İnsan, İyice nesneleşen yanlarını çok keskin bıçaklarla yontmazsa, kendi kendini kanatmazsa, bitebilir insan soyu. Evrensel işlevini artık algılamayan insanın bir anlamı kalacak mı? Hep, insanın evrensel işlevini anlatırdı O: “ancak” derdi, “din coşkusu kavratabilir bize evrensel işlevimizi”. Sıkıntılarımızın kökeninde ne var? Çağdaş insanlığın sıkıntılarının kökeninde neler var? Bir yanımızın sürekli kuruduğunu duyumsuyor muyuz? Tonlarca çimento dökülüyor çağdaş insanın kalbine: kalbimizin üzerine + oluşan paslı bir külçe = bunun üzerinde şimdi çağdaş insan, bir hınç gibi + düşsüz bir ‘toplam’. O, İçdünya Uzmanı, kırıyordu durmadan içimizdeki BETON KALIPLARINI + “bak” derdi, “iyice bak: kat kat bu tabakaları insanın”: eklerdi: “doğrulabilir mi insan, içindeki bu beton tabakalarıyla?”. (Bir güneşli gündü, Harbiye’den Taksim’e doğru yürüyorduk, bir göğe bakıyor, bir insanlara bakıyor, hemen birşeyler olacağından korkuyor gibiydi).
“İnsanlar” diyordu, “sürekli denetildiklerini iyice unutmuşlar gibi”. Çağdaş insanın, büyük bir eksikliği de kuşkusuz şurda: günüyle tarih arasında bir bağ kurmamasında, belki kuramama-sında + ilençli kavimleri hiç usuna getirmemesinde, belki getirememesinde + Kutsal Kitapla varlığını doldurmamasında, belki dolduramamasında: tüm bunlardan yoksunluk, yoğunlaştırıyor İnsanın üzerindeki ilenci. Çağdaş insan, hâlâ duyumsayamadığı bir ezinç yaşıyor: Tanrısızlığın bilinmez ağırlığı altında. Oysa, insanın temel gereksinimi Tanrı olabilir ancak. Çağdaş insan, şimdi tam bir özöldürüm deneyiminde: nesne iştahının artması,kayganlaştırıyor düzlemini + kayıyor ayağı iyice = uçta; derin yarlar önü: uçurum dipsiz. 0, insanın içinde bir fırtına başlasın, istiyordu: tüm cin çatılarını çökertecek bir fırtına istiyordu + bu fırtına uygulayım bilimin içsel bakımdan durağanlaştırdığı insanı devînimleştirsin, istiyordu = bunun içindi, o kesiksiz coşkusuyla insanın üstüne üstüne varışı, insanı içinden yoklayışı, insanı içinden tutuşu: insanın, betonundan, bir parçasını hiç olmazsa eksiltmek içindi. (Nesneleşen insanın, bir de, sömürülmesi var ortada: anamalcılığın, üleşimciliğin doğradığı, bir mezbahada parçaladığı İNSAN duruyor ortada: ÇAĞIMIZDA, İNSAN, KANLI BİR KURBANI: HEM ANAMALCILIĞIN, HEM ÜLEŞİMCİLİĞİN + yanıt bekleyen bir soruya dönüştü herşey = insan, hem kendi betonlarını kıracak, hem de, dışındaki öldürmenlerini ayrımsayacak mı?).
Soruların yoğunlaşmasıyla, büyüyor, ağırlaşıyor insanın yazgısı. Büyük yargı günü de yaklaştıkça yaklaşmıştır: bir kuzgun dolaşıyor sürekli başımızın üzerinde. Gerçekte, ayrımında olmasa bile, bir ürküntü toplamı olup çıkmıştır çağımız insanı: kitapların sayfalarından tüm yazıların silineceği bir gün gelecek. O gün gelip çattığında, çağdaş insan, BİR GEREKLİLİĞİ, hâlâ kalbinde duyumsamamış olursa? (: Gene, gücün içinde, duruyor gizli, ey insani). “Korku” derdi, “bir arkadaş gibi yanında olmalı insanın” derdi, “umutla dengelemek için : içimizi”. Her gereksinim, yeni bir gereksinimi gerektirerek, yaklaştırıyor aslında insanı bir şeye: din coşkusundan başka ne olabilir bu? insan, sonunda, din coşkusunu aradığını duyumsayacaktır kuşkusuz. Yaratılışındaki bilgelik gerektiriyor bunu: özellikle O’nun boğuntudaki insanı tutuşu, izleyişi, önündeki tehlikeleri gösterişi hep bunun içindi: tehlikelerini aşabileceğini göstermek isteme- sindendi insana: Türkiye’nin yabancılaşan insanına.
Nuri Pakdil,Bağlanma
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…