İmam Zührî’ye zorla hadis mi uydurttular?
Iddia dehşet verici: “Daha evvel de değindiğimiz gibi hadis toplama hareketinin ilk olarak başlamasında özellikle Emevi halifelerinin zorlama, tehdit ve işkenceleri önemli yer tutar. İlk hadis toplayan kişi olduğu iddia edilen ez-Zührî’nin şu sözü bunun delilidir: “Biz hadisi yazmaktan hoşlanmıyorduk. Ne var ki o yöneticiler (Emevi halifeleri ve adamları) bizi buna zorladılar.” Zorlama altında yapılan toplamalarda, mevcut yönetimin iktidar, kültür, gelenek ve tarih anlayışını destekleyen hadisler ortaya çıkmış, buna aykırı olanlar elenmiştir. Mevcut hadisler zaten mana ile nakledildiğinden, birçok hadis kelime oyunlarıyla geleneği hükümleştirme yolunda kullanılmıştır.
Örneğin Peygamberimiz’in kendi şahsi tercihi olarak yaptığı bir fiil anlatılırken “Peygamber buyurdu ki” veya”Peygamber emretti ki” şeklinde, Peygamberimizin amacına uygun olmayacak bir tarzda kullanılmıştır.
Uydurmaların yanında tarihin belli bir dönemi ile ilişkili “tarihsel” kimi uygulamaların, evrensel dini hükümlere çevrilmesiyle de tahribat yapılmıştır. Tüm bu uydurma ve anlam kaydırmaları ise hiç şüphesiz hâkim olan sınıfın, hadis toplama için zorlama yapan sınıfın, görüşleri doğrultusunda olmuştur. Zorlama altında dine sokulan uydurmalar, sırf Emevi ve daha sonra Abbasi dönemleriyle sınırlı değildir. Bu dönemlerde çoğunlukla hadis uydurma yoluyla dine sokulan ilaveler, daha sonra halifelerin, valilerin zorlamasıyla “fetva” ve “içtihad” adı altında kendini gösterir. Mevcut yönetimlerin atadığı ve maaşa bağladığı “din adamları”, birçok zaman bağlı oldukları ve kendilerini atayan iktidarların çıkarlarını ve isteklerini gözeterek “dini görüşler” beyan etmişlerdir.”
Yazık, çok yazık! Bu nasıl bir zoka yutmaktır diyeceğim ama bu kitabı yazanların kendileri oryantalistleri zaten “baş imam” kabul ettiklerini ilan etmişler, ne diyelim! Tabii bu durum cahil olup da cehaletini bilmeyenlerin durumuna benzemektedir. Hem zokayı yutacaksın hem de bu zokayı yuttuğunu bilmeyeceksin! Buna cehl-i zoka-ı mürekkep derler herhalde! Biz konuya dönelim:
Yukarıdaki iddia esasen Goldziher’e aittir. Goldziher, hadis ilminin zeminini sarsmak için temellerinden bir imamı tespit etmiş ve ona saldırmıştır. Onu yalancılıkla/uydurmacılıkla itham etmiştir. Goldziher’e gelinceye kadar, cerh ulemasından hiçbirinin yalancılıkla ittiham etmediği ve medh-u senada bulunduğu Zührî, meşhur Said İbnu’l-Museyyib’in talebesi ve yine meşhur İmâm Mâlikin hadîsteki hocasıdır. Hadîsleri, başta Buhârî ve Müslim olmak üzere bütün hadîs kitaplarında yer almıştır.
Hadîs imamlarından Ali Ibnul-Medınî’nin belirttiğine göre Zührî’nin yaşadığı devirde hadis ilmi, hemen hemen altı kişi etrafında dönüyordu ki, bunlardan biri Zührî idi. Sufyân İbn Uyeyne’ye göre, halk arasında, sünneti Zührî’den daha iyi bilen bir kimse yoktu.
Keza Mekhul de onun hakkında buna benzer bir ifade kullanmış ve “yeryüzünde, sünneti Zührî’den daha iyi bilen bir kimse kalmadi” demiştir. Ahmed b. Hanbel’e göre, o, halk arasında hadîsi en güzel ve isnadı en sağlam olan bir kimse idi. Nevevî ise, bütün hadîs imamlarının, onun celâleti, hafıza, zabt ve adalet yönlerinden güvenilir bir kimse olduğu üzerinde ittifak ettiklerini söylemiştir.
İşte, Zührî hakkında bütün hadîs imamlarının kanaatları bu merkezde iken, müsteşriklerin şeyhi Goldziher, onu yalancılıkla itti- ham ediyor ve Emevî halifeleri adına hadîs uydurarak halk arasında yaydığını ileri sürüyor. Onun hadîs uydurmaya müsait bir kimse olduğuna okuyucuyu inandırabilmek için, bazı haberleri tahrif etmekten ve onlara aslına uymayan manâlar vermekten kendini alamamıştır.
Bu haberlerden biri, hadîs kitabetiyle ilgili, Zühri’nin bizzat yukarıda ifade edilen kendi sözüdür. Buna göre Zührî, halifelerin, kendisini hadîs yazmağa zorladıklarını ifade etmiştir.
İşte Goldziher bu sözü ele alarak, iktidarın arzularını desteklemek açısından Zührî’nin pek uysal davranışlı bir kimse olduğunu iddia etmiş ve dolayısıyla bu iddia, onun, Zührî hakkında, halîfelerin arzularına uyarak hadîs uydurulabileceği hükmünü vermesini sağlamıştır.
Fakat Goldziher’in ele aldığı bu sözün, Zührî’nin halîfeler adına hadîs uydurmasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Eğer Goldziher, bu sözün sebeb-i vürûdunu araştırmak zahmetine katlansaydı, şüphesiz, Zührî’yi halîfeler için hadis uydurmaya müsait bir kimse olarak tanıtmak imkânından mahrum kalırdı.
Goldziher’in hesaba katmadığı veya katmak istemediği bu sözün sebeb-i vürûdu şudur:
Bir gün, Halîfe Hişâm İbn Abdil-Melik, Zührî’den oğulları için hadîs yazmasını talep etmiş, ona bir de kâtip göndermiştir. Zührî, bu kâtibe 400 hadîs yazdırmıştır. Ancak aradan bir müddet geçtikten sonra Halife, bu hadîslerin kaybolduğunu söyleyerek onların yeniden yazılmasını Zührî’den istemiştir. O da bu emre itaat ederek, bu 400 hadîsi tekrar yazıp Halîfeye göndermiştir. Halîfe Hişâm, ilk yazılan 400 hadîsle sonradan yazılanları karşılaştırmış ve aralarında tek bir harf değişikliğinin dahî bulunmadığını görmüştür.
Bir başka haberde, yine Hişâm b. Abdulmelik, oğullan için Zührî’den hadîs yazmasını istemiş, bu iş için iki de kâtip tahsis etmiştir. Kâtipler, Zührî’ye bir sene müddetle gelip gitmişler ve ondan pek çok hadîs yazmışlardır. İşte bu hâdise üzerinedir ki Zühri, halîfelerin, kendisini hadîs yazmaktan usandırdıklarını söylemiştir.
Görüldüğü gibi, bu hâdisede ve bu hâdise ile ilgili olarak söylenen bir sözde, Goldziher’in iddia ettiği gibi, Zührî’nin halîfelerin emriyle hadîs uydurduğu neticesini verecek hiç bir mâna yoktur. Fakat Goldziher, İslâm dininin en mühim bir kaynağı olan hadîsin değerini küçültmek gayesi güttüğü için, sahih haberleri daima tahrif, güvenilir hadisçileri de yalancılıkla ittiham etmekten çekinmemiştir. Ne var ki, onun bu tahrifleri, meseleye biraz vâkıf olan her insaf sahibi tarafından kolayca anlaşılabilecek bir mahiyet arz eder.(1)
Diğer taraftan şunu da ifade etmek gerekir ki, Zührî’nin “yöneticiler zorlayana kadar hadisleri yazmayı doğru bulmazdık” ifadesini tahrif ederken Goldziher iki hata yapmıştır. Birincisi Zührî’den yaptığı açıklamada uydurma hadis yazdırmakla ilgili bir bilginin bulunmaması; İkincisi ise Emevi yöneticilerin hadis yazma taleplerinin şahsa özel olmasıdır. Kaynakların verdiği bilgiye göre halife Hi- şam, Zührî’den çocukları için hadis yazmasını istemiştir. Daha önce hadis yazdırma taleplerine karşı çıkan Zührî, halifenin çocukları için hadis yazdırınca “yöneticiler bizi yazmak zorunda bırakana kadar hadis yazdırmaktan hoşlanmıyorduk. (Onlar için hadis yazdırınca) diğer Müslümanlar için de hadis yazdırmanın uygun olduğunu düşündük” açıklamasını yapmıştır.(2)
Görüldüğü gibi Zührî’nin açıklamasında hadis uydurmakla ilgili herhangi bir bilgi yoktur. Halifenin Zührî’yi hadis yazmaya zorlaması da genel bir durum değildir. Sadece o, hadis yazdırma konusunda istekli olmayan Zührî’den, çocukları için hadis yazdırmasını istemiştir. Zührî’nin hadis yazmaya zorlamaktan kastı ise halife çocuklarına hadis yazdırınca diğer Müslümanlara da yazdırma ihtiyacının duyulmasıdır. Bu durumda Goldziher ilgili metnin tamamını değil, bir kısmını alamak suretiyle arzu ettiği görüşü elde etmek istemiştir.(3)
Aslında Zührî’nin sözünde onun hadis yazımına karşı tavrıyla ilgili bir nokta vardır. O da Zührî’nin hadisleri yazmaya değil, hafızaya kazımaya yönelik arzusudur. Buna göre Zührî, insanlara hadis yazmaktan kaçınmaktadır. O, hafızaya dayanmayı istemektedir. Onun için şöyle demiştir: ”
” Yani ilmi/hadisleri yazmayı hoş karşılamazdık. Başka rivayette “kitabetul-ilm” yerine “kitabetul-ahadis” geçmektedir. Goldziher, bu olayı “Kitabetu ahadis” şeklinde “elif-lamsız” aktarmıştır. Bununla da şunu kastetmiştir: “Biz herhangi bir hadis yazmazdık, hadisle uğraşmıyorduk. Tâ ki sultanlar bizi zorladı, hadis uydurmaya başladık.”
Bu, tam bir tahrif ve hinliktir. Oysa “ahadis” elif-lamlıdır ve burada bilinen, yaygın olan, hafızada olan hadisler kastedilmektedir. Yani, hafızada hadisler vardır, ancak biz onları yazıya dökmekten hoşlanmıyoruz, demektir. Halife çocuklarına ısrarla hadis yazdırılmasını talep ettiler, önceleri hadis yazmayı hoş karşılamıyorduk, biz de hafızamızda olanları onlara yazalım dedik. Olay tarihen böyle vuku bulmuştur. Ancak sonraları Zührî de bu görüşünü esnetmenin sonucunda kapsamlı bir tedvin faaliyetinde bulunmuştur. Çünkü Emevi halifesinin şahsa özel isteği, öylece kalamazdı. Halife çocukları için hadis yazılacaksa diğer insanlar için de hadis yazılabilecekti.
Zührî, genel anlamda hadislerin yazılmasına sıcak bakmıyordu. Bu çerçevede Halife’nin özel talebiyle yazı işine de sıcak bakmaya başladı. İşte yine bir Emevi yöneticisi olan Ömer b. Abdilaziz, ilmin yok olmasından endişelendiği için hadislerin toplanması konusunda talimat yayınladığında da buna ilk cevap veren en geniş hadis muktesabatı bulunan Zührî olmuştur. Demek ki, o dönemde yöneticilerin hassasiyetlerine ulema da iştirak etmiştir.
Şimdi Zührî’ye mi hadis uydurttular yoksa size mi zokayı yutturdular?
Prof.Dr.Yavuz Köktaş-Modern Zamanlarda Hadisi Savunmak,syf:298-302
Dipnotlar:
(1)- https://sorularlaisJamiyet.com/imam-zuhrinin-emevilerin-yaninda-hadis-uydurmus-olma-olasiligi-nedir
(2)-Fesevî, el-Ma’rife, 1355; Zehebî, Siyer V, 334’den aktaran Ahmet Yücel, Oryantalist Hadis Anlayışı ve Eleştirisi, s. 135.
(3)- Bk. Ahmet Yücel, Oryantalist Hadîs Anlayışı ve Eleştirisi, i 135-136.