Milli Şef Dönemi Basın Hayatı
Bu devirde cemiyeti bütün hücreleriyle kuşatan baskı atmosferinin tabi olarak en önemli hedefi basın yayın organları olmuştur. Halkın kendisini ifade etmesinin önündeki bütün kanalları paranoyak bir anlayışla tıkayan Milli Şef bürokratları, yayın dünyasındaki bütün hareketlilikleri de büyük bir dikkatle izlemiş ve çizgi dışı hareket edenleri insafsızca cezalandırmışlardı.
Esasen 1931 târihli Matbuat Kanunu hür basının önünde bir utanç duvarı misali durmaktaydı.”Bu kanunla tüm basın CHP emrine girmişti”(1)
Bu Kanun’un en önemli hususiyeti Hükümete iktidarın sürdürdüğü politikalara aykırı yayın yapan gazeteleri kapatma selahiyeti vermesiydi. “1931 târihli Kanun tek parti idaresinin genel karakterine uygun olarak güdümlü bir basın rejimi oluşturuyor, basın üzerinde hakimiyete dayanan bir karakter taşıyordu.”(2)
Aynı Kanun’da 1938 yılında yapılan değişiklikle iktidarın basın üzerindeki hakimiyeti bir kat daha pekiştirilmişti. Buna göre gazete ve dergi çıkarmak için o yerin en büyük mülki emirinden izin almak gerekiyordu. ‘Yani hükümet yeni bir yayma tan verip vermemekte tamamen serbest kalıyordu.(3)
Matbuat Kanunu’nun meşhur 50. maddesi öyle zorlu bir maddeydi ki, *orkestra şefinin istemediği bir ses korodan çıktı mı bu değnek akortsuz sesin sahibinin kafasına iniyordu.(4)
Mesela “İzmir’de çıkan Yeni Ekonomi Gazetesi, Valinin Oglu’nun yaptığı bir otomobil kazasını haber yaptığı için kapatılabiliyordu.”(5)
Bütün ülkenin Şefin korosu olarak kabul edildiği bu siyâsî konjonktürde basın yayın hürriyeti Şefin ve bürokratlarının iki dudağının ucunda varlık yokluk mücadelesi veriyordu.
Çeşitli kademelerdeki Şef bürokratları kendilerince akortsuz buldukları bütün seslere kırmızı renge saldırır gibi saldırıyor ve imha ediyorlardı. Tıpkı krallık ve padişahlık rejimlerinde olduğu gibi Milli Şef iktidarında basın hürriyeti iki dudak uçundaydı.
Milli Şef Devri basın hayatı bu mânâda sayısız örneklerle doludur. Milli Şef bir gazetenin yayınını beğenmedi mi Kapatın şu gazeteyi’ diyor aynı gün gazete telefon emriyle kapatılıyordu. Milli Şefi karşılamak için Ankara garına gelen Muğla Milletvekili Yunus Nadi aynı zamanda Cumhuriyet Gazetesinin sahibiydi. Milli Şef o günlerdeki Cumhuriyet Gazetesi’nin yayınlarını beğenmemiş olacak ki “Yunus Nadi’nin ‘Hoşgeldiniz’ anlamında uzattığı elini sıkmamış büyük bir sinirlilik içinde ‘Ne oluyor Nadi Bey? Nedir bu yazılar? diye bağırmıştı. Hâdisenin ardından gazete Bakanlar Kurulu kararıyla kapatılmıştı.”(6)
Savaş yılları boyunca gazeteler Matbuat Umum Müdürlüğü’nün verdiği emir ve direktiflerle yönetilmişti. Basın, idarenin denetimi ve güdümü altına sokulmuştu. “Savaşın devam ettiği altı yıl boyunca verilen gazete kapatma kararlan, ülkede ilk gazete çıkışından beri verilen toplam kapatma kararlarından daha fazlaydı.”(7)
‘Savaş yıllarının atmosferi içersinde sabun fiyatlarının yüksekliğinden bahsetmek bir gazetecinin Matbuat Umum Müdürü tarafından aranılıp ‘Kanatlarını kopartırım’ ikazına uğramasına sebep olabiliyordu.”(8)
Gazete sahiplerinin yazar ve muhabirlerinin azarlanması. tehdit edilmesi günlük hadiselerdi. “‘Bir daha böyle bir şey yaparsanız kemiklerinizi kırarım’gibi sözler o yıllarda gazete sahiplerinin ve gazetecilerin sıkça duydukları sözlerdi.(9)
Hüseyin Yürük, Türkiye Demokrasi Tarihi
(1)-Necdet Ekinci,Çok Partili Hayata Geçişte DışEtkenler,syf;88
(2)-Osman Akandere,Tek Parti Devri,syf;211
(3)-age,syf;210
(4)-Metin Toker,Tek Partiden Çok Partiye,syf;32
(5)-Kemal Karpat,Türkiye Demokrasi Tarihi,syf;133
(6)-Emin Karakuş,İşteAnkara,syf;35
(7)-Osman Akandere,age,syf;218
(8)-Emin Karakuş,age,syf;25
(9)-Osman Akandere,age,syf;218