Ey Aziz! Kul ile küfür arasında namazın terki vardır.” sözünden ne anladın? “Allahu ekber” niyetini işittin, şimdi de “Fâtihat-ül-kitab’ı dinle ki Muhammed Mustafa şöyle demiştir: “Fâtihasız namaz olmaz.” Ey Aziz! Hiç “Rabbime gidiyorum”a(Saffat,99)doğru yol aldın mı? Hiç “Allahu ekber” dediğinde mülk ve melekûtun varlığının yok olduğunu gördün mü? Hiç tekbirde “mahv”dan sonra “isbât”ı gördün mü? Hiç “Allah’a defalarca hamd olsun.” diye şükrettiğinde mahvdan sonra isbat nimeti hâsıl oldu mu? Hiç “Sübhânallah”ta onun tenzihini gördün mü? Hiç, “sabah”da insanların bidayetini, “akşam”da insanların nihayetini gördün mü? “Sabah ve akşam vakitlerinde Allah’ı teşbih ederim.”(Rum,17) ifadesi sana “Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın.”(Al-i İmran,27) âyetinin ne anlama geldiğini söyleyecektir.
Hiç “Veccehtü vechiye lillezî (Ben yüzümü çevirdim O na ki)”(En’am,79) âyetinin hakikati ile ihrâma girdin mi? Hiç âyette geçen “vechiye (yüzümü)”nin “yâ”sını “lillezî (O’na ki) nin ya’sında gark olmuş gördün mü? Hiç âyette geçen fetara (yarattı) fiilinde kendini kaybolmuş gördün mü? Hiç âyette geçen “es-semâvâti ve’l-arza (gökleri ve yeri)” ifadesindeki iki makama şâhit oldun mu? “Hayır, gördüklerinize ve görmediklerinize yemin ederim ki… ”(Hakk’a,38-39) âyetinin hakikati budur. Hiç “millete ibrâhîme hanîfa (İbrâhim’in milletinden hanîf olarak)” ifadesinin hakikatini gördün mü ki İbrâhim şöyle dedi: “Ben müşriklerden değilim.”(En’am,79)
Burada Hz. Muhammed’e neden İbrahim’in milletine tâbi ol” dediğini bilirsin.Hiç, müslimen (Müslüman olarak)” kelimesi için istiğfar ettin mi?Hiç“Ben müşriklerden değilim” âyetini kendi fânî varlık tahtına vurup onun seni tanı kıldığını gördün mü? İşte bu durumda müşriklerden sonra sadık olursun. Kişi “Ben müşriklerden değilim’de
yok olursa, müşriklik ona ne yapabilir ki? “Yeryüzünde bulunan her şey fanidir.”(Rahman,26) ayetine göre müşrik nerededir?
“Şüphesiz benim namazım da ibâdetlerim de hayatım da ölümüm de hiçbir ortağı olmayan, âlemlerin Rabbi Allah mdır”(En’am,162) hakikatini gördükten sonra vaktin nâtıkı olursun, kalbin onun dili olur. Dil sohbet etmeye ve konuşmaya başlar. “Alemlerin Rabbi” demeyi ancak taklit yoluyla görmüştün. “Lâ şerike leh”in kendisi bu sözün anlamını sana söyler. Eğer tam olarak kulak verirsen “ve bizâlike ümirtu/bu şekilde emredildim”i bilirsin ve anlarsın. “Ben müslümanların ilkiyim.” sözünün sana müslümanlığı öğrettiğini gördün mü? Evet, “Allah’a sığınırım.” hakikati bu makamda meydâna gelir. “Allah’ın adıyla başlarım”dan önce söylemek gereklidir. “O Rahman ve Rahimdir.” onun zâta vurulmuş sıfat mührüdür. Bu, senin kapının üstüne koyduğun işârete benzer. “Elhamdülillah” bu tertibe göre şükürdür, “er-Rahmâni’r-rahîm” Allah’tan sonradır, yâni sıfatlar ve “âlemlerin Rabbi”nin zâtı diğer bir mühür olan “Allah” ile birhkte güzel olur. “er-Rahmâni’r- rahîm” Allah ile güzel olduğu gibi, “Allah” ile “billâh” bir olduğunda “er-Rahmâni’r-rahîm”in tekrârı burada zarûret olur.
Yazık ki hiç anlamayacaksın. “Din gününün mâlikidir.” dünyayı âhiret aynasında görmektir ki âhiretin dünyada bir yeri yoktur. Ey Aziz! Eğer Fâtiha Sûresi’nden birazcık şarab-ı tahûr içmiş olsaydın “Rableri onlara tertemiz bir içki sunmaktadır.”(İnsan,21) sözüyle ne demek istediğimi anlardın. Bununla sarhoş olup sonra yeniden uyansan, “Ancak sana kulluk ederiz.” hakikatini kemer gibi beline bağlaşan ve önceki hâlini hatırlasan “Yalnız senden yardım dileriz, sözünün hakikati ortaya çıkar. Sonra sende fazilet zuhur eder ve cemâli görme arzusu meydâna gelir, böylelikle “Bizi doğru yola ilet.”(Fatiha,6)dersin.
Sonra seninle bu şaraptan içen arkadaşlarını hatırlar. “Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna.” dersin. Sonra mahrumları ve kovulmuşları kapıda kalmış görürsün. İnsanlar dışanda, sen ise evde oturduğun hâlde “Gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil!”(Fatiha,7) dersin. Sonra “Fâtihasız namaz olmaz.” hadîsinin ne mânâya geldiğini öğrenirsin. Fâtiha olmaksızın namaz olmaz. Fâtiha’nın ne demek olduğunu öğrendiğin hâlde daha ne diye “Ben de namaz kılıyorum.” diye söyleniyorsun. Heyhât ki heyhât! Sakın ömrünü yabancılık rüzgârına verme, âşinalık kurmaya dikkat et!
Aynülkudat Hemedani – Temhidat (Dergah yay.)
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…