Bir an için, tüm ideallerini maddî «huzur»a bağlayan ve bu nedenle modern «ilerlemenin hayatlarına getirdiği bütün düzenlemelere çok sevinen insanların görüş açısına koyalım kendimizi: Aldatılmadıklarından emin olabilirler mi? Çok hızlı haberleşme araçlarına ya da bu türden daha başka şeylere sahip oldukları için ve hareketli ve daha karmaşık bir hayatları olduğu için, insanların bugün eskisinden daha mutlu olduğu doğru mudur? Bize öyle geliyor ki, durum bunun tamamen tersidir: Dengesizlik gerçek bir mutluluğun koşulu olamaz; Nitekim bir insanın ihtiyaçları ne kadar çok olursa o kadar da bazı şeylerden mahrum olacak, dolayısıyla o kadar da mutsuz olacaktır. Modern uygarlık sunî ihtiyaçların çoğaltılmasını amaçlar?
Daha önce yukarılarda da söylediğimiz gibi, sürekli olarak doyurabileceğinden daha çok ihtiyaç yaratacaktır, çünkü insan bir kez bu yola kendini kaptırdı mı, artık o yolda durması çok güçtür ve hatta belirli bir noktada durması için hiçbir neden yoktur. İnsanlar, asla düşünmedikleri ve hiçbir zaman akıllarına bile getirmedikleri bu tür şeyler yokken, bunlardan yoksun oldukları için hiçbir ıstırap duymazlardı. Şimdi ise, aksine bu şeyler onlarda eksik olursa zorunlu, olarak acı çekmektedirler; çünkü onları zorunluymuş gibi görmeye alıştılar, böylece onlar gerçekten kendilerine zorunlu oldu.
Bu yüzden bütün imkanlarıyla, kendilerine maddî doyumların tümünü sağlayacak şeyleri edinmeye çalışıyorlar, tatmin olabilecekleri tek doyum maddî doyumlardır: sadece «para kazanmak» söz konusudur, çünkü eşya edinmek ancak parayla mümkündür; insan ne kadar çok paraya sahip olursa, o kadar çok eşya edinmek ister, çünkü durmadan kendine yeni ihtiyaçlar bulur. Böylece bu ihtiras bütün hayatın biricik gayesi olur. Bazı «evrimciler»in«hayat kavgası adı altında bilimsel yasa saygınlığına yükseltileri Vahşi rekabet buradan kaynaklanmaktadır; bunun mantıksal sonucuysa, kelimenin en dar biçimde maddî anlamıyla sadece en kuvvetlilerin var olmaya hak kazanmış olmalarıdır. Zengin olmayanların zenginlere karşı gıpta ve nefret etmelerinin temel nedeni de budur.
Kendilerine «eşitlikçi» kuramlar vaaz edilen insanlar nasıl olur da kendilerinin en hassas oldukları konularda çevrelerindeki eşitsizliği görüp, isyan etmezler? Tabii ki, isyan ederler, çünkü eşitsizlik en yoğun düzeydedir. Eğer bir gün modern uygarlık, kitlelerde doğurduğu sınırsız isteklerin baskısı altında çökmek zorunda kalırsa, bunun kendi temel günahının haklı bir cezası olduğunu ya da hiçbir ahlâkî cümle ya da ifadeye başvurmadan söyleyecek olursak, bizzat etkili olduğu alanda kendi hareketinin bir karşılığı olan «bir şok» olduğunu görmemek için insanın iyice kör olması gerekir.
İncilde şöyle denilmektedir: «Kılıçla vuran kılıçla ölür.» Maddenin kaba kuvvetlerini alabildiğine serbest bırakıp ortaya süren kişi aynı kaba kuvvetlerle ezilip gidecektir, çünkü onları tedbirsizce harekete geçirince ve ölümcül gidişlerinde onları kesinlikle zaptedemeyeceğini ileri sürünce artık onlara hakim olamayacaktır.
Rene Guenon,Modern Dünyanın Bunalımı
0 Yorumlar