Abidler, çeşitli halvetlerle Allah (c.c)’a yaklaşmaya çalışmışlardır. Fakat Resulullah (a.s)’ın hicretten sonra her yıl devam ettiği sünnet olan halvet, genelde Ramazan’ın son gününe denk getirdiği senelik itikafıdır. Bu münasebetle Müslümanlar eskiden beri senelik halvetlerini bu günlere denk getirirler.
İtikaf aslen sünnettir. Fakat bir kimse Ramazan’ın son on günü itikafa girmeye niyet eder de bu günlerde itikafa girerse, İmam Ebu Yusufun görüşünü benimseyen Kemal İbni Hüman’a göre kalan günleri itikatla geçirmesi, o kimsenin üzerine vacip olur. Niyet edip başladıktan sonra itikafın gereklerini yerine getirmezse, on günü birden kaza etmesi gerekir. İtikafa başlayıp sonunu getirmezse, kalan günleri kaza eder. Fakat İmam Ebu Ha-nife ve İmam Muhammed’e göre sadece itikafı fasit olan günleri kaza etmesi gerekir.
Aynı şekilde bir kimse bir ya da bir kaç gün itikafa niyet edip itikafa girerse, niyet ettiği kadar itikafta kalması ve bu süre zarfında oruç tutması gerekir.
Bu fetva, İmam Ebu Yusufun görüşüdür.
Fakat bir kimse nefsini hapsetme arzusunda değilse, camide kaldığı sürece itikafa niyet etmesi kafidir. Bu taktirde o kimsenin camide bir süre kalması, vacibi üzerinden düşürür. Fakat Ramazan’ın son on günü ya da herhangi bir zaman itikafa niyet ederse, fıkıhçıların ortak görüşüyle bu niyetini yerine getirmesi ve beraberinde oruç tutması gerekir.
Bir Müslüman camiye girdiği zaman itikafa niyet etmesi ve kaldığı süre zarfında zikirle, ilimle ve Kur’an-ı Kerim tilavetiyle meşgul olması müste-habdır.
Ramazan’ın son on gününde itikafa girmeye niyet eden bir kimsenin kendine bir program yapması ve bu program içerisinde her çeşit zikre, ilme, Kur’an-ı Kerim tilavetine ve vaz-u nasihatlere ayrı ayrı vakit ayırması, iti-kafını daha da güzelleştirir. Ramazan’ın son on gününde itikafa niyet eden kimse normalde teravih namazına iştirak eder, teheccud namazını kılar, bilhassa Kadir Gecesi olma ihtimali bulunan gecelere ayrıca önem verir ve bol bol dua eder.
Ramazan’ın hakkını dosdoğru eda eden bir kimse itikaftan çıkarken günahlardan sıyrılmış ve kalbi tertemiz olmuş bir halde çıkar.
İtikaf; sözlükte kalmak ve bir şeye bağlanmak anlamındadır. Şer’i manası ise Hanefilere göre cema’atle namaz kılınan bir camide oruçla birlikte itikaf niyetiyle kalmaktır. “Kalmak,” itikafın bir rüknüdür. Çünkü itikafın yüklemi, kalmak olduğundan, varlığı da onun varlığına bağlıdır.
Adak olan itikafda oruç tutmak ve niyet, onun şartlarındandır.
Erkeğin itikafı cema’atle namaz kılınan camilerde, kadının itikafı da evinin mescidinde sahihtir. Kadının camide itikafa girmesi mekruh olmakla birlikte evinde de sadece namaz kıldığı odasında itikafa girebilir. Başka yerde itikafı sahih olmaz.
Şafiilerin tanımı şu şekildedir:
“İtikaf; belli bir şahsm niyetle birlikte mescidte kalmasıdır. İtikafın meşru küınmasındaki hikmet, Allah Teala’yı mürakebe etmek suretiyle kalbi temizlemek ve boş vakitlerde O’na yönelip sırf O’nun rızası için dünya meşgalelerinden ve dünyevi işlerden soyutlanmaktır. O, halde itikaf ihlas ve samimiyetle sadece Allah rızası göz önüne alınarak yerine getirilir. Böyle olduğu zaman, Allah (c.c) katında amellerin en güzelleri ve O’na en sevimli olanları arasında yer alır. İtikafın en faziletli olanı Ramazan’m son on gününde olanıdır. Fakat diğer zamanlarda itikafa girmek de müstahabdır.”
Hanefilere göre nafile itikafın en azı, niyetle beraber az bir müddet beklemektir. Yani nafile itikafın zamanında belli bir sınır yoktur. Önemli olan sadece kalmaktır. Hatta fetva olarak kabul edilen görüşe göre yürürken itikafa niyetlenmiş olsa dahi aynıdır.
Malikilere göre itikafın en azı; bir gün, bir gecedir. Oruçsuz olan kimsenin itikafı da sahih değildir.
Şafii mezhebinin sahih olan görüşüne göre itikafda rukudan sonraki tadil-i erkandan fazla olacak şekilde ibadet denilebilecek bir müddet kalmak şarttır.
Hanbelilere göre itikafın en azı “itikafa girdi, kaldı,” denilebilecek kadar bir zaman beklemektir. Bir an dahi olsa yine de geçerli olur.
Netice itibariyle ulemanın çoğunluğuna göre az bir müddet kalmak itikaf için yeterlidir.
Malikiler itikafın en azı için bir gün bir gece kalmayı şart koşuyorlar. Cuma namazına çıkma ihtiyacı hissetmemek için en iyisi merkezi camilerde itikafa girmektir. Bir kimse üç meşhur mescidin dışında herhangi bir camide itikaf yapmayı ya da namaz kılmayı nezrederse, bu adağım o caminin dışında herhangi bir camide de yerine getirebilir. Fakat bu üç mescidden; Mescid-i Haram’dan, Mescid-i Nebevi’den ve Mescid-i Aksa’dan birini belirttiyse, bu mescidlerde yapılan ibadetler, diğerlerine nisbetle daha faziletli olduğu için diğer camiler yeterli olmaz. Bu kimse adağını yerine getirmek için bu üç mes-cidten birine hareket eder. Bu üç mescidin en faziletlisi sırasıyla Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa’dır.
Maliki mezhebine göre bütün mescidler itikaf yerleridir. Şafiiler şöyle demişlerdir:
“İtikafa giren kimse özürsüz dışarı çıkamaz. Cami dışında da olsa ezan-okumak amacıyla minareye çıkabilir. Yemek yemek için evine gidebilir, itikafı batıl olmaz. Şayet nafile itikafta ise cenaze namazı kılmak ve hasta ziyaret etmek için camiden ayrılabilir. Fakat farz itikafta ise bu iki durumda da çıkamaz. Çıkarsa itikafı bozulur. Camide değil de mescidde itikafa girmişse, cuma namazına gitmek için kendisinden başka şahit yoksa kul hakkı olması hasebiyle itikaftan daha önemli olmasına binaen şahitlik etmek için çıkabilir. Bu iki durumda tercih edilen görüşe göre zarurete binaen itikaf bozulmaz. Evinde itikafta olan kadm boşandığı zaman iddet beklemek için çıkabilir. Yine zarurete binaen itikafı batıl olmaz. İshal ve selisil bevl gibi camiyi pisletme ihtimali olan hastaların peşpeşe bir kaç gün dahi olsa çıkmalarında bir sakınca yoktur. Çünkü bu tür mazaretler mezhep içerisinde meşhur ve sahih kabul edilen görüşe göre tuvalet ihtiyacı gibidir.
Bir kimse baygınlık geçirir de dışarı çıkarılırsa itikafı bozulmaz. Çünkü burada kendi ihtikarı söz konusu değildir. Kadm aybaşı olursa mescidden ayrılır. Çünkü bu taktirde mescid’de durma imkanı yoktur. Aşbaşı günleri itikaf günlerini aşar da temizlenme imkanı bulunmazsa itikafı bozulmaz. Temizlendiği zaman kaldığı yerden itikaf ma devam eder. Bir kimse zalimden korkar da çıkıp saklanırsa, itikafı bozulmaz. İtikafda olan kimse normalde giymesi caiz olan her çeşit elbise giyebilir.
Said Havva – İbadetler Ansiklopedisi,9.cild
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…