Son günlerde tartışmalar İmam-ı Gazali ve İslâm dünyası filozofları çevresinde devam ediyor. Bu tartışmaya şahsi bir katkıda bulunabilirim.
* Şimdi ben Bergson, Blondel gibi filozofların hocası olarak bilinen Emile Boutroux’yu okuyorum da şöyle diyor:
* “Reform hareketi hristiyanlığın yıkılması demek değildir; hristiyanlığın Aristo felsefesiyle temellendirilişinin yani skolastiğin yıkılması demektir.”
* “Bundan müesses hristiyanlık zarar görmüş olabilir ama saf İsevilik hiçbir zarar görmemiştir.”
* Yine de kopyalayıp Emile Boutroux böyle diyor diye yazmayın; çünkü bunlar benim cümlelerim ve onun anlattıklarından çıkardığım fikir.
* Bunu aslında başka yerlere de uygulayacağım; ama burası yeri değil… Şimdilik hristiyanlıktan devam edelim…
* Diyor ki, hristiyanlık Ortaçağ’da zaten yanlış bir temel üzerine kurulmuştu; felsefeyle temellendirilmeye çalışılmıştı. Yıkılması mukadderdi.
* Çünkü bir itikad bir felsefeyle temellendirilmek istenirse, o felsefe yıkıldığında (yıkılmak felsefenin tabiatında vardır), o itikad da yıkılır gider.
* Sağda solda görüyorum, günlerdir İmam-ı Gazali konuşuluyor. Şimdi İmam-ı Gazali’nin Müslümanların itikadını savunurken ortaya koyduğu cehd bu anlayışın ürünüdür.
* Eğer felsefe dini itikadı karartacak olursa, o itikad artık dini olmaktan çıkar, felsefi olur. İmam-ı Gazali İslâm dünyasında bu girişimin önüne sed çekiyor.
* İmam-ı Gazali’yi Aristo’nun (rasyonalizmin) 1500 yıllık saltanatına son veren kimse olarak görebiliriz. Bunun Batı’da taklidi Descartes, onun 600 yıl arkasından gelir.
* Gazali düşüncesinin doğuda takibiyle batıda takibi ayrı yerlere çıkar.
* Doğuda Ehl-i Sünnet akaidini parıldatan ve şeriatin götürmesi gereken yerin ve ilimlerin gayesinin tasavvufi kemal olduğunu işaretleyen İmam-ı Gazali, İslâm dünyasındaki düşünce yönünü temelinden değiştirmiştir.
* Batı’da ise onun felsefi spekülasyonun yolunu kapatıp “güvenilir bilgi”nin yolunu açması, bilimlerin ve bilim düşüncesinin zihni kurgulardan daha fazla önem kazanmasına sebep olmuştur.
* İmam-ı Gazali evet, felsefecileri küfre girmekle suçladı ama onların getirdiği bilimlerin ve disiplinlerin hiçbirini reddetmedi. Matematik, mantık, astronomi, tıp, kimya tek tek saydı ve hepsinin dinen meşru olduğunu söyledi.
* Hatta uyardı: “Felsefeciler iki türlü afet getirmiştir. Birisi onların sözlerini dinin üstünde tutanlar, ikincisi de onların sözlerindeki ilim ve hikmetleri onlar söylüyor diye reddedenler hakkında…”
* Buna rağmen sözün ikinci kısmını fazla önemsemeyen eğilimler, Şark iklimleri içinde tutunmakta devam etti. Bunlar İmam-ı Gazali’den önce de vardı ve hatta onun yaşadığı dönemde Bağdat’ta Şafiiler ve Hanbeliler kanlı mücadelelere tutuşurlardı.
* Daha önce de dini gayretle İmam-ı Azam’ı reddeden tutumlar içinde, bu “kaba softa ham yobaz” diyebileceğimiz tipin oluşumunu görebiliriz.
* Ancak İbn-i Teymiyye’den sonra, “kaba softa ham yobaz”, adeta İslâm devleti içinde kendi devletini kurdu. Çünkü İbn-i Teymiyye mantık ilmini ve ona bağlı diğer bilimleri haram sayıyordu.
* İmam-ı Gazali döneminde İslâm alemi bütün bilimlerde en öndeydi. Modern sayıları –ve sıfır sayısını- getirerek aritmetiği kurmuşlar, ondalık sayılarda, logaritmada, trigonometride çığır açmışlardı.
* Timur’un torunu Uluğ Bey ve arkadaşları (Kadızade-i Rumi, Cemşid-i Kaşi, Ali Kuşçu), Semerkant’ın bir bilim merkezi haline getirmişlerdi.
* Tıp, astronomi, optik, kimya, mekanik gibi ilimlerde de İslâm alemi çok öndeydi. Gazali’nin çağdaşı Ömer Hayyam, Nişabur’da kurduğu rasathanede güneş yılını tarihte ilk defa hatasız hesaplamış ve yaptığı Celali Takvimini Melikşah’a arz etmişti.
* Dünyanın yuvarlak olduğu ve dünyanın güneş etrafında döndüğü gibi meseleleri İmam-ı Gazali’de biliyor, bunların itikadi meseleler olmadığını, onlara bir yorum yapmayacağını söylüyordu.
* Halbuki İbn-i Teymiyye’den sonra bu meselelerin hepsi rafa kalktı. Ortadoğu’da olduğu gibi Osmanlı’da da etkisini gösteren İbn-i Teymiyye’ciler, ilk iş olarak Takiyüddin’in rasathanesini yıktırdı.
* “Kaba softa ham yobaz” tipi aslında ilk olarak II. Bayezid döneminde uç verdiyse de, Fatih’in üstün şahsiyeti karşısında ses çıkaramadılar. Uluğ Bey’in arkadaşlarından Ali Kuşçu, Şark’ın bütün matematik hünerini Osmanlı medreselerine taşıdı ve Fatih’in havan topunu icadı ve getirdiği üstün silah teknolojisi, Osmanlı’yı uzun süre rakipsiz bıraktı.
* Bu üstünlük aynı şekilde Yavuz Sultan Selim döneminde de devam etti. Bu kısa dönemde Piri Resi gibi bir adam yetişti, bugün halâ sırrı çözülemeyen dünya haritaları çizdi ve Yavuz’dan iltifat gördü. Oysa Kanuni döneminde idam edilecekti.
* İslâm dünyasının bilimde gerilemesinin İmam-ı Gazali ile hiçbir ilgisi yoktur. Ama Osmanlılar’ın aşk ve vecd döneminin kapanışıyla ilgisi vardır.
* “Kaba softa ham yobaz” tipinin ilk görünüşü II. Bayezid döneminde, boy göstermeye başlaması Kanuni döneminde, kökleşmesi ise IV. Murad döneminde olmuştur.
* Toplumda “Kadızadeliler” olarak kendini gösteren, bilime ve sanata savaş açan, minarelere varıncaya kadar yıkmaya çalışan bu tip, İbn-i Teymiyye’nin bir eseridir ve onu rehber kabul eder.
* Buna rağmen, Osmanlılar’da bilim faaliyetleriyle ilgili büyük sözler söylemekten kaçınmak gerekir. Zira Osmanlı kütüphanesinin çok büyük bir bölümü henüz incelenmemiştir. Bu konuda bildiklerimiz ise Garplı seyyahların yazdıkları.
* Bilindiği kadarıyla Pasteur’den 400 yıl önce mikrobun varlığı ve 300 yıl önce çiçek aşısı Osmanlı’da biliniyordu.
* O hâlde Boutroux’yu izleyerek şunu söyleyebiliriz ki, 19. yüzyılda küfür yobazı tipi zuhur ettiğinde, İslâmî düşünceyi mağlup etmedi, “kaba softa ham yobaz” düşüncesini mağlup etti. İslâmî düşünce zaten uzun zamandır mahçuptu.
* Felsefeyle ilgilenen arkadaşlara İmam-ı Gazali’nin yanında Boutroux’yu hararetle tavsiye ederim. Eskiden Türkiye’de Boutroux’cular vardı ve kitaplarının bir çoğunu tercüme ettiler.
* Özellikle “Tabiat Kanunlarının Zorunsuzluğu Hakkında” isimli kitabı şaheserdir. Gazali – İbn-i Rüşd tartışmasına nereden bakacağını bilemeyenler, Gazali’nin düşüncesinin felsefi bir açılımını Boutroux’dan tahsil edebilirler.
* Şu var ki, determinizmin de bir hakikati vardır. Bu hakikati inkar etmek, madde üzerine tahakküm hünerini kaybettirir. Ama bu sadece sathi bir hakikattir ve tabiat kanunları Allah’ın Faal ismini “gerektirici” –haşa- değildir.
* Blondel için de Nurettin Topçu’nun hocası diyelim. Aksiyon felsefesinin kurucusu. Önemli bir felsefe. Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu’nda bu isimler hep geçer.
Sinan BALA –
http://www.adimlardergisi.com/imam-i-gazali-ve-emile-boutroux/
0 Yorumlar