İnsanın Sonsuzluğu Arayışı
İnsan sonsuzluğa, ebediyete, hürriyete ve mutlaklığa hasrettir. Bu konuda tatmin aramaktadır. Aksi halde fânilik, esaret, manasızlık ve izafilik bizi bunaltır. Duyular dünyası bir ıstırap dünyası haline gelir. Birçok canlılar varlığın duyumuna varıyor, ancak onu kaostan düzene, düzenden hürriyete doğru idraklerinde yüceltemiyorlar. Ancak insan idrâkidir ki bu merhaleleri aşabilmektedir. Dr. S.Freud, insanın bu realitesini marazîlikle damgalamaya çalışırken, hayvan idrâkini ölçü olarak almışa benziyor. Bizim şuurumuz gerçekte Varın Şuuru’dur.
İnsan şuuru çoktan bir’e, sınırlıdan sonsuza, esaretten hürriyete, ölümlüden ebediyete, izafiden nuıtlak’a yaklaştıkça Gerçek Var’ın Şuuruna yaklaşır. Zaman zaman peygamber idrâki bu şuuru temsilde insan idrâkinin zirvesini ifade eder. Bu muhteşem idrâkin Mutlak Var ile en yakın olduğu ân Vahiy ânıdır.
İlim adamı, kaosu düzene doğru zorlarken, sanatkâr bu düzeni insanileştirmek ister. Peygamberler de, zahirî olan kaosu ve düzeni mutlak ve hür bir yaratma iradesinde eritmek çabasını getirirler.
Peygamberler öte dünyayı mutlak olarak ve duyular dünyasını zahirî olarak gösterirlerken insan idrâkinin ulaşabileceği nihaî gerçeği işaret etmektedirler. Dâvaların dâvası, duyular dünyasında bulunurken öte dünyayı anlayabilmekte ve vaşayabii- mektedir. Büyük peygamber Hazreti Muhammed, bir hadisinde şimdi uykudasınız, öldüğünüzde uyanacaksınız” diye bildiriyor. Bu idrâke ulaşan iman ölümsüzlüğü, Kadır-i Mutlaka teslimiyeti en yakıcı bir gerçek olarak bilir. Kuran-ı Kerim’de bu hususu açıklayan âyetlerden ikisini okuyalım:
“Onlar (bu) dünya hayatından (yalnız) bir dış (tarafı) bilirler. Âhiretten ise onlar gafillerin tâ kendileridir.”
“Bu dünya hayatı bir eğlenceden, bir oyundan başka bi şey değildir. Âhiret yurdu(na gelince) şüphe yok ki o, (asıl) hayatın tâ kendisidir; (bunu) bilmiş olsalardı.
S.Ahmed Arvasi,İnsan ve İnsan Ötesi