IŞİD – Esat İşbirliği

isid-ve-esad-250x250-1 IŞİD - Esat İşbirliği2011 Mart’ında Suriye’de halk hareketi başladığında içeride ve dışarıda birileri rejim namına derhal karalama hareketine giriştiler. Bunların başında da Hüsnü Mahli geliyordu. Geçtiğimiz günlerde yine ulusalcı kanallardan birisinde kendisine ve derin analizlerine rastladım! Haklı çıktığından bahsediyordu. Belli ki utanma diye bir sorunu yok. Baba-oğul Esat veya şeytangiller yüz binlerce Suriyeliyi doğramış adamın hâlâ kılı kıpırdamıyor! Yoksa ‘Esat giderse vahşi İslamcılar gelir’ diye IŞİD’i bostan korkuluğu olarak gösterip ram mı etmek istiyor? Besbelli ki tezleri ilk günden itibaren çürümüştür. Onun tezi ne pahasına olursa olsun rejimin haytalığıdır.

İlk günden itibaren Suriye’de olan bitenin Suriye rejiminin değil Suudi Arabistan, Bender Bin Sultan ile Lübnan’da Cemal Cerrah gibilerin eseri olduğunu ileri sürüyordu. Bunlar suni rüzgarlar estirmiş Suriye rejimi de can havliyle bunları bastırmaya gayret ediyordu! Hüsnü Mahli gibiler de karınca kararınca bu söndürme hamlesine iştirak ediyorlardı! Rejimin arkasını sağlama almaya gayret ediyorlardı.

Kimsenin şüphesi olmasın Hüsnü Mahli gibilerinin de bu katliamda tuzu biberi var. İleride savaş suçları mahkemesi kurulursa bunların da orada tezvirat ve psikolojik savaştan dolayı hesap vermeleri gerekecek. Bu adamlar rejimin halkının üzerine attığı silahların bile hesabını Türkiye’ye yıkmaya çabalamışlardı. 10 Ağustos seçim günü Beyoğlu’nda dolaşırken ezberci sosyalistler Erdoğan’ın Ortadoğu’da dökülen kanlardan dolayı hesap vermesini istiyorlardı. Bu yüzsüz adamlar hesap sorulmazsa hesap sorarlar. Bu adamlar faraza bu propagandalarını Şam’da Esat rejimine karşı yapsalardı ağızlarında pimi çekilmiş bomba bulurlardı. Adama bombayı canlı canlı yuttururlardı.

Esat rejiminin çakallarından ve kendini uyanık sanan aptallarından Velid Rıdvan ile Ali Şahin beraberliğinde Sudan’da tanışmıştık. Adam Suriye ile ilgilenen kişi ve grupları tarassut ediyordu. Suriye’deki halk ihtilalinin patlak vermesinden dolayı birkaç sefer beni aradı. Bunlardan birisinde Müslüman Kardeşlerin isyan patlattığını söyledi. Bir yıl kadar önce ikincisinde de Esat karşıtı muhalefetin kalmadığını kuzeyi tamamen IŞİD’in ve benzerlerinin kontrolüne geçtiğini söyledi. Yine kibarlığımdan kendisine ilk söylediğini hatırlatmamıştım. Fakat adamın yüzsüzlüğü ve hayasızlığı sabrımı taşırdı. Zaten bu adamların tek sermayesi karşı tarafın iyiliği. Bu iyiliği istismar ederek bugüne kadar hayatlarını sürdürdüler. Adam demek istiyordu ki, artık aklı başında muhalefet kalmadı; iyisi mi gelin Esat’la barışın köprüleri yeniden kurun. Çağrısının anlamı şu: Suriye rejiminin bekasına ve yararlılığına iman edelim. Taksiratımızdan dolayı da Deccal’e tövbe edelim. Kerim Balcı ve Kadri Gürsel gibilerin savunduğu gibi. Azınlık, zorba ve katliamcı rejime biat tazeleyelim, Rejimin böyle suret-i haktan görünen Sünni cenahtan gelme pazarlamacıları da çok. Rejimin hesabı basitti. Aynen Cezayir’de GIA üzerinden yapıldığı gibi akıllı ve mutedil İslamcıları tasfiye ederek, IŞİD gibilerle baş başa kalmak. Sonrasında da kaybettiği meşruiyeti tazelemek ve Batı’nın desteğini yeniden almak. Rejim bundan dolayı zaman kazanmak istemiş ve Batı da bu zamanı kendisine bol bol bahşetmiştir.

İnceleyin:  Problemli Bir Nebî & Resûl Anlayışı : Nebî’ye İtaat Yok mudur ?

Muhalefeti bağlamışlar ve IŞİD’in önünü açmışlardı. Zira düşman ortaktır. İslam dünyasının çoğunluğu ve gerçek siyasi aktörü Sünniliktir! Hem Suriye rejiminin hem de ABD’nin baştan beri hesabı buydu. İsrail’in de İran’ın da öyle. Peki Türkiye’de laikler herkesin öldürüldüğünü görürler de Şii ve Nuseyri azınlığın Sünnileri öldürdüğünü niye tek satırla yazmazlar? Yoksa onların da ortak düşmanı Sünnilik midir? Benim üç yıllık yazılarımın izini takip ederek gerçeği bulacaksınız. Hüsnü Mahli’nin kuruntu ve karın ağrılarına bakmak isteyenlere sözüm yok. Körlere kılavuzluk yapamam.

IŞİD denilen hergele takımının üç işlevsel rolü var. Bütün radikal örgütler mitos bölünmeyi ve iç kargaşayı artırır. İşte IŞİD de kaos ortamı oluşturmuştur. Rejim bunun üzerinden giderek Batı ile köprüleri yeniden kurmaya çalışıyor. Algı operasyonunun gerisinde bu kaygı veya hesap var. IŞİD gibi örgütlerin birinci işlevsel rolü, İslami kesimler arasında tefrika ortamını artırmaksa ikincisi de rejimlerin kaybolan meşruiyetini konsolide etmektir. Üçüncüsü ise yabancı güçleri ve dış müdahalelere çekim alanı oluşturmaktır. PKK niçin başta korunmuş ve kollanmışsa IŞİD de öyle korunmuş ve kollanmıştır. Satanistler gibi gazeteci James Foley’in kelle kesme merasimi Batı’da nefret dalgası oluşturmuştur. Zaten merasim intikamdan ziyade buna hizmet etmiştir. Aynı Batı, İsrail’in bombalarla aynı anda yüzlerce kelle koparmasını yok farz etmektedir. Esat’ın bugüne kadar 190 bin kişiyi öldürmesini serinkanlılıkla seyretmiştir.

İçeriden sızdırılan, işkence ile öldürülmüş ve kanları donduran (11 bin civarında) fotoğraflara zırnık kıymet vermemiştir. Fakat birden Foley’in kanlı kurban merasimi üzerinden Batı’daki bütün algı değişmiştir. Bu algı operasyonu değil midir? Gerçekleri değil görmek istediklerini görüyorlar. Hepsi IŞİD’in ve şeytanın ortakları. Meselenin daha iyi anlaşılması için size Hürriyet’te yayınlanan ‘Londra aksanlı IŞİD celladı’ başlıklı haberden bir kesit aktarayım da Hanya ile Konya’yı görün “Foley, daha sonra 22 Kasım 2012’de Suriye’de kaçırıldı. Türkiye sınırına yakın İdlib’de Taftanaz köyü yakınlarında kaçırılan Foley için Şebbihalar tarafından kaçırılıp rejime teslim edildiği iddiaları gündeme gelmişti. Rejimin elinde olduğu düşünülürken, IŞİD’in elinde olduğunun ortaya çıktığı Foley’nin, IŞİD’le Esad güçleri arasında takas edildiği tahmin ediliyor…” 

İnceleyin:  Mahremiyete Hayır!

Mesele daha iyi anlaşılıyor sanıyorum. Esat uygun zamanda infaz etmeleri için gazeteciyi IŞİD’e teslim ediyor. Böylece onların nefret dalgası oluşturacaklarını tahmin ediyor. Bamyan’daki Buda heykellerinin yıkılması meselesi gibi. IŞİD de Amerikalılar saldırıya geçtiğinde bu rehineyi satanist merasimlerine benzeyen bir merasimle kellesini uçuruyor. Sahte değilse bu görüntü üzerinden IŞİD bütün Batı’da menfur olurken, Esat rejimi laik kalenin kahramanı haline geliyor! 190 bin kişiyi öldürmüş gam değil! Nasıl olsa onlar Batılı değil. Ferguson Batı’nın neresine düşerse Esat’ın öldürdükleri de tam oraya düşer. Hama, Humus ve Halep de aynı şekilde Batı’nın periferisinde kalmaktadır. Laik veya azınlık tarafından Sünni öldürmek Batı’nın hesabına gelir.

Bir düşman azaltılmış olur. Şarktaki azınlıklar zaten Batı’nın doğal müttefikidirler. Neden Irak’ta iktidar, işgalden sonra İran’ın ortağı Şiilere altın tepsi içinde sunuldu ve neden baba Esat’a hanedanlık kurma izni verildi? Sır bu yapıların kimyasında. Bugün bizde ulusalcılar nasıl da hükümet karşısında Batı’nın neferi oldu ve söylemine teslim olmuş vaziyetteler. Batı adına hükümeti dövüyorlar. Dünya Suriye’de halka karşı bütün oldu. Ulusalcılar da. Bir de bunlar Suriye’de Esat karşısında komplo arıyorlardı. İzah sadedinde IŞİD’in ipine sarılıyorlar. Şeytanları bol olsun!

Mustafa Özcan – Yeni Akit – 26.8.2014

Yusuf Aslan

Tarih talebesi ve ilme pek meraklı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir