Bizim özümüz Rabbimız tarafından bize verilmiş bir cevherdir. Eğer biz onun değerini bilir ve korursak gürleşir, özgür oluruz. Ama önce özümüzü tanımaz, tanıdıktan sonra da onun sağlığına elverişli tutumumuz olmazsa insan vasıflarımız zaafa uğrar, bundan kainat da zarar görür, biz de zararlı çıkarız, özümüzü kaybetmek ve onu yeniden bulmak mümkündür, ama birden fazla özümüz olamaz. Halbuki kâfirlerin hürriyet anlayışı böyle değildir. Eğer bir odada yaşamak zorunda iseler daha az hür, iki katlı müstakil evde daha fazla hür olduklarına inanırlar. Uçakla seyahat etmek onlar için at arabasıyla seyahat etmekten daha hür olmak demektir. Daha hür olabilmek için toprağın derinliklerine inmek gerektiğine, gökyüzünün ötesine geçmek gerektiğine inanırlar. Ne kadar alete hükümran iseler o kadar hürdürler. Köpek büyüklüğünde at yetiştirmek veya taneleri ceviz büyüklüğünde olan üzüm salkımları elde etmek onların en çok hür olduklarının delilidir. Kısacası kâfirlerin hürriyeti marjinal, sınıra ilişkin bir hürriyettir ama hangi sınırda durması gerekeceği hususunda onların da bir bilgisi yoktur.
Müslümanlar sınırları ne bir hürriyet, ne de bir özgürlük meselesi olarak anlarlar. Yani haram ve helâl bize sadece azgınlığımızı zaptetmek için konulmamıştır. Gerçi helâl içinde kalmak ve haramdan uzaklaşmak bizi yoldan çıkmaktan korur, bizi azgınlıktan kurtarır ama bu bizim elimizin erdiği alanın dışında bir sonuçtur. Biz, bize verilen sınırlar içinde kaldıkça bizim için sağlanan faydalara kavuşuruz. Helâl ve haram sınırlan biz yeryüzünde yaşadığımız hayatın anlamını kavrayalım diye, mevcudiyetimizin sebebine yaklaşalım diye vardır.
Eğer bu sınırları kaybedersek kimliğimizi, kişiliğimizi, varoluşumuzun anlamını kaybederiz. Ama bu bizim zalim, cahil, nankör ve günahkâr yaratıklar olmamızı önlemez. Ancak, biz kâinatta tuttuğumuz yerin değerini bize konulmuş sınırlarla kavrayabiliriz.
İşte çok benimsediğimiz örneğin ölçüsünde birer müslüman olamasak bile bizi özgür kılabilecek husus bizim doğru ve yanlış, helâl ve haram, meşrû ve gayr-i meşru olan hakkındaki şuurumuzdur. önce özgür olmalıyız, yani müslüman olduğumuz ve bizi müslim kılan ayrıcı vasıflar hakkında kesinliklere, sarahate ve vuzuha ulaşmalıyız. Bu bizim özümüzü gür, zihnimizi selim, bedenimizi küfrün tasallutundan bağımsız kılacaktır.
Kaynak:
İsmet Özel-Taşları Yemek Yasak
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…