İleriyi Görmek İçin
İnsan en yanılan yaratık olduğu gibi, en uzağı gören yaratıktır da. Hayvan da, içgüdüsüyle, şimdiki zamanı ve gerektiği kadar da ileriyi görür ya da öngörür. Ama, akıl, bu içgüdünün direkt doğrultusunu dolambaçlara çevirdiğinden kimi zaman yanılgıların kaynağı olur. Kimi zaman da içiçe girmiş düğümleri, kördüğümleri çözecek kadar (hesaplı ve hünerlidir. Ama öngörü, ya da uzak görüşlülük dendi mi, daha çok, bugün henüz bilimin çevreleyemediği iç dünya bilgi ve deneylerinin sonucunda ulaşılmış, kazanılmış, edinilmiş, daha doğrusu bizde olup da uyandırılmış melekeler söz konusudur. «İlm-i ledün» denilen biliş atmosferi.
Bu uz görüşlülüğe eriş, biliniyor ki, bambaşka bir eğitimin sonucunda mümkün oluyor. Örneklerden biliyoruz bunu. İçgüdünün sınırını aşma, aklın takıldığı noktalardan kurtulma, arzuların ve ihtirasların göz- bağlâyıcı etkilerinden sıyrılma, eşya ve çağ handikap ve şokunu savma yetisi, ancak, (kişiliği, üstün bir ideal ve hakikat çilesinde pişirmekle oluşuyor ve ay gibi gün gün büyüyüp dolunay oluyor.
Bu yüzdendir ki, eskiden yönetici kadroları ayrıca bu manevi okullardan da geçiyor ve geçiriliyorlardı. Hatta isteyen herkes.
Toplumlarda, insanlar gibi, birbirine göre, uzak görüşlü olma bakımından farklıdırlar. Manevi değerlere önem veren toplumlar daha yüce idealler taşıyor ve Tarih sorumluluğunu bu şekilde yükleniyorlar ve hafifletiyorlar. Ama nice akıllı gibi gözüken, nice harikalar doğurmuş toplumların da, ileriyi görmek hasletinden nice yoksun ve nice mahrum olduğunu görmek, insanı şaşırtır ve hüzne boğar.
Bugünün Avrupası, bir de bu gözle görülse.
Sezai Karakoç – Sur Yazıları (4)