Kategoriler: Mustafa İslamoğlu

Mustafa İslamoğlu’nun İmam Evzai’ye iftirası


İmam Azam’a Hücumlar Neden İleri Geliyordu?

Onun hakkında ihtilaflar acaba neden ileri geliyordu. Bu­nun sebepleri ne idi? İleride yeri gelince bu bahse temas edeceğiz. Ancak bur da o sebeplerden birini, diğerlerinin esası sayılabilecek olanını hemen açıklayalım ki, o da şudur: Ebu Hanife haiz ol­duğu şahsi nüfuz ve ilmî kudreti ile fıkha öyle bir istikamet verdi ki, bu ders halkasının hudutlarını aştı, hatta kendi muhitini geçe­rek diğer islâm ülkelerine yayıldı, islâm devletinin birçok yerlerinde onun görüşünden ve düşüncelerinden bahsedilir oldu. Bun­lar muvafık, muhalif herkesçe duyuldu. Muhalif olan beğenmiyor­du, muvafık olan ona taraftar çıkıyordu. Yalnız naslara bağlanıp başka şeye bakmayan birinci grubu muhalifler, dinde re’y ve kıya­sı mutlak olarak bid’at sayıyorlar, bunları şiddetle inkâr ediyor­lardı. Çok defalar vera’ ve takva sahibi olan o büyük imamın kail olmadığı şeyleri onun görüşü hilafına dahi olsa, öyle imiş gibi he­sap edip ona ezbere hücum ediyorlar, delilini ve söyleyenini bil­meden, bidat görüşü diye dil uzatıyorlardı. Belki de İmam-ı Azam’ı görseler, onun delilini ne veçhile olduğunu bilseler, hücum eden bu keskin diller biraz hafiflerdi. Hatta belki onu takdir edip ona muvafakat ederlerdi. Bu hususta şunu rivayet ederler: Ebu Hanife ile çağdaş olan Suriye’li fakih Evzâî bir defa Abdullah b. Mübârek’e sordu:

— Kûfe’de çıkan ve Ebu Hanife denen bu bidatçi kimdir?

İbni Mübarek buna cevap vermedi. Yalnız gayet ince ve müşkil bazı meseleleri ortaya atıp onların anlaşılış tarzını, fetvalarını arz etti. Evzâî’nin bunlar hoşuna gitti ve:

— Bu fetvaları veren kim? diye sordu. O da :
— Irak’ta gördüğüm bir üstat, dedi. Evzâî:
— Bu, üstatların en şereflisi; git, onunla çokça görüş, dedi. O zaman îbn-i Mübarek:
— İşte Ebu Hanife budur, cevabını verdi.

Sonraları Ebu Hanife ile Evzâî Mekke’de buluştular, görüştü­ler. İbni Mübârek’in zikrettiği bazı meseleleri müzakere, mübahase ettiler. Ebu Hanife onlar hakkındaki görüşünü açıkladı. Ay­rıldıktan sonra Evzâî, Abdullah b . Mübârek’e : «Doğrusu ben, bu zatın ilminin çokluğuna, aklının üstünlüğüne hayran kaldım. Ona gıpta ettim. Allah’tan af dilerim, ben onun hakkında gayet yanılı­yormuşum. Sen ondan ayrılma, o bana eriştirdiklerinden çok bambaşka imiş» [İbn-i Hacer Heysemi, Hayrâtu’l-Hisan, s. 33.] dedi. Ebu Hanife Hazretleri, kuvvetli şahsiyeti, derin tesiri, geniş nüfuzu ile beraber aynı zamanda fetva verme ve hüküm çıkarmada, Hadisleri anlama ve onlardan ahkâm alma hususunda yeni bir tarz ve buluş sahibiydi. Bu usulünü talebeleri arasında olduğu gibi onlarla görüşenler içinde de otuz seneden fazla bir müddet yaymağa gayret etti. Böyle bir durumda olan kimse elbette ki, acı tenkitlere hedef olacaktır, hatta şahsına hücumlar yöneltilecek, görüşleri tez­yif olunacak aleyhinde bulunanlar çıkacaktır. (1)
***

Evzâî (Ö. 157)

Ebu Hanife’nin muasırlarından olan İmam Evzâî de, onu hadise muha­lefetle suçlamıştır. O şöyle der:

“Biz Ebu Hanife’yi rey ile hüküm verdiğin­den dolayı ayıplamayız. Nitekim hepimiz rey ile hüküm veririz. Fakat biz onu, kendisine bir hadis ulaştığı halde başka bir görüşle hadise muhalefet ettiğinden dolayı kınıyoruz”. [1] Ahmet b. Hanbel de, Evzâi’nin Ebu Hanife’den hiç rivayet almadığını, çünkü bu konuda onu ayıpladığını söyler.[2] Evzâî ile Ebu Hanife ve talebeleri arasındaki ilmî çekişme maruftur. İmam Muhammed’in, Ebu Hanife’den rivayet ettiği, “es-Siyerü’s-Sağîr” isim­li kitabı Evzâî’ye ulaşınca, kitabın kime ait olduğunu sormuş, İmam Muhammed’in olduğunu öğrenince de:
“Iraklılar nerede, bu konuda bir kitap tas­nif etmek nerde” diyerek onları küçük görmüştür.[3] Çünkü ona göre Hicaz ve Şam dururken daha sonra fetholunmuş olan Irak ehlinin, Hz. Pey­gamber ve ashabının siyer ve meğâzisi konusunda kitap yazacak bir bilgiye sahip olmaları beklenemezdi. Evzâî’nin bu sözü kendisine ulaşan İmam Muhammed, buna kızarak, “es-Siyerü’l-Kebîr’i” tasnif etmiştir.[4] Ayrıca Ebu Yusuf un, Evzâi’nin Siyer’ine yazdığı reddiye de meşhurdur.[5]

[1] İbn Kuteybe, Tevil, (Türkçesi), 71-72.
[2] Ahmed b. Hanbel, Kitabu’l-İlel, II, 202.
[3] Ebu Yusuf, er-Redd (Afgani’nin girişi) 2.
[4] Age.,2-3.
[5] Bkz. Ebu Yusuf, er-Redd Alâ Siyeril-Evzâî, Beyrut, t.y. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife’nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 232

 

Evzai’nin İmam Azam’ı tadili:

Evzaî, “meselelerin zor­luklarını insanlar içinde en iyi bilen o idi” [Tehânevî. Kavaid,199.] demektedir. Ebu Hanife ile Evzâî arasında geçtiği bildirilen meşhur münazara da bu hususu teyit etmektedir: “Süfyan b. Uyeyne rivayet ediyor: Ebu Hanife ve Evzâî, Mekke’de Dârü’l-Hannatîn (buğdaycılar çarşısı)’de buluştular. Evzâî, Ebu Hanife’ye hitaben:

Siz rükûya varırken ve rükûdan kalkarken niçin ellerinizi kaldırmıyor­sunuz? Diye sordu. Ebu Hanife şöyle cevap verdi:

Çünkü bu konuda Resulullah (s.a.v.)’dan gelen sahih bir şey yok. Evzâî:

Nasıl sahih bir şey olmaz. Zührî, Sâlim’den, o babasından, o da Resu­lullah (s.a.v.)’dan rivayet etti ki, “Hz. Peygamber, namaza başlarken, rükûya varırken ve rükûdan kalkarken ellerini kaldırırdı” deyince, Ebu Hanife şöyle karşılık verdi:

Hammad, İbrahim’den, o Alkame ve Esved’den, onlar da İbn Mes’ud’dan rivayet ettiler ki, “Hz. Peygamber sadece namaza başlarken elle­rini kaldırırdı ve bundan fazla bir şey yapmazdı”. Evzâî dedi ki:

Sana, Zühri’den Salim ve babası yoluyla gelen bir hadis rivayet ediyo­rum, sen, “bize Hammad, İbrahim’den rivayet etti” diyorsun. Ebu Hanife şöyle cevap verdi:

“Hammad, Zührî’den, İbrahim’de Salim’den daha fakih idiler. Alkame fıkıhta İbn Ömer’den geri kalmazdı. İbn Ömer’in sahabilik fazileti varsa, Esved’in de birçok faziletleri var. Abdullah b. Mes’ud’a gelince, o, Abdullah’dır” dedi ve bunun üzerine Evzâî sustu.[Mekkî, Menâkib, 113-114; Zebîdî, Ukudü’l-Cevâhir, I. 43.]

 

İmam Ezvai(r.a.) İmam Azam’ın (r.a.) Vefat Haberine Sevindi mi..!?

Bu başlık altında tabiinin büyük âlimlerinden Evzaî’ye, Ebu Hanîfe’nin ölüm haberi geldiğinde ne söylediği ile ilgili rivayeti ele alacağız.

İbn Rızk> İbn Selâm> Hasan b. Ali>Ebu Tevbe > Seleme İbn Külsüm. “Ebû Hanîfe’nin ölüm haberi Evzaî’ye geldiğinde, ‘elhamdülillah, o, İslamı adım adım tahrip ediyordu’, dedi.”(Hatîb, Tarih Bağdat, cilt 13, sayfa 398.)

 

Senedin İncelenmesi

Senetteki İbn Rızk, hicri 412 yılında vefat etmiştir. İbn Selâm’ın ismi Ahmed b. Cafer’dir. Hicri 278 ile 365 yılları arasında yaşamıştır. Hatîb el-Bağdâdî, kendisinden kitabında hadis uyduran bir yalancı olarak bahsetmektedir.(Hatip,Tarihi Bağdat,cilt 4,sayfa 59) Ebbâr’ın ismi, Ahmed b. Ali’dir. İbn Hazm, Ebbâr hakkında meçhuldür ifadesini kullanmıştır.(İbn Hacer, Lisânü’l-Mizân , cilt 1, sayfa 231.) Seleme b. Külsüm ile ilgili olarak Darekutnî, “yanılması çok” demiştir.(Darekutnî, el-Ilel,sayfa 23; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, cilt 4,sayfa 136.)
Rivayetimiz senet açısından kabul edilebilecek durumda değildir. Çünkü senet içerisinde hadis uyduran, çok yanılan ve meçhul olan raviler bulunmaktadır. Buradan hareketle, Ebu Hanîfe’nin vefatı üzerine Evzai’nin söylediği iddia edilen ifadelerin sahih bir dayanağının olmadığını söyleyebiliriz. Evzai, Şam’ın fakihidir. Ebu Hanife ile aynı yıllarda biri Şam’da, diğeri Kufe’de yaşamışlardır. Birbirleriyle karşılaşılıncaya kadar Evzaî, Ebu Hanife hakkında menfi düşüncelere sahiptir. İki büyük âlim, Mekke’de karşılaşmışlardır.
İbnü’l-Mübârek’in söylediği bazı meseleleri müzakere ettiler. Ebu Hanife, bu meseleler hakkındaki görüşlerini açıklamıştır. Ayrıldıktan sonra Evzaî, Abdullah b. Mübârek’e (181/803), “doğrusu ben bu zatın ilminin çokluğuna, aklının üstünlüğüne hayran kaldım. Ona gıpta ettim. Allah’tan af dilerim, ben onun hakkında yanılıyormuşum. Sen ondan ayrılma. O, benim duyduklarımdan çok farklı demiştir.(el-Heytemi, İbn Hacer, Hayrâtü’l-Hısân, s.33)

Buradan, Evzaî’nin görüşme öncesi hayatında imam hakkında farklı düşündüğü ortaya çıkmaktadır. Daha önceki düşünceleri ve söyledikleri hakkında Allah’tan af diliyor. Bu kişinin, Ebu Hanîfe’nin vefat haberini duyduğunda rivayetimizde geçen ifadelerini kullanması mümkün değildir. Aktarmış olduğumuz rivayetin hem senet, hem de metin açısından kabul edilemeyeceğini göstermektedir. (2)

Zâhid Kevserî: ‘Ebû Hanîfe’yi cerh edici rivayetler ehl-i bidat mensuplarının gayretiyle uydurulmuştur.’

Mevcut kaynaklara göre Ebu Hanîfe’yi tenkit edenlerin başında Buhârî gelmektedir. Buhârî el-Câmiu’s-sahîh’inin bab başlıklarında isim zikretmeden, “Kale ba‘zu’n-nâs” (insanlardan biri şöyle dedi) ifadesini kullanarak Ebu Hanîfe’yi tenkit etmiş (Buhârî, “Îmân”, 36; Vehbi Süleyman Gavecî, s. 203-265), diğer eserlerinde de onun İslâm dinine zarar veren Mürcie’ye mensup olduğuna ilişkin rivayetleri zikretmiştir (et-Târîhu’l-kebir, VIII, 81; M. Rıza el-Hakîmî, s. 343). Hadisçilerden İbn Hibbân, Ebu Hanîfe’nin aleyhindeki zayıf rivayetleri naklettikten sonra hakkında görülen rüyalara dayanıp onu akidesi bozuk bir kişi olarak göstermeye çalışmıştır (Kitâbü’l-Mecrûhîn, III, 63-72). Muhaddislerin Ebu Hanîfe’yi eleştirmesinde, nakil yanında akla da başvurmasının etkili olduğu kabul edilmektedir. Esasen bunların, yalancılıkla itham edilen râvilerin nakillerine dayanarak Ebu Hanîfe’yi kötülemeleri kendi metotlarına aykırıdır, rüyalara başvurmalarının ise hiçbir ilmî değeri yoktur. Zâhid Kevserî, bu rivayetlerin Ebu Hanîfe’ye muhalif olan ehl-i bid‘at mensuplarının gayretiyle uydurulup yayıldığını kabul eder (et-Terhîb, s. 299-307). (3)
***

Mustafa İslamoğlu’nun İmam Evzai Antipatisi

M. İslamoğlu: İmam Azam’ın ölüm fermanını imzalıyor bunlar..İdeolojik hadisçiler. Kim imzalıyor? İdeolojik hadisçi Evzai..Ölüm fetvası veriyor İmam Azam’a….Bunu söyleyenleri size hazreti falan diye okutuyorlar farkında mısınız? (4)

Cevap:

1. a-Kaynaklarda İmam Evza’inin İmam Azam’ı hem cerh ettiği hem de tadili geçmektedir..İmam Azam’ın biyografisinde cerh ve tadil olarak nakledilenlerin birçoğunun şüpheli olduğunu yukarıdaki örnekte görmüş olduk..Mustafa İslamoğlu’nun olayları tek taraflı nakletmesi ve tadilden bahsetmemesi ilme ihanettir..Biz ilme ihanet etmeme adına Evza’iye nispet edilen cerhi bütünüyle alıntıladık..Alıntılanan kısımda da görebileceği gibi İmam Evzai’nin İmam Azam’ı tekfir ettiği ve ölüm fermanını imzaladığı iddiası Mustafa İslamoğlu’nun zihnindeki bir kurgudan ibarettir..İslamoğlu’nun zikrettiği isimlerden sadece Süfyan es-Sevri’den böyle bir rivayet gelmiştir (5)..Ve bu rivayetlerin de güvenilmez olduğunu Kevseri’den naklen yukarıda ifade ettik..Öyle ki Sevri’den
meşhur olan rivayet İmam Azam’ı tadil etmesidir:

Yahya b. Main (ö.233) zamanına kadar Ebu Hanife’nin cerhe uğramadığı [ki Süfyan-ı Sevri bu tarihten çok önce (ö. 161 ) vefat etmiş bulunuyordu] , ancak Ahmed b. Hanbel mihnesi, yani halk-ı Kur’an meselesinden sonra muhaddislerin gruplara ayrılmasıyla, bu konuda herkesin önüne geleni söylediği belirtilmektedir.[Keşmîrî, Feyzul-Bârî, I, 169.]

Kendi döneminde veya ondan kısa bir süre sonra, Ebu Hanife aleyhin­de konuştuğu bildirilen birçok kimsenin, aynı zamanda onun için övücü sözler sarf ettikleri nakledilir. [Maalesef Mustafa İslamoğlu gibiler bu rivayetleri tek taraflı ve genelde cerh merkezli olarak vermektedir..Oysa Süfyan’dan tadil de mervidir.] Mesela İmam Malik, Sufyân-ı Sevrî, Süfyan b.Uyeyne, Şu’be, Yahya b. Main ve daha birçok kimsenin her iki türden ifadeleri nakledilmiştir. Bunun gibi, Hatib Bağdâdi’nin, “Tarih”inde, Ebu Hani­fe aleyhine konuşanlar listesine aldığı bazı kimseler [Bu çalışması nedeniyle Hatib Bağdâdi çok büyük bir takdiri (?) hak ediyor..Ne de olsa dedikodu nakli bu. Her alim yapamaz!], onun şeyhinin şeyhle­rinden olan İbnu’d-Dahîl’in listesinde methedenler safındadır.[Krş. Bağdadi, Tarih, XIV, 369-370 ve Te’nîb, 33.]

Ebu Hanife’yi, muasırlarından ve kendi dönemine yakın yaşamış kim­selerden ta’dil edenleri ihtiva eden bu geniş listeyi burada zikretmek yerin­de olacaktır:

1- Ebu Ca’fer Muhammed el-Bakır
2- Hammad b. Ebî Süleyman
3- Mis’ar b. Kidam
4- Eyyüb es-Sahtiyânî
5- A’meş
6- Şu’be,
7- Süfyan es-Sevrî
8- Süfyan b. Uyeyne

67- Yahya b. Nasr. [Te’nîb, 33; el-İntika 122-137. İbn Abdilberr bu listede yer alan isimlerden 26 sının Ebu Hanife hakkındaki övgülerini kendisine ulaşan senedleriyle birlikle zikretmiştir. Ayrıca bu listeyi ona şeyhi Hakem b. Münzir’in, Ebu Yakub Yusuf b. Ahmed b. Yusuf el-Mekkî (İbnu’d-Dahil) den naklettiği, adı geçen şahsın bu isimleri kendisine ait “Fedâilu Ebi Hanife ve Ahbârihi” isimli kitabından derle­diğini belirtmiştir. (Bkz. el-İntika, I37)Ebu Hanife’yi övenlerin bir listesi için ayrıca bkz. Târihu Bağdad, XIII, 336-348; et-Tabakatu’s-Seniyye, I, 95-105.]

Bu listeye kitabında yer veren Kevserî, ne İbnu’d-Dahîl’in, ne de İbn Abdilberr’in Hanefi mezhebinden olmadıklarını belirtir.[Te’nîb, 34.] Ebu Hanife’yi ta’dil edenler arasında, Şu’be, Süfyân-ı Sevrî, Yahya b Main, Yahya b. Saîd el-Kattan gibi, ravileri cerhde sertlikleriyle tanınan [Bkz. Laknevî, er-Refu ve’t-Tekmil 275, 306] kimselerin yer alması dikkat çekicidir. Üstelik Şu’be, Irak’ta hadis ricali üze­rinde ilk konuşan ve daha sonra cerh ve ta’dil konusunda alem kabul edilen bir kimsedir.[Tehânevî, Kavâid, 195 (2 nolu dipnot).]… İmam Buhari’nin:

“Ondan başka kimsenin yanında kendimi küçük gör­medim” [Tehânevî, Kavaid, 197.] dediği şeyhi Ali İbnü’l-Medînî de Ebu Hanife’yi ta’dil edenler­dendir. O şöyle der:

“Ebu Hanife sikadır ve raviliğinde bir beis yoktur. On­dan Sevrî ve İbn Mübarek rivayet etmişlerdir”.[Tehânevî, Kavaid. 191.]..

İbn Hacer’in naklettiğine göre, Süfyân-ı Sevrî şöyle demiştir:

“Ebu Hanife’nin önünde, şahin önündeki serçeler gibiyiz. O gerçekten alimlerin efendisidir.” [Tehânevî, Kavaid. 199]..Nitekim Ebu Yusuf, “Sevri’nin Ebu Hanife’ye bağlılıkta ken­disinden ileride olduğunu” belirtmiştir. (6)[Tehânevî, Ebu Hanife, 34.] (7)

b-İslamoğlu’nun iki Süfyan dediği alimlerden diğeri Süfyan bin Uyeyne’dir..
Ondan İmam Azam hakkında yukarıda zikredilene ilave olarak şu övgü mervidir:

Süfyan b. Uyeyne’nin meclisinde bulunan Ebu Hanife ashabından Bişr b. Velid el-Kâdî, zor bir mesele ile karşılaşıldığı zaman, Süfyan’ın;

“Burada Ebu Hanife ashabından kimse var mı?” diye sorduğunu, kendisine işaret edilince de, “haydi cevap ver” dediği­ni ve kendisinin de cevap verdiğini belirtir. Bunun üzerine Süfyan:

“Dinde kurtuluş, fukahaya teslim olmaktır” demiştir.[Tehanevî, Kavâid, 201]

c- Hammad b. Seleme, İslamoğlu’nun dediği gibi Buhari’nin hocası değildir..
Ayrıca diyelim ki iki Süfyan’dan İmam Azam’ın küfre düştüğüne dair rivayet herhangi bir kitapta; örneğin Ahmed bin Hanbel’in el-İlel’inde geçmiş olsun..İslamoğlu, bu rivayeti iki açıdan kullanamaz..İlk olarak bu kişilere nispet edilen meşhur rivayet cerh değil tadildir..İslamoğlu, rivayetler içinden neye göre tercih yapmış ve tadile ilişkin olanları görmemiştir? İkinci olarak, bu gibi hem metin hem de sened itibariyle zayıf olan rivayetleri Buhari ve Müslim sahihlerini kabul etmeyen kişiler delil mahiyetinde kullanamaz..
Kullandıkları an kendileriyle çelişkiye düşmüş olurlar..

 

2. İslamoğlu’nun İmam Evzai hakkındaki antipatisi aşikar..Peki, neden? Bu antipatinin sebebi olarak İmam Azam’ın cerh edildiği -çoğu uydurma olan- rivayetler sanılmasın..Bence mesele başka:

İslamoğlu: Evzai alim olmasına alimdi. Ama devlet kapısının alimi olunca Gaylan ed-Dımaşki’nin ölüm fetvasını Evzai verdi. (8) Evet ızdırabın nedeni, İmam Azam’dan ziyade, sapıkların önde gidenlerinden biri olan Gaylan ed-Dımaşki’dir.

 

3. Mustafa İslamoğlu’nun ateş püskürdüğü, ideolojik hadisçi, saray uleması dediği, onun bunun hakkında idam fermanını imzalayan biri olarak takdim ettiği İmam Evzai ehl-i sünnetin büyük alimlerinden biridir:

Zehebî, Ebu Hanife, Malik, Evzâî ve Sufyan’ı zikrettiği beşinci ta­bakanın sonunda da şöyle der: “Bu tabakadaki insanların zamanında İslam ve müslümanlar tam bir izzet içinde ve yoğun bir ilim atmosfe­rinde idiler… Bu dönemde Ebu Hanife, Malik ve Evzâî gibi fakihler ge­lip geçmiştir.” [Tezkiretu’l-Huffâz, 1/244]…Zehebî, İmam Mâlik’in terceme-i halinde İmam Şafiî’nin ‘ilim üç kişinin etrafında dönmektedir: Malik, Leys ve İbn Uyeyne’ dediğini naklettikten sonra şöyle söyler:

“Ben de derim ki: Bilakis ilim, onlarla beraber yedi kişinin etrafın­da döner: Evzâî, Sevrî, Ma’mer, Ebu Hanife, Şube ve iki Hammad (Hammâd b. Seleme ve Hammad b. Zeyd) [Siyeru A’lâmi’n-Nubelâ, VIII/94.]…İbn Teymiyye Minhâcu’s-Sunne adlı eserinin başka bir yerinde şöyle söyler:

“…Malik, Sevrî, Evzâî, Leys b. Sa’d, Şafiî, Ahmed, İshak, Ebu Hanife, Ebu Yusuf gibi dinde imamlıkla tanınan İslam alimleri…” [Minhâcu’s-Sunne, 1/215-6]…Yine bir yerde de şöyle söyler:

“…İşte bu, Malik b. Enes, Sevrî, Leys b. Sa’d, Evzâî, Ebu Hanife, Şafii, Ahmed b. Hanbel, İshak, Davud, Muhammed b. Huzeyme, Mu­hammed b. Nasr el-Mervezî, Ebu Bekr b. Munzir, Muhammed b. Cerîr et-Taberî gibi kendilerine tabi olunan imamların ve öğrencilerinin görüşüdür.” [Minhâcu’s-Sunne, 1/173]

İmam Evzai, çağdaşı âlimler arasında saygın bir yere sahip olmuş, Şam (Suriye) bölgesinin fıkıh otoritesi sayılmıştır. Evzâî döneminin ve sonraki nesillerin fıkıh âlimleri ve imamları tarafından bağımsız fıkıh ekolü, ictihad usulü, re’y ve fetvaları bulunan bir müctehid ve imam olarak benimsenmiş, görüşleriyle amel edilmiş ve fıkıh tarihi içinde Süfyân b. Uyeyne, Hasan-ı Basrî, Süfyân es-Sevrî, Leys b. Sa‘d, İshak b. Râhûye, İbn Cerîr et-Taberî, Dâvûd ez-Zâhirî ve Ebu Sevr gibi mutlak müctehidler arasında yerini almıştır. (9)
***
(1) http://www.haznevi.net/icerikoku.aspx?KID=1907&BID=32
(2) https://islamkalesi.wordpress.com/category/mezhep-imamimiz-ebu-hanifera/
(3) http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c10/c100126.pdf
http://yusufsevkiyavuz.com/?p=57
(4) https://www.youtube.com/watch?v=w7IKc4Rw_eE
(Videonun 3. ve 4. dakikası)
(5) http://www.davetulhaq.com/tr/forum/index.php?topic=13207.0
(6) Ahmednazif’ten İslamoğlu’na, sevgilerimle…
(7) Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife’nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 222-230
ayrıca bkz: https://kafdergisi.wordpress.com/ebu-hanife-aleyhtarligi-ve-hadis-ilmindeki-yeri/
(8) http://ahmednazif.blogspot.com.tr/2014/07/sapk-mutezile-imamlarndan-gaylan-ed.html
ayrıca bkz: http://neyaziyoruzbiz.blogspot.com.tr/2014/10/mustafa-islamoglu-ebu-hanife-anlaysna.html
(9) http://www.tdvia.org/dia/ayrmetin.php?idno=110546

Muhammed Ali

Son Yazılar

Tecelli Türleri

  Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…

2 ay önce

Allah’ı Bilmenin İmkânı ve Bunun Yöntemi

  Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…

2 ay önce

Varlık Mertebeleri ve Te’vil

  Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…

2 ay önce

Dilin Kabuğu

Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağır­lıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…

2 ay önce

Çözüm Aldatmacası

İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…

2 ay önce

Anda Olmak -Geçmiş ve Gelecek Arasında Bir Yer

İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygu­larımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…

2 ay önce