İmamlar Kureyş’tendir” (İbn Hanbel,Müsned,3)şeklindeki hadîsin şu âyetlere aykırı olduğu ileri sürülmektedir:
“Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allâh katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. ” (Hucurât, 13)
“Ey îmân edenler! Eğer küfrü îmâna tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) velî edinmeyin. Sizden kim, onları dost edinirse işte onlar zâlimlerin kendileridir ” (Tevbe, 23)
“Ey îmân edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allâh için şâhidlik eden kimseler olun. (Haklarında şâhidlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allâh onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın.” (Nisa, 135)
“Size eşit şekilde bildirdim, de!”(Enbiyâ, 109)
“De ki: Ben Allâk’tn indirdiği Kitâb’a inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allâh bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir.’’ (Şûra, 15)
Bununla birlikte, meseleyi siyasi gelişmelerin ürünü görenler de vardır. S. Ateş, imâmların Kureyş’ten olmasıyla ilgili hadîsi şu şekilde eleştirir:
“imamların Kureyşli olacağı hakkındaki rivâyetlerde, gelişen olayların parmağı inkâr edilemez.”
Ateş in, daha sonra oluşan siyasî şartlar çerçevesinde hadîsin uydurulduğu görüşünde olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, bu hadîsi Kur’ân’a aykırılık çerçevesinde değerlendirenlerin bulunduğu da belirtilmelidir. Ancak, bize göre, hadîsleri anlamaya çalışmak asıl, tenkid etmek arızî bir tavır olmalıdır.
Şüphesiz, imamların Kureyş’ten olacağını bağlayıcı ve dînî bir kaide olarak anlamak, Kur’ân’a aykırı gözükmektedir. Fakat mezkûr hadîsin sosyal ve beşerî bir gerçeklik ifade ettiğini ve tarihî şartlarda söylendiğini kabul etmek onun anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. İbn Haldun, Kureyşîliği, Kure’ten olacağını bağlayıcı ve dînî bir kaide olarak anlamak, Kur’ân’a aykırı gözükmektedir. Fakat mezkûr hadîsin sosyayş’in bizzat kendisi olarak değil, Kureyş’te bulunan yeterlilik/asabiyet unsuruyla açıklar. Mevdudî de aynı görüştedir. Şöyle der:
“Hz. Peygamber, o dönem Arapların durumunu görerek bir karara varmıştı ve bu şüphesiz en doğru bir karardı. Kureyş kabilesi, yetenekli kişilere sahip olması ve asırlardan beri diğerleri üzerinde etkili olması yönleri ile güçlü bir kabile olarak dururken Kureyş’in dışında bir kabile devlet idaresine getirilirse, o bu işte muvaffak olamaz”.
Sonuç olarak hadîsi Kur’ân’a aykırıdır, diyerek eleştirmek gereksizdir. Mezkûr hadîs, tarihin bir anıyla, tamamen dünyevî bir meseleyle ilgili olup, bir tavsiye niteliği taşımaktadır. Evrensel ve hilafete dair dînî bir İlkeyi ima etmemektedir. Şayet, böyle bir hadîs, dînî bakımdan evrensel olarak dile getirilseydi, o zaman Kur’ân’a aykırılığından bahsetmek mümkün olurdu.
Yavuz Köktaş,Kurana Aykırı Görülen Hadisler
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…