Nasreddin Hoca bir gece kuyudan su çekmek için bahçeye çıkar. Kovayı kuyuya sarkıttığı an ayın kuyudaki yansımasını görür. Hemen telaşla eşine seslenir, “Hanım çabuk çengeli getir, ay kuyuya düşmüş” der. Hanımı gece vakti hocaya dert anlatamayacağını bildiği için hemen kalkıp çengeli götürür. Çengeli alan hoca kuyuya sarkıtıp ayı yakalamak için uğraşmaya başlar. Tam o esnada çengel kuyudaki taşlara takılır. Hoca çeker ama bir türlü beceremez. En son var gücüyle asılır ve ip kopar. Kendini sırt üstü yerde bulan hoca gökyüzüne bakar ki ay yerine gelmiş ve hemen şöyle der: “Allah’a şükür, çok zahmet çektim, belimi bile incittim ama ay da yerine geldi.”
1.
İnsanın zihin dünyasında oluşturduğu kuyuları vardır. Akıl kuyusu, beden kuyusu, arzu kuyusu, konfor kuryusu, mantık kuyusu ilk akla gelenler… Bunları kazarak kuyu haline getiren insanın kendisidir. Tutkularımız bu kuyuları derinleştirir ve bu durum zamanla saplantıya dönüşerek terkedilemez bir hal alır. Çünkü “kuyu derin ve ip ise kısa”dır. İpi uzatmak için öncelikle kişinin kuyuları kendinin kazdığının farkına varması ve daha sonra bu farkındalık sayesinde kendi ile yüzleşmesi gerekir. Kuyu metaforuyla insanın hakikate ve erdeme ulaşma yolculuğunda kimi zaman şahsiyetini, kimi zaman sağlıklı düşünme yetisini, kimi zaman gençliğini elinden alan engelleri kastetmekteyim. Kimi zamansa kendini.
2.
Konfor ve rahatına düşkün olmak da insanın kuyularından biridir. Fıkrada hoca, yatağından kalkıp su almak için bahçeye çıkarak alıştığı hayat şartlarını âdeta bozmakta ve arayışa başlamaktadır. Arayışın sonu ise suya kavuşmak, insanın kendi derinindeki hazineye ulaşmasıdır. Fakat rahatına düşkünlük ise kişiyi tembelliğe götürdüğü gibi aramanın sonucu olan bulmayı da dinamitleyen bir hastalıktır. İnsan kendine sondaj yapmadıkça hiçbir zaman kendi hazinesine ulaşamadığı gibi bir zaman sonra arayıştan da vazgeçer. Alışmak insanın en sevdiği hastalıktır.
3.
İnsan haz kuyusundan nasıl çıkar? Tek amacı hayattan zevk ve keyif almak olan, şehvetler tarafından istila edilen, sürekli kendi nefsini düşünen insanlar kendi bedenlerinin kuyusunda hapis durumdadırlar. Nefis, insanın kendisi ise asla bu kuyudan çıkmak istemez. Bilakis sürekli kuyuyu derinleştirme derdindedir. Çevrenin etkisi, arkadaşlar ve alışkanlıklar da bu kuyunun derinleşmesine zemin hazırlar. Bu kuyunun ana özelliği aklın iştirak etmediği, günübirlik tercihlerle kazılmış olmasıdır. Yarınını ve ahiretini düşünmeyen, dünyada bulunmanın manası hakkında tefekkür etmeyen, öleceğini hiç aklına getirmeyen nefislere aklı değil şehvetleri kılavuzluk eder.
4.
Nasreddin Hoca bu fıkrası ile bize yol göstermekte ve kuyuya düşen aydan hareketle nefis girdabında bir oraya bir buraya savrulan ruhumuzu kurtarmak gerektiğini söylemektedir. Hocanın hanımını çağırması bir ârife gönül vermeyi simgeler. Hanımının getirdiği çengel ise ibadetlere denk gelir. Dua, zikir, tefekkür, ölümü düşünmek gibi ameller sayesinde kişi yıllardır devam eden hayatına çeki düzen verip kuyudan çıkmak için güç toplayabilir. Hocanın ipin kopması sonucu düşüp gökyüzünde ayı görmesi ise hakikatin her zaman son derece açık olduğunu ama onu görmek için gayret ve çalışma gerektiğini anlatır. Gözümüzün önünde olan bizden en çok saklı olandır. Günlük iş ve uğraşlar bizi kendi hakikatimizden uzaklaştırır. Hanımının hocaya, ayın kuyuya düşmeyeceğini anlatmaması ve hakikati kendisinin anlamasını sağlaması ise öğretim ve sülükte tedriciliğe denk gelir. Kişinin bazı hakikatleri anlaması için o hakikatlerin gerektirdiği anlayış ve görüş seviyesine çıkması gerekir. Bunun içinse niyet ve gayret gerekli olup yolda bulunmaya devam etmelidir. Fıkradaki ay ise kişinin kalbini ve hakikati simgeler. Ârifin himmeti ve sâlikin de çalışması ile kuyudaki aya benzetilen kalp, hakikatine ulaşır. Bu durum ise kalbin Beytullah hükmünde olduğuna atıftır. Asıl hedefe aykırı her türlü amaç ve düşünceden temizlenen kalbe Allah Teâlâ zamandan ve mekândan münezzeh olarak tecelli eder. Unutmadan şunu da söylemeliyim: İbnü’l-Arabi hazretleri cehennemin derin kuyu anlamına geldiğini söyler. Peki bu kuyular ilk nerede oluşur?
Sulhi Ceylan – Kendini Mayalamak,syf:
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…