Namazda ‘Seyyidina’Denilmesi Hakkında
NAMAZDA PEYGAMBER SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEMİ «SEYYİDİNÂ (EFENDİMİZ) » DİYEREK YÜCELTEN KİMSENİN İBN TEYMİYYECİLERİ TİKSİNDİRMESİ
Namazda veya namaz haricinde, «seyyidinâ» diyerek Peygamber sallallahü aleyhi ve sellemin yüceltilmesi, Teymiyyecileri tiksindiriyor. Bunu büyük bir münker olarak biliyorlar. Çünkü İbn Abdülvehhab peygamber bile olsa, herhangi bir mahlûka «seyyidinâ» ve «mevlânâ* demekten onları nehyetmiştir. Halbuki, emirler hakkında gazete ve diğer basında gözleriyle görüp işittikleri aşınca tazim ifade eden lafızlara karşı çıkmıyorlar ve bu tazim onları tiksindirmiyor. Hattâ, sahifelerde sıkça geçen, yabancı şahıslara, memleketlerine gelen tüccarlara ve diğer benzeri kimselere ait yazılı tazim ve hürmet ifade eden kelimelere karşı çıkmıyorlar.
Vehhabiler, pirlerinin kendileri için çizdiği kanuna göre, Allah tebareke ve teâlâ; «…Şüphesiz ki (Allah) onun (Muhammed’in) mevlâsı (görüp gözeticisi), sonra da Cebrail, müzminlerden sâlih kişiler ve melekler de onun yardımcısıdırlar.» (Tahrim sûresi, âyet: 4) meâlen buyurduğu için ona karşı da bulunması lâzımdır. Lâkin Vehhabiler, bu âyeti okuyup düşünmeden geçiyorlar. Dilin yanlış söylemesinden ve aklın bozuk düşünmesinden Allah’a sığmıyoruz.
Yine pirlerinin onlara , gösterdiği yola uyarak, Allahü Teâlâ’nın Yahya b. Zekeriyya aleyhimüsselâm hakkında: «Mâbedde namaz kılarken ona seslendiler: Allah sana Allah’ın emriyle (vücut bulan îsâ’yı) tasdik eden, seyyid (efendi), iffetli, iyilerden bir peygamber olarak Yahyâ’yı müjdeler.» (Âl-i İmran sûresi, âyet: 39) buyurduğu için de ona itiraz etmeleri gerekirdi. Hattâ, Allah tebareke ve teâlâ, «…İkisi de (Yûsuf ile Züleyha) kapının önünde Züleyha’nın seyyidine (efendisine, kocasına) rastladılar…» (Yûsuf sûresi, âyet: 25) âyet-i celilesinde bir kâfire siyadeti (efendiliği) isbat eylediği için de buna karşı çıkmaları lâzım idi. Dilin yanlış söylemesinden, akılların bozuk düşüncelerinden Allah’a sığmıyoruz.
Vehhabîler, bu hususta hadîs-i şerif kısmından Peygamber sallallahü teâlâ aleyhi ve sellemin, «Seyyid Allah’tır» buyurduğu kav linden başka bir şey bilmezler. Ve yine Peygamber sallallahü aleyhi ve sellemin; «Ben kıyâmet günü âdemoğulunun seyyidiyim (efendisiyim)»(1); «Kıyamet gününde insanlığın seyyidi benim.»(2); «Şüphesiz bu oğlum (Hasân) seyyiddir.»(3); «Hasan ile Hüseyin, cennet halkı gençlerinin seyyididirler.»(4); «Nebiler, resûller hariç bu iki kişi (Ebû Bekir ve Ömer) ilk ve son cennet ehli olan kâhillerin (yaşları otuz ile elli arasında) seyyididirler.»(5); «Haydi seyyidinize (büyüğünüze) ayağa kalkınız.»(6); «Ey Benî Seleme! Seyyidiniz kimdir?» buyurduğu bu hadislerden ve Arabinin birisinin kendisine söylediği:
«Ey resullerin seyyidi ve Arapların en dindarı!
Şifası olmayan hastalıklardan bir hastalıktan sana şikâyet ediyorum.»
Bu şiirinde «Ey resûllerin seyyidi» deyince, ona itiraz etmeyip kabul ettiği de çok cahil olduklarından bilmezler! Hz. Ömerü’l-Faruk’un (Allah ondan razı olsun) dediği; Ebû Bekir seyyidimizdir ve seyyidimizi azat etmiştir» sözünü de bilmezler. Yine Peygamber sallallahü aleyhi ve sellemin şu kavillerini de bilmezler: «İstiğfarın seyyidi (ulusu, Allahü Teâlâ’dan şu yolda mağfiret dilemektir): Allahım Sen Rabbimsin, Senden başka ibadete layık hiçbir ilâh yoktur…»(7); «Günlerin efendisi, cuma günüdür. Âdem aleyhisselâm o günde yaratıldı.»(8); «Ayların seyyidi, Ramazan ayadır. Hürmet bakımından ayların en muazzamı Zilhicce’dir.»
Kaynak:Ebu Hamid bin Merzuk – Bera’atü’l –Eş’ariyyin(Ehl-i Sünnet’in Müdafaası),syf:235-236,Bedir yay.
Dipnotlar:
1) Buharı, Hz. Ebû Hüreyre’den rivâyet etmiştir.
2) Buharı ve Tirmizi, Ebû Bekrete’den rivâvet etmişlerdir.
3) Tirmizî, Hz. Ebıı Said’ten rivâyet etmiştir.
4) Tirmizî, Hz. Enes’ten. Bu onların dünyadaki vasıflarına göredir. Yoksa cennet halkının hepsi gençtirler. «Tâcü’l-Usûbün dip notunda «Ğayetü’l-Me’mûl’e bakılabilir.
5) Buharı, Müslim ve Tirmizî, Ebû Said’ten rivâyet ederler ki: Sa’d yaralı İken Benî Kureyza’ya hakemlik için gittiğinde Peygamber (s.a.v.) orada bulunanlara: «Haydi büyüğünüze ayağa kalkınız.» buyurmuştur.
6) Buharî, Şeddat b. Evs’ten rivâyet etmiştir.
7) Ebû Davud ve Nesaî, Evs b. Evs’ten rivâyet etmişlerdir.
8) Bezzar ve Deylemı, Ebû Said’den rivâyet etmişlerdir.