Sufiler,Veliler de Hata Yapabilir…

Peygamberlerin bile zelle adı verilen ufak tefek hataları varken, bu sebeple sıkça tevbe ederken sûfîlerin ve velilerin mutlak surette hatasız ve günahsız oldukları nasıl söylenebilir? Öyle olsaydı onların bütün söz ve davranışları bütün Müslümanlar için delil olmaz mıydı? Kuşeyrî, müridlerin ve şeyhlerin masum olduklarına itikat etmeleri doğru değildir, diyor. Sûfîlerin nefslerini arındırdıkları, kalplerini kötü duygulardan […]

Daha fazla oku
Şeyh var! Şeyh var!

İster tasavvuf ve tarikat anlamındaki şeyh olsun, isterse diğer ilimlerin hocaları olsun üstadlara hürmet etmek ve tazimde bulunmak dinî geleneğimizde önemlidir. Hz. Ali, “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” demiştir. Hakiki mürşidlere gösterilen saygıyı ve bağlılığı onlara çok görmemek gerekir. Üstad hakkı önemlidir. Üstada saygı ilme saygı demektir. Bununla beraber üstada saygı, gerektiği […]

Daha fazla oku
Keramet Hakkında

Burada, seyr u sülûkun bir meyvesi olarak kerameti kısaca tanıyıp, sûfilerle müfessirlerin bu konudaki yakla­şımlarını tesbit etmeye çalışacağız. Kerâmet, “kerûrne’’fiilinden masdardır. isim olarak kullanılır. Çoğulu ‘’kerâmât’tır. (Ebû Bekir eİ-Cezâiri,Aldetu’l-Mü’min, 177.)Kelime anlamıyla, bolca, kolayca ihsan etmek, cömertçe lütufta bulunmaktır. Yine bu fiilden türemiş olan “el-Kerim”, Allah Teâla’nın sıfat ve isimlerinden birisidir. Hayrı çok, ihsanı bol, ikrâmının sonu gelmeyen lütuf sahibi, her […]

Daha fazla oku
Vahdet-i Vücûd ve Vahdet-i Şühud Hakkında

Vahdet-i vücûd meselesine girmeden önce, bu kav­ramın tarihî seyir içerisindeki gelişmesi ve sonuçları hak­kında birkaç noktaya dikkat çekmeyi faydalı buluyoruz. İlk sûfiler arasında yaygın olarak kullanılan “fenâ- beka”, (1) ‘’vuslat” (2) “cem’u’l-cem’” (3) gibi terimler, taşıdıkları anlam itibariyle vahdet-i vücûd anlayışına in­tikal ettirecek niteliktedirler. Hatta, herkesin takdirle karşıladığı, “bizim yolumuz, her hâliyle Kitab ve sünnetle içiçedir, ” diyen Cüneyd-i Bağdâdî nin […]

Daha fazla oku
İslâm Tasavvufunda Yabancı Tesirler Meselesi

Herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde görülen bir kültür unsuruna başka bir zamanda ve başka bir yer­de de rastlandığında, bu ikisinin bir kültür difüzyonu yo­luyla birbirine bağlantılı olduğunu iddia etmek, bizi ge­reksiz zorlamalara götürebilir. İnsanın insan olarak sahip bulunduğu ortak özelliklerden doğan birtakım neticeler vardır ki, bunların başkalarından kopya edilmesi gerek­mez. Meselâ, din olayının bir […]

Daha fazla oku
Keramet

Alemde (kerametle) tasarruf etme ve gaybı bilme nevinden olmak üzere muta­savvıflar için hasıl olan hususlar, bizzat değil, bilarazdır, (tesadüfen ve kazaradır, occidental). Bu durum, işin başında kastolunmuş değildir. Çünkü gaybı bilme ve kâinatta tasarrufta bulunma hususu kast olunsa, ona yönelmek, Allah’tan başkasına teveccüh etmek olurdu. Bu ise eşyada tasarrufta bulunmayı ve gayba vakıf olmayı gaye […]

Daha fazla oku
Tashihe muhtaç tutumlar

Gerek tarih içinde gerekse günümüzde Tasavvuf pek çok çevre tarafından tenkit ve hücum konusu yapılmıştır. Ancak bunların Tasavvuf ve ehli üzerinde yıkıcı bir etki yapmadığı müsellem bir hakikattir. Özellikl günümüzde Tasavvufa asıl büyük zararın, “içeriden”geldiğini üzülerek müşahede ediyoruz. Bilhassa uydurma hadisler konusunda, İlm-i Hadis’te behresi olan Tasavvuf büyüklerinin ikazlarını hiçe sayarak, hatta “Kim benim üzerimden […]

Daha fazla oku
Tasavvufî bir terim olarak ”Rabıta”

    Dinler; “Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanma” veya O’nu taklîd (İmitatio dio) prensibini hedef almıştır. Bu gayeyi gerçekleştirmek isteyen insa­noğlunun, sürüp giden hayatında, canlı; ve müşahhas bir modele olan ih­tiyacı, “insanın insanı taklidi” (İmitatio hominis) realitesini ortaya çıkarmıştır. Bu yüzden tecrübî psikoloji, “beşer aymbiosis”nin üzerinde durmakta ve şahsiyetimizin başkalarının şahsiyeti ile karışarak şekillendiğine (ihtilat veya […]

Daha fazla oku
Tasavvuf ve İslam

Tasavvufa gelince; doğrusunu söylemek gerekirse onu, tek başına bağımsız bir gelenek olmayıp Islâm’ın belli bir parçasını oluşturduğu için, Hinduizm ve Budizm gibi diğer bütüncül geleneklerle aynı kategoriye yerleştirmemeli. Bir gelenek olarak Hristiyanlık veya Budizm’den söz edildiği gibi Islâm’dan da söz edilebilir; ama tasavvuf, İslam geleneğinin yalnızca bir boyutu olarak ele alınmalıdır. Bu açık nokta üzerinde […]

Daha fazla oku
Vesile ve Tevessül Hadislerinin Kaynak Değeri Üzerine Bir Araştırma

Yaratılışı itibariyle insan,hem biyolojik hem de psikolojik bakımdan âciz ve zayıf bir varlıktır.Özellikle yaşanan sıkıntı ve çaresizlikten kurtulup huzur ve gönül rahatlığı içinde yaşamak için maddi-manevî bir vesile aramak, insanın yapısında var olan bir duygu ve düşüncedir. Bütün nevileriyle tevessülün, bu duygu ve düşüncenin birer tezahürü olarak ortaya çıktığını söylemek yanlış olmasa gerektir. Vesile ve […]

Daha fazla oku