Kulun Allah-u Teala’dan Razı Olması

  Hâris el-Muhâsibî’ye mrızâdan sorulduğunda o şöyle cevaplamıştır: “Al­lah’ın hükmünde âdil olduğunu ve hiç bir hükmünde ithâm edilemeyeceği­ni kulun bilmesidir.” “Rızânın kaynağı neredendir?” denildiğinde o: “Allah hakkında hüsn-i zanda bulunmak ve O’nun, hükmünde zulümden beri olduğunu bilmektir.’’ demiştir. Bunu biraz daha açıklaması istendiğinde o şöyle devam etmiştir: “Allah Teâlâ’nın, yarattıklarının hayrına olacağını bildiği şeylerin gerçekleşmesini […]

Daha fazla oku
Hamd ve Şükür

  Hâris el-Muhâsibî’ye şükürden şükürden soruldu: “Nedir şükrün mâhi­yeti? Mânası nedir?” Şöyle cevap verdi Muhâsibî: “Nimetin yalnızca Allah Teâlâ’dan olduğunu bilmendir. Semâvât ve arz ehli mahlûkâta ihsan edil­miş hangi nimet var ise hepsinin başlangıcı Allah a aittir. Bunu böylece bi­lirsin ki Allah Teâlâ’nın hem senin hem başkalarının üzerindeki nimetlerini tanımakla O’na şükreden bir kul olasın.” […]

Daha fazla oku
Sıdk (Doğruluk)

Sıdkın mânasına gelince, bir tâife şöyle demiştir “Sıdk, maksada ulaş­mada gayreti sonuna kadar sarf etmektir.” Diğerleri ise şöyle demişlerdir:   “Sıdk, varılmak istenen maksada ulaşmak için mevcut olan (her şeyi) sarf etmektir.”   “Sıdk, Hakk’ı tanımak ve halktan uzaklaşmaktır.”   “Sıdk, zorluk ve ihtiyaç esnasında bütün gücü itaate sarf etmektir.”   “Sıdk, Allah sözünü, ruh […]

Daha fazla oku
Zühd ve Manaları

Zühd ve hakikati hakkında bazıları şöyle demişlerdir: “Fuzulî (ihtiyaçtan fazla) olanı terk edip umuda Allah’a yönelmektir! Bir kısım kimseler ise şöyle demişlerdir: “Zühd, nefsi arzularından uzaklaştırıp; onu, kendisini gören, var eden (tekvin) ve Yaratan a yöneltmektir.” Zühd, ahiret rahatı için dünya rahatını terk etmektir. Zühd, insanlar arasında şöhret görüntüsünden kalbi soyutlamak ve tama- mini değil, […]

Daha fazla oku
Adalet Hakkında

Adil olmak yasaklardan şiddetle kaçınmak demektir. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” (Hûd Sûresi, 112) âyeti adaletin zirvesi olarak kabul edilmiştir. Adil insan gidişatı düzgün, kendisinden hoşnut olunmuş kimse demektir. Adl, “doğru hüküm vermek” ve “her şeye hakkını vermektir”. Bir şey, başka bir şeye denk olduğunda onun dengidir denilir. Adl, “bir şeyin değeri ve karşılığı” anlamında da […]

Daha fazla oku
İnsanlar ve Kavramlar

Bir metni tercüme etmek, bir bakıma onu yorum-lamaktır. Bunun içindir ki, yapılmış ve yapılacak tercümelerin hiçbiri esas metnin yerini tutmayacaktır. Tabiî yine bu tercümelerden hiçbiri bir diğerine benzemeyecektir. Zira her defasında metinle tercüme arasına giren kimse değişmiştir. Bu kimselerle beraber onlara ait kabiliyetler, kültür arka planlan, metne yönelirkenki problemleri ve nihayet peşin hükümler de değişmiştir. […]

Daha fazla oku
Keramet

Alemde (kerametle) tasarruf etme ve gaybı bilme nevinden olmak üzere muta­savvıflar için hasıl olan hususlar, bizzat değil, bilarazdır, (tesadüfen ve kazaradır, occidental). Bu durum, işin başında kastolunmuş değildir. Çünkü gaybı bilme ve kâinatta tasarrufta bulunma hususu kast olunsa, ona yönelmek, Allah’tan başkasına teveccüh etmek olurdu. Bu ise eşyada tasarrufta bulunmayı ve gayba vakıf olmayı gaye […]

Daha fazla oku
Hakikat-i Muhammedi Hakkında

Hakîkat-i Muhammediyye anlayışının Hıristiyan mistisizminden alındığını iddia etmek ise doğrusu çok zorlama bir yaklaşımdır… Hakikatle bağdaşma­yan bir tutumdur. Çünkü Hıristiyan mistisizmi Hz. Mesih üzerine yoğunlaşır. İslam’da ise tasavvufun etrafında döndüğü merkez ve mihver, Allah Gelle ve A’lâ’ya teveccühtür. Evet Rasûlullâh (s.a.v)’in büyük, şerefli ve kâmil bir makamı vardır ancak 0 (s.a.v),merkez ya da mihver değildir. […]

Daha fazla oku
Cilbab Kavramı ve Tesettürdeki Yeri

İslam öncesi Arap kadınları da kendi geleneklerine göre giyini­yor, başlarını bir biçimde örtüyor ve süsleniyordu. Ama kadının saygınlığını koruyacak, onu kötülüklerden uzak tutacak nitelikte bir tesettür geleneği yok idi. Evdeki kıyafeti veya tek başörtüsü ile sokağa çıktığında bir mü’min kadını diğerlerinden ayırt etmeye yarayacak farklı bir kıyafet de söz konusu değildi.(Nişaburi,Garaibul Kuran ve Reğaibul Furkan,XXI/32) […]

Daha fazla oku
Hamd ile Şükür

Ibnu’l-Esir demiştir ki, “Hamd ile şükür birbirine yakın manalar taşırlar. Ancak hamd, şükürden daha geneldir. Bir insanı zatî sıfatları sebebiyle övdüğünüz gibi iyilikleri sebebiyle de övebilirsiniz. Fakat onun sadece iyiliğine teşekkür edersiniz; iyiliği olmadan ya da güzel nitelikleri sebebiyle ona teşekkür edemezsiniz Çünkü şükür ve teşekkür mutlaka bir karşılıktır.’’(İbn Esir,en-Nihaye fi Garibi’l Hadis ve’l Eser,Beyrut,1,437) […]

Daha fazla oku