Peygamber şöyle buyurmuştur: “Biz ümmî bir topluluğuz.Yazı yazmaz, hesap bilmeyiz”.(Buhari,Savm,13)
Bu hadîs âyetlerle uyum içindedir. Bunun yanında aşağıda değerlendireceğimiz, Hz. Peygamberin son günlerinde nadir de olsa (kesin olmamakla birlikte) bir şeyler yazabileceğini gösteren rivâyetler vardır. Bu durum, hem yukarıdaki hadîse hem de Hz. Peygamberin ümmî olduğunu ifade eden âyetlere aykırıdır.
İbn Hacer ve Aynî’ye göre yukarıdaki hadîste şu ihtimaller vardır:
a-Murâd, bu söz söylendiği esnada huzurunda bulunan Müslümanlardır. Müslümanların hepsini kastetmemiştir.
b-Hz. Peygamber “biz” ile kendisini kastetmiştir.
c-Hz. Peygamber Arapları kastetmiştir. Arapların içinde az da olsa hesap-kitap bilenlerin varlığı onların ümmî olmasına mani değildir.(1)
Bilindiği gibi Hz. Peygamber’in “ümmî” oluşu İslâm geleneğinde onun vahiy alışının bir delili olarak kabul edilmiştir. Ancak günümüzde oryantalistlerin de kışkırtmalarıyla Hz. Peygamber’in aslında ümmî olmadığı iddia edilmiştir. Bunun için de bazı deliller çarpıtılmaya çalışılmıştır. Ümmî kelimesine “Mekkeli” anlamı bile verenler vardır. Oysa Kur’ân’a baktığımızda meselenin gayet açık olduğu görülür. Kur’ân’da ümmî kelimesi, hem Hz. Peygamber’i hem de bir milleti yani Arapları nitelemek için kullanılmıştır. “Sen bundan evvel hiçbir kitap okur değildin, elinle de onu yazmadın. Böyle olsaydı, hakkı inkâr edenler elbette şüpheye düşerlerdi” (Ankebût, 48) âyeti gereği, Hz. Peygamber’in okuryazar olmayan anlamında ümmî olduğu açıktır. “O ümmîler arasından…”(Cuma,2)) ve “Kitap ehli olmayan ümmîlere…”(Ali İmran,20) gibi âyetleri şöyle anlamak mümkündür:
Burada, ümmî kelimesiyle, Arap ümmeti kastedilmektedir. Zira bu millet, büyük ekseriyeti itibariyle okuma yazma bilmemektedir. Nitekim Lisânu’l-Arab’da “yazma alışkanlığı Araplar arasında pek nadir, adeta yok olduğundan onlar hakkında bu sıfat kullanılmıştır” diyerek bu manayı vermektedir.(2)
Bununla birlikte ümmî kelimesinin dışında, tarihî olarak Hz. Peygamber’in okuma yazma bildiğini gösteren rivayetlere de rastlanmaktadır. Özellikle son demlerindeki hastalığı sırasında ashâbı için bir şeyler yazmayı istemesi buna örnektir. Bu durum “yazdırma” anlamına da gelebilirse de zahirinden onun yazmak istediği anlaşılmaktadır. Aynı şekilde Hz. Peygamber’in civar ülke krallarına mektup yazdığı veya yazmak istediğine dair bir bilgi, rivâyetlerde geçmektedir. Hz. Peygamber’in okuma yazma bilmediğini gösteren delillerle, bildiğini gösteren delilleri bir arada değerlendiren Ahmet Önkal’ın şu görüşüne katıldığımızı belirtmek isteriz:
“Tereddüt etmeden katiyetle kabul etmek gerekir ki Peygamber Efendimiz, Cenab-ı Hak tarafından İlâhî vahyi tebliğle görevlendirilmeden önce okuma yazma bilmiyordu. Zira ilim ve irfanın bulunmadığı bir vasatta yetişmiş, okuma yazma bilenlerin parmakla sayılabileceği bir çevrede büyümüştü… Hem Resûlullâh’m peygamberlikten önce yazıya da ihtiyacı olmamış, yaşadığı çevre icabı okuryazarlarla sık irtibatı bulunmamıştı. Ama nübüvvetten sonra durum değişti. 23 seneye yaklaşık bir süre durmadan nâzil olan âyetleri tespit için vahiy kâtibleri Resûlullâh’ın huzurunda, bizzat onun gözleri önünde yazı malzemelerini kullandılar. Özellikle Medine’ye hicretinden sonra Resûlullâh’m çok değişik çevrelerle muhtelif münasebetleri oldu. Bu münasebetler sebebiyle huzurunda andlaşmalar kaleme alındı, mektuplar yazıldı, emirnameler çıkarıldı… Yani peygamberliğinden sonra özellikle Medine döneminde onun okuma yazma ile çok sık bir irtibatı ve ilgisi oldu. Böyle bir durumda hayatının sonlarına doğru iyice öğrenmek ve bellemek şeklindeki bir teşebbüsün sonucu olmaksızın sadece gözleri önünde belki de her gün cereyan eden yazışmalar sebebiyle yazıların ve harflerin şekillerinin peygamberliğin vasıflarından birisi olarak ‘fetânet’ sıfatına sahip Hz. Peygamber’in dikkatini çekmiş olması ve bunların onun zihninde yer etmiş bulunması gayet normaldir”.
Yavuz Köktaş – Kurana Aykırı Görülen Hadisler
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…