İncelik Bilgisi
Derininde sayısız poleni saklayan çiçekler gibi, sayısız sırrı saklar bazı mısralar. İçi çiçeklendirecek kadar cömerttir özleri. Turgut Uyar’ın “Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum / Hiçbirinizle dövüşemem / Siz ne derseniz deyiniz / Benim bir gizli bildiğim var” mısralarında herkese iyi niyetle gülümseyecek kadar cömert, hiç kimseyle dövüşmeyecek kadar bilge olanların sahip olduğu o şey nedir? Uyar’ın “gizli bir bildiğim” diye fısıldadığı şey incelik bilgisi olabilir mi?
İncelik bilgisi; iyi ve kötünün, yücenin ve sığın, doğrunun ve yanlışın, güzelin ve çirkinin, çoğu tezadın birbiriyle karıştığı o noktada, birinin öteki sanıldığı, sayıldığı o belirsizlikte duranın bilgisidir. İncelik bilgisi; çiçeğin özündeki polenin, gösterilenin ardındaki görünenin, görünenin ardındaki olanın, olanın ardındaki olduranı görmenin bilgisidir.
Söylenen her sözün; içinden çıktığı kalbin libasını taşıdığını söyler Atâullah el-İskenderi. İyinin ve kötünün birbirine karıştığı o noktada, sözün örtüsü gösterir nasıl bir kalpten çıktığını. Fakat iyinin ve kötünün ayrımını yapmak kalbin örtüsünü görmekten çok daha zordur. Bazen bir kötüye kötü deme şekli o kadar iyi yahut bir iyiye iyi deme şekli o kadar kötüdür ki; iyinin ve kötünün katmanlı yapısının ayırdına ancak böyle varabilir insan.
İyideki Kötülük & Kötüdeki İyilik
İncelik bilgisi, mısralarda parıldamaya devam ediyor. Özdemir Asaf’ın “Tüm renkler hızla kirleniyordu / Birinciliği beyaza verdiler” dizesi bir sırrı ışıldıyor: En çok masumlar kendini kirli hissediyor, kirliler kendini hiç kirlenmiş hissetmiyor.Kirlenmek, temiz olana mahsustur çünkü. Gerçek bir iyiye kötülük, karalık ya da kir bulaşabilir mi peki? Yoksa her birimiz, bir diğerinin daha siyah ya da beyaz gördüğü binbir tonlu grilerden biri miyiz? Zayıf olduğu için, kötü olabilecek kudreti olmadığı için masum görünen, sınanmamış birinin iyiliği gerçekten iyi midir ya da? İncelik bilgisine göre; erdemli olan, kötülüğü yapabilecek kudretteyken bunu tercih etmeyendir. Bu yüzden erdemli olan sadece iyi olandan daha muteberdir. Gerçek iyiliğin neden gözetilmeksizin yapılan şey olduğu görüşü hâkimdir? Bu görüşü izah edenlerden biri olan Tolstoy “İyiliğin bir nedeni varsa, iyilik değildir o. Sonucu, yani | ödülü varsa iyilik olmaktan çıkmıştır” diyerek iyiliği neden ve sonuçlar zincirinin dışında tutar. Oysa kötü görünen çok şeyin iyiden ileri gelebileceği gibi; iyi görünen çok şey de gizli bir övünmeden ileri gelebilir bazen. Kalpleri yarmak mümkün olmadığından aslında ne olduğu kişide bıraktığı etkiden anlaşılır. Bu etki en çok tavsiye, nasihat, yardımda gösterir kendini. Üstenci tavır, bilgiçlik, kibir hepsinin önüne geçer bazen. Büyüsü bozulur iyiliğin. Düşer yere iyilik.
İyi, İyi görünene; iyi görünen, iyi bir görüntüye dönüşüverir. Birine iyilik edecekken insan kendine sormalı: “Karşımdakine iyilik etmek istiyor muyum sahiden? Yoksa kendimi iyi hissetmek mi istiyorum?” İyinin ve iyiliğin nasılı kadar niçini de mühimdir bu yüzden. İncelik Yarası İnceliğin başka tezahürleri yok mudur? Samimiyet, bâtıni incelikken; zarafet, zâhiri bir inceliktir mesela. Sakartlıktaki zarafet; dalgınlıktır mesela. Ahmaklıktan değil, başka bir dünyanın seyircisi olmaklıktan ileri gelen sakarlıklar güzeldir. Gökyüzüne bakarak yürürken ayağın takılması… En güzel sakarlıklardan biri. Başkasının nefsine kendi nefsinden daha kibar olmayı salıklayan ruhsal zarafet vardır bir de. İnsanın kendi nefsine mahcubiyeti arttıkça başkasının nefsine zarafeti artıyor. Bu ruhsal zarafete, vicdan müsterihliğine; kendi küçük kusuruna, başkasının büyük hatalarından daha çok duyarlı olan, haklılığını izah dahi etmeyen, mücadele etmeye bile tenezzül etmeyenler erişiyor. Böylesi bir ruhsal zarafet, en çok riyadan korkuyor. Ve riyaya bir çare olarak olduğundan kötü görünmeyi, olduğundan iyi görünmeye yeğliyor. Bilgeliğin ruhta çiçek gibi açışının işareti de bu hâldir belki.
İyi insan / kötü insan ayrımından daha çok; bize iyi gelen / kötü gelen yahut sizdeki iyiliği ortaya çıkaran / kötülüğü kışkırtan insan ayrımı daha doğru. Mutlak iyi ve mutlak kötü insan yoktur; iyi(lik) ve kötü(lük) eylemde ortaya çıkan şeydir. İyi bir insan -istemeden dahi olsabaşka birindeki kötülük damarını kışkırtabiliyor. Diğer bir insan, kötülükteki ısrarıyla muhatabını ters tepkiyle iyi eyleme sevk edebiliyor. Bazı insanlarınsa şifadan daha çok yan etkisi var. Tıpkı tene yakışmayan parfümler gibi her ruha, mizaca yakışmayan ruhlar var. İnsan varlığına şifa getiren, rayiha estiren ruhları seçmeli kendine. Kendine “iyi” gelmeyene “kötü” demek en kolayı çünkü. İyi biri olsa / iyilik dahi yapsa sizdeki kötüyü kışkırtan, iyi enerjinizi eksilten insanlara mesafe almakta hayır var. Size kötü gelen, ötekine hayır getirir belki.
İyiliğin İncisi
İyidir insan, niyeti iyidir, iyilik de yapar ama yine de girmeyi başaramaz bir kalbe bazen. Kötülüğün baş tacı edildiğini görür, içerlenir, isyan dolar yüreği. Yalnız acıyla keşfine varılan incelik bilgisinin kalbe şifa olan sesini duyar o vakit: Aşkta, sevgide adalet olmaz. Muhabbette adaleti gözetmek incitir kalbi yalnızca. Sevgi; nedensizliği, koşulsuzluğu ve izahsızlığıyla var kılar kendini ancak. Bazı kalbi kırıklıklar ruhsal tekâmülün en güzel öğretmenleridir bu yüzden. İnciten deneyimler bazı insanları yanlış yere koyduğumuzu gösterirler. Üstelik koymamız gereken yeni yerleri de bize işaret ederler,
İyilik incitir mi peki? İyilik incitir, incinir de bazen. Kötülük örtmez her vakit iyiliğin üzerini. Bazen iyiliğin üzerini iyilikler, güzellikler, incelikler örter. Hüsn-ü zan örtüsü, nezaket makyajı, “bilmesin”de hayır görülen beyaz yalanlar, merhametin tüm kusurları örten anneliği, yapıcılığın diplomatik iplikleri… Hepsi incitebilir iyiliği. Fakat iyilik incindikçe, daha da inceleşir iyiliği… İyiliğin incisi, o ince incinişte saklıdır belki.
Zeynep Merdan – Kendilik Cesareti,syf:11-14