Her nesil,sırtında bütün bir geçmişin yükünü de taşımıştır. Bunun bilincinde ve sorumluluğunda olaydı,bu yük , ona tarihin bir şeref nişanı gibi takılmış arması olacaktı. Ama her zaman böyle olmamıştır. Bunalımlar, karışıklıklar, desiseler, entrikalar, bu yükü dayanılmaz bir ağırlık haline getirmiştir onun sırtında.Tarihin,mutlak çizgi üzerinde yürümesine karşı çıkmak isteyenler, bu yükü, insanın sırtına, âdeta bir zillet damgası olarak da, basmışlardır . İnsanın kulluk görevini yerine getirmesini engellemek istemişlerdir. İnsan,karanlık boşluklara yuvarlanmıştır, bir kasırga alıp, onu bir başka cehennem ülkeye götürmüştür.

İnsan,köle olmuştur, sömürmüştür, sömürülmüştür, zalimlerin en zalimi, mazlumların en mazlumu olmuştur. Bütün bunlar olmuştur. Tarihse, hep akıp gitmiştir, gitmektedir. Tarihte, daima bir Firavun, bir Nemrut, bir Ebu Cehil, kısaca, isim ve kılık değiştiren bir tiran mevcut olmuştur. İnsanlar, buzul ülkeleriyle ateş iklimler arasında gidip gelmiştir. Tarihin bu çizgisi daima karanlık bir kuşak halinde sürmüştür. Bu kuşağın karanlık çizgisi içinde kalan insan, seçme hakkını yitirmiştir. Sanki mukadder bir günah, onu bu çizgiye sokmuştur. Bileklerinde ve boyunlarında, bir vebali sürükleyip durmuşlardır. Onlar, bu ateş ülkesinde, “boyunlarında bükülü bir ip olduğu halde” sürüklenip dururlar.

Tarihin bu çizgisi, red ve inkâr çukurlarıyla, ateş vadileriyle uzanır. Ortalığı, simsiyah bir cehalet dumanı kaplamıştır. Yön, mesafe belirsizdir. Her duman aralısından bir iblis başı görünmektedir. İnsan neyi seçecektir? Daha başından böylesi bir vadiye düşen insan, seçimini ilk anda kaybetmiş demektir.

Ama umutsuzluğa yer yok.

Çünkü tarihin ak çizgisi de, insanın var oluşuyla birlikte kendini devam ettirmektedir.Bu ak çizgide mutlak  mutlak hüküm ve mutlak düzen sapmadan kendi yolunda ilerlemektedir .Bu yol peygamberlerin haber verdiği yoldur. Orada her şey yerli yerindedir. İnanmak, bir bilinç işidir. İnsan bu bilinci bu sorumluluğu onurla taşır. Kendisine buyrulan yöne dosdoğru  yürür. Boynunda bükülü bir ip değil, elinde mutlak yönü gösteren sımsıkı sarıldığı bir ip vardır çünkü.

Mutlak anlamda, insanın seçme hakkı hep var olmuştur. Seçim sîzindir. Seçim, insan tekine aittir. Tarihte, üçüncü bir yol daha yoktur. Kader insanları ve milletleri hep sınamıştır. İnsanlar ve milletler de, hep bu iki yoldan birini seçmişlerdir. Seçmişler ve, ya ateş vadisine doğru, ya altından ırmaklar akan ülkeye doğru. yol almışlardır.

Eğer yüreğinizde bir bulantı, kafanızda bir kuşku hissediyorsanız,varlığınızda bir rahatsızlık, çevrenizde bir huzursuzluk varsa kader sizi seçmeye çağırıyor demektir. Ya size uzatılan ipe sımsıkı sarılıp kurtulacak ya da boynunuzda bükülü bir iple ateş vadisinde dolaşmaya razı olacaksınız.

Kaynak:

Rasim Özdenören – Yeniden İnanmak

Muhammed Ali

Son Yazılar

Tecelli Türleri

  Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…

2 ay önce

Allah’ı Bilmenin İmkânı ve Bunun Yöntemi

  Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…

2 ay önce

Varlık Mertebeleri ve Te’vil

  Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…

2 ay önce

Dilin Kabuğu

Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağır­lıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…

2 ay önce

Çözüm Aldatmacası

İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…

2 ay önce

Anda Olmak -Geçmiş ve Gelecek Arasında Bir Yer

İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygu­larımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…

2 ay önce