünlü yazarlarından, Atatürk’ün Çankaya sofrası müdavimle-rinden F. Rıfkı Atay, tarihçileri hükümlerinde daha serbest bırakmak için M Kemal in bu Nutuk’u hiç yazmaması gerektiğini ifade etmektedir. Mustafa Kemal 1923-1925 dönemindeki hadiselere hayli geniş yer vermiş olmakla birlikte, İzmir Suikasdi’nden hemen hiç bahsetmemektedir. Suikast ve dâvalara Nutuk’un sonunda çok kısa bir pasajda ancak yer verilmektedir.*
Nutuk, M Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’da Samsuna çıkışını ve o sıradaki durumu tasviri ile başlar. Bu anlatımda Millî Mücadele’nin başlangıcı onun Samsun’a çıkışı olmaktadır. Oysa, Mücadele’nin ihmal edilmemesi gereken bir evveliyatı vardır. Mondros Mütarekesi 30 Ekim I918de imzalanmıştır. Bu tarihten itibaren yapılanları bir tarafa bırakalım, mağlubiyet ihtimali güçlenince, nasıl bir yol takip edilmesi gerektiği üzerinde düşünülmüştür. Başkumandanlık, Harbiye Nezareti, Erkân-ı Harbiye (Genelkurmay) ve gizli teşkilat Teşkilat-ı Mahsusa tarafından belirli çalışmalar yapılmıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkması, çıktıktan sonra sürdürülen çalışmalarla ilgili altyapı bu planlamanın dışında sayılamaz.
İzmir’in işgalinden itibaren ortaya çıkan mukavemet, Kuva-yı Milliye hareketi, elbette yok sayılamaz. Nitekim, Sivas Kongresi’nde Ali Fuat Paşa Kuva-yı Milliye Umum Kumandanı yapılmıştır.
Nutuk’taki tek aktörlü Millî Mücadele anlatımı, mücadelenin önde gelen şahsiyetleri tarafından haklı tenkitlere konu olmuştur. Kâzım Karabekir Nutuk’a cevap mahiyetinde İstiklâl Harbimizin Esasları isimli eserini yazmış, fakat kitap yayınlanmadan matbaada el konularak imha edilmiştir (1933). Kâzım Karabekir, daha sonra elindeki malzeme ile kitabı yeniden hazırlamış ve ancak ölümünden sonra, 1951’de yayınlanabilmiş ir. Paşa’nın vesikalara dayanan geniş hacimli İstiklâl Harbimiz 1 isimli kitabı da 1960’ta ilk defa yayınlandığında takibata uğramaktan kurtulamamıştır.
Kâzım Karabekir, 1942 yılında Ankara Üniversitesinin Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi bünyesinde kurulan Türk inkılâp Tarihi Enstitüsü’nün başkanı Enver Ziya Karal’ın Türkiye Cumhuriyeti Tarihi kitabına da itiraz etmiştir. Maarif Vekili Haşan Ali Yücel’in makamında 27 Mart 1945’te cereyan eden hadisede Kâzım Karabekir Paşa, Enver Ziya Karal’m yazdığı kitaba esas kaynak olarak ‘Nutuk’u almasını eleştirmiştir. Karabekir, Nutuk’un tarafgirane bir metin olduğunu, yakılan kırk kitabı içinde bulunan “Nutuk’un hata ve sevap cetveli”nde Nutuk’taki yanlışları tek tek gösterdiğini belirtmiş, inkılâp tarihinin seyrinde büyük rolü olan birçok şahsiyetin emeklerin yok sayıldığını vurgulamıştır.
Daha sonraki inkılâp/devrim tarihi kitaplarının anası olan Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’nin yazan Karal, Kâzım Karabekir’in eleştirilerine cevap verirken üzerinde durduğu iki nokta önemlidir. Birincisi, bu kitabın bir devlet tarihi olduğudur. Devlet tarihinde olaylar devlet başkanları etrafında toplanır. Bu bütün devlet tarihlerinde göze çarpan bir gerçektir. Klasik bir ders kitabında bir olayın bütün kahramanlarının saymak mümkün değildir. Karal’ın, Karabekir’in tarih kritiğine yer verilmemesi itirazına cevabı da, ders kitabında tarih kritiğine yer verilmeyeceği şeklindedir!
Nutuk’un, Mustafa Kemal’in şahsî tarihi gibi algılanmasının gerçekçi temelleri var. Millî Mücadele’de, sadece Erzurum ve Sivas Kongreleri yapılmadı. Düşmanla karşı karşıya olan Batı Anadolu’da da çok sayıda kuruluş meydana getirildi, kongreler toplandı, düşmana sivil cevaplar,askerî cevaplar vermek için çaba sarfedildi. Nutuk’da bu konular üstünkörü geçilir. Bilhassa Balıkesir ve Alaşehir kongreleri önemlidir. Bunlardan bir cümle ile dahi bahsedilmez!
İlk Balıkesir Kongresi Erzurum’dan bir ay önce, 28 Haziran 1919’da toplanmış, Heyet-i Merkeziye reisliğine Hacim Muhiddin (Çarıklı) Bey seçilmiştir. Düzenlenmesinde Hacım Muhiddin Bey’in de, rolü olan Alaşehir Kongresi ise, 16 ağustosta başlamıştır. M. Kemal Paşa o sırada Erzurum’dadır ve İstanbul’u iknaya çalışmaktadır. Hacim Muhiddin Bey, Nutuk’u dinledikten sonra, “Kurtuluş savaşının gerçek tarihi yazıldığında bizim de bu tarihte yerimiz olacaktır. Hakkımız olan yeri alacağız” demiş.
Atatürkçülüğünü sık sık vurgulayan tarihçi Cemal Kutay, Millî Mücadele tarihinin Nutuk’un eksikleri tamamlayarak yazılmamasından ötürü tartışmaların sürdüğünü, kendisinin buna teşebbüs ettiğini fakat “yazdıklarım nedeniyle sonsuz bir münakaşa çıkmasından ve inandığımız kıymetlerin iflasa sürüklenmesinden endişe ettim. Atatürk’ün o kadar düşmanı var ki. Onlara malzeme vermek istemedim. Çünkü benim damarlarımı kesseniz Atatürk diye akar” diyerek vaz geçme sebebini açıklamaktadır.
D.Mehmed Doğan, Türkiye Cumhuriyeti Tarihine Giriş
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…