Kur’an’da Tesbih Manası
‘venahnu’ deki vav, vav-ı haliyedir. Nitekim senin “Ben iyiliğe daha layık iken sen falancaya mı iyilik yapıyorsun” demen gibi. “Tesbih”, Allah’ı kötü ve çirkin vasıflardan uzak tutmadır. “Takdis” de böyledir. Bu ifadeler, suda yüzüp uzaklaştığı zaman Suda yüzüp uzaklaştı yerde uzaklaştı “denmesinden alınmiştır.
Bil ki eğer uzaklaştırma ile kötü vasıflardan uzaklaştırma murad edilirse bu tesbihdir,hayırlardan uzaklaştırma murad edilirse bu lanettir.
Biz deriz ki kötü vasıflardan uzaklaştırma, ifadesine, Cenab-ı Hakk’ı zâtı, sıfatları ve fiilleri bakımından kötülüklerden uzaklaştırma dahildir. Zatı bakımından, kötülükten tenzih etmeye gelince bu, Zat-ı İlahi’nin imkana mahal olmamasıdır. Çünkü O’nun zatını kötülükten ve imkandan yani ademden menetmek ve “mümkün olma” vasfını O’ndan nefyetmek “kesretin” yokluğunu gerektirir. Kesretin yokluğu da cisimlik ve arazlık sıfatlarının yokluğunu; O’nun eşi benzeri olmadığını, mutlak vahdetini ve zatı itibarı ile vacib oluşunu ifade eder.
Sıfatları bakımından Allah’ı kötülükten uzaklaştırmaya gelince bu O’nun cehaletten münezzeh olması, her türlü malûmatı çepeçevre kuşatması, güç yetirilecek herşeye kadir oluşu, sıfatlarının her türlü değişikliklerden uzak olması demektir. O’nu fiilleri bakımından kötülükten uzaklaştırmaya gelince bu, O’nun fiillerinin menfaat elde etmek ve zararları gidermek için olması, fiillerinin kamil olmak için başka birşeye muhtaç olmaması, fiillerinin tam olması, her türlü mevcudat ve ma’dumattan müstağni olması ve hertürlü mevcudatı ve ma’dumatı (yoklukları) yok etme ve var etme hususunda hükümran olması demektir.
Ehl-i Tezkir (irşad erbabı) şöyle demişler:
Tesbih, Kur’an’da bazan tenzih, bazan taaccüb manasına gelmektedir.
Tenzih manasına çeşitli şekillerde gelmiştir:
a) “Ben, benzeri ve şeriki olmaktan münezzehim. “O, bir ve kahhâr Allah dır. (Zümer, 4)
b) Gökleri ve yeri idare eden benim. “Göklerin ve yerin Rabbi yücedir; münezzehtir.” (Zuhruf, 82).
c) Bütün alemleri düzenleyen benim. “Alemlerin Rabbi olan Allah noksan sıfatlardan da münezzehtir”(Neml, 8).
d) Ben, zalimlerin söylediklerinden berîyim. “Galebe sahibi Rabbin onların İsnad ettikleri vasıflardan münezzehtir”(Saftat, 180).
e) Ben, herşeyden müstağniyim: “O Allah ganidir”(Yunus, 68)
f) Ben, benim dışımdaki herşeyi, emr ve hâkimiyeti altına alan bir hükümdarım. “Herşeyin melekûtü (mülkiyeti) kudret elinde olan Allah’ı tenzih ederiz “(Yasin, 83).
g) Ben, herşeyi bilenim. “Allah’ı onları isnad ettikleri! vasıflardan tenzih ederim. O, Allah,gaybı bilendir”(Saffat, 159). Ben, hanımı ve çocuğu olmaktan münezzehim. “O Allah’ı tenzih ederim. Onun nerden çocuğu olacak”(Nisa, 18).
ı) Ben, onların isnad ettikleri vasıflardan ve sözlerden münezzehim. “O, Allah’ı müşriklerin dedikleri sözlerden, şirk koştukları ortaklardan ve O’na isnad ettikleri vasıflardan tenzih ederim “(Enam. 100).
Tesbihin taaccüb manasına gelişi de aynı şekildedir:
a) Ben, güçlü hayvanları güçsüz insanların emrine verenim “Bunu bizim emrimize veren Allah ne yücedir “(Zuhruf, 13).
b) Ben, yorgunluktan ve bitkinlikten uzak olduğum halde alemi yaratanım. “O bir işe hükmettiğinde ne yücedir “(Meryem, 35);
c) Ben, en iyi bilenim. Ama öğretmenlerin öğretmesi, irşad edenlerin irşadı ile değil. “Ya Rabbi sen ne yücesin! Senin bize öğrettiğinden başka hiçbir şey bilmiyoruz “{Bakara, 32).
d) Ben, bir saatlik tevbe ile yetmiş senelik günahı giderenim. “O halde güneş doğmadan önce Rabbini hamd ile tesbih et” (Taha, 130).Sonra Allah şöyle der: “Eğer Allah’ın rızasını istiyorsan, tesbihatta bulun. O’nu sabah akşam tesbih edin!” (Ahzab, 42). Belalardan kurtulmayı istiyorsan, tesbih et, çünkü “İlah olarak ancak sen varsın, sen münezzehsin, muhakkak ki ben, zulmedenlerdenen “(Enbiya. 87).
Eğer Allah’ın rızasını istiyorsan, tesbih et! “Gecenin bir kısmında ve gündüzün iki tarafında Rabbini tesbih et! Umulur ki, razı olursun “(Taha, 130). Eğer ateşten kurtulmayı İstersen, tesbih et! “Seni’ noksan sıfatlardan tenzih ederiz, bizi ateşten koru!, “(al-i imran, 191).
Ey kul, devamlı beni tesbih et. Allah’ın şanı ne yücedir. Öyleyse sen tesbih et, sizler tesbih ediniz. Çünkü sen, beni tesbih etmezsen, bunun sana zararı olur. Çünkü beni tesbih edenler var: Arşı taşıyan melekler bunlardandır. “Eğer onlar büyüklenirlerse, bilsinler ki Rabbinin katında olanlar O’nu tesbih etmektedirler” {Fusilet, 38).
Mukarreb melekler de bunlardandır. “Onlar, Ey Rabbimiz seni tesbih ederiz. Sen bizim velimizsin”(Sebe, 41). Diğer melekler de bunlardandır: “Onlar, Ey Rabbimiz seni tesbih ederiz. Bize., yakışmaz”(Furkan, 18).
Peygamberler de bu tesbih edenlerdendir. Nitekim Hz.Yunus (Zü’n-nûn (a.s.):”Senden başka ilah yoktur. Sen ne yücesin”(Enbiya, 87) demiştir. Hz.Musa (a.s.) da “Seni tesbih ederim. Ben sana tevbe ettim “(Araf, 143) demiştir. Sahabe de Allah’ı tesbih edenlerdendir. Nitekim onlar “Ey Rabbimiz seni tesbih ederiz, Öyle ise bizi cehennem azabından koru “(aı-i imran, 191) demişlerdir.
Her şey, haşerat, hayvanlar ve zerreler Allah’ı tesbih eder. “Allah’ı hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur”(İsra, 44) Hatta taş, çamur, kum, dağ, gece, gündüz, karanlık, aydınlık, cennet-cehennem, zaman, mekan, bütün elementler, rükunlar, ruhlar ve cisimler, Cenab-ı Hakk’ın: “Göklerde ve yerde olan herşey Allah’ı tesbih eder”(Haşr, 1) ayetinde belirttiği gibi, O’nu tesbih ederler.
Sonra O şöyle buyurur: “Ey kulum, benim bu eşyaların tesbihine ihtiyacım yok. Bunlar canlı değiller. Dolayısı ile bunların, tesbihin mükâfaatına ihtiyaçları yoktur. Onların tesbihatının mükâfaatı zayi olur. Bu ise bana yakışmaz. “Biz göğü, yeri ve ikisi arasında olanları boşuboşuna yaratmadık”(Sad, 27). Fakat ben, bana hizmet için çalışan kimseye bütün alemi hizmetçi kıldığımı herkes bilsin diye bu varlıkların mükafaatını sana veriyorum.”
Diğer bir incelik şudur: “Beni kulluğumu göstererek yâdet. Çünkü bundan ben değil, sen istifade edeceksin. “Galebe sahibi Rabbinin şanı ne yücedir”(Saffat, 184). Sen beni, tesbih ederek anarsan, ben de seni günahlarından temizlerim. “Öyleyse O (Allah’ı) sabah akşam tesbih ediniz”(Ahzab, 42). Bana borç verin (Benim rızam için borç verin). “Allah’a güzel bir borç verirler”(Hadid. 18).
Eğer ben, sana bire karşılık on misli sevab verecek bir gani (zengin) de olsam bana borç verin. “Kim Allah (rızası için) güzel bir borç verirse, işte O (Allah) bunu kat kat artıracaktır”(Hadid, 11) Her nekadar senin yardımına ihtiyacım yok ise de, sen benim yardımcım ol. “Göklerin ve yerin orduları Allah’a aittir”(Feth, 7).
Keza benim orduya da ihtiyacım yok. “Cenab-ı Allah dilese, onlardan intikam alır”(Muhammed, 4). Fakat sen bana yardım edersen, ben de sana yardım ederim. “Eğer Allah(ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder “(Muhammed,7). Beni zikretmeye devam et. “Allah’ı belli günlerde anınız “(Bakara. 203). Benim, senin zikrine ihtiyacım yok. Çünkü herkes beni zikreder. “Sen onlara “Gökleri ve yeri kim yarattı” diye sorarsan, “Allah” diyecekler”(Lokman, 25).
Ancak eğer sen beni zikredersen (anarsan), ben de seni anarım. “Beni zikrediniz ki ben de sizi zikredeyim “(Bakara, 152), Bana (benim dinime) hizmet et. “Ey insanlar Rabbinize ibadet ediniz “(Bakara, 21). Ben senin hizmetine (ibadetine) muhtaç olduğum için değil… Çünkü ben melikim. “Göklerin ve yerin mülkü Allah’a aittir”(Casiye,27). “Göktekiler ve yerdekiler sadece, Allah’a secde ederler”(Ra’d, 15). Fakat, çok rahat elde etmen için şu sayılı günlerinde benim hizmetime yönel. “Allah” de ve onları bırak “(En’am, 91).
Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 2/255-258