Küresizlik Sorunu
Din, en genel anlamıyla başlangıç (mebde) ile dönüş (mead) arasında (beyne-hümâ) yürünülen yol demektir ve bu yolu kat eden her insan (bu nedenle insana arada-olan denmiştir) bu anlamıyla bir dine/yola sahiptir. Bu yolun müstakim olması ya da olmaması kişinin ihtiyarına bağlıdır (sırat-ı mustakim: istikameti olan yol). Yolu kat eden bir inanan için biricik amaç, yolun Sahib’inin rızasıdır; bunun en temel zemini de beşerî olandan vazgeçmeden insan gibi yaşamaktır. Başka bir söyleyişle yaşamayı sürdürebilmek için zorunlu (zaruriyyat), hayatı sürdürebilmek için gerekli (hevaic) ve medeniyeti sürdürebilmek için estetik (tezyinat) ihtiyaçlar arasında doğru, iyi ve güzel bir orta-yol (adalet) bulmaktır.
Bilinmelidir ki hissiyatta hassasiyet, haysiyeti olan kişiye özgüdür; başka bir deyişle duyu ve duyguda duyarlı olmak ancak makulattan (düşünce) kaynaklanan bir duruşu, bir bakışı, bir yaklaşımı, bir görüşü ve bir yönü bulunan kişi için olanaklıdır. Türkiye’de, okumuşlar nezdindeki Tanrı inancı, mitolojik ve psikolojik seviyede kaldığı, teolojik bir mahiyet kazanmadığı sürece, makulattan kaynaklanan bir haysiyet var-olmayacak; din de ahlakın değil ahlaksızlığın kaynağı olmaya devam edecektir.
İhsan Fazlıoğlu,Kendini Aramak