Haddızâtında, İslama., dolayısıyla da insanlığa yapılabilecek en büyük kötülük, onun, siyâsî ile iktisâdî maksatlar uğruna suiistimâl edilmesidir. Böylelikle o. Din olmaktan çıkar; manevî yetkisi ile duruluğunu yitirip Yeniçağ dindışı Batı Avrupa medeniyeti çerçevesinde bitip serpilmiş ideoloji zincirine eklenmiş yeni bir halka olmaktan öteye geçmez: İslâmcılık. Bu bakımdan İslâmın siyâsîleştirilmesi, hele din devletine konu kılınması teşebbüslerine Müslümanların var güçleriyle karşı çıkmaları, zorunluluktur.
Allahtan ruhsât yahut icâzet aldıkları iddiasıyla aşağılık dünyalık işlerini görmeğe girişmiş zevâtın, insanlığın başına açmış olduğu belâlara gerek geçmiş devirler gerekse çağımız tanıktırlar. Her suiistimâl kötüdür, suçtur, günâhtır. Ama en kötüsü ve bağışlanmazı, katıksız katışıksız, salt inanç demek olan imânın suiistimâl idir, İşte, mümin kitlelerde Ruhbân sınıfının din sömürüsü ile suiistimalinin yarattı yeğin ve derin hayâl kırıklıklarından Güney, Batı ile Kuzey Avrupanın ruhbân-olmayan çevresine mensup kimi ihtirâslı idareciler, tâcirler, düşünürler ile sanatçılar, 1300lerden itibaren git gide etkili biçimde yararlanır olmuşlardır. İşte Ruhbanın suiistimali,Ruhban olmayanın çıkarcı iş bitiriciliğiyle buluşunca ‘din’ ilkin sarsıldı, akabinde parçalandı, nihayet dağıldı ve buradan Laiklik neşvünema buldu.
İslam, spekulativ yahut spekulatıv-olmayan metafizik sistem, ideoloji, hukuk nizamı yahut fizik dünya hakkında bilgi sağlayan kaynak eser değildir. Bunlar, onun görev alanında yer almazlar. 0, bunlarla birlikte bilcümle insan faaliyetlerine imkân veren kaynağın menbaıdır. Algılanamaz kaynağın menbaıdır. İpuçlarını fizik dünyada bulamadığımız, ama tekmil işlerimizi, işlemlerimizi, etkinliklerimiz ile faaliyetlerimizi; kararlarımızı, tercihlerimizi, kabullerimiz ile redlerimizi, doğruluk ile yanlışlık, iyilik ile kötülük, güzellik ile çirkinlik belirlemelerimizi kendilerine ilk ve son tahlilde vurduğumuz temel ölçülerimizi tayîn ve tebcil eden kaynağın, yânî, Ahlâkın menbaıdır. Ahlâk yoksa, insanın, etkinlikte bulunmasının, faaliyet göstermesinin de imkânı ihtimâli yoktur. Ahlâkın ana ilkeleri ile genel örneklerini (Fr modèle) bizlere bildiren Tebliğ, yânî, Kur ‘ândır. Onların insan ile dünya şartlarına en düzgün biçimde nasıl uygulanması gerektiğini gösteren, öğreten adı sanı tanınmış olan, olmayan yerel, özellikle de evren- sel Peygamberler ve bunların sonuncusu Hz Muhammed’dir.
Teoman Durali,Çağdaş Küresel Medeniyet
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…