1.
Kanunun Önünde bir görevli durmaktadır, kapı görevlisi. Köyden gelen biri kapıdan içeri girmek isteyince görevli tarafından durdurulur. İçeri girip giremeyeceğini sorduğunda ise bekçi, ”Olabilir ama şimdi değil” diye cevap verir. Kanunun kapısı hep açıktır ama adam izin olmadığı için girememekte, en fazla eğilip kapının yanından içeriye bakabilmektedir. Bu durum karşısında kapıcı, ”Madem bu kadar istiyorsun, olmaz dememe aldırma, bir dene bakalım. Ancak unutma ki ben güçlü bir kapıcıyım ve kapıcıların da yalnızca en küçüğüyüm. Ama her salon başında bir başka kapıcı vardır, bir diğeri de ötekinden güçlüdür. Daha üçüncüsünü görmeye ben bile dayanamam” der. Adam kapıcının heybetli duruşu sebebiyle beklemeye karar verir, nasılsa girerim diye düşünür. Bu durum üzerine kapıcı da ona bir tabure verir ve adam beklemeye başlar. Günler, aylar hatta yıllar geçer ama adamın her içeri girme denemesi başarısızlıkla sonuçlanır. Bu durum karşısında adam kapıcıya hediye verir. Hediyeyi alan kapıcı ise, ”Bunları alıyorum ki bak şu yola da başvuracaktım, unuttum demeyesin diye” der ve yine adamı içeri almaz.
Adam sürekli kapı görevlisini izler, öyle ki bir zaman sonra içerideki diğer kapıları ve onların görevlilerini unutur hale gelir. Bekçinin kürkünün yakasındaki pireleri bile tanır ve onlardan yardım isteyecek duruma düşer ama yıllar da geçtikçe geçer. Sonunda iyice yaşlamr, görme ve işitme duyuları da zayıflar. Kanun kapısından bir ışıltıyı fark ettiğinde ömrünün son demlerindedir. Son gücünü toplayıp yıllardır sormadığı soruyu sormak için kapıcıyı yanına çağırır ve sorar. ”Herkes kanun için uğraşıp didinir. Öyleyse nasıl oldu da, aradan geçen uzun yıllar boyunca benden başka hiç kimse içeri girmek istemedi?” Adamın son nefesini vermek üzere olduğunu anlayan kapıcı soruyu şöyle cevaplar: ”Burada başka hiç kimse giriş izni elde edemezdi, çünkü bu giriş sadece senin için yapılmıştı. Şimdi artık gidiyorum ve onu kilitliyorum.”
2.
Franz Kafka’nın ”Kanun Önünde” öyküsü çok katmanlı okumalara müsait, gerçek üstü öğeler de içeren bir öykü. Eğer derdimiz insansa yani kişinin kendini tanıması ise bu öyküyü çok değişik okumalara tâbi tutabilir ve önümüze bir yol haritası çizebiliriz. Öncelikle kapı metaforuna ışık tutmamız gerektiğini düşünüyorum. Hayat sürekli yeni bir kapıya açılır. Her açılan kapı başka bir kapıyı muştular. Doğum kapısından girdiğimiz hayat en son ölüm kapısıyla bambaşka bir âleme açılır, ebedî bir âleme… Kapılar her zaman arkalarında bir şeyler saklar. Ne zaman bir kapıdan girip arkasındaki şeylere ulaşsak anında gözümüz diğer kapıya ve onun arkasındaki şeye kayar. İnsan yıllarca özlem çektiği şeylere ulaştığında yılların özlemi bir anda biter. Adeta bekleyerek ömrümüzü verdiğimiz o şey gözümüzde küçülür ve değerini kaybeder.
3.
Sizce insanın en büyük kapısı nedir? İsterseniz ben kendi cevabımı söyleyeyim: Kalbi. Evet, evet insanın kendi kalbinin kapısı vardır ve insan kendi kalbinin kapısını yine kendi kapatır kendine. Daha sonra da bu kapının anahtarını ağyarda yani kendi kalbinin dışında arar. Alın size handikap! Zaten insan handikaplarıyla ve arayışlarıyla insan değil mi?
4.
Öykümüzün bir diğer unsuru kapıcı. Zalim, gaddar, rüşvetçi kapıcı. İnsanı bir ömür, kapının önünde tutan ve hedefine ermesine engel kapıcı… Bu kapıcıyı insanın kendi dışında araması insanın aslından yani kendinden kaçışıdır diyebiliriz. İnsan her hatasında nedense başkalarını suçlamak ister ve kendince bahaneler üretir. Halbuki üretilen her bahane ile kendisine yabancılaşır. Dolayısıyla kişinin kapıdan içeri girememesinin nedeni kendine yabancılaşmasıdır. Kapıcımız ise kişinin kendine yabancılaşmasından başkası değildir. Adam bir ömür kapıcıdan yani kendinden içeri girme izni istemekte ve yine kendi tarafından reddedilmektedir. Kendini yargılamayan, kendi hakkında düşünmeyen her insanın kaderi kendi beni tarafından üretilen kapıcı görünümündeki düşmanlar tarafından kapı önünde bir ömür bekletilmektir.
5.
Evet, her kapı kişinin kendi içinde yapacağı yolculuğa açılan bir kapıdır. Kişinin kendi kapılarını tanıması için kendinin farkında olması ise elzemdir. Kişinin kendi yeteneklerinin ve kabiliyetlerinin farkına varmaması kapısını kendi yüzüne kapamasıdır. Çoklukta böyle olur. İnsan dünyayı sadece gördüğünden ibaret ve kendini de sadece bedenden ibaret sanır. İnsan ne de çok aldanır.
6.
Öyküdeki diğer unsurlar ise yani iç kapılar ve iç kapıların bekçileri, salon Vb. ise hâlâ yorumlanmayı bekliyor. Çünkü ilk kapıdan içeri girmedikçe diğer unsurlar hakkında kişi konuşamaz. Unutmamalı ki herkese özel bir kapı vardır.
7.
Siz kendi kapınızı bulabildiniz mi?
Sulhi Ceylan – Özgür ama Tutsak,syf.37,40
0 Yorumlar