Malımızı ve Nefsimizi Allah’a Satmak

duha-namazı-1 Malımızı ve Nefsimizi Allah'a Satmak

Emaneti sahib-i hakikisine satmak. İşte o satışta beş derece kar içinde kar var.

Birinci kar: Fani mal bekà bulur. Çünkü Kayyum-u Baki olan Zat-ı Zülcelale verilen ve Onun yolunda sarf edilen şu ömr-ü zail, bakiye inkılab eder, baki meyveler verir. O vakit ömür dakikaları, adeta tohumlar, çekirdekler hükmünde, zahiren fena bulur, çürür; fakat alem-i bekàda saadet çiçekleri açarlar ve sünbüllenirler ve alem-i berzahta ziyadar, munis birer manzara olurlar.

İkinci kar: Cennet gibi bir fiyat veriliyor.

Üçüncü kar: Her aza ve hasselerin kıymeti birden bine çıkar.Mesela akıl bir alettir. Eğer Cenab-ı Hakka satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, öyle meş’um ve müz’iç ve muacciz bir alet olur ki, geçmiş zamanın alam-ı hazinanesini ve gelecek zamanın ehval-i muhavvifanesini senin bu biçare başına yükletecek; yümünsüz ve muzır bir alet derekesine iner.

İşte bunun içindir ki, fasık adam, aklın iz’aç ve tacizinden kurtulmak için, galiben ya sarhoşluğa veya eğlenceye kaçar.

Eğer Malik-i Hakikisine satılsa ve Onun hesabına çalıştırsan, akıl öyle tılsımlı bir anahtar olur ki, şu kainatta olan nihayetsiz rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açar. Ve bununla sahibini saadet-i ebediyeye müheyya eden bir mürşid-i Rabbani derecesine çıkar.

Mesela göz bir hassedir ki, ruh bu alemi o pencere ile seyreder. Eğer Cenab-ı Hakka satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, geçici, devamsız bazı güzellikleri, manzaraları seyirle şehvet ve heves-i nefsaniyeye bir kavvad derekesinde bir hizmetkar olur. Eğer gözü, gözün Sani-i Basirine satsan ve Onun hesabına ve izni dairesinde çalıştırsan, o zaman şu göz, şu kitab-ı kebir-i kainatın bir mütalaacısı ve şu alemdeki mucizat-ı san’at-ı Rabbaniyenin bir seyircisi ve şu küre-i arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı derecesine çıkar.

İnceleyin:  Şeytan, insana kusurunu itiraf ettirmez

Mesela dildeki kuvve-i zaikayı Fatır-ı Hakimine satmazsan, belki nefis hesabına, mide namına çalıştırsan, o vakit midenin tavlasına ve fabrikasına bir kapıcı derekesine iner, sukut eder. Eğer Rezzak-ı Kerime satsan, o zaman dildeki kuvve-i zaika, rahmet-i İlahiye hazinelerinin bir nazır-ı mahiri ve kudret-i Samedaniye matbahlarının bir müfettiş-i şakiri rütbesine çıkar.
İşte, ey akıl, dikkat et!Meş’um bir alet nerede, kainat anahtarı nerede?

Ey göz, güzel bak!

Adi bir kavvad nerede, kütüphane-i İlahinin mütefennin bir nazırı nerede?

Ve ey dil, iyi tat!

Bir tavla kapıcısı ve bir fabrika yasakçısı nerede, hazine-i hassa-i rahmet nazırı nerede?

Ve daha bunlar gibi başka aletleri ve azaları kıyas etsen anlarsın ki, hakikaten mü’min Cennete layık ve kafir Cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder. Ve onların herbiri öyle bir kıymet almalarının sebebi, mü’min imanıyla Halıkının emanetini Onun namına ve izni dairesinde istimal etmesidir. Ve kafir hıyanet edip nefs-i emmare hesabına çalıştırmasıdır.

Dördüncü kar: İnsan zayıftır; belaları çok. Fakirdir; ihtiyacı pek ziyade. Acizdir; hayat yükü pek ağır. Eğer Kadir-i Zülcelale dayanıp tevekkül etmezse ve itimad edip teslim olmazsa, vicdanı daim azap içinde kalır. Semeresiz meşakkatler, elemler, teessüfler onu boğar. Ya sarhoş ya canavar eder.

Beşinci kar: Bütün o aza ve aletlerin ibadeti ve tesbihatı ve o yüksek ücretleri,en muhtaç olduğun bir zamanda Cennet yemişleri suretinde sana verileceğine, ehl-i zevk ve keşif ve ehl-i ihtisas ve müşahede ittifak etmişler.

Işte bu beş mertebe karlı ticareti yapmazsan, şu karlardan mahrumiyetten başka, beş derece hasaret içinde hasarete düşeceksin.

Birinci hasaret: O kadar sevdiğin mal ve evlat ve perestiş ettiğin nefis ve heva ve meftun olduğun gençlik ve hayat zayi olup kaybolacak, senin elinden çıkacaklar. Fakat günahlarını, elemlerini sana bırakıp boynuna yükletecekler.

İnceleyin:  Ey nefis! Namaz neden seni usandırıyor?

İkinci hasaret: Emanete hıyanet cezasını çekeceksin. Çünkü en kıymettar aletleri en kıymetsiz şeylerde sarf edip nefsine zulmettin.

Üçüncü hasaret: Bütün o kıymettar cihazat-ı insaniyeyi hayvanlıktan çok aşağı bir derekeye düşürüp hikmet-i İlahiyeye iftira ve zulmettin.

Dördüncü hasaret: Acz ve fakrınla beraber, o pek ağır hayat yükünü zayıf beline yükleyip zeval ve firak sillesi altında daim vaveyla edeceksin.

Beşinci hasaret: Hayat-ı ebediye esasatını ve saadet-i uhreviye levazımatını tedarik etmek için verilen akıl, kalb, göz, dil gibi güzel hediye-i Rahmaniyeyi, Cehennem kapılarını sana açacak çirkin bir surete çevirmektir.

Şimdi satmaya bakacağız. Acaba o kadar ağır birşey midir ki, çokları satmaktan kaçıyorlar?

Yok, kat’a ve asla! Hiç öyle ağırlığı yoktur. Zira helal dairesi geniştir, keyfe kafi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Feraiz-i İlahiye ise hafiftir, azdır. Allah’a abd ve asker olmak öyle lezzetli bir şereftir ki, tarif edilmez. Vazife ise, yalnız bir asker gibi, Allah namına işlemeli, başlamalı. Ve Allah hesabıyla vermeli ve almalı. Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükunet bulmalı. Kusur etse, istiğfar etmeli.

“Ya Rab, kusurumuzu affet. Bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Amin” demeli ve Ona yalvarmalı.

Said Nursi / Risale-i Nur Külliyatı / Sözler

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir