Kıyamet günü, her şeyin Hakk’a arz (sunmak) edileceği gündür. O günde, İnsanî vakfelerini yapmış olanlar, temiz ve faziletli kişiler, kendilerini göstermek isterler.
O kendini gösterme gününde, kötü işler yaparak yüklerini karartmış kişiler, artık kendilerini gidilemeyecekler ve rezil olacaklardır.
Güneş gibi parlak yüzü olmayan ve günahlarla yüklerini karartmış kişiler elbette kendi kirliliklerini göstermemek için gecenin karanlığı ile perdelenmek, gizlenmek isterler.
O günahkârın diken gibi olan vücûdunda bir gül yaprağı bile yoktur. Bu sebeple ilkbaharlar, gül yetiştirmeyen dikenlerle dolu fidana ve onun gizlediği sırlara düşmandır.
Fakat baştan aşağı gül gibi ve süsen çiçeği gibi güzel ve hoş olan kişi için bahar, görür ve gösterir iki göldür.
Mânâsız ve faydasız olan diken, gül bitirmediğinden, gül bahçesinde yan gelip oturmak için güz mevsimini ister.
Güz mevsimini ister ki, o mevsim, gülün gürelliğini örtsün, gizlesin de kendinin çirkinliğini, ayıbını kimseye göstermesin; böylece sen ne bu gülün rengini, güzelliğini görürsün, ne de dikenin çirkinliğini.
Bu yüzdendir ki gür (sonbahar) mevsimi, diken için bahardır, hayattır; çünkü o mevsimde, kara taşla yakut bir görünür.(1)
Ama bahçıvan, gül müdür, diken midir? Bunu güz mevsiminde de bilir ve görür. Onun görüşü cümle âlemin görüşünden üstündür Zâten dünyâ, ondan ibârettir. O, kendinden geçmiş, gerçeğe dalıp gitmiş kişidir. Geri kalanlar, hep ona bağlıdırlar. Gökteki yıldızların hepsi de, Ay’ın cüzüdürler.(2)
Gülsüz dikenler gibi bahardan korkmayan güzel çiçekler, müjde, müjde bahar geliyor, diye sevinirler.
Çiçek, parlak bir zırh gjyinmiş gibi kalıp dökülmedikçe, meyveler varlıklarını nasıl gösterebilirler?
Çiçekler dökülünce, meyveler baş gösterir; beden de kırılınca can baş gösterir. Çiçek şekilden, suretten ibârettir. Meyve de mânâdır. Çiçek bir müjdecidir, meyve ise Allah’ın nimetidir.
Çiçek dökülünce meyve belirir O dökülüp kaybolunca meyve çoğalır.
(1)Bu beyitlerde geçen diken günahkar insanları, küfür ehlini; gül de iyi insanları, iman sahibi kişileri göstermektedir. Günahkarlar öteki âlemdeki bahara nisbetle güz mevsimi olan dünyayı severler. Çünkü hurda günahlarını gizlemeyi başarırlar, ne olduklarını meydana çıkaracak olan Ahiret baharının geldiğini istemezler. (2)Yukarıdaki beyitte geçen bahçıvan, her şeyi görüp anlayan kâmil insanı göstermektedir. Metinde ebleh kelimesi ile gösterilen kişi, kendinden geçmiş, gerçeğe dalmıştır. O serden, kötülüklerden arınmış; hayrı, iyi işleri tabiat edinmiştir. O niçin? neden? gibi akim sormak istediği sorulardan gafildir. O Hakk'ı akıl yolu ile değil, gönül yolu ile bulmuş, saf gönüllü üstün kişidir, işte böyle üstün bir insanın, insan-ı kamilin görüşü diğer insanların görüşünden, anlayışından üstündür.
(Şefik Can,Mevlana Mesnevi Tercümesi,cilt:1-2,syf;185-186)
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…