Kuran’ın Çağırdığı ‘Birlik’ Mesajına Uymalıyız…
Kur’anın çağırdığı birlik ideali artık müslümanların hayat memat meselesi olmuştur.
Ya hep bir araya gelip varolmak için direniriz.
Veya teker teker yok oluruz, yok ediliriz.
Tarihin sûru, bütün gücüyle bunu söylüyor. .
Kulaklarımızın bütün gücüyle bu sûru işitmeye çalışalım.
Kurtlar tarafından parçalanmamak isteyen, akşam karanlığı bastırmadan, henüz ortalık aydınlıkken sürüsüne kanisini duyduğu çağrıya uyarak,Kâbeye Allahın Evi diyoruz. Bunun bir sembol olduğu açık değil midir ? Allah, şüphesiz mekân olarak bir eve muhtaç değildir. Bu bir örnektir. Hepimizin bir araya toplayan hac farzı, müslümanların bir birlik olmasını gerektiriyor. Yoksa Allahın Evine gidip alnını secdeye koyan insanların dışarı çıkar çıkmaz birbirine düşman veya en azından yabancı kesilmeleri, ne haccın ruhuyla, ne bizzat genel olarak müslümanlıkla bağdaşır.
Kabenin bir ruhu vardır. O ruh da bütün inanmış insanların,yani müslümanların ruhlarının kaynaşmasından doğmaktadır. O ruh öldü mü, Allah korusun. Kâbede dört duvardan ibaret bir tas yığını haline gelir.
Camiler de öyledir. Asıl cami, taşla, tuğlayla örülmüş mekân parçası değil, onun ruhunu meydana getiren müslümanlar topluluğu, cemaat dediğimiz inanmışlar topluluğudur.
———–
Birleşmeye inanmayan, gönül vermeyen, çalışıp uğraşmayan müslümanlar, çok zayıf müslümanlardır. Kâbenin, namazın, caminin, imamın gerçek anlamlarından habersiz kişilerdir.
Çağımızda müslümanların ilk işi ise müslümanlığın gerçek anlamından haberli olmaya çalışmaları olmalıdır.
Haberli olmak ve haberdar etmek, ölünceye kadar ödevimiz budur.
Sezai Karakoç,Sura Yazıları (3)