İbnul Mukaffa – İslam Siyaset Uslübü Notlarım

indir-24 İbnul Mukaffa - İslam Siyaset Uslübü Notlarım
Ölümü Hatırlama

Akıllı kişi, her gün ve gece ölümü öylesine çok hatırlamalıdır ki benliğini dizginleyebilsin ve tamahlarını denetleyebilsin. Çünkü ölümü çok hatırlamak, azgınlıktan koruyucudur, sabırsızlığa kapıl­maya karşı Allah’ın izniyle bir güvencedir.

 

Unutan ve Önemsemeyen Kaybeder

Akıllı kişi, dünyasından kaybettiği ya da kendisinden uzakla­şan bir şeye üzül memeli, önceden eline geçip sonradan kaybettiği­ni hiç eline geçmemiş gibi saymalı, önceden talep edip sonradan ele geçiremediğini hiç istememiş gibi düşünmeli, geçip giden se­vinçleri gelecek sevinçlere karşılık tutmamalı, ancak bu sarhoşluk ve azgınlık ölçüsüne varmamalıdır. Çünkü sarhoşluğun yanıbaşında unutma vardır, azgınlığın yoldaşı önemsemeyiştir. Kim unutur­sa ve önemsemezse, hüsrana uğrar.

 

 

Yanlışlar Sel Olur

Akıllı kişi, düşüncedeki hiçbir hatayı, bilgideki hiçbir sürçme­yi ve işlerdeki hiçbir aldırmazlığı küçümsememelidir. Çünkü az bir şevi küçümseyene, küçük şeyler yavaş yavaş birikiverir. Bir de ba­kar, küçük büyümüş. Bunlar acziyet ve kayıp doğuran gediklere dönüşür. Bu gedikler kapatılmazsa, gücü aşan patlamalar doğuverir. Hiçbir şey yoktur ki önemsenmeyen küçük bir şeyden oluşma­sın. Mülkün (iktidar), küçümsenen bir düşman tarafından yokedilmiş olduğunu görürüz. Sağlığın, aldırış edilmeyen bir hastalıktan dolayı kaybedilmiş olduğunu görürüz. Irmakların, küçümsenen pınarlardan fışkırdığını görürüz.

İktidar, işlerin kaybedilmeye en az dayanılır olanıdır. Çünkü, küçük bile olsa kaybolan hiçbir şey yoktur ki, başka büyük bir şey­le bağlantılı olmasın.

 

 

İnsanların En’leri

İnsanların iktidar (sultan) olmaya en lâyığı, mülk siyasetini bi­lenlerdir. Tedbire en lâyığı, bilginlerdir. Fazilete en lâyığı, faziletini insanlara gösterenlerdir. Bilgiye en lâyığı,en fazla edepli olanlardır. Varsıllığa en lâyığı, cömertlerdir. Allah’ın en yakınları, hakikatin bilgisine nüfuz edenler ve bunu en mükemmel biçimde eyleme geçi­renlerdir. En sağlamları, Allah hakkında kuşkudan uzaklardır; en umutluları, Allah’a en çok güvenenlerdir. Bilgisinden en çok yarar­lananlar, eziyetten en yüreklileri, şeytana karşı en sertleridir. Kesin kurtuluşa erenler, şehvet ve tutkuyu yenenlerdir.En sağlam düşünceye tutunanlar, heveslerini en çok terkedenlerdir. Sevgiye en lâyıklar, kendisini en çok sevenlerdir. En cömertleri, bağışı en doğru vere yapanlardır. En ra­hatları, işlere en dayanıklılarıdır. En az korkanı, en güçlüleridir. En varsılları, elindekine en kanaat getirenleridir. En rahat yaşayanları, ifrattan en uzaklarıdır. En güzelleri,en sağlam görüşlülerdir. İnsanlar arasında en güvenlileri, pençe ve gagası körelmiş olanlardır. On­lara en sağlam tanıklık yapanlar, onlar hakkında en çok konuşanlar­dır. Haklarında en adaletlileri, onlarla en sürekli barışçıl olanlarıdır. Nimetlere en lâyıkları, elindekilere en çok şükredenlerdir.

 

Allah’ı Tanımanın Göstergesi

Allah’ı tanımayı gösteren ve imana yönelten şeylerden birisi de,kişinin kendi kendine kaldığında,dünyadaki küçük yada büyük her görünene bir göz atmasıdır, işte bütün bunları çekip çeviren ve hareket ettiren Allah’tır. Kim bunların büyüğünden ibret alırsa, gökyüzüne baksın; çarkını çeviren ve işini yürüten bir rabbinin ol­duğunu öğrenecektir. Küçükten ibret alan, hardal tanesine baksın; onu bitiren, arıtan, toprak ve sudan takdir eden, bitme ve çiminden kopma zamanını belirleyen bir yönetici olduğunu öğrenecektir. Peygamberlik, rüyalar ve insanların içlerindeki nasıl olduğunu bilemedikleri doğuşlar, insanların ortaya çıkardığı söz ve eylemler, bilginlerin ve cahillerin, doğruya erenlerin ve sapkınların Allah’ı anmakta ve O’nu ululamakta görüş birliği etmeleri, Allah hakkında kuşkusu olanların ve onu yalanlayanların sonradan yaratıldıklarını onaylamada, kendi kendilerini yaratamadıklarını bilmedeki oydaş- maları da böyledir.

İşte bütün bunlar, Allah’a götürür; bütün bu işlerin kaynaklan­dığı varlığı gösterir. Ayrıca bunlar, müminlere Allah’ın büyük bir gerçek olduğu, hiç kimsenin onun boş olduğu inanışına varamaya­cağı bir kesin inanç sağlar.

 

Değerli Öğütler

Şeytanın hayatı, bilginin terkidir; tini ve teni, bilgisizliktir; yerleşkesi, kindarlar ve kasavetlilerdir; beşiği, öfkelilerdir; yaşama biçimi, ısrarcılıktır; umudu, günahlarda ısrardadır.

Kişi, akıllı kişiler tartışmadıkça ve kendisini onaylamadıkça, bilgi ve düşüncesine kesinlik vermemesidir. Çünkü, nesnelerin bilgisi, tek akılla kavranamaz.

En düzgün davranış, başkalarını kendine kıyaslamandır. Onla­ra. sana davranılmasını istediğin gibi davran.

En yararlı akıl, verilen iyilik ölçüsünde yaşantıyı güzelleştir­men, başına gelmeyen kötülükten kaygı duymamandır.

Bilginin bir parçası da, bilmediğin ölçüde bilemediğini bil-mendir.

Akıllıların en akıllısı, hiçbirinin ötekini bozamayacağı biçimde dünya ve âhiret işlerini iyi değerlendirendir. Bunun üstesinden gele­meyense, daha değersizini reddeder, en değerlisini ona yeğ tutar.

Büyü bile olsa bir şeye inanan, hiçbir şeye inanmayan ve âhireti ummayandan daha iyidir. Tövbe kişiyi cehenneme, günahlara ısrar ise cennete taşımaz.

Üç nitelik, en üstün iyiliklerdendir: Öfkeliyken doğruyu ko­nuşmak; darlıkta cömertlik; güçlüyken affetmek.

 

Çeşitli Hikmetler

Akıllı kişinin iki uynası olmalıdır. Birinde kendi kötülüklerini görür, onlardan vazgeçer ve elinden geldiğince onları düzeltir.Öte­ki aynada ise, Başkalarının iyiliklerine bakar, onlarla kendini donatır ve elinden geldiğince benimser.

Ailen, çocukların, arkadaşların ve zayıflarla çekişmekten sa­kın, onlara karşı sağlam kanıtlar Öne sür.

Kurtulduğun bir bela, seni belki de kurtulamayacağın öteki be­laya düşürmesin.

Dindar aldatma/, keskin zekâlı aldanma/.

İnceleyin:  Mükemmellik İrade Terbiyesine Bağlıdır

Kişinin bilmediğini söylememesi dindarlığındandır, bildiği konuda sağlam durması keskin zekâdandır.

Denir ki: Kişinin bildiğini yapmaması, yanlış bir tutkudur; tut­ku ise, dürüstlüğün âfetidir. Bildiğini bırakması, küçümseyici bir doğrudur; küçümseme, dinin âfetidir. Bilmediğine atılması, doğru mudur; yoksa sapkın bir yanlış mıdır; sapkınlık, aklın âfetidir.

Denir ki: Üstündekine saygılı, altındaki ne yumuşak ol. Denk­lerine uyum göster. Bundan daha yeğreki, dostlarla uyumundur. Çünkü bu, üstündekilere saygı göstermenin onlara boyun eğmek için ve altındakine yumuşak olmanın hizmetlerini çekmek için ol madığına lehinde tanıklık eder.

 

Aklın Yitmesi   

Dünyada bir şeyi büyükseyen küçümsenir. Dünyada bir şeyi  küçümseyen umursanmaz. Bir günahı hakir gören, ona cüret eder. Az da olsa düşmanına mağrur olan, tedbirsiz yakalanır. İşte bunlar akıl yitmesidir.

Akıllı, Kimseyi Hafifsemez

Akıllı kişi hiç kimseyi hafife almaz.

Hafife alınmayacaklar, üç tanedir: Aşırı dindarlar (takva sahip­leri), yöneticiler ve dostlar. Çünkü aşırı dindarları hafife alanlar, dinler ini yokederler. Yöneticileri hafife alanlar, dünyalarını yok ederler. Dostları hafifseyenler, mürüvvetlerini bozarlar.

 

Belâlar Hırsta ve Açgözlülüktedir        

Dünyadaki belâları, yakalananlara ihtiras ve açgözlülüğün ge

tirdiğini biliyoruz. Dünyaya bağlanan kişi, belâdan belâya ve yorgunluktan yorgunluğa düşer durur. Çünkü ihtiras ve açgözlülük  huyları hep onlarladır.

 

Bilginlerin Dediği

Bilginlerin, şöyle dediklerini duydum: Tedbir gibi akıl yoktur. Zühd gibi tutumluluk yoktur. Güzel ahlâk gibi şeref yoktur. Hoş­nutluk (rıza) gibi zenginlik yoktur.

En sabredilesi şey, değiştirilme yolu olmayandır. En üstün iyi davranış, merhamettir. Sevginin başı, hoşgörüdür. Aklın başı,olanı ve olacağı bilmektir. Gönül hoşluğu, erişilmeyecek şeyden vazge­çiştir. Dünyada, dostlarla birlikteliğe denk bir sevinç, onları kaybet­meye denk bir üzüntü yoktur.

 

 

Düşünce ve Sözün Tam İsabeti

Bir söze başlayıp sonra kesmek, başladıktan sonra sonunu dü­şünüp ivedi yanıt beklemezmiş gibi yaparak “-cek” demek,ahlâkın olmasın. Bu konudaki iyice düşünüşün, dile getirmeye başlamadan önce olsun. Çünkü, başladıktan sonra sözü kesmek, yanlıştır ve ta­sa vericidir.

Aklını ve sözünü, ancak tam yeri geldiğinde kullan. Çünkü her zaman dilimi, her doğru için güzel değildir. Düşünce ve sözün tam isabeti, bağlamın isabetiyledir. Burada yanlış seçim yaparsan, doğ­ru seçim yapıncaya kadar aklını ve sözünü belaya sokmuş olursun. Yanlış bağlam seçersen, ne bir değeri, ne de bir güzelliği olur.

Bilginlerin meclisinde olursan, onlar senin konuşmaktan çok dinlemeye arzulu olduğunu bilmelidir.

 

 

Dostunu Nasıl Seçersin?

Bütün gücünle, kardeş edineceğin ve ilgi kuracağın kişiyi be­lirlerken, hoşlanmadığın bir şeyi ortaya çıksa bile, kardeşinden kopmana yol bulunmadığını içine yerleştirmeye çalış. Çünkü o, ne zaman istersen azat edeceğin bir köle ya da istediğin zaman boşa­yacağın karı gibi değildir.

Bilâkis o, senin şerefin ve mürüvvetindir. Kişinin mürüvveti, dostları ve arkadaşlarıdır. İnsanlar, dostlarından birinden koptuğu­nu öğrenirlerse, tamamen haklı olsan bile, pekçoğu bunu dostluğa hıyanet ve usanç olarak değerlendirir. Bununla birlikte, rızasızca onun dostluğunu sürdürmeyi düşünmen ise, ayıp ve eksiklik sonu­cunu doğurur.

Teennili ol, evet teennili ol. iyice düşün, evet iyice düşün.

Sana dost olmasını beklediğin birinin durumunu gözlediğinde, din kardeşlerinden biriyse, gösterişçi ve ihtiraslı olmayan bir fakihi (anlayışlıyı) seç. Dünya dostlarından biriyse, cahil, yalancı, şir­ret ve berbat olmayan bir özgürü seç.

Cahil, ana-babasının bile kaçmaya lâyık olduğu kişidir. Yalan­cı, sâdık bir dost olamaz. Çünkü diline dolanmış yalan, kalbindeki yalan artıklarıdır. Dost, doğruluğundan dolayı bu adı almıştır. Kimileyin dil doğru söylese bile, kalbin doğruluğu ithama uğrayabi­lir. Bir de yalan, dile yansımışsa, durumun ne olacağını sen hesap et. Şirret, sana düşman kazandırır; düşmanlık çekecek bir dostluğa, ihtiyacın olamaz. Berbat ise, kendini bile utandırır.

Bil ki insanlardan uzaklaşman, sana düşmanlık kazandırır. Büsbütün açılman ise, kötü dostlar kazandırır. Kötü dostlar, sevim­siz düşmanlardan yeğdir. Çünkü sen, kötü dostla ilgi kurarsan, yaptıkları seni yorup bitirir; ilgini kesersen, bu ilgisizlik seni kırıp incitir, bu da kusurunu över, haklılığını yaymayan kişiye seni mec­bur bırakır. Çünkü kusurlar büyüyüp artar, ama mazeretler yayıl­maz.

 

Özür Dilenecekler

Yalnızca özrünü kabul edecek kişiden özür dile. Yalnızca ihti­yacını gidermek isteyenden yardım iste. Yalnızca sözünün değerini bilecek kişiye konuş. Ama mecbur kalma durumların hariç. Biri senden özür dilerse, ilgiyi koparmanın ganimet olduğu kişi hariç, özrüne güleryüzle ve tatlı dille karşılık ver.

Bir iyilik ağacı dikip gerekli özeni gösterdikten sonra, onun büyüme ve gelişmesine de özen göstermekten geri kalma ki ilk özen yitip gitmesin.

 

Kendini Sabra Alıştır

Kendini, kötü komşuya, kötü akrabaya ve kötü tanışa karşı sabra alıştır.

Bil ki sabır, iki türlüdür:

  1. Kişinin hoşlanmadığına ve sevdiğine karşı sabır.
  2. Hoşlanıl mayana sabır.

En büyüğü ve önemlisi, sahibinin mecbur kalmasıdır.

Bil ki aşağılık kişiler, bedence en dayanıklıdırlar; şerefli kişi­ler ise, gönülce en sabırlıdırlar.

İnceleyin:  Yaratma ve Nizam Üzerine Deliller ve Düşünceler

Övgüye değer sabır, kişinin cildinin darbeye karşı dayanıklı, bacağın yürümeye, elin çalışmaya güç yetirir olması değildir. Bu nitelikler, eşeğin özellikleridir.

Asıl övülen sabır, kişinin nefsine egemen, işlere dayanıklı, darlıkta metanetli, düşünce ve öfke sırasında yatışmasını bilen,ted­biri seçen, ihiras ve tutkuyu terkeden, güzel sonucunu umduğu me­şakkati küçümseyen, tutkularına ve arzularına sürekli direnen, ba siretini kararlıca geçerli kılan kişinin sabrıdır.

 

 

Sabırın Hafıfleticiliği

İşlerin yığılıp biriktiğinde, onlardan uzak durarak kolaylaşa­cakları rahatını bekleme. Çünkü, ancak onları bitirdiğinde rahat vardır. İşlere sabır, onları senin için hafifletir. Can sıkkınlığı ise, iş­leri yığıp biriktirir.

Kimi iş yapanların başına geldiğini gördüğün bir nitelikten kendini uzak tut: Adamın bir işi olur, başka bir meşguliyeti çıkar ya da yapılmasından hoşlanmayan birisi onu meşgul eder, bu da elin­deki ni ve başına geleni bozacak ölçüde onun içinde bulanıklık yara­tır, sonuçta hiçbirini adam gibi yapmaz. Başına böyle bir durum gel­diğinde, işleri ayırdettiğin düşüncen ve aklın seninle olsun. Meşgul olduğun iki işten daha önceliklisini seç, bitirinceye kadar onunla il­gilen. Gerektiği gibi düşündükten ve yeterince ilgilendikten sonra, kaçanın kaçmasını ve gecikenin gecikmesini gözünde büyütme.

Her meşguliyetinde, kendin için güç yetireceğin ve bitireceğin bir hedef belirle.

 

Haddi Aşma

Bil ki, ibadette haddi aşarsan, ihmale (taksire) gitmiş olursun; bilgilenmede haddi aşarsan, cahillere katılmış olursun; insanların rızasını ve ihtiyaçlarında ilgiyi edinmekte aşırı gidersen, çevren yardımcılarla dolar.

Bil ki, kimi iyilik olsun diye verilenler aşağılıktır; kimi keskin sözler tasadır; kimi bildirimler bitiricidir; kimi bilgiler cehalettir. Elinden geldiğince, verdiğin zulüm, açıklaman saçmalık ve bilgin yük olmasın.

 

Güzel ve Parlak Sözleri Belle

Bil ki,hoşuna gidecek güzel yada Parlak sözlerle karşılaşabilirsin.

Hoşuna giderse, ezberlemelisin. Çünkü ezberleme, güzel ve hoş sözü korur. İnsanların bunlardan hoşlanmasını arzulayacaksın. Bu hoşlanmayı arzulama, İnsanî bir durumdur. Her seni beğenen, başkasını beğenmez.

Bu güzel sözü bir-iki kere tekrarladığında, dinleyicilerin yete­rince değer vermediğini görürsen, yeniden söylemekten sakın. Çünkü beğeneni olmayan olağanüstülük, büyük bir yanlıştır.

Öyle insanlar görürüz ki bir şeye tutulur, ne ondan vazgeçer, ne ondan bahsetmekten vazgeçer, ne de arkadaşlarının onu kabul etmemesi onu tekrar tekrar ona dönmekten alıkoyar.

Ayrıca, güzel haberlere bak, onları belle. Çünkü haberlere, özellikle de güzel haberlere aşırı ilgi, insanın bir özelliğidir. İnsan­ların pekçoğu, duyduğunu anlatır, kimden duyduğuna aldırmaz. Bu, doğruluğu bozucudur, mürüvveti yaralar. Bir haber verirken, elinden geldiğince tasdik ettiğini haber vermeye çalış, tasdikin de kanıtlı olsun. Kafasızların dediği gibi, “duyduğumu söylerim” de­me. Çünkü duyduğun ne çok yalan vardır, yalan söyleyen ne çok kafasız vardır. Çünkü sen, konuşmaları anlamaz ve aktarmaya çalı­şırsan, halktan anladıkların ve taşıdıkların, kat kat uyduranın uy­durmalarından daha çok olur.

 

 

İnsanlarla Nasıl Birlikte Olmalısın?

Bir kişiyle, onun yöntemi dışında birlikte olma. Çünkü cahile bilgiyle, yabana anlayışla ve dilsize konuşmakla birlikteliği ister­sen, bilmediğini ona yüklemek ve tıpkı iyi bir hatibin kendisini an­lamayan bir yabancıya hitap etmekten üzülmesi gibi onu üzmek su­retiyle bilgini ziyan etmiş ve meclistaşına eziyet vermekten öteye geçememiş olursun.

Bil ki, hiç bir bilgi yoktur ki ehil olmayanların yanında dile ge­tirdiğinde ayıplamasınlar, düşmanlık beslemesinler, sana karşı red­diyeye girişmesinler ve cehalete dönüştürmeye çalışmasınlar. Hal­ta insanlar için en hafif şeyler olan pekçok oyun ve eğlenti bile, bil­meyene ağır gelir ve bundan üzüntü duyar.

Dostun,ona ve dostlarına ilgi gösterdiğini bilsin. Biri seninle bir­likte olur veya yoldaşlık ederse, onun arkadaşlarından, dostlarından ve sırdaşlarından birine karşı ilgi gösterdiğini görmemesinden sakın. Çünkü bu, kalpte olumsuz bir etki uyandırır. Dostunun dostuna neza­ketin, bizzat dostunun kendine nezaketinden ona göre daha etkilidir.

Üzgünün yanında sevinmekten kaçın. Bil ki o. açıklan sevine- ne kin duyar, üzülene şükran duygusu besler.

Bil ki sen, kendisiyle ya da başkasıyla ilgili konuşan meslek­taşlarından hoşlanmayacağın, kaba/yersiz ve çirkin bulacağın dü­şünce ve söz duyacaksın. Meclistaşının yaptığı bir konuşmayı, yalanlayıcı yada yanlışlayıcı olma.“Başkasından sözelli” demen, seni buna cüretlendirmesin Çünkü ona ait her reddedilen, onu gücen- direcetır. Şayet topluluk içinde aleyhine kurulmasından kaygılandığın bir yanlışlık ya da biri için kaygılandığın bir zarar dolayısıy­la bu sözün içine yerleşeceğinden hoşlanmadığın biri varsa, bu sö­zü daha örtük eleştirebilirsin. Bu, eleştirmeye daha uygundur, nef­ret uyandırmaktan daha uzaktır.

Bil ki, nefret kaygıdır, sevgi güvendir. Susarak, sevgiyi çoğalt. Çünkü susmak, sevgiyi sana çekecektir. Konuştuğunda, güzelce konuş. Çünkü güzel konuşma, dostun sevgisini arttıracak, kincinin kinini sıyıracaktır.

Bil ki, sesi yükseltmemek, iç sükuneti ve hedef doğrultusunda yürümek, şayet bir kibir ve kendini beğenmişlikle karışmamışsa, sevgi itkilerindendir. Kendini beğenmişlik ise, öfke ve nefret itkile­rindendir.

 

İbnul Mukaffa-İslam Siyaset Uslübü(Dergah yay.)

 

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir