Ümmü Seleme şöyle der: “Resûlullâh’ın yanındaydım. Yanında Meymûne de vardı. Derken İbn Ümmü Mektûm çıkageldi. Bu hadise, örtü ile emrolunmamızdan sonra idi. (Onu görünce) Nebî (s.a.v.): ‘Örtünün!’ buyurdu. Biz: ‘Ey Allâh’ın Resûlü! O, âmâ değil mi? Bizi ne görebilir, ne de bilebilir!’ dedik. Bunun üzerine Nebî (s.a.v.): ‘Siz de mi âmâsınız? Siz onu görmüyor musunuz?’ buyurdu.” Bunu Ebû Dâvûd ve Tirmizî rivayet etmiş ve Tirmizî ona “Hasen-sahîh hadîstir.” (Ebû Dâvûd, Libas, 34; Tirmizî, Edeb, 29.)demiştir.
Hz. Âişe şöyle anlatıyor: “Ben, mescidde (savaş oyunları) oynayan Habeşîlere bakarken, Nebî cübbesiyle beni örtüyordu.”(Buhari,İdeyn,2-25)
Bu hadîslerden, kadının erkeğe bakmasının câiz olduğu anlaşılmaktadır. Oysa bunlar şu âyete ayları olmalıdır:
“Mü-min kadınlara da söyle: Gözlerini (harâma bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler…” (Nûr, 31)
Bu durumda, hadîslerden ne kastedilmekte, âyette neye vurgu yapılmaktadır? Sırasıyla, ilgili hadîsleri değerlendirmeye çalışalım.
Yûsuf Karadavî, ilk hadîsi iki açıdan tenkîd eder. Biri, hadîsin zayıf olmasıdır. Hadîsin senedinde Ümmü Seleme’nin mevlası Nebhan vardır ki kendisi meçhul olup, onu İbn Hıbbân’dan başkası sika görmemiştir. Bunun içindir ki Zehebî onu el-Muğnfdc zayıf râviler arasında zikretmiştir. Diğer nokta ise, kadının yabancı erkeklere bakmasının câiz olduğuna delâlet eden Sahîhayn’dan gelen bazı haberlerle çelişmesidir. Mesela, yukarıda kaydedilen Hz. Âişe rivâyeti böyledir. Yine Müslim’de, Fâtıma bt. Kays’tan rivâyet edilen şu hadîs de bunu desteklemektedir: “Kocası onu üç talakla boşadığında, Nebî ona buyurdular ki: ‘(Git) İbn Ümmü Mektûm’un evinde iddet bekle! Çünkü o, âmâ bir adamdır. Olur ki elbiseni çıkarırsın ve o, seni göremez.” Daha önce Ümmü Şerîk’in evinde iddet beklemesini işaret etmiş, sonra da şöyle buyurmuştur: “O, ashâbımın yanına girip çıktığı bir kadındır. Sen, İbn Ümmü Mektûm’un evinde iddet bekle…” (Müslim, Talak, 36) Netice olarak, bu sahîh hadîsler varken, zayıflığı sebebiyle Ümmü Seleme hadîsine itibar edilemez.
Bu hadîslere baktığımız zaman, meselenin yabancı bir kadının erkeğe bakmasının câiz olup olmadığında düğümlendiği görülür. Karadavî gibi şârihler de konuyu bu açıdan ele almıştır. Mesela, Nevevî, Fâtıma hadîsiyle ilgili olarak, yabancı kadının erkeğe bakmasının câiz olduğu çıkarımlarını tenkîd eder. Ona göre, hem âyet hem de Ümmü Seleme hadîsinin de te’yid ettiği gibi, yabancı bir kadının erkeğe bakması harâmdır. Fâtıma hadîsinde ise erkeğe bakmaya herhangi bir izin yoktur. Bilakis Fâtıma, İbn Ümmü Mektûm’un yanında başkalarına bakmaktan emindir. (,el-Minhâc, X, 336) Zira Fâtıma, iddet beklemektedir. Bu süre zarfında gözlerden ırak olmalıdır. Ümmü Şerik’in evine sahâbe girip çıktığı için “bakma” veya “bakılma”dan korunmak oldukça zordur. •
Buraya kadar, mesele anlaşılmaktadır. Ancak, eğer Fâtıma, İbn Ümmü Mektûm’un evinde iddet bekleyecekse ve İbn Ümmü Mektûm da ona yabancı ise, Ümmü Seleme hadîsiyle bunu bağdaştırmak nasıl mümkün olabilir? Ümmü Seleme hadîsinde Hz. Peygamber’in hanımları, bir erkeği görmekten menediliyor. Fâtıma hadîsinde aynı erkek görülmüyor mu? Burada mesele kadının “bakması” üzerine odaklanmaktadır.
da hanımlarına erkeğin avretine bakmayı yasaklamıştır. Normal olarak gözüken yerlerine bakmakta bir mahzur yoktur. Aynı şey Fâtıma için de geçerlidir. Ibn Ummü Mektûm’un evine gönderildiğine göre onun avreti dışında normal olarak görülen yerlerinde bakmakta bir mahzur yoktur. Bu yorum, bize göre hiç de uygun değildir. Mesele burada avrete indirgenmektedir. Böyle bir şey düşünülemez. Burada da dikkat edilirse, meseleye “bakma” üzerinden yaklaşılmıştır. Şayet rivâyetlere, “bakma” açısından bakarsak bu sorunlar kaçınılmazdır. Elbette normal şartlar altında erkek veya kadının birbirlerine şehvetle bakmaları harâmdır. Bunun yanında hayatın da birtakım gerçekleri vardır. Kadın ve erkek aynı toplumda yaşamaktadır ve bu kaçınılmazdır. Bu yönüyle mesele biraz da sosyolojiktir. Olayı şöyle ele alalım:
Fâtıma b. Kays, ilk muhacirlerdendir. Ebû Amr b. As ile evliydi. Ebû Amr onu boşayınca iddet beklemesi için ona kalacağı bir yer bulunması gerekiyordu. Kocasının evinde kalamazdı. Mekkeliydi. Medine’de akrabası da yoktu. Ümmü Şerik’in evi müsaitti, ancak oraya girip çıkan insan çoktu. Yeni boşanan bir kadın için insanlar tarafından görülmek çok da uygun değildi. Uygun bir yer de yoktu. Akla Ibn Ummü Mektûm’un evi geldi. Yabancı bir erkeğin evi olmazdı, ancak bir zaruret vardı. Buna en uygunu Ibn Ummü Mektûm’un evi idi. Kadının bazı ihtiyaçları vardı. Amâ bir sahâbînin yanında bu ihtiyaçları gidermek mümkün olabilirdi.Hz. Peygamber’in hanımlarına yönelik tavsiyesine gelince, burada Kesele aslında onların Ibn Ummü Mektûm’u görmesi değildir. Belki piz onu görmüyor musunuz?” denilerek zahiren bu, dile getirildi. Fakat maksat, tesettüre vurguydu. Hicâb âyeti yeni nâzil olmuştu. Hem f kalpler hem de bedenler tesettüre iyice alıştırılmalıydı. Peygamber’in hanımlarına “örtünün!” denilerek aslında hem onlara hem de ümmetin kadınlarına nasıl olursa olsun yabancı bir erkeğin yanında tesettürlü olunması gerektiği vurgulanmış oldu. Yabancı bir erkeğe veya kadına dikkatlice bakmak, onu süzmek elbette doğru değildi. Ama burada söz konusu olan Ibn Ummü Mektûm’a “bakılması” değildi. Zira normal şartlar altında bir erkekle konuşulması ve bu arada ona bakılması harâm değildi. Harâm olan, kalplerdeki fitne ateşiyle “bakmak”tı. Orada bu durum mevzu bahis değildi. Ama tesettür konusunda hiçbir gevşeklik gösteriimemeliydi. Âmâ da olsa bir erkeğe karşı taviz verilmemeliydi. Hz. Peygamberin hanımları da olsa tesettüre tam riayet edil- I jneliydi. İşte, Allah Resûlü’nün vurguladığı, bu husustu.
Bu yorumumuzu destekleyen bir açıklamayı Kurtubî yapmıştır. Kurtubî, önce hadîsin râvîsi Nebhânİa ilgili çekincesini ortaya koy-muş, ardından hadîsi sahîh kabul edilmesi halinde yorumlamaya çalışmıştır. Karadavî de onun bu yorumunu nakletmiştir. Karadavî, böyle bir yorumun zorunlu olmasa da bir an zayıf rivâyetin sahîh kabul edilmesi halinde câiz olduğunu belirtmiştir. Kısa ifadesiyle Kurtubî şöyle der: “Sahîh olduğu takdirde Nebhân hadîsindeki bu durum, Nebî’nin hanımların örtüsünde titiz olduğu gibi, onların mahremliğinde de haris olmasından (tağlîz) kaynaklanmaktadır.”
Hz. Âişe hadîsine gelince; buradan, kadının erkeğe, bir ihtiyaç bulunduğunda veya şehvet söz konusu olmadığında bakabileceği anlaşılmaktadır. Nevevî’nin ifadesiyle; bedenine bakmaksızın erkeklerin oyunlarını seyretmek câizdir. Kadının yabancı erkeğin yüzüne bakmasına gelince; şehvetli olursa, ittifakla harâmdır. Şehvetsiz ve avret olmayan yerine bakmak câizdir.
Bu durumda, bakmakla ilgili âyetteki yasağın da şehvetli bakmaya hamledilmesi gerekir. Âyette kastedilen şehvetli ve avret yerine bakmaktır. Böyle bir bakış olmazsa insanların bir ihtiyaçtan dolayı bakması mübah olur. Bu şekilde, âyetin genel hükmü tahsîs edilmiş olur. Ayrıca, âyette “min ebsarihinne” ifadesinin buna imkân verdiği de belirtilmektedir. Zira “min” teb’iz içindir. Bakışların bazısını ifade eder, tümümünü değil. Buradan, şehvetli bakmanın harâm olduğu ortaya çıkar. Bununla birlikte, erkek ve kadının birbirine bakma meselesinin hassasiyet gerektirdiği açıktır. Şüphesiz, zorunlu hallerde ister istemez birbirine bakmak söz konusu olabilir. Ama bu cevazdan yola çıkarak her türlü bakışın kapısını aralamak için nefse yol bulmamak gerekmektedir.
Yavuz Köktaş,Kurana Aykırı Görülen Hadisler
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…