IŞİD Hadisleri!

isid-hadisleri-1 IŞİD Hadisleri!

Bir çekim kaydında Cübbeli Ahmet Hoca umre kıyafetiyle uçakta umre yolcularının arasında görülüyor. Umre yolcuları uçakta etrafına dizilmişler Cübbeli Ahmet Hoca da Arap aleminden büyük bir alimin IŞİD ile alakalı olarak kendisiyle paylaştığı  iki hadisi  onlara aktarıyor ve tercüme ediyor. Bendeniz de Youtube üzerinden Cübbeli Ahmet Hocanın konuşmasını merakla dinledim.  Ardından hadisin kaynağına ulaşmaya çalıştım.  Bereket, kitap yanımda duruyordu. Daha önce de kısmen kitabı tetkik etmiştim.  Zira, Arap Baharıyla birlikte kıyamet alametleri veya fiten hadis külliyatı yeniden gündeme gelmişti.  Bu konunun en önemli kaynağı da Nuaym Bin Hammed’ın Fiten adlı kitabıydı.

IŞİD ortaya çıkmadan birisi bu hadisi okusa; belki de hayret eder ve ihtimal vermezdik. Lakin IŞİD’in çıkışından sonra hadisi okuduğunuzda gerçekten de onlarla bire bir örtüştüğünü mütalaa ediyorsunuz. Bu mutabakat İnsanı çarpıyor.  Birinci hadis, Hazreti Ali’ye dayandırılıyor. Söz konusu hadis, hadis terimlerine göre merfu değil, mevkuf cinsinden bir hadistir. Bir de senedinde hıfzı itibarıyla zayıf olan İbni Lahia bulunmaktadır.  Muhaddislerce zayıf bir ravi addedilmiştir. Bununla birlikte, hadisin metnine baktığınızda gerçekten de  anılan zümreye birebir intibak ettiğini görerek çarpılıyor ve hayrete düşüyorsunuz.

Bu kadar da  intibak olur mu, diye hayretler içinde kalıyorsunuz.  Hazreti Ali’ye (R.Anhu) dayandırılan hadiste şöyle denilmektedir: “Siyah bayrakları gördüğünüzde yerinizden kıpırdamayın.  Ellerinizi ve ayaklarınızı hareket ettirmeyin (harekete geçmeyin).  Sonra kendilerine ehemmiyet verilmeyen  zayıf bir topluluk zuhur eder. Kalpleri demir parçaları gibidir.  Onlar devlet sahipleridir (hum ashabu’d devle). Ne söz ne de ahit tanırlar. Hakka çağırırlar ama kendileri hak ehli değildir. İsimleri künyedir. Nisbetleri ise köy ve şehirlerdir. Saçları kadın saçı gibi uzatılmış ve salınmıştır. Aralarında ihtilaf çıkıncaya kadar bakidirler. Sonra Allah hakkı dilediğine verir…(El Fiten, Hafız Nuaym Bin Hammad, Daru’l Beyan el Arabi, Ezher civarı Kahire, hadis numarası 558, s:  136)” bu hadisin sağlamasını Ebubekir Bağdadi üzerinde yaptığınız da; adı  karşımıza İbrahim Avad İbrahim Ali Bedri olarak çıktığı halde; onu tayyetmiş ve Ebubekir’i  seçmiştir.  Siyah bayrakları ve halife ünvanı gibi, ismi de sahtedir. Bu sahtecinin ikinci sahteliği, nisbetindedir. Samarra’lı olduğu halde kendisini Bağdad’a nisbet etmiştir? Niye? Psikopatlıktan olsa gerek!  

İnceleyin:  'Kur'ân İslâm'ı' tehlikesi

Hadis bir uyarı mahiyetindedir. Müslümanlardan onlara uymamaları ve onlardan uzak durmaları isteniyor. Onların lehinde harekete geçmeyin ve kandırılmayın denilmek isteniyor.  Bu durumda ilan ettikleri hilafet gibi siyah bayrakları da sahte. Zira, başka hadislerde siyah bayraklılardan en azından üç kısmından bir kısmının Mehdi’ye müzahir olacakları ifade edilmektedir. Burada farklı bir siyah bayraklılar grubundan bahsedilmektedir. Bunlar müteşabih topluluktur. Mesih’in yerini almaya namzet Deccal  ve avenesi gibi benzeşik ve müteşabih bir topluluktur. Hazreti İsa’nın ifadesindeki gibi onları meyve ve eserlerinden tanırsınız.  Bunlar psikopatlar topluluğudur.  Tarzları, bir zamanlar Cezayir’de faal olan GIA tarzına benzemektedir. 

IŞİD ile alakalı ikinci bir hadis de Ebu Hureyre (R. Anhu) tarikiyle rivayet edilmiştir. Geçmiş  dönemde okuduğum halde bende bir izi bırakmamış!  Bu hadisin senedi Peygamberimize kadar ulaşıyor.  Mevkuf değil, merfudur.  Bu hadise göre Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: “Benden sonra size dört fitne gelecektir.  Birincisinde, kanlar (dökülmesi) helal kılınacaktır. İkincisinde hem kanlar hem de mallar helal kılınacaktır.  Üçüncüsünde ise hem canlar hem mallar hem de uçkurlar helal kılınacaktır. Dördüncüsü ise örten, kapatan, bürüyen kör ve sağır bir fitnedir; denizdeki dalgalar gibi kabarır, hareket eder. Hiç kimse ona karşı bir sığınak bulamaz.   Şam’da tayf ve karaltı gibi dolaşır; Irak’a çöreklenir.  Eliyle ve ayaklarıyla el Cezire’yi (Kürt bölgesi) vurur (Cübbeli Ahmet Hoca’nın bu hadisteki el Cezire’yi Suudi Arabistan olarak yansıtması isabetli olmasa gerek). Ümmet, derinin tabakhanede çekiştirilmesi gibi çekiştirilir, belaya maruz kalır. Kimse ‘yeter, yeter’ diyemez ve bir yerden kalksa diğer yerde patlak verir ve çöreklenir (hadis no: 87, s: 31)….”

Hadislerin senedi hakkında ne denilirse denilsin; metni tamamen günümüze ve IŞİD’e intibak ettiği bir vakıadır. Bunda hiç şüphe yoktur.  Gerçekten de Nuaym Bin Hammad meşhur bir muhaddistir ve Buhari’nin hocaları ve kaynakları arasında yer alır. Özellikle fiten  ve ahirzaman alametleri ile ilgili hadislerin rivayetinde iştihar etmiştir. Bu yönüyle sahabeden Huzeyfe bin Yeman hazretlerine benzer. O da şerden sakınmak için Peygamberimize gelecekteki fitnelerden ve şer dönemlerden sormuştur.  Genellikle IŞİD’in yöntem ve icraatlarına karşı çıkan alimler bu nevzuhur hareketi Harici hareket  kapsamında değerlendirmişler ve onlara Haricilerle ilgili hadisleri yansıtmışlardır. Lakin Nuaym Bin Hammad’ın anılan rivayetleri, IŞİD ile alakalı olarak Haricileri kapsayan umum hadislerin dışında özel hadislerin de mervi olduğunu gösteriyor.  

İnceleyin:  IŞİD: "Hanefiliği dahi İslami doğru bir yol saymayan bir anlayış"

Sıhhat derecesi tartışmalı olsa da bu rivayetler Hazreti Peygamberin konuyu ümmetine aktardığını zanni galip ile ifade ediyor.  IŞİD gerçekten de kaba saba anlayışlarıyla birlikte İslam alemine zarar vermiş ve Suriye’de mücadeleyi uzatmış, kilitlemiş ve kayıpları artırmış ve masumların helakına sebep olmuştur.  Bu hadisleri Arap dünyasından mühim bir alimin Cübbeli Ahmet Hoca ile paylaşması ve aktarması onun da kamuoyuna duyurması yerinde ve hayırlı bir hizmet olmuştur.  Bu fitne dönemlerinde bilenlerin ilimlerini ortaya çıkarmaları hayati değerde öneme haizdir.  

Bunu ehli bidatın bütün renkleri konusunda da yapmalıyız. Hizbullah gibi konularda zamanında gerekli uyarı ve ikazlar yapılmadığı için ümmetin gözüne ve yüreğine perde inmiştir.  Doğru ile yanlışı ayırt edemediğinden yanlış büyümüş ve IŞİD gibi bünyeye zarar vermiştir. Mesele mezhepçilik değil, ümmetin perişanlığıdır.   Ehl-i bidat meselesi hafife alınabilecek bir mesele değildir;  İslam ümmetini parçalayan ve düşmanlarının emellerine hizmet eden bir araçtır.  Humeyni devriminin sonuçları ve Ebubekir Bağdadi’nin faaliyetleri bizi kendimizi yeniden gözden geçirmeye sevk etmelidir.  Başkalarının şöyle veya böyle araçlarıyla yollarımızı ayırmalıyız. Batılla çoğalmaktansa hak ile yalnız kalmak evladır.

Mustafa Özcan – Yeni Akit – 18.8.2014

Yusuf Aslan

Tarih talebesi ve ilme pek meraklı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir