Cevap: Yalanın müptelası olmuş Peşaver Gececisi yalanı ortaya çıkacağını hiç düşünmeden yatsıya kadar da olsa temel azığı ile gıdalanmayı düşünüyor..Hz. Ömer’in Hz. Ebu Hüreyre’yi hem de hadis uydurmaktan dolayı dövmesi Peşaver Gececisinin utanmadan ve sıkılmadan ortaya attığı yalanlardan biridir..:
Saygın ve ilmi bir kitaptan bu iddiasını ispat etmesi için meydan okuyoruz.
1-Hz. Ömer’in kırbaçla Ebu Hüreyre’ye vurduğunu ve şöyle dediğini iddia ediyor: “Rivayeti çoğalttın ey Ebu Hüreyre! Hz. Peygamber adına yalan söylüyorsan vay haline.”
Ebu Reyye’ye, yalan-yanlış ve uydurma rivayetleri nakleden edebiyat kitaplarının ve Ebu Hüreyre’ye olan kinleri ve attıkları iftiraları bilinen Şia kitaplarının dışında -ki ilimden biraz nasip almış kimselere göre bu kitapların hiçbir ilmi kıymeti yoktur- saygın ve ilmi bir kitaptan bu iddiasını ispat etmesi için meydan okuyoruz.
Ebu Reyye, nakil yaptığı kitaplara fazlaca başvurmasına rağmen -ki kitabını inceleyen biri o nakillerde de çarpıtma yoluna başvurduğunu görecek- bu iddiasını hiçbir kitaba dayandırmıyor.[İbn Ebî’l-Hadid’in, Şerhu Nechu’l-Belağa’da da (1/360) nakledildiği gibi anlaşılan bu haberi el-İskâfî’den alıntılamış. Ebu Reyye’ye göre bu ikisi delil olmaya yetiyor] Acaba neden?
2- Eğer hadis rivayet etmeye devam ederse, Hz. Ömer’in kendisini memleketine veya maymunlar ülkesine sürmekle tehdit ettiğini ve bu haberin İbn Asakir ve İbn Kesir’den nakledildiğini iddia ediyor.
Hz. Ömer’in hadis rivayet edilmesini nehyetmesi sadece Ebu Hüreyre’ye özgü değildir. Ebu Hüreyre’yi ülkesine sürmekle tehdit etmesini ise ispat edememiştir. Zaten o dönemde bu, görülen bir şey değildi. Bu kitabın başında Hz. Ömer’in hadislerin yazılması ve rivayet edilmesi meselesindeki görüşünü anlatmıştık.
Hz. Ömer’in Ebu Hüreyre’ye, seni maymunlar ülkesine sürerim, demesine gelince: Bu iddia Ebu Reyye’nin çarpıtmalarından biridir. İbn Kesir’in ibaresi şöyledir: Ömer, Ka’b el-Ahbar’a dedi ki: Ya (önceki ümmetlerden) rivayette bulunmayı terk edersin, ya da seni maymunlar ülkesine sürerim. [el-Bidâye ve’n-Nihâye, 8/108] Görüldüğü gibi bu söz Hz. Peygamberden rivayette bulunmaması için Ebu Hüreyre’ye yönelttiği bir tehdit değil, Beni İsrail’den rivayette bulunmaması için Ka’b el-Ahbar’a yönelttiği bir tehdittir.
İbn Kesir, Hz. Ömer’in Ebu Hüreyre’yi hadis rivayet etmekten nehyetmesini zikrettikten sonra şöyle diyor: Hz. Ömer’in böyle yapması, insanların hadisleri yanlış değerlendirmesinden ve ruhsatla ilgili hadisler üzerine konuşmalarından korktuğu içindir. Bir kimse çok hadis rivayet ettiğinde, rivayet ettiği hadislerde bazı yanlışlıklar ve hatalar olabileceğinden ve insanlardan o yanlışlığı ondan nakledeceklerinden korkuyordu. Daha sonra Hz. Ömer’in Ebu Hüreyre’nin hadis rivayet etmesine izin verdiği zikrediliyor. İbnü’l-Esir de bu söylenenleri destekliyor.[s. 48. ]
İşte, Hz. Ömer’in tavrının gerçeği böyle. Yoksa “bilimsel araştırmacı” Ebu Reyye’nin kafaları karıştırmaya çalıştığı gibi değil. (1)
Zındık Ebu Reyye
İmam Ebu Zurâ er-Râzi derki : «Sahabeyi ayıplayan birisini görürsen bil ki o zındıktır. Zira Resul hak, Kur’an hak, getirdiği hükümler de haktır. Bütün bunlar sahabe vasıtalarıyla bize geldiğine göre bunlar zındıklar ve benzerlerinin maksatları bizim şahitlerimizi (sahabe) cerh ederek kitap ve sünneti iptal etmektir. Onlar cerh edilmeye daha layıktırlar zira onler zındıklardır.
…Bunlardan bir tanesi de 163. sayfada geçiyor. Buna göre «Hz. Ömer bir defasında Ebu Hureyre’ye şöyle demiştir: Sen Hz. Peygamber’den çok hadis rivayet ediyorsun, senin Allah resulüne yalan isnat etmenden korkuyorum. Ayrıca Hz. Ömer, Peygamber’den hadis rivayet etmeyi terk etmediği takdirde memleketine süreceği tehdidinde bulunur. Ona «ya hadis rivayetini terk edersin ya da seni Devs topraklarına sürerim» demiştir.
Güvenilir hiç bir kitapta Hz. Ömer’in Ebu Hureyre’yi yalanla itham ettiğini ben görmedim. Yazarın edebiyat ve benzeri kitaplardan ya da hayalinden getirmiş olması müstesna. Ayrıca Hz. Ömer’in onu Devs topraklarına sürgünle tehdit etmesinde onu yalanla itham ettiği manası çıkmaz. Olsa olsa bu ihtiyat ve fazla titizlik ifade eder. Zira çok rivayet etmek beraberinde hata ve nisyanı da getirir. Hz. Ömer’in rivayetleri tespit metodu bilinmektedir.
[ Prof. Dr. Muhammed Ebu Şehbe, Sünnet Müdafası, Rehber Yayınları: 1/185-189]
Hz. Ömer’in Ebu Hüreyre’nin rivayetlerine itimat ettiğine dair birçok delil vardır
Ebu Hüreyre’nin hadis rivayet etmesini en çok Hz. Ömer’in engellediği söylenir. Ancak Ömer sadece Ebu Hüreyre’nin değil bütün sahâbîlerinahkâmla ilgili olmayan hadisleri rivayet etmesine karşı çıkmış (Abdürrezzâk es-San‘ânî, XI, 262), böylece Kur’an’ın ihmal edilmesine, ruhsatla ilgili rivayetlerin tembelliğe yol açmasına, anlaşılması güç bazı hadislerin zihinleri karıştırmasına mâni olmak istemiştir. Hz. Ömer’in, çok hadis rivayet etmekten vazgeçmediği takdirde Ebu Hüreyre’yi geldiği yere (Devs’e) göndermekle tehdit ettiği (Ebu Zür‘a ed-Dımaşki, I, 544), ona Halife Osman’ın da böyle bir haber gönderdiği söylenmektedir (Râmhürmüzî, s. 554). Bu iki halifenin, daha önce duymadıkları hadisleri rivayet eden bütün sahâbîlere karşı sert davrandığı, hatta Ebu Bekir ile Ömer’in, Hz. Peygamber’den bizzat duymadıkları bir hadisi nakleden sahâbînin rivayetini, bu sahâbî tanınmış da olsa, onu Resûlullah’tan duyan bir başka şahit getirmedikçe kabul etmedikleri bilindiğine göre, onların Ebu Hüreyre’nin çok hadis rivayet etmesini engellemeye çalışmaları kendisini yalancılıkla itham ettikleri anlamına gelmez. Nitekim Hz. Ömer, Ebu Mûsâ el-Eş‘arî’nin bir rivayetine de Ebu Saîd el-Hudrî’yi şahit olarak dinleyene kadar itibar etmemiştir [?]. Hz. Ali de bizzat duymadığı hadisleri rivayet eden sahâbîlerin, onları Resul-i Ekrem’den duyduklarına dair yemin etmelerini istemiştir. Hz. Ömer’in daha sonra Ebu Hüreyre’yi hadis rivayetinde tamamen serbest bırakması (İbn Kesir, VIII, 106-107),onun şahsına karşı özel bir tavır takınmadığını göstermektedir. Ayrıca Ömer’in Ebu Hüreyre’nin rivayetlerine itimat ettiğine dair birçok delil vardır. Nitekim Hassan b. Sabit, Mescid-i Nebevî’de şiir okumasını engellemek isteyen Hz. Ömer’e Resulullah devrinde mescidde şiir okuduğunu söyleyip Ebu Hüreyre de bunu doğrulayınca Halife Ömer Ebu Hüreyre’nin şahitliğine itiraz etmemiştir (Müslim, “Fezâilü’s-sahâbe”, 151-152). Yine Hz. Ömer, cildine dövme yaptıran kadın hakkında sahâbîlerin bilgisine başvurduğu zaman Ebu Hüreyre’nin rivayet ettiği hadisi dinleyip kabul etmiştir (Buhârî, “Libâs”, 87). Cehmiyye ve Mürcie taraftarı Bişr b. Gıyâs’ın Ebu Hüreyre aleyhindeki iddialarını reddeden Ebu Osman ed-Dârimî’nin söylediği gibi Halife Ömer’in Ebu Hüreyre’yi yönetici tayin etmesi, sonra da valilikte kalmasını ondan ısrarla istemesi kendisine güvendiğini göstermektedir (er-Red ale’l-Merîsî, s. 132-135).(2)
O hâlde git ve hadis rivayet et!
İkinci İslâm halifesi Hz. Ömer (r.a.) de, bir dönem Hz. Peygamber’den (s.a.s.) çok hadis rivayet edilmesini başkalarına yasakladığı gibi, Ebu Hüreyre’ye de yasaklamıştır. Zira o dönem içerisinde Hz. Ömer ve diğer sahabilerin içtihadı, rivayetlerin azaltılması yönünde olmuştur. Sebebi ise, rivayetin insanı hataya sevk edebileceği ve insanların Kur’ân’dan ziyade hadislerle meşgul olabilecekleri endişesidir. Bununla birlikte Hz. Ömer, bu konuda Ebu Hüreyre’nin (r.a.) hassasiyet ve titizliğini anladıktan sonra, ona hadis rivayeti konusunda izin vermiştir. Ebu Hüreyre (r.a.) bunu şöyle anlatır: “Ömer’e çokça hadis rivayet ettiğim haberi ulaştığında beni çağırıp, ‘Falanın evinde, Resûlüllah’la (s.a.s.) birlikteydik ve sen yanımızdaydın değil mi?’ diye sordu. Ben de: ‘Evet (ben de oradaydım) ve bunu neden sorduğunu da biliyorum!’ dedim. Ömer: ‘Peki neden sordum?’ dedi. Ben de: ‘Allah Resulü o gün, “Kim bile bile bana yalan isnat ederse, ateşteki yerine hazırlansın!” buyurmuştu’ dedim. Hz. Ömer: ‘(Madem bunu hatırlıyorsun) o hâlde git ve hadis rivayet et!’ dedi.
[İbn Kesir, el-Bidâye, 7/107; Zehebî, Siyer, 2/603.]
Hz. Ömer’in bu tavrı, insanların hadisleri yanlış değerlendirmesinden ve ruhsatla ilgili hadisler üzerine konuşmalarından korktuğu içindir
Ebu Hureyre anlatıyor: “Bir cemaatin içinde Resulullah (s.a.m) ‘in etrafında oturuyorduk. Yanımızda Ebu Bekir’le Ömer de bulunuyorlardı. Derken Resulullah (s.a.m) aramızdan kalktı gitti ve yanımıza dönmesi biraz gecikti. Biz kendisine bir kötülük yapılmasından korkarak endişeye düştük. Ve hemen kalktık. İlk telaşa kapılan ben idim, Resulullah (s.a.m)’ı aramağa çıktım. Nihayet Ensardan beni Neccâr’a ait bir bahçeye gelince acaba bir kapı bulabilir miyim diye onun etrafını dolaştım. Fakat bulamadım. Birde baktım ki akar bir kuyudan (meydana gelen) bir râbî’ bir bahçenin içine giriyor. —Rabi’: kanal dernektir—. Ben derhal tilkinin büzüldüğü gibi büzülerek Resulullah (s.a.m) ‘in yanına giriverdim.
– “Sen Ebu Hüreyre misin?” diye sordu.
– “Evet ya Resulâllah” dedim.
– “Niye geldin?” dedi.
– “Aramızda idin. Sonra birden kalktın, gittin; ve yanımıza dönmekte geciktin. Doğrusu sana bir kötülük yapılmasından korkarak endişeye düştük. İlk endişe eden de ben oldum da şu bahçeye kadar geldim ve hemen tilkinin toparlandığı gibi toparlanıp içeri daldım. Öteki insanlar da arkamdadır” dedim.
Resûlüllah (s.a.m): “Yâ Ebâ Hüreyre!” dedi; ve bana ayakkabılarını vererek: “Şu ayakkabılarımı al götür; bu bahçenin arkasında kalbi yüzde yüz inanarak: ‘Allah’tan başka hiç bir ilah yoktur’ diye şehadet getiren her kime rast gelirsen onu hemen cennetle müjdele” buyurdular.
İlk rastladığım Ömer oldu. (Bana): “Bu ayakkabılar nedir ya Ebâ Hüreyre?” dedi.
– “Bunlar Resulullah (s.a.m)’in ayakkabılarıdır. Beni bunlarla gönderdi ki, kalbi yüzde yüz inanarak ‘Allah’tan başka hiç bir ilah yoktur” diye şehadet getiren kime rastlarsam onu cennetle müjdeleyeceğim” dedim. Bunun üzerine Ömer eliyle iki mememin arasına vurdu. Ben de oturağımın üstüne düştüm.
Ömer: “Geri dön yâ Ebâ Hüreyre!” dedi. Ben de Resûlüllah (s.a.m)’in yanına döndüm. Ama nerede ise ağlamak üzere idim. Meğer Ömer de beni takip etmiş. Bir de baktım izimden geliyor. Resûlüllah. (s.a.m):
– “Ne oldu sana Yâ Eba Hüreyre?” dedi.
– Ömer’e rast geldim. Benimle gönderdiğin haberi kendisine söyledim. Bunun üzerine Ömer iki mememin arasına öyle bir vuruş vurdu ki, kalçamın üstüne düştüm. Bana: “geri dön!” diyerek geri çevirdi” dedim. Resulullah (s.a.m) (ona):
– “Yâ Ömer! Bu yaptığına seni sevk eden nedir?” dedi. Ömer:
– “Yâ Resulullah! Anam, babam sana feda olsun! Sen, kalbi yüzde yüz inanmış olarak Allah’tan başka hiç bir ilah yoktur diye şehadet getiren kime rastlarsa onu cennetle müjdelesin diye Ebu Hüreyre’yi ayakkabılarınla gönderdin mi?” dedi. Resulullah(s.a.m): ”Evet” buyurdu. Bunun üzerine Ömer: “Bunu yapmayın! Zira, korkarım insanlar buna güvenip (amel yapmaktan uzak) kalırlar. Bırakın şunları amel etsinler” dedi.
Resulullah (s.a.m) da: (Ebu Hüreyre’ye hitaben) “Öyle ise bırak şunları!” buyurdu. (Müslim, İman, 52)
Değerlendirme: Bu sahih rivayete göre hem Hz. Ömer rivayeti azaltmakta kendince haklı idi hem de Hz. Ebu Hureyre rivayeti artırmakta..Çünkü hadis takriri bir şekilde hem Hz. Ömer’e hem de Hz. Ebu Hüreyre’nin hadis rivayetine onay vermiş oluyor..(3)
Hz. Ömer’in Hz. Ebu Hüreyre’ye izin vermesi ve naklettiği hadislerle amel etmesi
Buhari, Libas:Bize Cerîr ibn Abdilhamîd, Umâre ibn Ka’kaa’dan; o da Ebu Zur’a’dan tahdîs etti ki, Ebu Hureyre (R) şöyle demiştir: Ömer’e, dövme yapar olan bir kadın getirildi. Bunun üzerine Ömer orada hazır bulunan sahâbîlere:
— Sizlere Allah adıyla soruyorum: Dövme yapmak hakkında Peygamber(S)’den kim bir şey işitmişse, onu bize haber versin! dedi.
Ebu Hureyre dedi ki: Bunun üzerine ben ayağa kalktım da şöyle dedim:
— Ey Mü’minlerin Emiri! Ben bunun hakkında Peygamber’den işittim, dedim.
Ömer de ona:
— Ne işittin? dedi. Ebu Hureyre:
— Ben Peygamber(S)’den işittim: “(Ey kadınlar!) Sizler dövme yapmayın ve dövme yaptırmak da istemeyin!” buyuruyordu, dedi.
Müslim, Sahabenin Faziletleri
Hassan mescidde şiir söylerken Ömer yanına uğramış ve gözünün ucuyla onu süzmüş. Bunun üzerine Hassan :
— Ben bu mescidde senden daha hayırlısı varken de şiir okuyordum, demiş. Sonra Ebu Hureyre’ye dönerek : Allah aşkına söyle, Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Benim namıma sen cevap ver! Allah’ım bunu ruhu’l kudûs ile te’yid buyur!» derken işittin mi? diye sormuş. Ebu Hüreyre :
— Allah’ım evet! cevabım vermiş…
*
(1) Prof. Dr. Mustafa Sıbai, İslam Hukukunda Sünnetin Yeri, s.407-8.
(2) http://www.tdvia.org/dia/ayrmetin.php?idno=100164
(3) http://www.sorularlaislamiyet.com/soru/225750/hz-omer-cok-hadis-rivayet-ettigi-icin-ebu-hureyre-yi-dovdu-mu.html
http://ahmednazif.blogspot.com.tr/2014/10/hzomer-ebu-hureyreyi-hadis-rivayetinden.html
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…