Muhammed Kızılgeçit*, Murat Çinici
Dijital çağda yapay zekâ, çeşitli alanları etkilemeye devam etmekte ve etkisi giderek güçlenmektedir. Yapay zekânın biteyler ve toplum üzerindeki etkilerinin nasıl şekilleneceği ve gelecekte ne tür bir yöne evrileceği şu an tam olarak kestirilemese de bireylerin ve toplumların geleceği açısından yapay zekâyı anlamak oldukça önemlidir. Günümüzde mühendislik, tıp, sağlık, savunma sanayii ve bilim gibi pek çok alanda yapay zekâ çalışmaları yapılmaktadır. Bununla birlikte, sosyal bilimler ve özellikle din bilimleri, yapay zekâ araştırmalarının nispeten yeni odaklandığı bir alandır. Bu nedenle, yapay zekânın din bilimlerine olan etkisi üzerinde durulması gereklidir.
Yapay zekânın patlamaya yakın bir balon olduğunu iddia eden görüş bir tarafa bırakılacak olursa, çoğu düşünür yapay zekânın düşünebilen bilgisayarlar olduğunu ifade etmektedir. Diğerleri ise bilgisayarların insanlar gibi davranmasını ve şu anda insanların daha iyi yapabildiği şeylerin bilgisayarlar tarafından yapılmasını sağlamak üzere çalışan bir disiplin olduğunu söylemektedir. Daha geniş anlamda yapay zekânın, makinelere insanların zekâsını kazandıran algoritmalar geliştiren bir bilim dalı olduğunu söylemek yanlış olmaz (Ullman, 2019; öztemel, 2021). Bu bilim dalının temel amacı çevresel koşulları ve olayları anlamlandırabilen, veriler ışığında günlük seçimler yapabilen ve insanlar gibi akıllıca davranarak sorulara yanıt üretebilen sistemler oluşturmaktır. Bu sistemler yalnızca verilen komutlara yanıt vermekle kalmayıp aynı zamanda bilgi işleyebilme, analiz yapabilme, öğrenme yeteneklerini geliştirebilme ve hatta yeni çözümler üretebilme kapasitesine sahiptir.
Böylece yapay zekâ tabanlı sistemler, insanın düşünme süreçlerini taklit ederek; sağlık, finans, eğitim gibi birçok farklı alanda karar verme süreçlerini optimize etme potansiyeline sahiptir (Shaw, 1998). Sistemin zekâ seviyesi; sahip olduğu bilgiyi anlama, neden-sonuç ilişkilerini kurma, mevcut verilerden yeni bilgiler türetme ve bu bilgileri etkili bir şekilde işleme kapasitesiyle belirlenir. Bu özellikler sayesinde bir bilgisayar; sorunları çözme, rasyonel kararlar alma, karmaşık durumları akıl yürüterek değerlendirme, uzun vadeli planlar oluşturma» çevresel değişikliklere uyum sağlama, süreçleri izleme ve kontrol etme ile birlikte durum analizi yaparak teşhis koyma gibi çok yönlü görevleri yerine getirebilir. Yapay zekânın bu çok yönlülüğü, yalnızca bilgisayar bilimiyle sınırlı kalmayıp; matematiksel analiz, insan davranışlarının incelenmesi, toplumsal dinamiklerin anlaşılması, biyolojik süreçlerin modellenmesi ve felsefî soruların ele alınması gibi disiplinler arası alanlarda da etkili bir şekilde uygulanmasını mümkün kılar. Bu bağlantılar yapay zekânın hem teorik hem de pratik düzeyde daha geniş bir anlam ve işlev kazanmasını sağlamaktadır (Schönemann, 1985).
Batı’da dinî ve manevi uygulamaların bilimsel yöntemlerle incelenmesi ve yorumlanması, uzun süredir devam eden din ve bilim çatışmasını çağrıştırmaktadır. Ancak Islâm medeniyeti bu çatışmadan Batı’ya kıyasla daha az etkilenmiştir. İslâm, bilime ve entelektüel faaliyetlere yüksek bir değer atfetmektedir. Bu durum din-bilim ilişkisinin geleceği için umut vaat etmektedir. Bu bağlamda din ile yapay zekâ arasındaki ilişkinin doğası, yapay zekânın etkili bir araç olduğunu ortaya koymaktadır. Bu ilişkinin temelinde ise dijitalleşme ve teknolojinin insanlara ne ölçüde yardımcı olacağı sorusu yatmaktadır. İslam’ın insanlara bakışı, bu sorunun değerlendirilmesinde bir ölçüt olarak hizmet etmektedir.
Müslümanlar açısından, yapay zekâ destekli dijital teknolojilerin kişisel gelişim amacıyla kullanımının dinî bir gereklilik olarak değerlendirilmesi tartışmaya açıktır. Bunun temel nedeni, tıp alanındaki teknik ilerlemelerin (örneğin yapay kalpler, protezler ve yapay nöronlar gibi) insanı, itaat temelli bir kölelik düzenine sürükleyebilme potansiyelidir. İnsanlık veya birey, Tan- rı’ya rağmen ya da Tanrı’ya karşı kendini aşmayı tercih ettiğinde, bu durum transhümanist ve posthümanist akımların yaygınlaşmasına zemin hazırlayabilir (Can, 2023; Dağ, 2018).
Geleneksel hümanizm, insanı evrenin merkezi ve en değerli varlık olarak görürken, toplumsal ve kurumsal normların kabul edilmesini zorunlu kılar. Buna karşılık posthümanizm (insan merkezli olmayan, insan sonrası varoluş biçimlerini savunan yaklaşım) ve transhümanızm (insan yeteneklerini teknolojiyle aşmayı hedefleyen hareket), herhangi bir inanç veya evrensel hakikat kümesine bağlılık göstermez. Bu bağlamda dindar bireylerin inançlarını yayma çabaları, posthümanizm ve transhümanizm tarafından ciddi bir dirençle karşılaşmaktadır. Bu direncin temel nedenleri arasında, posthümanist ve transhümanist düşünce akımlarının birey merkezli yaklaşımları ile geleneksel dinî değerlerin kolektif ve itaat odaklı yapısı arasındaki çelişkiler yer almaktadır. Bu durum dindar bireylerin değerlerini koruma ve yayma süreçlerinde yeni stratejiler geliştirmelerini zorunlu hale getirmektedir (Dağ, 2022).
Özellikle posthümanizm, insanı varlıkların merkezine yerleştiren toplumsal dinlerin dünya görüşüyle açık bir çelişki İçindedir (Dos San tos, 2021). Post- hümanizmi evrensellik ve toplumsallık perspektifinden değerlendirdiğimizde, insanı tüm canlıların en kutsalı olarak gören dinî anlayış ile bir tür olarak kutsallık kavramının uyumsuz olduğu anlaşılmaktadır. Paradoksal bir şekilde, yapay zekâ konusundaki düşünceler, transhümanizm ve posthümanizm tartışmalarının, 19. ve 20. yüzyılların din karşıtı Batı kültürünün gerçek veya algılanan yapısıyla tam anlamıyla örtüşmediğini göstermektedir. Bu durum dinsel liberalizmin ve çoğulculuğun yaklaşık yüz yıllık bir dünya görüşüne dayanmasına rağmen yapay zekâyı medeniyetimizin referanslarına uygun şekilde daha karmaşık anlatılar geliştirme yönünde kullanmamız gerektiğine işaret eder
Tevhit inancına sahip bireyler, yapay zekâ ve benzeri teknolojilerin kullanımında etik bir zemin oluşturmalı ve bu zemini korumak için savunmacı bir tutum yerine yapıcı bir yaklaşım benimsemelidir. Böyle bir kararlılık ve özen, hem yapay zekânın hem de gelecekte kavrayışımızın ötesine geçebilecek teknolojik gelişmelerin yönetimi için kişisel, toplumsal ve kamusal düzeyde sağlam temellerin inşa edilmesini mümkün kılacaktır. Yapay zekânın sosyal bilimlere, özellikle din bilimlerine olan etkileriyle birlikte, dijHalleşmenin toplumsal değerler, etik yaklaşımlar ve dinî kimlikler üzerindeki yansımaları bu çalışmada detaylı bir şekilde İncelenmektedir.
1.BÖLÜM
Yapay Zekâ ve Din: Bir Çatışma mı, Bir İşbirliği mi?
Yapay zekâ ve din bilimleri arasındaki ilişkiyi iki temel açıdan değerlendirmek mümkündür. Birincisi, yapay zekânın İslâmî ilimler ve ahlak/etik açısından incelenmesidir. İslam hukuku ve etik alanında çalışan kurumlar, yapay zekanın bir teknoloji olarak kullanımım ve dijital dünyanın etkilerini titizlikle analiz etmelidir. Bu kapsamda yapay zekanın İslâmî değerler çerçevesinde nasıl bir rol oynayabileceği ve gelecekte ne tür etkiler yaratabileceği konusunda öngörüler geliştirilmelidir. Avrupa Birliği’nin yapay zekânın etik boyutlarıyla ilgili çalışmaları bu konuda önemli bir referans oluşturabilir. Örneğin 2018 yılında yayımlanan yapay zekâ stratejisi ve 2019’da sunulan Güvenilir Yapay Zekâ için Etik İlkeler Kılavuzu önemli birer adımdır (Floridi, 2019).
Bu kılavuz insan denetimi, güvenlik, gizlilik, şeffaflık, çeşitlilik, toplumsal fayda ve hesap verebilirlik gibi yedi temel ilkeyi içermektedir. İkincisi, yapay zekânın din bilimleri alanında bir araç olarak kullanılma potansiyelidir. Bu bağlamda dinin daha iyi anlaşılması ve dijital dünyada yer bulması amacıyla yapay zekâdan yararlanılabilir. Örneğin dinî uygulamaların geliştirilmesi veya dinlerin geleceği hakkında tahminlerde bulunulması gibi konularda yapay zekâ kullanılabilir. Ancak bu süreçte yapay zekâ teknolojilerinin İslâmî değerlerle uyumlu bir şekilde tasarlanmasına özen gösterilmelidir. Özellikle yapay zekâ algoritmalarıyla şekillenen dinî anlayışların, gelecekte nesillerin din algısını etkileyebileceği göz önünde bulundurularak, dinî değerlerin korunmasıyla teknolojik yeniliklerin uyumlu hale getirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu noktada şeriata uygun bir dinî hayatın inşası için hızlı ve dikkadi adımlar atılmalıdır.
Modern dönemde, teknolojinin ve dijitalleşmenin insanların değerlerini ve yaşam amaçlarını nasıl etkilediği üzerine farklı görüşler öne sürülmektedir (Gadzhiev, The Russian Presidential Academy of National Economy and Public Administration, 2022). Ancak dijital ortamda etik krizlerin ortaya çıkmasına neden olan sorunlar da dikkate alınmalıdır. Dijital linç, gizlilik ihlalleri, manipülasyon, çevrimiçi dünyada geleneksel iletişim etiğinin etkisizliği ve dijital etik için üzerinde uzlaşılmış standartların yokluğu bu sorunlardan bazılarıdır (Miller, 2016). Bu tür sorunlar yalnızca bireylerin değil, aynı zamanda toplulukların değerlerinin de tehdit altında olduğunu göstermektedir. Dinî ve etik değerlerin teknolojiyle uyum içinde korunarak aktarılması, gelecekte karşılaşılabilecek çatışmaların önlenmesi açısından kritik bir rol oynayacaktır. Bu bağlamdaki analizimiz, yapay zekânın dijhalleşme süreciyle birlikte toplumsal değerler üzerindeki etkilerini tartışan “Sanal Gerçeklik, Gerçek Değerler” başlığıyla ilişkilendirilmektedir.
Sanal Gerçeklik, Gerçek Değerler
Mobil cihazların ve çevrimiçi iletişim platformlarının yükselişi, nesnel varoluşa ilişkin tüm bilgilerin dijitalleştirilmesine ve ardından sanal ortamlara aktarılmasına yol açmıştır (Kagermann, 2015). insanlar ancak aynı dünya görüşüne, değerler ve anlamlar kümesine, toplumsal normlara ve karşılaştırılabilir amaç ve hedeflere sahip olduklarında birlikte yaşayabilir ve sosyal olabilirler (Holtug, 2017). Bir toplum olmanın ve birlikte yaşamanın en temel gereksinimlerine baktığımızda bu durum netleşir. Bu arka plan göz önüne alındığında, dijital ortamların iletişim ve etkileşim alanının, düzenli olarak etkileşimde bulunduğumuz ve fiziksel temas kurduğumuz toplumsal değerlerle karşılaştırılabilir olması gerektiği açıktır. Dijital ortamlar, bir yandan nesnel dünyayı yansıtarak fiziksel gerçeklikteki sosyal normları ve İlişkileri simüle etmektedir. Örneğin çevrimiçi platformlarda ahlaki kuralların, güvenlik standartlarının ve toplumsal nezaketin korunması gerektiği fikri, bu benzerliği ortaya koyar. Öte yandan dijital ortamlar, kullanıcı etkileşimleri ve platform algoritmaları aracılığıyla kendi toplumsallıklarını ve değer sistemlerini geliştirme yeteneğine sahiptir. Sosyal medya platformlarının, kullanıcı davranışları üzerinden topluluk kurallarını ve değerleri şekillendirmesi bu duruma örnek gösterilebilir. Bu bağlamda dijital dünyaların toplumsal yapısının, fiziksel dünyaya, hem paralel hem de özgün bir boyut kattığı söylenebilir (Aslan-Işıklı, 2022).
Dijitalleşmenin toplumda meydana getirdiği değişimler, o toplumu bir bütün olarak oluşturan ve paylaşılan değerler, inançlar ve tutumlar üzerinde bir etkiye sahiptir (Nikitenko, 2019). En önemli şey, dijitalleşmiş kişinin, insan varoluşuna amaç veren değerler dediğimiz anlam kümesini nasıl anladığı ve bunlara göre nasıl hareket ettiğidir. Temel olarak değerler, bireylerin bir şey yapmasının ana nedenleridir, eylemlerimizin arkasındaki itici güçlerdir, insanlar, soyut ve evrensel nitelikler taşıyan hedefleri bilişsel olarak benimserler, çünkü bu hedefler zamana veya koşullara göre değişmez ve arzu edilen bir yapıya sahiptirler. Öncelik farklı değerlerin göreceli önem derecesini belirler. İnsanlar, yüksek değer verdikleri şeyleri korumak için bu değerleri tehlikeye atmayan davranışlarda bulunmaya eğilimlidirler.
Modernite ile değerler arasındaki ilişkiye dair geleneksel yorum, kentleşme ve sanayileşmenin değer kaybına yol açtığını öne sürer. Ancak dijital çağ ve modernitenin ötesinde insan, zaman, mekân ve değerlerin karşılıklı etkileşimlerinin analiz edilmesinin gerekliliği göz önüne alındığında, bu bakış açısının büyük ölçüde tepkisel bir karakter taşıdığı görülmektedir. (Kızılgeçit, 2022). Teknolojik gelişmelerle uyum sağlanamayan durumlarda, toplumsal yapıların ve değerlerin zayıfladığı gözlemlenir. Bu durum teknolojinin hızlı ilerleyişine karşın toplumun aynı hızda gelişim gösterememesi nedeniyle ortaya çıkar. Değer kaybı toplumsal dinamiklerin değişen teknolojik koşullara adapte olamamasının bir sonucu olarak düşünülebilir. Bu bağlamda dijital çağda insan, zaman, mekân ve değerlerin karşılıklı etkileşimlerini yeniden değerlendirme gerekliliği daha da belirgin hale gelmektedir.
Teknolojik dönüşümün yarattığı hızlı değişimlere toplumsal uyum sağlanamadığında, insanın kendini ve çevresini anlama süreçleri olumsuz etkilenebilir. Bu nedenle değerlerin çağın gerekliliklerine göre yeniden yorumlanması, insan ve toplum arasındaki bağın güçlendirilmesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Bireylerin ortak bir hedef peşinde nasıl etkileşime girdiğini görmek için değerler, bir mercek olarak önemli bir rol oynar. Bu bağlamda, dinin değişmez ilkelerinin kapsamını ve uygulamasını, hayatın yeni boyutlarını içerecek şekilde genişletmek çok önemlidir (Kızılge- çit, 2022). Değer odaklı teknolojiye geçiş, dijital dünyanın mevcut ahlaki ve toplumsal normları nasıl yansıttığını ve aynı zamanda yeni değer sistemleri yaratma potansiyelini anlamaya yönelik bir temel oluşturmaktadır.
Değer Odaklı Teknoloji: İnsanlık İçin Daha İyi Bir Gelecek
Yeni çevreyi göz önünde bulunduran ve teknoloji uğruna insan unsurunu feda etmeyen modern dijital çağ için taze bir kurgu yaratmamız gerekmektedir. Yapay zeka teknolojisine yönelik mevcut tutumumuz, mekanikten buharlı motorlara geçişe eşlik eden iyimserlik, tedirginlik ve gurur karışımını yansıtmaktadır. Bu alanda yürütülen araştırmalara göre (Aslan-Işıklı, 2022), dijital çağda değerlerin doğru yerleştirilmesi hakkında şunlar söylenebilir:
- Teknolojik ilerleme değerleri içerebilir.
- Dijital değerler hakkında dürüst ve düşünceli olmak etik açıdan zorunludur.
- Teknolojiyi geliştirirken, tasarım süreci boyunca değerleri ve ahlakı akılda tutmak önemlidir.
- Değer merkezli bir hayal gücü ve işleyiş, mekanizma buna ikna edildiği takdirde, insanlığın ve teknolojiyi yaratan mekanizmanın geleceğini belirleyebilir.
Değer temelli bir yapıdaki teknoloji, bu değerlerin kaynağını oluşturan ideolojinin savunucuları tarafından üretilmelidir. Deneyimlediğimiz yeni gerçeklikte fiziksel ve dijital âlemler arasında bir köprü vardır (Dix vd., 2022). Geleneksel bilgimiz, inançlarımız ve en önemlisi kişiliğimiz ve kimliğimiz aracılığıyla birinci düzlemde, yani gerçek dünyada yaşayabiliriz. Bize birinci dünyada hayat veren gerçekliğimize dair, uygun bir ayna, ikinci seviyedeki (sanal dünya) varlığımızın önem veya korelasyon bulmasına yardımcı olacaktır. Bu nedenle, geleneksel bilgileri veya inançları içinde yaşadığımız dünyada gerçek olarak bütünleştirmek ve iletmek önemlidir (Nadasdy, 1999). Bu yaklaşım, bireylerin değerlerini ve inançlarını çevrelerinden bağımsız olarak belirlemelerine ve aramalarına olanak tanır.
Sevgi, güven ve özgürlük, bir kişinin yaşam felsefesi ve bakış açısını şekillendiren en temel kavramlar olabilir. Bu değerlerin korunması ve aktarılması, kimliğin fiziksel dünyadan dijital âleme geçiş sürecinde hayati önem taşır (Nagy-Koles, 2014). Bu temel değerler, kişinin kendi öz benliğiyle bağlantısını korumak için sanal dünyada bile rehberlik etmeye devam eder. Sontıç olarak İnsanın özü olan inanç ve değerler, fiziksel ve dijital gerçekliklerin kesiştiği noktada kimlik ve kişilik inşasının temelini oluşturmaktadır. Dijitalleşme ile dinî değerlerin korunması arasındaki denge, sonraki bölümde ele alınmakta ve bu durum dijital çağda dinî değerlerin aktarımı ile toplulukların güçlendirilmesine yönelik yaklaşımlarla bağlantılandırılmaktadır.
İslâm’ın ve Diğer Dinlerin Dijital Çağda Kendilerini İfade Etme İhtiyacı
Bireyin sanal âlemde yarattığı hayal gücüyle sınırsız zevk aradığı ve buranın, insan hayatından kaçmaya çalışılan bir âlem olduğu düşünülmelidir. Bu bağlamda bireyin hayal gücünde yer alan kavramların seküler ya da dünyevi olmasından bağımsız olarak, iç dünyasının ve sanal gerçeklik (VR) ortamındaki yansımasının da seküler şemalar temel alınarak şekilleneceği sonucuna varılabilir. Bunun anlamı, îbnTufeyl’in (öi 581/1185) Hayy anlatısının, kişinin fizyolojik ve bilişsel gelişiminin yanı sıra öğrenme ve gelişim yolculuğunu da içeren bir dizi olay aracılığıyla kişiyi tek tanrı düşüncesine getirmesidir- Alternatif olarak, Daniel Defoenun (1660-1731) bir macera hikâyesi olan “Robinson Crusoe”, izolasyon, ekonomik bireycilik, gizli bir tarih ve imparatorluk genişlemesinin rüyası ve kehaneti temalarını araştırır. Çağdaş insan ve modern dünya, George Orwell in (1903-1950) Hayvan Çiftliği”nde kapitalizmin geçerliliğine yönlendirilir.
Dijital çağda, özellikle İslâm’da, dinlerin “hakikat” niteliklerinin çok yönlü aktarımı, sağlam bir dinî anlatı için kritik bir öneme sahiptir. Bu bağlamda dijital araçlarla sunulan dinî içerikler, dinî olarak kabul edilebilir olanın ne olduğu konusunda yeni bir sorgulama alanı yaratmaktadır. Batı’dan başlayarak tüm insanlığı etkileyen bu dijital fenomen, mistik ve metafizik bir olgu olarak manevi arayışlara yanıt vermede önemli bir platform sunmaktadır. Günümüz insanı, “kendisine müdahale etmeyen ancak varlığını ve rahatlatıcı gücünü hissettiren bir Tanrı arayışını sürdürmektedir. Bu arayış dijital orta- mın sunduğu tüm araçlarla kendini göstermektedir. Ancak burada önemli bir nokta, teknolojik araçların dinî anlatılan nasıl şekillendirdiği ve algıyı nasıl etkilediğidir. &
Bu konu Marshall McLuhan (1967)’ın “Araç mesajdır” şeklindeki görüşü çerçevesinde ele alınabilir. McLuhan a göre bireyleri etkileyen asıl unsur, verilen mesajdan çok, bu mesajın iletilmesinde kullanılan araçtır. Bu perspektiften hareketle, dinî değerlerin teknolojik araçlar veya yapay zekâ aracılığıyla sunulmasının hem olumlu hem de olumsuz yönleri dikkatle değerlendirilmelidir, örneğin teknolojik araçlar sayesinde dinî içerikler geniş kitlelere daha hızlı ve kolay bir şekilde ulaşabilir, ancak aynı zamanda bu araçlar, mesajın özünü ve otantik niteliğini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu durum, İslâm’ın ve ilkelerinin, anlam odaklı bir sunumla bireylere ulaşmasını mümkün kılarken aynı zamanda bu araçların mesajı algılama biçimlerini nasıl şekillendirdiği konusunda dikkatli bir analiz yapılmasını gerektirir. Geçtiğimiz yüzyılın popüler Batılı psikologları, Hristiyanlığın bıraktığı boşluğu anlam odaklı bir yaklaşımla doldurmaya çalışmış, ancak bu süreçte mesajların daha ezoterik ve sınırlı bir gerçeklik alanına sıkışma riski doğmuştur (Taves vd., 2018).
Benzer şekilde, teknolojik araçların etkisiyle dinî anlatılar, özünden uzaklaşarak daha yüzeysel veya tüketim odaklı bir nitelik kazanabilir. Bu senaryoda internete bağımlı bireyin, varoluşsal sorularına yanıt aramak amacıyla yeni dinî gruplara veya Doğu inançlarına yönelmesi beklenebilir. Öte yandan teknolojik araçların etkisiyle viral hale gelen ve doğaüstü unsurları gündeme taşıyan içeriklerin, toplumda yoğun ilgi gördüğü gözlemlenmektedir. Bu durum McLuhan’ın teorisini doğrular nitelikte olup, algıyı şekillendirenin mesajdan çok araç olduğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla dijital çağda dinin sunumunda araçların pozitif ve negatif etkilerinin kapsamlı bir şekilde ele alınması, dinî anlatıların etkinliğini ve anlamım korumak açısından kritik bir gerekliliktir.
Dijital Çağda Dinî Değerlerin ve Kültürel Anlatıların Geliştirilmesi
Dijital çağda, dini anlatılar hem bireyler hem de toplumlar için bir kültür haline gelecek şekilde geliştirilmeli ve tüm aile üyelerini, gerçekliği ve sanal dünyayı etki alanı içinde tutmalıdır (Gökbayrak-Işıklı, 2021). Her insan veya kültür, bilimsel olarak temellendirilmiş motivasyonlarla hareket etmez veya her zaman bilimsel bilgi üretmez. Sosyal psikolojide yapılan araştırmalar (Muzaffer Şerif, Milgram, Stanford deneyleri) insanların “uyumluluk” davranışlarını ortaya koymaktadır. Dijital çağda da toplumsal bütünleşmeyi sağlamak için değer odaklı bir uygulama kültürünün teşvik edilmesi büyük önem taşır. Bu bağlamda, dinî değerlerin yayılması, bireylerin ortak bir zemin üzerinde buluşmalarını sağlayabilir. Özellikle bazı topluluklar ve ailelerde hafızlık geleneğinin korunması ve sürdürülmesi, bu geleneğin o toplumlarda özel bir takdir görmesi ve kültürel bir mirasa dönüştürülmesinden kaynaklanmaktadır.
Bu tür gelenekler, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplamların da değerlerinin canlı tutulmasına ve bu değerlerin sonraki nesillere aktarılmasına olanak tanır. Değer odaklı ürünlerin sanal düzlemde yaratılması, günümüz dijital çağında oldukça kritik bir adım olarak karşımıza çıkmaktadır. Dijital okuryazarlığın kapsamlı bir şekilde anlaşılmasından sonra, bu değer temelli ürünleri halkın ilgisine sunacak algoritmalar geliştirilmelidir. Böylece bireyler, bu algoritmalar sayesinde değer odaklı içeriklere daha hızlı erişebilecek ve karşıt ürünlerden kaçınma konusunda daha bilinçli seçimler yapabileceklerdir. Sinema, tiyatro, öğretici kısa filmler, müzik klipleri, masallar, kitaplar, çizgi filmler ve geleneksel el sanatları gibi araçlar hem fiziksel dünyada hem de sanal dünyada eşit derecede önem taşıyan içerikler haline getirilmelidir. Bu araçların sanal düzleme aktarılması, “insanlığın gelecek projesi” gibi ideal yaklaşımlar çerçevesinde şekillendirilmiş sanal dünyaların yaratılmasında bir temel oluşturacaktır.
NASA’nın 12 Temmuzda evrenin en derin fotoğraflarını paylaşması, bir başka önemli toplumsal yansıma yaratmıştır. Bu görüntüler, bazı dinî siteler tarafindan tefekkür ve iletişim amacıyla kullanılmış ve üzerine kozmosla ilgili düşünceler eklenerek paylaşıma sunulmuştur. Bu paylaşım, bir tür manevi rehberlik ve akıl hocalığı olarak değerlendirilebilir. Ancak bu kareleri paylaşan NASA’ya rağmen, ABD Başkanı Joe Biden’ın bu buluşu Amerikan halkına açıklarken kullandığı dil, bir diğer boyutu ortaya koymuştur. Biden, Bu keşif, Amerikan halkına, özellikle de çocuklarımıza, kapasitemizin ötesinde hiçbir şey olmadığını hatırlatacak” diyerek, bu bilimsel keşfi materyalist ve kibirli bir üslupla sunmuştur. Böylece yüzyılımızın evrenle ilgili en temel keşiflerinden biri, kutsal olana mesafeli bir anlayışla, maddi dünyaya odaklanan ve insanı evrenden soyutlayan bir dille aktarılmıştır.
Yapay zekâ ve din bilimleri arasındaki bu ilişkinin değişik yönlerini ele aldıktan sonra, yeni teknolojilerin insan hayatı üzerindeki etkilerini daha geniş bir perspektiften değerlendirmek gerekmektedir, Sonraki bölümde, yapay zekânın günümüz dünyasında eğitim, hukuk, finans ve sağlık gibi alanlarda yarattığı devrim niteliğindeki değişimlere odaklanacağız. Bu teknolojinin İslâm bilimleri ve fıkıh alanındaki potansiyel kullanımını da inceleyerek, etik ve toplumsal kabul zorluklarını ele alacağız. Eğitim ve İslam bilimlerinde yapay zekâ uygulamalarımı! kullanılmasına ilişkin tartışmalar, dijitalleşmenin pratik etkilerini ve bunun dinî değerlerin aktarımı sürecindeki rolünü kapsayan sonraki bölümle doğrudan ilişkilidir. Bu uygulamalar aynı zamanda toplumsal etik ve psikolojik destek sistemleri üzerindeki etkileri yönünden de tartışılmaktadır.
2.BÖLÜM
Günümüz dünyasında yapay zekâ, eğitimden hukuka, finansa ve sağlık hizmetlerine kadar birçok alanda devrim niteliğinde değişiklikler yapmaktadır, özellikle eğitim sektöründe, yapay zekâ uygulamaları, öğretim süreçlerini ve öğrenme deneyimlerini kökten değiştirerek bireysel ihtiyaçlara göre uyarlanabilen sürekli eğitim fırsatları sunmaktadır. Diğer yandan, İslâm bilimleri ve fıkıh alanında da yapay zekânın kullanımına yönelik çalışmalar hız kazanmakta ve bu teknolojinin fetva süreçlerinden İslâmî finans danışmanlığına kadar birçok uygulamada nasıl etkili bir şekilde kullanılabileceği tartışılmaktadır. Ancak yapay zekânın sunduğu fırsatların yanı sıra, beraberinde getirdiği etik ve sosyal zorluklar da dikkat çekicidir. Bu bağlamda, yapay zekânın eğitim ve İslâm bilimlerindeki potansiyeli ve bu teknolojinin etik ve toplumsal kabulü için alınması gereken önlemler ele alınmalıdır.
Eğitim ve İslâm Bilimlerinde Yapay Zekâ Uygulamaları ve Etkileri
Eğitimde yapay zekâ, yönetim, öğretim ve öğrenim süreçlerini büyüle ölçüde iyileştirerek verimliliği anırmakta, öğrenci devamlılığını teşvik etmekte ve müfredatın kişiselleştirilmesini destekleyerek eğitim süreçlerini daha etkili hale getirmektedir. (Chen vd., 2020). Eğitimde yapay zekâ (AIEd), 7/24 eğitim imkânı sunarak, içeriği öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına göre uyarlayarak, gerçek zamanlı geri bildirim sağlayarak ve genel olarak eğitim sürecini iyileştirerek, kişiselleştirilmiş öğrenme yollarını geliştirebilme potansiyeline sahiptir (Tapalova-Zhiyenbayeva, 2022).
Yapay zekâ uygulamaları, günümüzün zorluklarına çözüm bulma sürecinde ve modern öğretim yöntemlerinin teşvik edilmesinde eğitim alanında önemli bir rol oynamaktadır. Bu uygulamalar, eğitimin daha etkili ve verimli hale gelmesine katkıda bulunarak, öğretim süreçlerinin gelişmesine olanak tanır (Ahmad vd., 2021). İslâm araştırmalarında yapay zekâ ve modern bilişim teknolojilerinin kullanımı her geçen gün artmaktadır; bu durum, araştırma süreçlerine önemli katkılar sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda eğitim programlarının yeniden yapılandırılmasına da öncülük etmektedir (Rabiei Zadeh, 2023). örneğin bir çalışmada, akıllı bir öğretim sistemi ve yapay zekâ kullanılarak İslâm dini öğrenimi için %96’ya varan uygulama etkinliği ve 0,23’lük hata oranına sahip akıllı bir uygulama programı geliştirilmiştir (Syahrizal vd., 2023).
Kutsal ve Dijital: Yapay Zekâ ve Din Arasındaki ilişki
İslâm’da fetva verme ve metodoloji (usul) süreci, Islâm hukukuna uygun olarak doğru ve isabetli kararların alınmasını sağlayan güvenilir ve sağlam bir mekanizmayı garanti eder (Lahsasna, 2018). Fetvalar, Islâm âlimleri veya fakihler tarafından halkın ortaya koyduğu sorunlara cevap ve çözüm sunmak amacıyla verilir (Pelu, 2020). İslâm âlimleri tarafından verilen fetvalar, kazuistik bir yapıya sahip olmaları nedeniyle hem İslâm hukukunun hem de genel anlamda millî hukukun gelişimine katkıda bulunmaktadır (Setyaningsih, 2022). Fetvalar, Islâm hukuku geleneğinin ve kurulularının şekillenmesinde önemli bir fol oynamış; kendilerine özgü akıl yürütme yöntemleriyle birçok konuda etkili olmuşlardır (Awass, 2023). Ayrıca Islâm âlimleri ve fetva kurumlan tarafından verilen bu fetvalar, İslâmî finans ürünlerinin piyasa performansını etkileyerek sektördeki paydaşlar üzerinde önemli bir etki yaratmaktadır (Fakhrunnas, 2018).
Bununla birlikte, internet üzerinden yayılan fetvalar, otoriteyi dağıtarak ve bilgiyi demokratikleştirerek bireyler ve toplumlar için daha erişilebilir hale gelmekte, böylece gelenek ve moderniteye meydan okumaktadır (Ali, 2016). Yapay zekâ ve modern bilişim teknolojileri, İslâm hukuku ve fıkıh da dâhil olmak üzere İslam bilimlerinde uygulanmaktadır (Rabiei Zadeh, 2023). Yapay zeka ve doğal dil işleme (NLP) tabanlı sohbet robotları, İslâmî bankacılık ve finans müşterilerinin gerçek zamanlı olarak etkileşim kurmasına ve İslâm hukuku ilkelerine dayalı İslâmî finansal tavsiyeler almasına olanak tanımaktadır (Khan-Rabbanı, 2021).
Robo-danışmanlar, İslâmî finansal hizmetlerde tekrarlanan hukuki inceleme süreçlerini kolaylaştırarak, finansal ürünler hakkında zamanında ve güvenilir hukuki görüşler alınmasını sağlayabilir (Saad vd., 2020). Yapay Zekâ, Makine Öğrenmesi ve Derin Öğrenme gibi teknolojiler, Doğal Dil İşleme ile birlikte soru cevaplama ve metin sınıflandırması gibi problemleri çözerek İslâmî fetva süreçlerinin otomatikleştirilmesine katkıda bulunabilir (Munshi vd., 2021). Bu teknolojiler, sosyal medya gibi çeşitli kaynaklardan yararlanarak İslâmî fetva süreçlerini ölçeklenebilir bir şekilde otomatik hale getirmeye de yardımcı olabilir (Munshi vd., 2022).
İslâm âlimleri yapay zekâ konusunda farklı görüşlere sahip olup, özellikle güçlü yapay zekânın geliştirilmesinin etkileri gibi karmaşık konularda net bir tutum sergilemekten kaçınmaktadır. Buna karşın, robotik teknolojiler konusunda daha belirgin bir duruşları vardır (Singer, 2021). Bu durum, İslam dünyasında yapay zeka ve robotik teknolojilerin potansiyel kullanım alanlarına dair tartışmaların ve değerlendirmelerin henüz şekillenmekte olduğunu göstermektedir. Eğitim ve İslam bilimlerinde yapay zekâ uygulamalarına ilişkin tartışmalar, dijitalleşmenin pratik etkilerini ve dinî değerlerin aktarımı sürecindeki rolünü kapsayan sonraki bölümle doğrudan ilişkilidir. Bu uygulamalar aynı zamanda toplumsal etik ve psikolojik destek sistemleri üzerindeki etkileri de içermektedir.
Yapay Zekânın Toplumsal ve Etik Yansımaları ile Psikolojik ve Ruhsal Destek Alanlarındaki Uygulamaları
Yapay zekâ, yirmi yılı aşkın süredir dijital cihazlarda kullanılmasına rağmen, hâlâ yeni ve yıkıcı bir teknoloji olarak algılanmaktadır. Bu durum, etik/ahlaki seçimler ve kurumsal sorumluluk konularında çeşitli soruları gündeme getirmektedir. Yapay zekâ söz konusu olduğunda eski ve yeni arasındaki kavramsal sınırlar bulanıklaşır; çünkü yapay zekâ genellikle potansiyel olarak yeni bir teknoloji olarak tasavvur edilir. Toplumun, yapay zekâyı yararlı ve zararsız bir yardımcı olarak görmesi ve ona güvenmesi gerekir; iyi ya da kötü bir anlam taşımadan. Kasparov-Deep Blue maçları ve Sedol-AlphaGo karşılaşması, yapay zekânın bilgi, yaratıcılık ve sezgiye aykırı düşünme açısından hem bireysel hem de kolektif gelişime olumlu katkıda bulunabileceğini göstermektedir. DeepMind, yeni ürünlerine güven kazandırmak için “güzellik” kavramını kullanarak, yapay zekâyı potansiyel bir Frankenstein canavarı olarak gören eski hayal gücünü, insan ilerlemesi için vazgeçilmez bir ortaklık ve yeni bir birliktelik anlatısına dönüştürmüştür. Oyunlar ve performans sanatlarının birleşimi, insan değerlerini gelişen teknolojilere tanıtmak, yaymak ve sembolik bir şekilde entegre etmek için etkili bir araçtır. Medya ve iletişim alanında çalışan araştırmacıların ve kurumsal anlatıların; yeni akıllı sistemlerin toplumdaki sembolik ve kültürel entegrasyonu nasıl yönlendirdiğini anlamakla sorumlu olduğu belirtilmektedir (Bory, 2019).
Yapay zekânın doğası, özellikleri ve insan zekâsıyla ilişkisi dikkate alındığında, bu teknolojinin düzenlenmesi için uluslararası hukukun temel yasal çerçeve olarak benimsenmesi gerektiği ifade edilmektedir (Robles Carrillo, 2020). Yapay zekâ sistemlerinin geliştirilmesi süreçinde, toplumda güven ve saygı oluşturulması, insan sağlığı, güvenliği ve üretkenliğinin artırılması hedeflenmelidir. Bu bağlamda toplumsal, yasal ve ahlaki değerlerle bütünleşik bir şekilde ve etik prensipler doğrultusunda hareket edilmesi gerekmektedir (Dignum, 2018). Bununla birlikte yapay zekâ yalnızca işlevsellik ve şeffaflık unsurlarını değil; önyargılar, işsizlik, sosyoekonomik eşitsizlikler, ahlaki otomasyon, robot bilinci ve sosyal-psikolojik etkiler gibi bir dizi etik kaygıyı da beraberinde getirmektedir (Green, 2018). Bu noktada yapay zekâya yönelik bir hümanist etik yaklaşımın benimsenmesi büyük önem taşır. Bu yaklaşım, çoğulcu değerleri, prosedürleri ve bireysel/kolektif katılımı merkeze alırken, fiıydacı tercihlerle ilgili endişeleri de dikkate almayı ve insan refchını teşvik etmeyi amaçlamaktadır (Tasioulas, 2022). Ancak yapay zekâya ilişkin bu etik kaygılar ele alınırken, toplumsal normlara ve yerel değer sistemlerine uygun bir çerçeve oluşturulmalıdır. Özellikle Müslüman toplumlarda, yapay zekânın hem etik hem de teknik zorluklarının dikkatlice değerlendirilmesi ve çözümlenmesi gerekmektedir (Ziaee, 2012). Bu bağlamda, yapay zekâ uygulamalarının İslâmî değerlere uygun şekilde geliştirilmesi ve toplumsal normlarla uyumlu hale getirilmesi gereklidir. Doğru bir şekilde yönlendirilen yapay zekâ, eğitim, sağlık, fınansal hizmetler ve hukuki danışmanlık gibi pek çok alanda önemli katkılar sağlayabilir. Ancak, kötüye kullanılma potansiyeli göz ardı edilmemelidir. Özellikle irtidat, radikalleşme ve terörizm gibi hassas konular, kötü niyetli aktörlerin yapay zekâ teknolojisini zararlı amaçlar için manipüle etmesi riskini taşımaktadır (Khoirunisa vd., 2023). Bu risklerin önüne geçilmesi için, teknolojinin etik ve güvenli bir şekilde geliştirilmesi kritik bir öneme sahiptir. Bu doğrultuda, İslâm toplumlarının değerlerini koruyarak yapay zekânın faydalarından yararlanabileceği sağlam ve sürdürülebilir bir yaklaşım geliştirilmelidir.
Bu risklerin önüne geçilmesi, yapay zekânın etik kullanımını teşvik ederken, aynı zamanda teknolojinin bireyler için bir fırsat alanı olarak değerlendirilmesine olanak tanımaktadır. Yapay zekâ teknolojisi, çevrimiçi psikolojik danışmanlık hizmetlerini geliştirerek ruhsal sorunlar yaşayan bireylere destek ve rehberlik sağlayabilir (Liu, 2022). örneğin manevi danışmanlık, hamile kadınlarda duygusal zekâyı etkili bir şekilde artırmakta; depresyon, kaygı ve stresi azaltmaktadır (Khodakaramı vd., 2017). Benzer şekilde, ruhsal danışmanlık, kanser hastası Iranlı kadınlarda ruhsal dayanıklılığı önemli ölçüde artırarak bu tür müdahalelerin geleneksel tedavilere dâhil edilmesi gerektiğine işaret etmiştir (Sajadi vd., 2018). Yapay zeka ve uzman sistemler üzerinden birçok konuda danışmanlık geliştirilebilir (Illovsky, 1994). Serena gibi derin öğrenme tabanlı diyalog sistemleri, geleneksel olarak insanların verdiği danışmanlığa düşük maliyetli ve etkili bir tamamlayıcı olarak hizmet etme potansiyeline sahiptir ve bu sayede danışmanlık hizmetlerine erişimin önündeki engelleri azaltabilir (Brocki vd., 2023). Benzer şekilde danışmanlık eğitimine yapay zekânın entegre edilmesi umut vaat etmekte, ancak şimdilik bulgular bu durumun sorumlu ve etkili bir şekilde sağlanabilmesi için daha fazla katkıya ihtiyaç olduğunu göstermektedir (Maurya-DeDiego, 2023). Burada ilginç bir örnek verilebilir. Meditasyon ve yapay zekâ arasındaki ilişki, her iki alanın da insan deneyimini geliştirme potansiyeline sahip olmasından dolayı dikkat çekicidir. Meditasyon, bilinçli farkındahğı ve zihinsel sakinliği artırarak bireylerin stresle başa çıkmasına ve genel refahını artırmasına yardımcı olur. Yapay zekâ ise meditasyon uygulamalarını kişiselleştirerek ve bireylerin ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş rehberlikler sunarak bu deneyimi daha erişilebilir ve etkili hale getirebilir. Yapay zekâ, meditasyon pratiğini analiz ederek bireylerin ilerlemesini takip edebilir, onlara geri bildirim verebilir ve meditasyon tekniklerini optimize edebilir (Pardo, 2022). Bu bağlamda yapay zekâ destekli uygulamaların, bireylerin manevi sağlığını iyileştirme ve genel yaşam kalitesini artırma imkânı, teknolojinin insan odaklı bir şekilde kullanılmasının önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Etik yansımalar üzerine yapılan değerlendirmeler, son bölümde yapay zekânın dinî deneyimler üzerindeki etkilerinin analizine temel oluşturacak şekilde düzenlenmiştir.
Son Söz
Çalışmanın geneli yapay zekânın bireyler, topluluklar ve dinî kimlikler üzerindeki etkilerini çok yönlü bir şekilde analiz ederek, teknolojinin sorumlu kullanımı için öneriler sunmayı amaçlamaktadır. Sanal gerçeklik (VR) ve yapay zekâ gibi teknolojiler, dinî ve manevi deneyimlerin yaşanma ve ifade edilme biçimlerini de dönüştürmektedir. Bu teknolojiler, ibadetlere katılımı artırarak manevi deneyimlerin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayabilir. Bununla birlikte, teknoloji ile dinin buluşması, manevi pratiklerin özgünlüğünü ve kutsallığını koruma konusunda etik zorluklar yaratabilir. Bu bağlamda, teknolojinin manevi alanları yeniden tanımlama ve genişletme potansiyeli, dikkatli bir denge ve hassasiyet gerektirir. Teknoloji, dinî deneyimleri daha erişilebilir hale getirirken, bu deneyimlerin orijinalliğini ve derinliğini koruma sorumluluğunu da beraberinde taşır (Umbrello, 2023). Örneğin, VR teknolojisi, hac ziyaretlerine yeni bir boyut kazandırarak bu deneyimi daha erişilebilir hale getirse de bunun geleneksel dinî pratiklerle dengelenmesi ve kültürel duyarlılıkların gözetilmesi gerekmektedir (“VR Pilgrimage to Holy Sites from Mecca to the Vatican, Here s How”, 2022). Diğer taraftan yapay zekânın Isa peygamber gibi dinî şahsiyederi temsil ederken yaptığı seçimler, eğitim aldığı veriler ve algoritmaların önyargılarından etkilenebilir. Yapay zekânın dinî ve kültürel duyarlılıklar göz önünde bulundurularak kullanılması ve geliştirilmesi gerekmektedir (McGrath, 2020). Bu durum ise eğitim verilerinin önemini ortaya çıkarmaktadır.
Hıristiyan dünyasında, yapay zekâ teknolojisinin, Katolik Kilisesi ve onun uygulamaları üzerinde önemli bir etkisinin olduğuna inanılmaktadır. Yapay zekâ, özellikle itiraf ve diğer ibadetlerde yeni uygulamaların geliştirilmesine olanak tanımaktadır. Yapay zeka tabanlı sistemler, kilise yetkililerine topluluğun ruhani ihtiyaçlarını daha iyi anlamaları için veri analizleri yapabilir ve bu ihtiyaçlara uygun yanıtlar geliştirebilir. Bununla birlikte, yapay zekânın dinî uygulamalara uyumu, kilisenin ritüelleri ve inançları ile yapay zekânın soğuk ve hesaplamalı doğası arasında bir denge kurma gerekliliğini de ortaya koyar. Aynca yapay zekânın kullanılmasının ahlaki Ve etik yönleri hakkında ciddi tartışmalar yapılmaktadır ki bu durum özellikle kişisel ve mahrem bilgilerin korunması ile ilgilidir.
Yapay zekânın bu alandaki muhtemel avantajları büyük olsa da Katolik Kilisesi’nin bu teknolojiyi nasıl ve ne ölçüde kullanacağı, hem dinî hem de etik bağlamda dikkatli bir değerlendirme gerektirmektedir (Condon, 2023). Diğer taraftan ChatGPT gibi dil modelleri, ilahiyat gibi alanlarda daha iyi bir fikıh anlayışı geliştirmek için çeşidi dijital dinî metinlerle eğitilebilir. Ancak bu dil modelini güncel kaynaklara göre uyarlamak ciddi bir maliyet gerektirir. Yapay zekânın ilahiyat, kilise çalışmaları ve insan doğasına dair teolojik alanlar üzerindeki etkisi üzerine Batı’da yapılan çalışmalar artarak devam etmektedir. Örneğin, GPT’nin 100.000 Hıristiyan vaazıyla eğitilmesi ve belirli konular, tarzlar ve Incil referanslarına dayanan yeni vaazlar oluşturması sağlanmıştır. Daha önce de ifade edildiği gibi ilahiyat ve onun eğitim veri sederi, yapay zekâ teknolojilerinin gelişimini dikkate almalıdır (Graves, 2023). Ülkemizde de sayıca az olsa da özellikle din psikolojisi, felsefe ve din bilimlerinde benzer çalışmalar vardır (Kızılgeçit vd., 2023; Kızılgeçit-Çinici, 2021).
Yapay zekâ ve doğal dil işleme teknikleri, kutsal metinlerin ve ilahiyat alanında var olan dinî metinlerin analiz edilmesi ve belirli temalara uygun alıntıların otomatik olarak seçilmesi için güçlü bir araç haline gelebilir. Dinî eğitim ve ilahiyat araştırmalarında verimliliği artırıp ilgili bilgileri daha erişilebilir kılabilirler. Ayrıca yapay zekânın hem dinî içerikleri daha geniş kitlelere ulaştırma hem de bu içeriklerin anlaşılmasına katkıda bulunma potansiyeline sahip olduğu söylenebilir (Lima vd., 2023). Bununla beraber yapay zekâ dil modelleri, insan benzeri metinler üretebilme yeteneğine sahip olmalarına rağmen aslında teknik olarak ne söylediklerini anlamazlar. ChatGPT gibi modeller, geniş veri kümeleri üzerinde eğitilerek olası kelime ve cümle dizilimlerini tahmin eder. Bu sistemler, dilin kurallarını ve kalıplarını öğrenir, ancak ürettikleri İçeriklerin anlamım veya bağlamını kavrayamazlar. Dil modelleri, yanıt verirken belirli bir bilinç veya anlayışa sahip olmadıkları için etik, doğruluk ve sorumluluk konularında da sınırlamalar taşırlar. Bu nedenle bu modellerin çıktılarının doğruluğunu ve güvenilirliğini değerlendirmek gerektiğinde insan denetimi ve rehberliğinin sağlanması önemlidir. Yapay zekâmn mevcut kapasitesi, anlamlı ve bilinçli bir konuşma yerine, yalnızca metinsel tahminlerde bulunmaktan ibarettir (Glenberg-Cameron, 2023).
Bu bağlamda Kur’ân-ı Kerim’in yapay zekâ ile ilişkisi Müslümanlar için önemli bir tartışma konusu olarak durmaktadır. Kur’ân-ı Kerim, Müslümanlar için vahiydir. Bilgisayar bilimcileri için ise bilgiyi akıllı sistemlerde temsil etme açısından zorluk teşkil eden bir metin ve bir veri yığını olarak anlam taşımaktadır. Yaklaşık 80.000 kelimeden oluşan Kur’ân, sureler ve ayetler halinde düzenlenmiştir. Yüzyıllar boyunca, Müslüman âlimler bu metinden usul, bilgi ve yasa çıkarmaya çalışarak birçok külliyat oluşturmuşlardır. Bilgisayar bilimi ve yapay zekâ ise bu metni yeniden analiz etmek, içeriğindeki bilgiyi bir bilgi temsili ve akıl yürütme çerçevesinde çıkarmak ve otomatik, nesnel çıkarım ve sorgulama yapma fırsatı sunmaktadır. Kur’ân-ı Kerim i anlamak hem Batı’da hem de Müslüman dünyada eğitim, bilgi temsili, akıl yürütme, metinlerden bilgi çıkarma, sistem güvenilirliği ve doğruluğu ile çevrimiçi işbirliği gibi konularda büyük bir zorluk teşkil etmektedir (Atwell vd., 2010). Bu durum bize, yapay zekânın dinî metinlerin analizinde kullanılmasıyla ilgili etik, teknik ve kültürel boyutların dikkatlice değerlendirilmesi gerekliliğini göstermektedir. Dindarlık gibi soyut konuların yeniden anlamlandırılmasında da yapay zekâ tekniklerinin önemine dikkat çekilmektedir (Çinici-Kızılgeçit, 2023; Kızılgeçit-Çinici, 2021; Çinici, 2023).
Silikon Vadisi’ndeki teknopaganlar (pagan ritüellerini gerçekleştirmek için teknolojiden faydalanan kişiler), bilgisayar teknolojisini gizemli ve büyüleyici olarak görmektedirler. Çünkü teknoloji giderek daha karmaşık, soyut ve anlaşılmaz hale gelmektedir. Onlara göre programlama yeteneği, kendilerini teknopagan olarak görmelerinde belirleyici bir rol oynamış ve programcıların “gizemli bilgilerle” uğraştıkları, az kaynakla mucizevi sonuçlar elde edebildikleri inancını pekiştirmiştir. Bu öngörülemezlik, hem büyüleyici hem de korkutucu bir karışım olan awe’ duygusunu artırmıştır. Birçok programcı, basit teknik faaliyetler ile karmaşık “büyüsel” faaliyetler arasında bir ayrım yapmaktadır. İşte bu durum programlamanın aslında büyülü bir etkinlik olarak algılanmasına yol açar (Aupers, 2009).
Bir örnek vermek gerekirse; yapay zekâ, astroloji alanında yeni bir uygulama alanı bulmuş durumdadır. Kundali GPT gibi yapay zekâ tabanlı sohbet botları, geleneksel astroloji yöntemlerini kullanarak kullanıcıların burçlarına ve geleceklerine dair tahminlerde bulunabilmektedir. Bu tür yapay zekâ araçları, kullanıcıların doğum haritalarını analiz ederek kişisel özellikleri, gelecekteki olaylar ve yaşamlarında dikkat etmeleri gereken noktalar hakkında öngörüler sunabilir. Yapay zekâ, astrolojik tahminleri daha hızlı ve erişilebilir bir şekilde yapma imkânı sağlarken, aynı mamanda geleneksel yöntemlerin doğruluğu ve güvenilirliği konusunda bazı tartışmaları da yanında getirmektedir. Bu gelişme, astrolojinin modern teknoloji ile birleşerek nasıl evrildiğini ve daha geniş bir kullanıcı kitlesine nasıl hitap ettiğini göstermektedir (Bhati, 2023)*
Sosyal robotlar, insanlarla etkileşim kurarak eğitim, sağlık ve bakım gibi çeşitli alanlarda yararlı olabilir. Bu robotlar, empati geliştirme ve sosyal bağ kurma yetenekleri sayesinde insanlara olumlu etkilerde bulunabilir. Ancak sosyal robotların kullanımına dair etik ve psikolojik boyutlar da dikkate alınmalıdır. İnsanlar ile robotlar arasındaki İlişkilerde meydana gelebilecek bağımlılık, gizlilik ve güvenlik sorunları konusunda titiz bir değerlendirme yapılması beklenmektedir. Sosyal robotların insan davranışlarını olumlu yönde etkileme potansiyeli bulunsa da bu teknolojilerin sorumlu ve bilinçli bir şekilde kullanımı önem taşımaktadır (Löffler vd., 2021). Diğer taraftan yapay zekâ, insan merkezli, etik, sürdürülebilir ve temel haklara saygılı bir şekilde kullanıldığında insanlık için birçok fayda sunabilir. Avrupa Birliği raporlarına göre Avrupalı devletlerin yapay zekâdan tam anlamıyla yararlanabilmesi için, sanayi ve teknoloji kapasitesini geliştirmesi ve veri konusunda küresel bir merkez haline gelmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Avrupa’nın yapay zekâ yaklaşımı, yeniliği teşvik etmeyi ve etik yapay zekâ uygulamalarını benimsemeyi hedeflemektedir.
Bu bağlamda Avrupa Komisyonu, yapay zekâya yönelik somut bir Avrupa yaklaşımı oluşturmak için üye devletlerle bir istişare süreci başlatmaktadır. Bu süreçte politika önlemleri, beceri geliştirme ve düzenleyici çerçeveler gibi konular ele alınmaktadır (European Commıssion, 2020). Ayrıca yapay zekâ ve insan arasındaki ilişki, insan deneyimini ve dünya ile olan etkileşim biçimlerini yeniden şekillendirme kapasitesine sahiptir. Yapay zekânın karar verme süreçlerinde ve günlük yaşamın çeşitli alanlarında daha fazla yer alması, insanın algılama biçimlerini, davranışlarını ve anlamlandırma süreçlerini etkileyebilmektedir. Yapay zekâ, bilinçli bir varlık olmasa da insan deneyimini ve öznel dünyamızı etkileyen önemli bir unsur haline gelmektedir. Bu durum, teknolojinin insan yaşamındaki rolünü değerlendirirken ahlaki, felsefi ve fenomenolojik boyutların yeniden tartışılması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Kısacası yapay zekâ, insan-teknoloji etkileşiminin bir parçası olarak, yaşamımızın ve bu dünyada anlam oluşturma yöntemlerimizin bir bileşeni olarak düşünülmelidir (Kudina, 2021).
Dijitalleşme süreciyle birlikte, İslam âlimlerinin üstlendiği görevlerin önemi de artmıştır. Yapay zekânın etik ve ahlaki boyutlarının anlaşılması ve toplum yararına kullanılması hususunda teknoloji endüstrisinin bu âlimlerin rehber- ligine başvurabileceği değerlendirilmektedir. İslam âlimleri, yapay zekânın insan yaşamına etkilerini analiz ederken insan onuru, etik sorumluluklar ve hayatın anlamı gibi temel değerlere odaklanmaktadırlar. Bu işbirliği, yapay zekâ teknolojilerinin manevi ve ahlaki boyutlarını dikkate alarak daha dengeli ve insan merkezli çözümler geliştirme çabası olarak tanımlanabilir (McLellan, 2023). Zira dinî anlayışların gözden geçirilmesi veya çağın ihtiyaçlarına göre yeniden yorumlanması her dönemin doğal bir sonucudur. Dinî anlayışın yeniden şekillenmesi, bireysel deneyimler ile toplumsal bağlamların etkileşimiyle oluşur. Dinî yaşamın temelinde bireysel ve manevi tecrübeler yer almakla birlikte, bu tecrübeler çoğunlukla toplumsal ve dilsel bağlamlarda anlam kazanmaktadır. (Disbrey, 1989). Dinî bir hareketin başarıya ulaşması, yeni bir toplumsal pratik oluşturma ve bunu sürdürebilme kabiliyetine bağlıdır. Böylece dinî yenilenme ve geleneği koruma eğilimleri, bireysel deneyimlerin ve toplumsal koşulların birleşimiyle ortaya çıkarak dinin dönüşümünü ve kendini korumasını sağlar.
Internet çağının dine getirdiği etkileşim, önemli bir dönüşümü ifade etmektedir. İnternet, dinî pratiklerin ve toplulukların yapısını değiştiren güçlü bir araç haline gelmiştir, Bu dönüşüm, dinî bilgilere erişim ve bu bilgilerin uygulanma yöntemlerini yeniden şekillendirme fırsatı sunarken, aynı zamanda dinin daha geniş kitlelere ulaşmasına da olanak tanır. Böylece dinî yaşam kısmen di (halleşirken, bireyler ve topluluklar inançlarını modern dünyaya adapte ederek yeni fırsatlar elde etmektedirler. Bu bağlamda dijital platformlar, farklı coğrafyalardan insanların ortak dinî inançlar etrafında bir araya gelmesine imkân sağlayarak sanal cemaatlerin oluşumunu desteklemektedir. Çevrimiçi (sanal) ortamlarda kurulan bu dinî ya da karşı dinî yapılar, fiziksel toplulukların yerini kısmen alarak üyelerine manevi destek ve rehberlik sağlayabilir. Böylelikle sanal dünyada dinî tecrübelerin paylaşılması ve yaşanması süreçleri meydana gelir.
Öte yandan internet irşat ve tebliğ fâaliyetleri için yeni bir alan sunabilir. Dinî gruplar, tarikat veya cemaatler sosyal medya ve web siteleri aracılığıyla inançlarını tanıtabilir ve küresel ölçekte daha geniş bir kitleye ulaşabilirler. Bu durum sadece dinî çeşitliliği artırmakla kalmaz, aynı zamanda farklı inanç gruplan arasındaki etkileşimi de teşvik eder. Ancak internetin sunduğu bu imkanlar sadece dini yayma ile sınırlı değildir. Aynı zamanda din hakkında eleştirel tartışmalara da zemin hazırlar. Forumlar, bloglar ve sosyal medya platformları, inanç ve ibadetler hakkında açık tartışmalar yapılmasına olanak sağlar. Bununla birlikte, çevrimiçi platformlarda artan dinî aktiviteler, mahremiyet ve güvenlik endişelerini de beraberinde getirir. Dijital ortamda dinî kimliklerini ve faaliyetlerini korumak isteyen bireyler, kişisel bilgilerinin güvenliğine dikkat etmeli ve bu bilgileri uygun şekilde yönetmelidir. Böylece dijital dünyada dinî yaşamlarım sürdüren bireyler hem manevi alanda hem de mahremiyet açısından kendilerini güvende hissedebilirler.
Sonuç olarak denilebilir ki;
Yapay zekânın, toplumsal ihtiyaçları dikkate alan etik ve yasal çerçeveler doğrultusunda geliştirilmesi) bu teknolojinin bireylerin yaşam kalitesini artıran bir araç olarak değerlendirilmesine katkı sağlayabilir
Dijitalleşmenin dini uygulamalar ve topluluklar üzerindeki etkisi, dinin modern çağın gereksinimlerine uyum sağlayarak kendini yeniden tanımlamasına olanak tanıyabilir
Teknolojik gelişmeler, manevi deneyimleri daha geniş kitlelere ulaştırarak dinî kimliklerin korunması ve toplulukların güçlenmesine destek verebilir
Yapay zekâ tabanlı çözümler, sağlık, eğitim ve danışmanlık gibi alanlarda yenilikçi yaklaşımlar sunarken, bu teknolojilerin sorumlu ve etik bir şekilde kullanımı, toplumsal güveni artırmanın anahtarı olabilir
İbadet yaparken kullanılan dijitalleşme (Dijital Kuran uygulamaları ve web siteleri, çevrimiçi fetva platformları, sanal hac ve umre deneyimi, online zekât ve sadaka sistemleri, sosyal medyada İslam eğitimi ve tebliği, akıllı teşbih ve dualar için dijital cihazlar, namaz vakitleri ve kıble bulma uygulamaları, dijital İslami eğitim platformları vd.) inançların daha geniş bir mecrada tartışılmasına imkân sağlarken, inanan insanların mahremiyet ve güvenlik kaygılarının çözülmesi önem taşımaktadır.
Teknoloji ile manevi değerlerin dengeli bir şekilde bir araya getirilmesi, dinî deneyimlerin özgünlüğünü korurken aynı zamanda modern dünyanın gereksinimlerini karşılayabilir.
İslâm toplamlarında yapay zekânın -etik, sosyal ve teknik boyutları dikkate alınarak- geliştirilmesi, bu teknolojinin toplumsal faydalarını en üst düzeye çıkarabilir.
Dijital çağda dinî değerlerin korunması, teknolojinin sağladığı fırsatlarla birleşerek, inançların yeni nesillere aktarılmasını destekleyebilir.
Editör:Mehmet Bulgen – Yapay Zeka ve İslam,syf:79-103
KAYNAKÇA
Ahmad, Sayed Fayaz vd. “Artificial InteUigence and Its Role in Education”. Sustainability 13/22 (22 Kasım 2021), 12902. https://doi.org/10.3390/ sul32212902
AU, Shaheen Sardar. Modem Challenges to blamic Law. Cambridge University Press, 1. Basım, 2016. https://doi.org/10.1017/CBO9781139519670
Aslan, Alaattin-Işıklı, Şevki. “Dijitalleşen Değerler ve Yeni Dijital Normlar: Sosyal Medya Vaka Çalışması”. Yapay Zekâ, Transhümanizm, Posthümanizm Ve Din. ed. Muhammed Kızılgeçit. 24-39. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayınları, 2022.
Aupers, Stef. “”The Force is Great” Enchantment And Magic in Silicon Valley”. Masaryk University Journal ofLaw and Technology 3/1 (2009). https://journals. muni.cz/mujlt/article/view/2530
Awass, Ömer. Fatwa and the Making and Renetual oflslamic Law: From the Classical Period to the Present. Cambridge University Press, 1. Basım, 2023. https://doi.org/10.1017/9781009260923
Bory, Paolo. “Deep New: The Shİftİng Narratİves of Artificial Intelligence from Deep Blue to Alphago”. Convergence: The International Journal of Research into New Media Technologies 25/4 (Ağustos 2019), 627-642. https://doi. org/10.1177/1354856519829679
Brocki, Lennart vd. “Deep Learning Mental Health Dialogue System”. 2025 IEEE International Conference on BigData and Smart Computing (BigComp). 395-398. Jeju, Korea, Republic of: IEEE, 2023. https://doi.org/10.1109/ BigComp57234.2023.00097
Can, Seyithan. “Critique of Transhumanisms Concept of Humans from the Perspective of Islamic Thought”. ilahiyat Studies 14/1 (31 Temmuz 2023), 107-131. https://doi.org/10.12730/is.1274636
Chen, Lijia vd. “Artificial Intelligence in Education: A Review”. IEEE Access 8 (2020), 75264-75278. https://doi.org/10.1109/ACCESS.2020.2988510
Condon, Ed. “ConfessionTime, Synodal Ai, and Calling a Shot”. ThePillar. ht- tps://www.pillarcatholic.com/p/confession-time-synodal-ai-and-calling-a-shot
Çinici, Murat. Yapay Zekâ Ve Dindarlık: Din Psikolojisi Çalışmalarına Yöntemsel Bir Yaklaşım. Erzurum: Atatürk Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı, Doktora Tezi, 2023.
Çinici, Murat-Kızılgeçit, Muhammed. “Yapay Zekâ ve Din Psikolojisi”. Diyanet timi Dergi 59/2 (2023), 745-768.
Dağ, Ahmet. Transhümanizm insanın ve Dünyanın Dönüşümü. Ankara: Elis Yayınları, 2018.
Dağ, Ahmet, insansız Dünya Transhümanizm. İstanbul: Ketebe Yayınları, 2022.
Dignum, Virginia. “Ethics in Artificial Intelligence: Introduction to the Special Issue”. Ethics and Information Technology 20/1 (Mart 2018), 1-3. https://doi. org/10.1007/s 10676-018-9450-z
Disbrey, Claire. “George Fox and Some Theories of Innovation in Religi- on”. Religious Studies 25/1 (Mart 1989), 61-74. https://doi.org/10.1017/ S0034412500019727
Dix, Alan vd. TouchlT: Understanding Design in a Physical-Digital World. Ox- ford University PressOxford, 1. Basım, 2022. https://doi.org/10.1093/ oso/9780198718581.001.0001
Dos Santos, Victoria. “The Animistic Way: Contemporary Paganism and the Posthuman”. Poligrafi, 107-127. https://doi.org/10.35469/poligrafi.2021.293
European Commission. White Paper on ArtificialIntelligence: A European Appro- ach to Excellence and Trust. COM(2020) 65 Final. Strasbourg, 2020. https:// commission.europa.eu/publications/white-paper-artificial-intelligence-euro- pean-approach-excellence-and-trust_en#details
Fakhrunnas, Faaza. “Fatwa on the Islamic Law Transaction and Its Role in the Islamic Finance Ecosystem”. Al Tijarah 4/1 (01 Haziran 2018), 42. https:// doi.org/10.2111 l/tijarah.v4i1.2372
Floridi, Luciano. “Establishing the Rules for Building Trustworthy Al”. Nature Machine Intelligence 1/6 (07 Mayıs 2019), 261-262. https://doi.org/10.1038/ s42256-019-0055-y
Gadzhiev, Khanlar A., The Russian Presidential Academy of National Economy and Public Administration. “Global Digital Economy: Trends and Trans- formation of Value-behavioral Patterns”. Ars Administrandi (McKyccmeo ynpa8JieHWi) 14/3 (2022), 482-506. https://doi.org/10.17072/2218-9173- 2022-3-482-506
Glenberg, Arthur-Cameron, Robert Jones. “Why Chatgpt Doesn’t Understand What Its Saying”. Fast Company. https://www.fostcompany.com/90877523/ chatgpt-doesnt-know-what-its-saying
Green, Brian Patrick. “Ethical Reflections on Artificial Intelligence”. Scientia etFidesGIl (09 Ekim 2018), 9. https://doi.org/10.12775/SetF.2018.015
Gökbayrak, Hilal – Işıklı, Şevki. “Dijital Din Teorisi: Dijital Din, Geleneksel Dine Karşı”, Yapay ZekaTranshümanizm ve Din, ed. Muhammed Kızılgeçit vd., 2021.105-145,142.
Holtug, Nils. “Identity, Causality and Social Cohesion”. Journal of Ethnic andMigration Studies 4317 (19 Mayıs 2017), 1084-1100. https://doi.or- g/10.1080/1369183X.2016.1227697
Illovsky, Michael E. Counseling, Artificial Intelligence, and Expert Systems”. Simulation & Gaming 25/1 (Mart 1994), 88-98. https://doi. org/10.1177/1046878194251009.
Kagermann, Henning. “Change Through Digitization—Value Creation in the Age of Industry 4.0”. Management ofPermanent Change. ed. Horst Albach vd. 23-45. Wiesbaden: Springer Fachmedien Wİesbaden, 2015. https://doi. org/10.1007/978-3-658-05014-6_2
Khan, Shahnawaz-Rabbani, Mustafa Raza. “Artificial Intelligence and Nlp -Based Chatbot for Islamic Banking and Finance”: InternationalJournal of Information Retrieval Research 11/3 (Temmuz 2021), 65-77. https://doi.org/10.4018/ IJIRR.2021070105
Khodakarami, Batul vd. “Impact of Gounseling Program on Depression, Anxiety, Stress and Spiritual Intelligence, in Pregnant Women”. Journal of Midwi- fery and Reproductive Health 5/2 (Nisan 2017). https://doi.org/10.22038/ jmrh.2016.7755
Khoirunisa, Ana vd. “İslam in the Midst of Ai (artificial Intelligence) Struggles: Between Opportunities andThreats”. SUHUF35D (30 Mayıs 2023), 45-52. https://doi.org/10.23917/suhuf.v35i1.22365
Kızılgeçit, Muhammed. “Dijital Çağda İrşadın İmkanı”. Diyanet Haber, https:// www.diyanethaber.com.tr/dijital-cagda-irsadin-imkani
Kızılgeçit, Muhammed. “Eşref-1 Mahlûkat Mı Transhuman Mı?” Diyanet Aylık Dergi, https://www.diyanethaber.com.tr/aylik-dergi/esref-i-mahlkat-mi-trans- human-mi-h23321 .html
Kızılgeçit, Muhammed vd. “Yapay Zekâ Sohbet Robotu Chatgpt ile Inanç- înançsızlık, Doğal Afet ve Ölüm Konuları Üzerine Nitel Bir Araştırma: Din ve Maneviyatın Psikolojik Sağlığa Etkileri”. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 9/1 (2023), 137-172. https://doi.org/10.31463/ aicusbed. 1275061
Kızılgeçit, Muhammed-Çinici, Murat. “Din Psikolojisi Çalışmaları Bağlamında Yapay Zekâ Uygulamaları”. Yapay Zekâ Transhümanizm ve Din. ed. Muhammed Kızılgeçit vd. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2021.
Kudina, Olya. “Alexa, Who Am I?’: Voice Assistants and Hermeneutic Lemnis- cate as the Technologically Mediated Sense-Making”. Human Studies 44/2 (Haziran 2021), 233-253. https://doi.org/10.1007/sl0746-021-09572-9
Lahsasna, Ahcene. “Fatwa and Its Shariah Methodology in Islamic Finance”. Journal of Fatwa Management and Research 2/1 (23 Ekim 2018), 133-179. https://doi.org/10.33102/jfatwa.vol2no 1.121
Liu, Lulu. An Research on Online Counseling Platform Based on the Artificial Intelligence Technology . 20222nd International Conference on Bioinformatics andIntelligent Computing. 110-113. Harbin China: ACM, 2022. https://doi. org/10.1145/3523286.3524526
Löffler, Diana vd. “Blessing Robot Blessu2: A Discursive Design Study to Un- derstand the Implications of Social Robots in Religious Contexts”. International Journal ofSocial Rohotics 13/4 (Temmuz 2021), 569-586. https //doi org/10.1007/s 12369-019-005 58-3
Maurya, Rakesh K.-DeDiego, Amanda C. “Artificial Intelligence Integration in Counsellor Education and Supervision: A Roadmap fot Future Directions and Research Inquiries”. Counsellıng and Psychotherapy Research, capr. 12727. https://doi.org/10.1002/capr. 12727
McLellan, Justin. “Ai and the Meaning of Life: Tech Industry Turns to Religious Leaders”. United States Conjerence of Catholic Bishops (2023). https://www. usccb.org/ news/2023/ai-and-meaning-life-tech-industry-turns-religious-le- aders
McLuhan, Marshall. “The medium is the massage.” A Benthm Book (1967).
Miller, Vincent. The Crisis of Presence in Contemporary Culture: Ethics, Privacy and Speech in Mediated Social Life. 1 Oliver s Yard, 55 City Road London ECİY 1SP: SAGE Publications Ltd, 2016. https://doi.org/10.4135/97814739I0287
Munshi, Amr A. vd. “Towards an Automated Islamic Fatwa System: Survey, Dataset and Benchmarks”. International Journal of Computer Science and Mobile Computing 10/4 (30 Nisan 2021), 118-131. https://doi.org/10.47760/ ijcsmc.2021. vl 0i04.017
Munshi, Amr Abdullah vd. “Automated Islamic Jurisprudential Legal Opınions Generation Using Artificial Intelligence . Pertanika Journal of Science and Technology 30/2 (14 Mart 2022), 1135-1156. https://doi.org/10.47836/ pjst.30.2.16
Nadasdy, Paul. “The Politics ofTek: Power and the ‘Integration of Knowledge”. AraicAnthropology^U (1999), 1-18. https://www.jstor.org/stable/40316502
Nagy, Peter-Koles, Bernadett. “The Digital Transformation of Human Identity: Towards a Conceptual Model of Virtual Identity in Virtual Worlds”. Con- vergence: The International Journal of Research into New Media Technologies 20/3 (Ağustos 2014), 276-292. https://doi.org/10.! 177/1354856514531532
Nikitenko, Vitalina. “The Impact of Digitalization on Value Orientations Chan- ges in the Modern Digital Society”. Humanities Studies 2/79 (2019), 80-94. https://doi.org/10.26661 /hst-2019-2-79-06
Öztemel, Ercan. “Yapay Zeka ve Din”. Yapay Zekâ Transhümanizm ve Din. ed. Muhammed Kızılgeçit vd. 17-30. Ankara: DİB Yayınları, 2021.
Pardo, Melissa. “Meditation & Al: Creating a Customized Relaxation Experience”. Appen (bl°g), 2022. https://www.appen.com/blog/meditation-and-artifici- al-intelligence
Pelu, Ibnu Elmi As. “Kedudukan Fatvva Dalam Konstruksi Hukum İslam”, El-Mashlahah 9/2 (01 Ocak 2020). https://doi.org/10.23971/maslahah. V9İ2.1692
Rabiei Zadeh, Ahmad. “Artificial Intelligence and Modern Information Technologies Applications in Islamic Sciences: A Survey”. International Journal on PerceptiveandCognitive ComputingVH (28 Temmuz 2023), 48-61. https:// doi.org/10.31436/ijpcc. v9i2.403
Robles Carrillo, Margarita. “Artificial Intelligence: Fronı Ethics to Law”. Telecom- munications Policy 44/6 (Temmuz 2020), 101937. https:/ / doi.org/10.1016/j. telpol.2020.101937
Saad, Auwal Adam vd. “Robo-Advisory for Islamic Financial Institutions: Shari’ah and Regulatory Issues”. European Journal of Islamic Finance, First Special Issue for EJIF Workshop. https://doi.org/10.13135/2421-2172/3992
Sajadi, Mahbobeh vd. “Effect of Spiritual Counseling on Spiritual Well-Being in Iranian Women with Cancer: A Randomized Clinical Trial”. Comple- mentary Therapies in Clinical Practice 30 (Şubat 2018), 79-84. https://doi. org/10.1016/j.ctcp.2017.12.011
Schönemann, Peter H. “On Artificial Intelligence”. BehavioralandBrain Sciences 8/2 (Temmuz 1985), 241-242. https://doi.org/10.1017/S0140525X0002063X
Setyaningsih. “Fatvva Institutions in Islamic Law”. AwangLongLaw Review 5/1 (30 Kasım 2022), 314-320. https://doi.org/10.56301/awl.v5il.566
Shaw, lan S. “What Is an Intelligent System?” Fuzzy ControloflndustrialSystems. kitap editörü lan S. Shaw, 1-3. Boston, MA: Springer US, 1998. https://doi. org/10.1007/978-l-4757-2813-2_l
Singer, Julia. “Fatwas from Islamweb.Net on Robotics and Artificial Intelligence”. ArtificialIntelligence in the Gulf. ed. Elie Azar-Anthony N. Haddad. 279-301. Singapore: Springer Singapore, 2021. https://doi.org/10.1007/978-981-16- 0771-4_12
Syahrizal, Syahrizal vd. “Discourse on Artificial Intelligence Design Using Its and Sdlc Methods in Building Islamic Religious Education Learning Applications”. Journal ofPragmatics and Discourse Research 3/1 (25 Ocak 2023), 46-28. https://doi.org/10.51817/jpdr.v3i 1.330
Tapalova, Olga-Zhiyenbayeva, Nadezhda. “Artificial Intelligence in Education: Aied for Personalised Learning Pathways”. Electronic Journal ofe-Leaming 20/5 (09 Aralık 2022), 639-653. https://doi.Org/10.34190/ejel.20.5.2597
Tasioulas, John. “Artificial Intelligence, Humanistic Ethics”. Daedalus 151/2 (01 Mayıs 2022), 232-243. https://doi.org/10.1162/daed_a_01912
Taves, Ann vd. “Psychology, Meaning Making, and the Study of Worldviews: Beyond Religion and Non-Religion.” Psychology ofReligion and Spirituality 10/3 (Ağustos 2018), 207-217. https://doi.org/10.1037/rel0000201
Ullman, Shimon. “Using Neuroscience to Develop Artificial Intelligence*. Science 36316426 (15 Şubat 2019), 692-693. https://doi.org/10.1126/science. aau6595
Umbrello, Steven. “The Intersection of Bernard Lonergans Critical Realism, the Common Good, and Artificial Intelligence in Modern Religious Practices”. Religions 14/12 (2023), 1536. https://doi.org/10.3390/rell4121536
Ziaee, Ali Akbar. “A Philosophical Approach to Artificial Intelligence and Isla- mic Values”. HUM Engineering Journal 12/6 (20 Şubat 2012). https://doi. org/10.31436/iiumej.vl 2i6.191
VR Pilgrimage to Holy Sites from Mecca to the Vatican, Here s How”. Gadgets Now. https://gadgetsnow.indiatimes.com/tech-news/vr-pilgrimage-to-holy- sites-from-mecca-to-the-vatican-heres-how/articleshow/93377734.cms
0 Yorumlar