Kimin İçin Allah Var, O’na Herşey Var
Kim Allah içinse, Allah da onun içindir. Her kim bu âlemle meşgul ve yüzü o âleme dönük ise, onun ruhu, o âlemin ruhâniyetiyle’ doludur. Bu âlemle meşgul ise, bu âlemle doludur. Yani o, şeytan için, şeytan da onun içindir.
Şiir: Onun ruhu, benim ruhum; benim ruhum, onun ruhu. Biz bir bedene inmiş iki ruh gibiyiz
“Allah’ın ipine yapışınız” buyrulduğu gibi, eğer Allah’ya böylece sarılırsan, bu ıstıraplardan, bu hayallerden ve bu hicaplardan kurtulursun. Eğer ölmeden evvel, bunu yapamazsan kesinlikle bil ki bunlardan ebediyen kurtuluş yoktur. Evet çünkü: “Yaşadığınız gibi ölürsünüz ve öldüğünüz gibi haşrolursunuz” buyurulmuştur. Her kim mücâhade ile riyazet potasında aslî cevherini yani cevher-i insanîsini, temizleyip çıkarırsa ve kendi îman nuru gözüyle görürse, bu kimse kendini görmüş ve hakikatini bulmuş sayılabilir. Böyle bir kimse hiç şüphe yok ki Allahını da bulmuştur.
Meselâ, bir sanatkârın güzel bir eserini gören bir insan, sanatkârı, bu gördüğü eserden daha çok bilir ve takdir eder. Bir müderristen yüksek ilimler okumuş bir adam, o müderrisi daha “ebced, hevvezle” meşgul olan çocuktan daha iyi bilir. Vereni, verdiği şey ölçüsünde severler ve bilirler. Bir insan ihsanını gördüğü kimseyi, daha iyi tanır. İnsanda gizli bir cevher vardır; fakat bu, insanın gözünden gizlidir. Bu yönden o, Allah’ın ihsanının, yalnız bu hayvanî bedenden ibaret olduğunu zanneder. Bu ise umumi ve daima beraberdir. Bu kadarla Allah, insanı nasıl tanıyabilir?
Tabiî ancak “kendisinde bulabildiği lütuf ve ihsan ölçüsünde bilebilir. Fakat kendisinde bir hazine gizli bulunan bir kimse, bunu göremediğinden Allahın kendisine nasıl bir lütuf ve ihsanda bulunduğunu nereden bilebilir? İnsan, Allah’ın bir usturlabıdır. Fakat bu usturlaptan anlıyan bir müneccim lâzımdır. Evet, sebzeci ve bakkal dükkânında usturlap bulunabilir, ama bakkal bundan ne anlar? Sebzecinin ne işine yarar? Bundan ancak bir müneccim faydalanabilir. İşte bir usturlap, feleğin hallerini nasıl bir ayna gibi gösteriyorsa: Biz hakikaten Adem oğullarını şereflendirdik (Sûre: 17, Âyet: 72) âyeti gereğince, insanın vücudu da Hakkın bir usturlabıdır.
Allah onu kendisiyle görücü ve bilici yapmıştır. İnsan da bu pis vücut usturlabiyle, benzersiz olan Allah’ın cemâlini ve tecelliyatını her an görür. Bu ayna, Allah’ın cemâlinden bir an boşalmış değildir. Bir insan annesinden doğar doğmaz gözünü bu dünyaya açar. Gece gündüz bu âlemin, yerin, göğün ve bütün yaratıkların durumlarını görür.
Bunun gibi bir veli de gözünü açtığı vakitte daima Allah’ı temaşa eder. Ondan başka bir şey görmez.
Sultan Veled – Maarif