Nedir Çağdaşlık ?
Bir hırsız da bize çağdaştır, bir câni de, bir kadın bulucu da… Çağdaşlıkları: Daha “eli uzun”, daha çabuk öldürücü veya baştan çıkarıcı âletler kullanmalarından ibarettir. Fakat sormak isterim:
Fakat gerçek çağdaşlığı nasıl ayırdedeceğiz? Meselâ bazı uzak kıt’a yamyamlarının, beyaz adamları artık elektrik fırınında veya düdüklü tencerede pişirdiklerini duyarsak… “Ooo! Ne âlâ medenî olmuşlar!” diyebilir miyiz? Veya balıkları olta yerine dinamitle parçalayıp avlayanlar veya fahişeliği simsarlar yerine radyolardan, yahut seks dergilerinden öğrenenler modern mi sayılırlar artık?
Kısacası, bu kişilerin bir Taş Devri yamyamından, İskenderiye’de 1800 yıl önce icrayi sanat eden bir randevucudan veya “İsa’nın düşmanlarını engizisyon fırınlarına atarken el oğuşturan kara kafalı kardinalden farkları olabilir mi?
Çağdaşlık ve medenîlik sadece zihniyet meselesidir. Zulüm veya propaganda için elektronikli, ofsetli, mikrofonlu âletler kullanmak işi değildir. Dolayısıyla medeniyet, insanlık kadar eskidir ve insanlığın kendisidir. Taş Devrin’de, Ortaçağ’da ve atom çağında her kimin ki kafası, fazileti, ahlâkı işler… Her kim ki kazanmak için bile yalan söyleyip hileye sapmaz, zalime kulluk, haksıza alkışçılık etmez… Barışsever ve geniş ufukludur, ancak o kimse medenî ve çağdaştır.Gerilik ise dar kafalılık, zulme teslim olmusluk yalan, nifak ve depsotluktur Milleti bir sürü haline sokmak sevdası, maddenin içinde mahpusluktur.
Gerinin ve gericiliğin bu değişmez vasıflarını taşıyanlar, çağımızda kimlerdir? Dünyayı ve Türkiye’yi düşünün:
Kan dökücü gaddarlık, zulümkârlık ve kuvvete dalkavukluk, bâtıl bir propaganda için her türlü yalan, nifak, vahşet, barbarlık ve sonra en âdi soydan zekâ oyunu şarlatanlık; basit idrâklere sokulganlık, insanlığın beşbin yılda meydana getirdiği eserlere, anıtlara düşmanlık eden ihtilâlci takımı değil mi?
O halde modern silâh, ruble rotatif, mikrofon, el bombası, Çekoslovak tabancası ve gûya “bilimsel” lâflar kullanıyorlar diye bunları nasıl çağdaş sayabiliriz! Nitekim kafadar ve benzerleri Firavun Mısır’ında, Asurî başkentinde, Katolik Ortaçağı’nda, Stalin Rusya’sı ve Hitler Almanya’sında zaten yok muydu? Müşkül olan şu ki yine ortaçağdan kalma birtakım beyinler-, bunların propagandalarına aldanıyor. Tâ kelleleri Marksist kılıçlarla kesilip Mao’nun pirinç tarlalarına gübre yapılıncaya kadar da uyanacağa benzemiyorlar.
Ahmet Kabaklı,Kültür Emperyalizmi