Allah’a Havale Etmek Hakkında

…Talebe: Şüphesiz doğruyu belirttiniz. Fakat acaba, ircâın( irca, büyük günah işleyen mü’minler için cennetlik veya cehennemliktir şeklinde kesin hüküm vermeyip, onların akıbet ve hükümlerini Allah’a havale etmektir.)aslı nereden gelmiştir? Açıklaması nedir? Akıbetini irca eden kimdir? Âlim (r. a.):İrcâın aslı meleklerden gelmiştir. Allah, meleklere isimlerin delalet ettiği eşyayı göstererek “Bana bunların isimlerini haber verin.”(el-Bakara,31)buyurdu. Bütün melekler […]

Daha fazla oku
Mü’min Büyük Günahları İşlediği Zaman, Allah Düşmanı Olur Mu?

………… Talebe: Yemin ederim ki, bundan daha açık bir kıyas bilmiyorum. Fakat mü’min büyük günahları işlediği zaman, Allah düşmanı olur mu? Bunu açıklayın. Âlim (r.a.): Mü’min tevhidi terketmediği müddetçe, bütün günahları da işlemiş olsa, yine Allah düşmanı olmaz. Zîra düşman, düşmanına buğz ve nefret besler, noksanlık izafe eder. Halbukimü’min, büyük günah irtikap etmesine rağmen, Allah’ı […]

Daha fazla oku
Hakkı Tavsif Eden Fakat Muhalifinin Zulüm ve Haklılığını Bilmeyen Kimse Hakkında

… Talebe: Benim  gözümün perdesini açtınız. Sizinle konuşmamızdaki bereketi görmeye başladım. Fakat hakkı tavsif eden fakat muhalifinin zulüm ve haklılığını bilmeyen kimse için ne dersiniz? Bu o kimse için caiz olur mu? O kimsenin hakkı bildiği yahut hak ehli olduğu söylenebilir mi? Bu hususu açıklayın. (Ebu Hanife)Âlim (r.a.): O kimse hakkı tavsif edip muhalifinin haksızlığını […]

Daha fazla oku
Keramet Hakkında

Burada, seyr u sülûkun bir meyvesi olarak kerameti kısaca tanıyıp, sûfilerle müfessirlerin bu konudaki yakla­şımlarını tesbit etmeye çalışacağız. Kerâmet, “kerûrne’’fiilinden masdardır. isim olarak kullanılır. Çoğulu ‘’kerâmât’tır. (Ebû Bekir eİ-Cezâiri,Aldetu’l-Mü’min, 177.)Kelime anlamıyla, bolca, kolayca ihsan etmek, cömertçe lütufta bulunmaktır. Yine bu fiilden türemiş olan “el-Kerim”, Allah Teâla’nın sıfat ve isimlerinden birisidir. Hayrı çok, ihsanı bol, ikrâmının sonu gelmeyen lütuf sahibi, her […]

Daha fazla oku
Vahdet-i Vücûd ve Vahdet-i Şühud Hakkında

Vahdet-i vücûd meselesine girmeden önce, bu kav­ramın tarihî seyir içerisindeki gelişmesi ve sonuçları hak­kında birkaç noktaya dikkat çekmeyi faydalı buluyoruz. İlk sûfiler arasında yaygın olarak kullanılan “fenâ- beka”, (1) ‘’vuslat” (2) “cem’u’l-cem’” (3) gibi terimler, taşıdıkları anlam itibariyle vahdet-i vücûd anlayışına in­tikal ettirecek niteliktedirler. Hatta, herkesin takdirle karşıladığı, “bizim yolumuz, her hâliyle Kitab ve sünnetle içiçedir, ” diyen Cüneyd-i Bağdâdî nin […]

Daha fazla oku
Kur’ân’da neden tafsilât yok?

Evvelâ: Beşerin icatçı elinden çıkan sanat eserlerinin tabiatta varlığı ne ise; iç ve dış âlemdeki en küçüğünden en büyüğüne kadar her şeyin Kur’ân’da var olması da odur. Yani doğrudan doruya Yaratıcı Kudretin sanatkârâne elinden çıkmayan, insan elinden çıkmış eserler, esası ve unsurları itibariyle nasıl tabiat âleminde mevcut ise, keşif şerefi insan olunun iftihar sebebi olan […]

Daha fazla oku
Ruhun Sırr’a Üflenmesi

(Kalbin Sağ ve Soldan Payı: Gaybî Bakımdan Sağ ve Sol) Hak  kulun sırrına tecelli ettiğinde, onu bütün sırlara sahip yapar, hürler’in içine katar, o kul sağ el yönünden zati tasarruf sahibi olur. Çünkü sol elin değeri, dolaylı sağ elin şerefi doğrudandır. Ardından alt anlamlara inebilirsin: Sağ elin değeri hitaba,sol elin değeri tecelliye bağlıdır, insanın şerefi, […]

Daha fazla oku
Beş Duyu ve Gerçekte İdrak Ettikleri Şeyler

(İnsanın bilme yetisi hakkında) vardığımız görüşü, insanın bütün bildiklerini beş gücünden birisiyle algılaması destekler: Birincisi, duyu gücüdür ki, beş kısma ayrılır: Koklamak, tatmak, dokunmak, işitmek ve görmek. Göz, belirli bir yakınlık ve uzaklıktaki renkleri, değişmeleri ve şahısları algılar. Gözün bir mil uzaklıktan algıladığı şey, iki mil uzaktan algıladığından farklı olduğu gibi yirmi kulaç uzaktan algıladığı şey […]

Daha fazla oku
Vahdet-i Vücud Nedir ? ve Bununla Vücudiyye Mezhebi Arasında Ne Fark Vardır ?

Teessüf olunur ki, âlimlerimizin bir takımı mutasavvıfların kabul ettikleri vahdet i vücudu «vücûdiyye» mezheb-i batılı ile ayni şey addederek mutasavvıflara karşı ta’n ve teşnide bulu­nuyorlar.(1) Biz şer’î delillere müstenid olan vahdet-i vücu­dun hakikatini, delillerini, bir felsefi mezheb olan vücudiyye (Panthéisme) den farklarını ve aleyhinde irad edilen, itirazları «Vahdet-i Vücut ve Muhyiddîni Ârabî» adiyle yazdığı­mız eserde beyan […]

Daha fazla oku
Kabir hayatının hak ve gerçek olduğuna dair deliller

كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَكُنتُمْ أَمْوَاتاً فَأَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ Allah’ı nasıl inkâr edersiniz ki, ölü idiniz sizleri diriltti. Sonra sizleri yine öldürecek, sonra yine diriltecek, sonra da döndürülüp ona götürüleceksiniz. (Bakara/28) Bu ayet-i kerime, kabir hayatının hak ve gerçek olduğuna delildir. Şöyle ki: Ayetin başında geçen “ أَمْوَات ” tabiri “ölüler” […]

Daha fazla oku