İslâm’a göre kadının aklının eksik olduğu şeklindeki iddia da manipülatif söylemlerden biridir. Bu manipülasyonun hareket noktası olan rivayet ise şöyledir: Ebû Said el-Hud- rî şöyle anlatır: Ramazan veya kurban bayramıydı. Resulüllah bayram namazlarını eda ettiğimiz mahalle geldi ve orada kadınlar da bulunuyordu. Kadınların yanından geçti ve şöyle buyurdu: “Ey hanımlar topluluğu, sadaka veriniz zira Cehennem ehlinin çoğunluğu sizler olarak gösterildi.” Bunun üzerine kadınlar, “Ne sebebiyle böyledir Yâ Resûlellah?” diye sorunca Hz. Peygamber, “Çok lanet ediyorsunuz ve kocalarınıza nankörlük ediyorsunuz. Aklı başında ve dinine sahip bir kimsenin aklını çelen sizden biriniz kadar aklı ve dini eksik kimse görmedim” buyurmuştur. Bu cevap üzerine kadınlar tekrar: “Dinimizin ve aklımızın noksanlığı nedir?” diye sorunca Peygamber : “Kadının şehadeti erkeğin şehadetinin yarısı değil midir?” buyurmuş, kadınlar da “evet” diye cevap verince “İşte bu onun aklının noksanlığındandır” buyurmuştur. “Hayız oluğunda değil midir ki namaz kılmaz ve oruç tutmaz?” sorusuna “evet” diye cevap verilince “İşte bu da dininin noksanlığındandır.” buyurmuştun276
Rivayette geçen «aklın noksanlığı” ifadesi kimi zaman cehaletten, çoğu zaman da kasıtlı olarak “aklı kıt olmak” manasındaymış gibi arz edilmektedir. Bu bağlamda biz de konuyu olabildiğince özet şekilde ele alarak öncelikle rivayette yer alan akıl eksikliğinin iddia edildiği şekilde “aklı kıt olmak” manasına gelmediğini gösteren birkaç nokta üzerinde duralım:
a.Öncelikle, iddia edildiği gibi hadiste bahsedilen şey, kadının “geri zekâlı olması” manasında olsaydı fıkhî hükümlerde ve bahusus muamelât meselelerinde kadının tasarruflarının geçerli olmaması gerekirdi. Aynı şekilde sosyal hayatı ilgilendiren diğer hükümlerde de erkekle kadın arasında çok bariz farklar olması gerekirdi. Oysa görüyoruz ki, şahitlik meselesi gibi birkaç konu dışında277 tıpkı erkek gibi kadın da dilediği şekilde tasarruf yapabilmektedir. Örneğin, zihinsel yetileri yerinde olmayan kişilerin, zekâ özürlü olanların, mallarını telef etme ihtimali olduğundan dolayı sahip olduğu mülk hususunda dilediği şekilde tasarruf yapmasının engelleneceği fıkıh kitaplarımızda mevcuttur. Şayet kadının aklının eksikliği “sefâhet” manasında olsaydı, o da bu hükme direkt olarak dahil olurdu. Oysa fıkhî eserlerimizin hiçbirinde böyle bir hükmün olmaması ve tarih boyu kadınm tasarruflarıyla ilgili böyle bir hükümden bahsedilmemiş olması, iddia edilen manada İslâm’ın kadını aklı kıt olarak görmediğinin bariz bir ispatıdır.
b.Dikkat edilirse rivayette Hz. Peygamber ’e oradaki bazı kadınlar akıl noksanlığından neyi kastettiğini sormuşlar ve kendisi de “kadının şâhitliğinin erkeğin şâhit- liğine nispetle yarım olması” olduğunu beyan etmiştir. Bu nokta mühimdir; zira ifadenin sahibi, sözüyle neyi kastettiğini de dile getirmiştir. Buna göre kadının aklının eksik olmasıyla maksat, şahitlik gibi sosyal olaylarda aktif bir rol üstlenmemesi ve duygusal tarafı baskın olduğu için daha çok objektiflik gerektiren meselelerde erkek gibi bir misyona sahip olamamasıdır. Diğer bir tabirle, duyguyla akıl dengesi arasında yaratılan insanoğlunun bir cinsi olan kadının duygu tarafı akıl tarafına nispetle bir hayli öndedir. Bu sebeple de çoğunlukla hadiselere mantıksal tarafından değil de duygusal tarafından yaklaşması söz konusu olmaktadır. Rivayette bu durum, şahitlik meselesi örnek gösterilerek kadının aklının eksik olması tabiriyle dile getirilmiştir.
c.“Kadının aklının eksikliği, doğuştan ve yaratılıştan gelen akıl gücünün noksanlığı olarak anlaşılmamalıdır, öz, cevher ve asıl itibariyle kadın da aynı akla sahiptir. İnsanı davranış yapmaya iten güç’ şeklinde tarif edilen ‘amelî akıl’ ise kadında farklılık gösterebilmektedir. Genel manada aklı ‘temyiz gücü, düşünme, anlama, ve algılama fonksiyonu bulunan ve insanın davranışına yön veren ruhi bir güç ve bilgi kaynağı’ olarak tarif etmek mümkündür. Doğruyu yanlıştan ayırt etme gücü, aklın en önemli fonksiyonudur. Ebedi ahiret hayatı karşısında, geçici dünya zineti, eşya temayülü ve arzusu genellikle kadmda baskındır. “Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle:Eğer siz dünya hayatını ve zinetini (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim. Ama eğer Allah’ı, Resulünü ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükafat hazırlamıştır”278 ayetleri, insanlar için bu konuda ibret verici işaretlerdir. Ayrıca, dünyanın dayanılmaz cazibesi karşısında, yapı itibariyle erkeğe nisbetle zayıf olan kadın, ciddi olarak düşünmeden, his ve heyecanla hareket ederek karar verebilmekte, çabuk aldanabilmekte ve aldatabilmektedir. Sosyal şartların, fizyolojik ve psikolojik faktörlerin, aklın, güç ve fonksiyonunu etkilediği ilim ve tecrübe ile sabittir. Tıp uzmanlarının da ifade ettiği gibi, kadınlarda adet öncesinde ve adet süresi içinde yaşanan gerilim sendromu; asabiyet, çabuk yorulma, titreme, stres ve depresyon, onların bu fevri ve duygusal davranışlarında büyük rol oynar. Ayrıca evham ile vesvese, erkekten çok kadına musallat olur?”279
d.Birçok kadının birçok erkekten zeki olduğu bilinen bir gerçektir. Manipüle edilmeye çalışılan rivayette erkeğin mutlak anlamda kadından daha zeki olduğu iddia edilmemektedir. Aksine hayatın daha çok dışa bakan aktif yüzünde, erkeğin meselelere daha soğukkanlı yaklaştığı vurgulanmaktadır. Kadının yapısında bulunan duygusallık ise onu daha kolay fevri kararlar verebilmeye, istediği bir iş olmadığında sanki daha önce kendisine hiçbir iyilik yapılmamış gibi düşünüp nankör davranabilmeye ve olaylar karşısında hemen beddua ve lanete başvurmaya itebildiğine vurgu yapılmaktadır. Tüm bunlar “aklın eksikliği” ifadesiyle dile getirilmiş olmaktadır. Buradaki akılla murat da daha çok duygunun karşılığı olan “ma- kuliyet” olsa gerektir.
Belli başlıklar altında kısaca izah etmeye çalıştığımız üzere, kadının aklının eksik oluşu meselesi İslâm’a karşı olan kesimin saptırıp uyarlamaya çalıştığı manaya gelmemektedir. Bu gibi rivayetler üzerinden İslâm’ın kadını aklı kıt varlık olarak gördüğü iddiasını ortaya atmak hem ilgili rivayetlerin muhtevasıyla hem de tarih boyu Müslüman hanım şahsiyetlerin üstlendiği rollerle asla bağdaşmamaktadır.
Ömer Faruk Korkmaz – Sorun Kalmasın 2,syf:233-237
——————————–
276.Buhari, Sahih, 298; Müslim, Sahih,
277.Kadının şahitliğinin niçin erkeğinkinin yarısı olduğunu diğer yazlınızda izah ettik. Bu sebeple tekrardan bu kısmı detaylandırmak istemiyoruz.
278 Ahzâb, 28-29.
279 Zekeriya Güler, Kadın Akıl ve Din Bakımından Eksik midir?, Mehir,1998, s. 18.
0 Yorumlar