Nefsin İdrak Kuvvetleri

‘Şimdi’ de nefsin idrâk kuvvetini görelim: İdrak kuvvetleri, bir tertibdahilinde kademe kademe en yüksek idrak kuvveti olan ve (kuvve-i) nâtıka denilen müfekkire kuvvetine kadar yükselir. Buna göre zahirdeki his kuvvetleri ve idrak halleri görme, işitme ve benzeri duyu organları vasıtasiyle bâtına çıkar. Bâtınî his ve idrâk organ­larının ilki “müşterek his”tir(commun sense). Bu, görülmüş, işitilmiş, dokunulmuş v.s. gibi hissi şeyleri bir tek halde idrâk eden bir kuvvettir. Müşterek his bu suretle, zahirî histen ayrılmıştır. Çünkü hissî idrâkler zâhirdeki his organları üzerine, belli bir vakitte ustüste yığılmaz. Sonra hiss-i müşterek, kendisindeki idrâkleri hayale ile­tir. Hayal, hissî bir şeyin idrakim, hariçteki maddelerden tecrid ederek, onu zihinde misal haline getiren bir kuvvettir.

Faaliyetleri itibariyle bu iki kuvvetin yani müşterek hissin ve muhayyilenin faaliyet (kullandıkları) organı, beynin ön tarafındaki çukurdur. Bu çukurun ön tarafı müşterek hisse arka tarafı muhayyileye aittir.

Sonra hayal kuvveti, (bu idrakleri) vâhime ve hâfıza kuvvetine çıkanr. Vâhime kuvveti, müşahhas ve ferdî şeylerle alâkalı mânalarıidrâk içindir. Ahmed’in düşman­lığı, Ali’nin dostluğu, babanın şefkati, kurdun yırtıcılığı gibi şahsi şeyler bununla idrâk olunur.

ister hayal edilmiş olsun, ister olmasın, idrâk edilen her şey hafıza kuvvetine tevdi edilir. İdrakler için hafıza bir depo gibidir. İhtiyaç vaktine kadar bunları hafıza muha­faza eder. Vâhime ile hafıza kuvvetlerinin, faaliyet yapmak için kullandıkları organ beynin gerisindeki çukurdur. Bu çukurun ön tarafı vâhimeye, arka tarafı hafızaya aittir.

Sonra bütün bunlar (idrâkler) fikir kuvvetine yükselir. Bunun organı dimağın orta yerindeki çukurdur. Düşünme hareketi ve aklı kullanmaya yönelme bu kuvvetle meydana gelir.

İmdi nefs, fikir kuvveti ile daimi olarak hareket eder, çünkü, aşağı kuvvetlerden ve beşere mahsus olan istidaddan kurtulup yani bilkuvve ruhanî olma mertebesini geçerek bilfiil ruhanî olma mertebesine çıkma temayülü, fıtraten nefste mevcut­tur. Beşerî halden kurtulan ve yükselen nefs, ruhanî olan mele-i a‘lâya (ve orada­ki meleklere) benzeyerek bilfiil düşünme haline çıkar. Cismanî organlara muhtaç olmadan idrâk sahibi olması bakımından ruhanîlere mahsus mertebelerin ilkinde olma durumuna gelir. Bu yüzden nefs daimi olarak hareket etmekte ve bahsedilen istikamete yönelmektedir. (Sürekli olarak yukarıya ve melekler âlemine doğru hare­ket eden ve yükselen nefs) bazan beşeriyetten ve beşeriyete mahsus ruhaniyetten külliyen sıyrılarak, ufuk-i a’lâ’daki melekiyet mertebesine geçer. Bu hale, çalışma ve çabalamadan ulaşır. Daha doğrusu ilk defa yaratıldığı vakit, cibiliyetine ve fıtratına vermiş olduğu bir özellik sebebiyle bu hususu gerçekleştirir.

İnceleyin:  Gündelik Hayat ve Bilgi Gerçekliğinin Sosyolojik Analizi

İbn Haldun,Mukaddime,cild:1

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir