Kıssadan Hisse
Demek ki, Avrupa’nın Asya’yı hâkimiyeti altına almak temâyülü tek kelimede billurlaşır: Avrupalılaşma. Bu emeli gerçekleştirmek için önce silâha baş vurulur. Asya’nın, daha doğrusu İslâm – Türk’ün mukabil taarruzu haçlı emellerini akâmete uğratınca açık savaşın yerini soğuk savaş alır. Emperyalizmler Asya’ya dostça hulûle çalışırlar. Bunun için her vâsıta meşrû görülür. Yalan, desîse, riyâ… Kapitalizm Osmanlı’yı hiç bir zaman emellerine râm edemez.
Hıristiyan Batı’nın taktiği çağdan çağa değişir: Sosyalizm, Avrupalılaştırmanın son silâhıdır. Mânevî plânda muzaffer olmaya başlayan bir silâh. Batı’nın teslim alamadığı bir tek kale: İslâmiyet. Yani ikbâl devirlerinde Şark’ın zaferini ve üstünlüğünü sağlayan, idbâr devirlerinde büsbütün yok olmasını önleyen mânevî güç. Biz kıt’alar arasında ezelî bir savaş olduğuna inanmıyoruz. Savaş, Avrupalının ruhundadır.
Sınıflar arası savaş, milletler arası savaş, tâbiata karşı savaş. Nizamını bir türlü kuramıyan bu tedirgin ruh, arzı geniş bir salhâneye çevirmiştir ve çevirmektedir. Asya, Avrupalılaşamaz, İslâm hıristiyanlaşamaz. Târih ırmağı yatağını değiştiremez. İnsanlığın fetihlerini, belli bir kıt’anın inhisarında görmek, gafletlerin en büyüğüdür. Biz iki kıt’anın, daha doğrusu kıt’aların cihânşümûl bir teâvün içinde el ele vereceklerine inanmak istiyoruz.
Cemil Meriç, Kırk Ambar, s.273-274.